Fırat Kalkanı Harekatı’nın El-Bab Sınavı

“Bütün bu tablo içinde Halep sonrasında Suriye iç savaşının sona yaklaştığını söylemek için henüz erken. Ancak Türkiye, Rusya ve İran mutabakatı en azından Kuzey Suriye’de herkesin uzlaşabileceği bir fotoğrafın ortaya çıkabilmesi için umut vaat ediyor.”

*****

Oytun ORHAN[i]

Suriye iç savaşının kritik eşiği olarak kabul edilen Halep’te sona gelindi. El-Bab’da ise çok şiddetli çatışmalar sürüyor.

Halep iç savaşta yeni bir aşama ve bundan sonrası için Suriye’de etkili iç ve dış aktörler arası ilişkilerde değişim yaşanması muhtemel. Halep’e kadar ittifak yapan aktörler arasında bir sonraki hedefi ve öncelikleri belirleme konusunda farklılıklar ortaya çıkabilir ya da bu zamana kadar rekabet eden aktörlerin çıkarları örtüşmeye başlayabilir.

Türkiye için bundan sonraki önceliğin tamamen Fırat Kalkanı Harekatı olacağı ortada. Halep’in rejim kontrolüne geçmesi, Türkiye açısından bir kayıp ancak bu gelişme paradoksal biçimde Türkiye’nin Fırat Kalkanı operasyonunun elini güçlendirebilir. 

Halep’ten çıkan silahlı muhalifler ne olacak?

Halep’ten çıkan silahlı muhalif grupların önünde iki seçenek var. İlk seçenek, bu grupların İdlib’e geçerek Şam’ın Fethi Cephesi (eski adıyla Nusra Cephesi) liderliğindeki muhaliflere eklemlenmesi. Son dönemde İdlib’te bazı gruplar zaten Şam’ın Fethi Cephesi altında birleşiyordu ve Halep’in kaybı bu eğilimi güçlendirebilir. Doğu Halep’in tahliyesi sürecinde yaşananlar da birçok silahlı grubu ve İdlib halkını radikal gruplar altında birleşmeye yönlendirecektir. Diğer taraftan Türkiye muhalifleri Fırat Kalkanı’na çekmeye çalışacaktır. İdlib’te Şam’ın Fethi Cephesi’nden sonra en güçlü grup olan Ahraru Şam içinde bu tartışma başladı bile. Ahrar’ın kendi içinde ikiye ayrılarak bir kısmının Şam’ın Fethi Cephesi ile birleşmesi, birleşmeye katılmayan ve Türkiye’nin desteklediği unsurların Fırat Kalkanı Harekatı’na katılması söz konusu.

Fırat Kalkanı Harekatı’nın kontrol ettiği alan genişledikçe Türkiye ve Özgür Suriye Ordusu’nun (ÖSO) da savaşçı ihtiyacı artıyor. Sonuç olarak Halep sonrasında Kuzey Suriye’deki muhalif bölgelerinde ikili bir yapı ortaya çıkabilir. Bir tarafta Şam’ın Fethi liderliğinde İdlib’te üslenmiş radikal gruplar ile Azaz-Cerablus hattı arasındaki bölgede Türkiye’nin Fırat Kalkanı Harekatı’na katılan Özgür Suriye Ordusu bileşenleri.

Bu noktada Türkiye, Rusya ve İran arasında Suriye konusunda varılan mutabakat daha büyük bir anlam kazanıyor. Mutabakatta “İran, Rusya ve Türkiye, DEAŞ ve El Nusra’yla ortak mücadele ve silahlı muhalif grupların bu örgütlerden ayrıştırılması konusundaki kararlılığını yineler” ifadesi yer aldı. Bu, tam da yukarıda bahsedilen tablo ile örtüşen bir madde. İdlib’te yönetim çok sayıda muhalif grup ile birlikte Şam’ın Fethi Cephesi’nin elinde. Türkiye’nin desteklediği ÖSO bileşenleri rejime karşı mücadelede bu yapı ile ortaklık yaptı. Bundan sonraki süreçte ise Şam’ın Fethi Cephesi ile diğer muhalif gruplar arasında nasıl ayrım sağlanacağı önem kazanıyor. Türkiye desteklediği ÖSO unsurlarını Fırat Kalkanı’na çekerek bu açıdan rol üstlenebilir. Sonuç olarak Türkiye ılımlı cepheyle yoluna Fırat Kalkanı’nda devam ederken, Rusya İdlib’te Şam’ın Fethi Cephesi ile mücadeleye odaklanabilir. Bu durum Türkiye’nin İdlib’e olan desteğini, insani yardımlarını keseceği anlamına muhtemelen gelmiyor. 

kirmizilar.com

El-Bab ve sonrası

Türkiye ve Rusya’nın Suriye konusunda işbirliğinde ortak vurguları sürekli olarak “teröre karşı işbirliği” oldu. Bu ifadeye Türkiye açısından bakıldığında, YPG’ye karşı mücadelede ortaklık anlamı çıkıyor. Bu konuda Rusya ve İran’ın tam destek vermeseler de en azından itirazlarını ortadan kaldırması, Türkiye’nin El-Bab ve Münbiç konusunda eli güçlendirecektir.

