Ali Bey Hüseyinzade

Yazımın asıl konusuna geçmeden önce şu hususu belirtmek isterim ki,  Ali Bey Hüseyinzade gibi önemli ve mümtaz bir şahsiyet hakkında Türkiye’de çok az bilgiye sahip olunması, ve böyle büyük bir şahsiyetin köşe bucakta bir kaç satır ile anılmış olması çok üzücü bir durumdur. Hâlbuki Ali Bey Hüseyinzade Azerbaycan’da, Kafkaslarda, Türkçülüğün, Tüm Türk Dünyasında ise Turancılık fikrinin beşiği başında oturan başlı başına bir fikir adamı, deha bir şahsiyettir.  Şüphesiz ki, üzerine kitaplar, makaleler,  yazılması gereken bu büyük şahsiyeti burada tümü ile ele almak, anlatmak  bu alanda tahsili olmayan birisi olarak benim için  çok zor olacağından kalemimin gücü ve bilgim yettiği kadar ile Ali Bey Hüseyinzade’yi kısa bir şekilde anlatmaya çalışacağım.

Ali Bey Hüseyinzade  1864 yılında Azerbaycan/ Salyan Şehrinde zengin ve ziyalı bir ailede dünyaya gözlerini açmış, ilk önce babasının öğretmen olduğu Tiflis Müslüman Mektebinde okmuş sonra ise Tiflis Rus Mektebinde devam ederek ilk öğretimini burada bitirip,  Petersburg’da  Tıp Fakültesini dahil olmuştur. Burada aynı zamanda doğa ilimleri fakültesine kayıtlı olmakla beraber, doğu dilleri fakültesinde de derslere girmiştir. Hüseyinzade Türkiye’ye gelmiş ve burada Mektep-i Şahaneyi tabip yüz başı olarak tamamladıktan sonra Deri ve Zührevi Hastalıkları üzerine uzmanlık yapmıştır. 1897 Osmanlı-Rus savaşında doktor olarak görev almış, II. Abdülhamid Han döneminde İttihat ve Terakki Cemiyetinin kurucuları arasında yer almıştır. Sonraları bu cemiyetle ilişkisi sebebiyle karşılaştığı siyasi baskılar yüzünde  Türkiye’den ayrılarak Bakü’ye gitmiştir.  Hüseyinzade 1905 senesinde,  Zeynalabdin Tağiyev, Ahmet Bey Ağayev ve Ali Merdan Bey Topçubaşov ile  Bakü’de ilk Türkçe gazete olan “Hayat” gazetesini çıkarmıştır. Bu gazetede “Türkler Kimdir ve Kimlerden İbarettir?” makalesinde  tatarların Türklerin bir kolu olmayıp, Moğolların bir kolu ve dolayısı ile Moğol olduğunu ispat etmiş ve  sehven tatar denilenlerin ise Türk olduğunu belirtmiştir. Timur, Cengiz Han için yazılan karşıt yazılara sitem etmiş ve Timurların, Cengizlerin Türk kavminden olduğunu belirtmiş, tarihimizi, dilimizi, medeniyetimizi, kültürümüzü yüksek seviyelere taşımış cihangirlere başka ve rakip milletlerin nazarı ile değil kendi kavim ve milliyetimiz nazarı ile bakmamız gerektiğinden bahsederek  “ Sed İbin Vakkas’ın medeniyete hizmetlerini İranlılardan soralım? İranlıların, Zerdüştlerin medeniyeti kadimlerini kökünden mahvettiği halde, İslam ve Arap medeniyetinin hadimi sayılır. Dövri-Cedidde  Moltke ve Bismarck Fransızların sebebi-felaketleri oldukları halde Almanların velinimeti olarak bilinir. İşte Timur da Türk medeniyetine yaptığı hizmetleri Desti-Kıpçak, İran, Osmanlı, Çin ahalisinden değil, Asiyayi-Vüsta Türklerinden, Semerkant’ı inşa eden asari-memariyeden,  öz nesli bulunan Uluğ beklerin, Babür Mirzaların teltifatından, Çağatay edebiyatına şeref veren şuara ve üdebanın yazdığı kitaplardan sormalıdır” demiştir.

Hüseyinzade “Hayat” gazetesi kapandıktan sonra  1906’da Hacı Zeynalabidin Tağiyev’in mali yardımı ile “Füyûzât” dergisi çıkarmış ve Hayat gazetesinde olduğu gibi derginin editörlüğü ve baş yöneticiliğini yapmıştır.  “Füyûzât”  Azerbaycan’da bir devrin başlangıcı olarak görülür hatta buna “Füyûzât Edebi Mektebi” denilir.  Hüseyinzade bunun yanı sıra Rusça yayın yapan “Kaspi” gazetesinde de yazılar yazmıştır. 

Ali Bey Hüseyinzade II. Meşrutiyet sonrası Türkiye’ye dönmüş ve doktorluk görevini sürdürmüştür. Önce terakki, terakki ile gelen ittihat ve ittihat ile gelen kuvveti savunmuş ve bununla da  “İttihat ve Terakki” Cemiyetinin de temelini atan Ali Bey Hüseyinzade’nin kendisidir. Aynı zamanda zaman da İttihat ve Terakki Cemiyetinin merkezi yönetiminde görevler almıştır.   Turancılık fikrinin ilk sahibi olan Hüseyinzade bununla da Ziya Gökalp ve diğer Turancıları yaratmıştır. Şunu söyleyebiliriz ki,   Azerbaycan’da milliyetçiliğin, Türkçülük hareketinin başında bulunan ve Türkçülüğü kurtuluş olarak görülmesi Ali Bey Hüseyinzade ile başlamıştır. Aynı zamanda milliyetçilik, şuurlu Türkçülük ilk defa Rusya esaretinde yaşayan Türkler, özellikle Kazan ve Azerbaycan Türkleri arasında yayılmış, sonradan Çar Rusya’sından Osmanlı İmparatorluğuna gelmeye başlayan Türkçü liderlerin sayesinde Türkiye’de teşekkül etmiştir. Hiç şüphesize ki, Ali Bey Hüseyinzade bu Türkçü liderlerin önde gelenlerinden  ve Türkçülüğün,  milliyetçiliğin Türkiye’ye girmesini, gelişmesini sağlayan ilk şahsiyetlerimizdendir.  1 Eylül 1911’de kurulmuş “Türk Yurdu” cemiyeti kurucuları sırasında, Mehmet Emin Yurdakul, Ahmet Hikmet bey, Ahmet Ağaoğlu, Akil Muhtar Bey, Yusuf Akçura gibi Ali Bey Hüseyinzade de mevcuttur. 1926 yılında İstanbul Darülfünun Tıp Fakültesinde Profesör unvanını yükselmiş ve burada ders demiştir.

 Ali Bey Hüseyinzade, Azerbaycan bayrağının ressamı ve renkte ifadesi olan “Türkleşmek, İslamlaşmak, Muasırlaşmak” düsturunun sahibidir. Döneminde  muasırlaşmak içi batıya yaklaşmamızı, lakin onları birebir taklit etmemizin çok yanlış olduğunu belirten Hüseyinzade  “Biz Avrupalıların edebiyatlarına, sanayilerine, ilim ve marifetlerine, keşfiyat ve ihtiralarına müracaat etmek istiyoruz, kendilerine değil. Biz istiyoruz ki, İslam ülkesine onların beyinleri, dimağları girsin, boğazları, mideleri girmesin. Biz isteriz ki, ülkemiz onların beyinlerini hazmetsin, yoksa midelerinde hazım olunmasın. Türklük ve islam dairesinde terakki etmek istiyoruz. Biz diliyoruz ki, bizim terakkimize bakıldıkça” Türk ve Müslüman ne güzel terakki ediyorlar” denilsin, yoksa “Türkler, Müslümanlar irtidad ediyor, Frenkleşiyorlar” denilmesin” diyerek Batılaşmanın ne şekilde gerçekleşmesini de açık bir şekilde ortaya koymuştur.  

Ali Bey Hüseyinzade dili oldukça galiz olduğunu belirtmem gerek. Celil Memmedgulûzade, “Molla Nasreddin” jurnalinde defalarca Hüseyinzade’nin dilinin oldukça galiz olduğunu bildirmiştir. Lakin Sovyet en keskin dönemlerinde “Molla Nasreddin” jurnalinin 1907 yılı sayılarından birinde yayınlanan resimde Ali Bey Hüseyinzade elinde lamba ile gündüz vakti bir şeyler ararken resim edilip altına da edibin dilinden “adam aramaktayım” sözlerini ekleyerek Hüseyinzade’nin şahsiyet ve eserlerine büyük hürmet gösterdiğini göstermiştir. Bunun yanı sıra “Füyûzât” dergisinin ilk sayısı çıktıktan sonra “İsmail Bey Gasıpları,  “ Birader-i girâmi Ali Bey Efendi” sözleri ile başlayan  bir mektup göndererek  “Lisanını biraz daha sadeleştirseniz, avam arasında ziyade münteşir olmayı müvecceb olurdu, zannındayım” demiş ve dilin sadeleştirilmesini tavsiye etmiştir. Ali Bey Hüseyinzade bu meseleyi Türkler Kimdir Kimlerden İbarettir?  ve Hayat gazetesinde Kengerli Esedulla imzası ile “Dil Meselesi” (No:97) ve S.M. Ganizade’nin “Hangi Dil ile Yazlım”(No: )  çıkan yazılara cevaben yazdığı “Yine Dil Müşkülatı” başlıklı  yazısında “Dostum, türki-cedid hakkında mütailatınız yanlıştır. Bugün ne Türkçe, ne Arapça, ne de Farsça, ya da Hintçe vardır. Onların yerine bugün Türk Müslümanca, Arap Müslümanca, fars Müslümanca  kaim(yerini almak) olmuştur. Bu lisanların her bir qevaid (fevaid, faydalı) hususunda bir gövmün(kavmin) , bir milleti islamiyenin gevaidi-esaliyyeyi-kadimesini bazı istisna ile muhafıza eder ise de, lakin lügat hususunda yekdiğerlerinden hatta egvami-efriciyeden dahi kelimeler istiare ederler. Firdevs’i Tüsin’in gayretine rağmen bu gün İran’da numune ittihaz olunan dil farsça olmayıp belki Sadi Şirazi’nin Fars Müslümanca olan dildir. İşte yeni Türkçe de böyledir: Bu dil lügat itibari ile türkiyeyi-kadim  farsi ve arabiden mürekkeptir” demiştir. Muhammed Fuad Köprülü, Yusuf Akçura Ali  Bey Hüseyinzade’nin  bütün Türklerin edebiyat lisanının Osmanlı Türkçesi olduğunu savunduğunu ve kendisinin de yazılarını edebiyat-ı Cedide üslûbuyla ve temiz Osmanlı Türkçesi ile yazdığını belirtmiştirler. Buradan anlaşılıyor ki, Hüseyinzade bütün Türkler ve  Müslümanlar için ortak bir dil olması gerektiğini ve bunun da Osmanlı Türkçesi olduğunu savunmakta.