Fırat Kalkanı operasyonunda El-Bab’a ulaşıldı ve şehir merkezinde ilerleyiş sürüyor. El-Bab’ta mücadelenin daha önceki aşamalardan çok daha zor olacağı biliniyor. Zira IŞİD’in Halep kırsalında çekileceği alan kalmadı ve El-Bab’ı da kaybedince Suriye’nin doğusuna sıkışmış bir örgüt konumuna düşecek. El-Bab’ın konumu nedeniyle taşıdığı önem de örgütü direnmeye itiyor. Yerel kaynaklardan gelen bilgilere göre, IŞİD’in El-Bab’ta 700 civarında savaşçı bıraktığı tahmin ediliyor. Bunun yanı sıra IŞİD intihar saldırısı yapmak üzere hazırlanmış çok sayıda bomba yüklü araç hazırlamış durumda. Bu da Fırat Kalkanı Operasyonu’nun belki de ilk kez gerçek bir teste tabi olması anlamına geliyor.

El-Bab birçok açıdan önemli. El-Bab her şeyden önce Kuzey Suriye’de doğu-batı hattında ilerleyebilmek açısından köprübaşı olabilir. Bu nedenle El-Bab’ı ele geçiren Türkiye ve Özgür Suriye Ordusu’nun bir sonraki hedefleri olması beklenen Münbiç, Rakka ve Afrin için eli güçlenecektir. Bunun yanı sıra Halep’in rejime geçişi ile zemin kaybeden Türkiye orta vadede Suriye’de siyasi çözüm için masada daha güçlü bir aktör olarak oturma imkanı da elde edecek. Diğer taraftan El-Bab’ın ÖSO’ya geçmesi, YPG’nin Afrin’le birleşerek Kuzey Suriye’de toprak bütünlüğüne sahip devletimsi bir yapı kurma hayallerinin sonu anlamına geliyor. Tam da bu nedenle Türkiye’de yaşanan son PKK eylemlerinin El-Bab’ın kuşatıldığı bir dönemde gerçekleşmesi tesadüf olmayabilir. 

Fırat’ın doğusu ve YPG’nin kaderi

Bütün bu alanlardan gelen meydan okumalara karşın en nihayetinde IŞİD’in El-Bab’ta uzun süre direnmesi mümkün gözükmüyor. El-Bab’ın ÖSO kontrolüne geçmesi ile birlikte Fırat Kalkanı güney sınırlarına ulaşmış olacaktır. Bundan sonra ancak doğu ve batı yönünde ilerleyebilir. İlk aşama Münbiç olacaktır. Münbiç’te Türkiye’nin bu sefer Rusya ile değil, ABD ile müzakereler yürütmesi gerekecek. Münbiç’te hem doğrudan ABD varlığı var hem de Münbiç’i kontrol eden SDF/YPG ABD’nin IŞİD ile mücadelede en yakın müttefiki. Münbiç’te Türkiye’nin avantajı, ABD’nin daha önce vermiş olduğu sözler nedeniyle YPG’nin ABD korumasından mahrum olması.

Türkiye, Rusya, İran ortak deklarasyonunda yer alan “Suriye’nin toprak bütünlüğünün korunması” vurgusu da Türkiye için önemli. Türkiye açısından bunun anlamı, Suriye’nin kuzeyinde YPG kontrolünde bir federal bölgeye izin verilmeyeceği. ABD’nin YPG üzerinden yürüttüğü politika Suriye’de fiili sınırların değişmesine neden oluyor. Türkiye, Rusya ve İran toprak bütünlüğü vurgusu yaparak ABD ve Batı’nın Suriye’de toprak bütünlüğünün altını oyan politikalarına karşı ortak duruş sergiliyor. YPG ve ABD önlem olarak Rakka Operasyonu’nun 2. aşamasını başlattı. Rakka şehir merkezinin izole edilmesi amacıyla yürütüldüğü açıklanan operasyon daha çok Fırat Kalkanı ile Rakka şehir merkezi arasına set çekme amacı taşıdığı izlenimi veriyor. ABD ve YPG, ÖSO ile IŞİD arasındaki sınırı ortadan kaldırarak Türkiye’nin El-Bab’ı alması durumunda daha doğuya ilerlemesinin şimdiden önünü almaya çalışıyor. ABD her halükarda Fırat’ın doğusunda farklı bir tutum alacak ve YPG kazanımlarını korumak için daha savunmacı olacaktır. Bugüne kadar takip edilen Türkiye ile YPG arasında denge bulmaya dayalı yaklaşımın da sürdürülebilir olmadığı ortada.