Ali Bey Hüseyinzade “Ermeni vatandaşlarına hitaben kaleme aldığı bir yazısında “Hayat” gazetesinin en başından bu tarafa sulh için hareket ettiğini, lakin ermeni gazetelerinin tam aksine ilerlediklerini belirtmiş ve buna sitem etmiştir. Çıkan olaylarda Türklerin  de Ermenilerin de öldüğünü lakin buna rağmen bizlerin sulh dememize rağmen ermeni aydınlarının kendilerini, günahsız, insaniyetli ve masum bir kuzu gibi gösterip bütün Avrupa Amerika gazetelerini ayağa kaldırmalarından bahsedip “ pişik(kedi) öz pisliğini toprakla stir(karıştırmak) yaptığı gibi, bunlar da kendi kusurlarını, kendi kabahatlerini, öz vahşetlerini söz tufanı içinde gizletip, bizim ise en küçük kabahatimizi, pireyi deve derecesine mübaliğelendiriyorlar idi” demiştir.  Türkler ve İslam’ın birleşmesinden korkan Ermenilere “Seni ittifak ve ittihat mı korkutuyor? Biz ise nifak ve şikaktan (düşmanlık)  korkuyoruz” demiştir

Ali Bey Hüseyinzade’nin 1906 yılında Füzyat dergisinde “Şuunat” başlıklı yazısında o dönem bombalı saldırılar ile ölenlerin bir kısmının ismini zikretmiş ve bir zamanlar savaşların cephede yapılırken artık şehirler kadar inerek terörün başladığın, beşeriyettin gelişe gelişe kendi kendini telef etmeye doğru gittiğini, insanların artık maddi değil manevi açlıklarda çekmeye başladığını belirtmiştir. Bu yazısında Hüseyinzade dönemimizde bile güncelliğini koruyan şu ifadeleri dile getirmiştir.”İntihab( seçim hakkı) nedir? İntihab muhtelif partilerin mübarezesi, daha doğrusu, muhtelif fertlerce, fırkalarca, sınıflarca takip olunan fikirlerin, mesleklerin, içtimai, siyasi ve iktisadi fikir ve mesleklerin mübarezesi demektir. Her halde sureti-zahirde böyledir. Hakikat halde ise bülent   amalara, mücerret fikirlere, mukaddes hakikatlere aşık olan gayet az bulunup mübarezeyi-efkar perdesi altında az bulunup menfaat mübarezesi mahfidir. Menfaat ise muhtelif fertlerin, fırkaların, sınıfların heyeti-milliye  ve kavmiyetlerin manatlarından ibarettir”

Hüseyinzade’nin  şah esri niteliğinde olan “ Siyasti-Füruset”dir. Her Türk gencinin muhakkak bu eseri okumasını gerektiğini düşünmekteyim. Lakin “Siyasti-Füruset”dir” eserini ileride daha detaylı şekilde ele alınmasını daha uygun görmekteyim.

1911’de İstanbul’da süvari zabiti Şemseddin beyin kızı Edhiyye hanımla evlenen Hüseyinzade’nin Said Santur, Selim Turan( Türk ressamlığında “yeni” adlandırılan harekatın kurucularından), Feyzaver Alpsar isminde üç çocuğu olan  Ali Bey Hüseyinzade 1941 yılında vefat etmiş ve Karaca Ahmet Mezarlığında toprağa verilmiştir.

KAYNAKLAR

“Azerbaycan’da Romantik Türkçülük”                                                                   

 “Ali Bey Hüseyinzade Seçilmiş Eserleri”,                                         

 “Türkçülüğün Tarihi Yusuf Akçura”

Yazar
Orhan ULFANOV

Bu websitesinde farkı kaynaklardan derlenen içerikler yayınlanmakta olup tüm hakları sahiplerinindir. Sitedeki içerikler atıf gösterilerek kaynak olarak kullanlabilir. Yazıların yasal sorumluluğu yazara aittir. Tüm Hakları Saklıdır. Kırmızlar® 2010 - 2024

medyagen