Fırat’ın doğusundaki YPG bölgelerinin kaderini ise Trump’ın Suriye politikası belirleyecek. Trump kampanya döneminde defalarca vurguladığı “Suriye’de uçuşa yasak bölgeler oluşturacağız” sözünü seçimi kazandıktan sonra bir kere daha tekrar etti. Yıllardır Türkiye’nin uçuşa yasak bölge taleplerini “askeri ve finansal açıdan mümkün değil” savıyla savuşturan ABD yeni dönemde farklı argümanlarla bu konunun en ateşli savunucusu haline gelebilir. Ancak bu durumu Türkiye’nin talepleri kabul görüyor şeklinde okumamak gerekiyor. Uçuşa yasak bölgelerin nerelerde oluşturulacağı önemli. Bu bölgelerden birinin Fırat’ın doğusundaki YPG bölgeleri olması yüksek ihtimal ve bu Fırat’ın doğusundaki YPG alanlarının “dokunulmazlık” kazanması anlamına geliyor. Eğer bu tespit doğru ise Türkiye’nin Fırat Kalkanı Harekatı’na hız vermesi ya da Rakka konusunda şimdiden hazırlıklar yapması gerekebilir. 

Halep sonrası Suriye iç savaşını ne bekliyor?

Doğu Halep’te küçük bir cebe sıkışan siviller ve silahlı muhalifler Türkiye ve Rusya öncülüğünde gerçekleşen ateşkes sonucunda bölgeyi boşaltmaya devam ediyor. Rejim ve müttefikleri ülkenin herhangi bir bölgesinde muhalifleri ateşkese zorladığında tahliye edilen herkesi İdlib’e yönlendiriyordu. Doğu Halep’in boşaltılması sürecinde de aynı durum yaşandı ve hem siviller hem de silahlı gruplar İdlib’e ulaşmaya başladı. Sivil, silahlı bütün muhalif unsurların uzun zamandır İdlib’e yönlendirilmesi rejim ve muhalifler arasındaki hesaplaşmanın son aşamasının burada yaşanacağı anlamına geliyor.

İdlib dışında muhaliflerin ülke genelinde kontrol ettiği birbirinden kopuk alanlar var ancak bu bölgeler rejim açısından öncelik taşımıyor. Suriye yönetimi IŞİD kontrolündeki topraklar konusunda ise şimdilik kaygılanmıyor zira IŞİD kendisinden ziyade ABD ve dünyanın sorunu ve mücadeleyi de bu güçler yürütüyor. Diğer bir sorunlu alan ise YPG kontrolündeki alanlar. Rejim ve YPG arasında çatışmama ve bazı bölgelerde askeri koordinasyona dayalı bir işbirliği var. Ancak rejim öncelikli tehdit olarak gördüğü muhalifleri yenebilirse, YPG ile ilişkilerin niteliğinin değişmesi ihtimal dahilinde. YPG’nin ABD güdümünde bir federal bölge kurma hedefi Suriye için de kaygı oluşturuyor ama henüz sıranın bununla mücadeleye geldiğini düşünmüyor.

Bütün bu tablo içinde Halep sonrasında Suriye iç savaşının sona yaklaştığını söylemek için henüz erken. Ancak Türkiye, Rusya ve İran mutabakatı en azından Kuzey Suriye’de herkesin uzlaşabileceği bir fotoğrafın ortaya çıkabilmesi için umut vaat ediyor. Türkiye’nin YPG ile ilgili kaygılarının azalması onu siyasi çözüme daha fazla yaklaştıracaktır. Rusya da İdlib’te Şam’ın Fethi Cephesi ve Kafkasya kökenli gruplarla hesaplaştıktan sonra hedeflerine ulaştığını düşünecektir. İran’da ise en azından Devrim Muhafızları Suriye’de hedeflerine henüz tam olarak ulaştıklarına inanmıyor. Bu kesim Irak’ta olduğu gibi Suriye’yi de milisler üzerinden teslim alma amacında. Bu ortamda mutabakatın başarısı, İran’ın Rusya ve Türkiye arasındaki uzlaşıya ne kadar uyacağına bağlı olacaktır.

———————————————————

http://www.orsam.org.tr/index.php/Content/Analiz/5033?s=orsam|turkish; 22.12.2016


[i] [i]Ortadoğu Stratejik Araştırmalar Uzmanı

 

Yazar
Kırmızılar

Bu websitesinde farkı kaynaklardan derlenen içerikler yayınlanmakta olup tüm hakları sahiplerinindir. Sitedeki içerikler atıf gösterilerek kaynak olarak kullanlabilir. Yazıların yasal sorumluluğu yazara aittir. Tüm Hakları Saklıdır. Kırmızlar® 2010 - 2024

medyagen