Irak Türklerinin Lideri Erşad Salihi ile mülâkat

“Erşad SALİHİ: Kerkük tüm Türkmen bölgesini kapsayan bir merkezdir, Türkmenlerin varlığıdır…”

*****

Irak Türkmen Cephesi (ITC) Lideri Erşad SALİHİ, Ortadoğu Stratejik Araştırmalar Merkezi (ORSAM)’ne verdiği mülâkatta, Irak Türklerinin hâlihazırdaki durumu ve geleceğe ilişkin öngörüleri konusunda önemli açıklamalarda bulundu…

Aşağıda, sözkonusu mülâkatı yayımlıyoruz:

ORSAM: Kerkük üzerine oynanan oyunlar bugün tekrardan gün yüzüne çıktı. 14 Mart itibariyle Kerkük Valisi Necmeddin Kerim’in genelgesi so – nucu Kerkük Vilayet Meclisi’nin Kürt üyeleri – nin yaptığı oylama ile 28 Mart’ta Kerkük’te bir bayrak krizi ortaya çıktı. Ardından yine Kerkük Vilayet Meclisi, Türkmen ve Arap üyelerin boykotuna rağmen Kerkük’te bir referandum kararı aldı. Bu konuda hem sizden hem de Irak ve Türkiye’den tepkiler var. Öncelikle Kerkük’teki bu kararın hukuki boyutları nelerdir?

Erşat Salihi: Kerkük ve Türkmenler bu sıkıntılı gün – leri yaşarken Ankara’dan da – vet almamız bizi sevindirdi. Başbakan Binali Yıldırım’ın bizleri acil olarak Ankara’ya davet etmesi, Türkiye’nin Türkmenlere verdiği desteğin göstergesi. Davet edildikten sonra yetkililerimizle ve Bağ – dat’taki milletvekillerimizle bir toplantı yaptık. Bu toplantı sonrasında Ankara’ya geldim. Ankara’daki görüş – melerimizden sonra başka planlarımız da var. Kesinlikle bugün büyük bir siyasi maraton yaşanıyor. Aramızda görev dağılımı yaptık. Kimileri Irak Parlamentosu’nun içerisinde, kimileri Kerkük Vilayet Meclisi’nde, kimileri caddelerde, kimileri basında ve yayın organlarında, kimi de siyasi kitlelerle Bağdat’ta görüşüyor. Ben burada bütün siyasetçilerimize, önde gelen parti başkanlarımıza, milletvekillerimize, din adamlarımıza, gençlerimize, öğrencilerimize ve halkımıza teşekkür ediyorum. Çünkü Türkmenler büyük bir birlik içerisindedir. Bu birliği inşallah kimse bozamaz. Bugün dayanışma ve birlik günüdür. Avrupa ve Türkiye’de Türkmenler gündemi sıcak tutmalı, yersiz eleştirilere ortam açmamalıdır. Bu girişi yapmak istedim. Size de teşekkür ederim.

Ankara’da Kerkük vilayet meclisinde alınan kararı yakından tartıştık. Dediğim gibi herkes, bir taraftan Başbakan Haydar el-Abadi, diğer taraftan parti başkanları ile görüşüyor. Biz de, komşu ülkelerden Türkiye ile temasları sürdürmek, süreci anlatmak ve kamuoyunu aydınlatmak için buraya geldik. Hassas bir günde, Türkiye’nin, farklı bir gündemi olmasına rağmen, yaşanan bu olayların neticesinde Ankara’ya gelmemizin büyük bir anlamı var. Türkiye, Türkmen bölgelerinde yaşanan gerginlikleri her zaman gündemde tuttu; mesela Türkiye hem Tuzhurmatu’daki ya da Telafer’deki olayları hem de Emirli’deki patlamaları gündemde tutmuştu. Bu sefer ise Kerkük gündemde. Kerkük tüm Türkmen bölgesini kapsayan bir merkezdir, Türkmenlerin varlığıdır.

Kerkük Vilayet Meclisi’nde alınan kararın bizim için bir anlamı var. 2005’te Kerkük Vilayet Meclisi seçimleri, 2003’ten sonra ABD’nin Irak’taki yöneticisi olan Paul Bremer’in çıkarttığı 71 numaralı kanun üzerinden yapıldı. Mevcut olan Kerkük Vilayet Meclisi, 41 kişiden oluşmaktadır. 26’sı Kürt, 9’u Türkmen, 6’sı Arap’tır. Neden 26’sı Kürt oldu? Türkmen milletinin bunun nedenini öğrenmesi gerekiyor. Onlara “seçim önemlidir” dediğimiz zaman, birilerini bir makama yerleştirmek için seçim yaptıklarını zannettiler. Bu nedenle seçimlere katılım yoğun olmadı.

Eğer 2005’teki seçime katılım yüksek olsaydı, bugün Türkmen sayısı 9 yerine 19 olabilir ve Türkmenlerin aleyhine bu kararlar alınmazdı. Dolayısıyla Türkmenler kendi ayağına kurşun sıkmıştır; oturup bunu düşünmeleri gerekir. Bugün gelip bizden hesap sormak yerine, önce kendilerine hesap sorsunlar. Eğer seçimlere katılmazsan ve bunun sonucunda da seni temsil eden kimse olmazsa, seni kim savunur. Bugün Kerkük Vilayet Meclisi’nde Türkmenlerin sayısı çok olsaydı Kürt üyeler bu kararı alamazdı.

Öte yandan hukuki açıdan da vilayet meclisinin böyle bir karar çıkartmaya yetkisi yoktur. Irak Kürdistan Bölgesel Yönetimi’nin (IKBY) bayrağını Kerkük’teki kamu binalarına asmaya ve ondan sonra Kerkük’ü referanduma götürmeye hakkı yoktur. Çünkü Irak Parlamentosu tarafından çıkarılan 21 numaralı vilayetler kanunu var. Vilayetler kanununa göre, vilayet meclisleri yetkilendirilse bile bu kanun Kerkük için geçerli değildir; yani alınan karar hukuki değil. Bu nedenle Bağdat hükümeti kararı kabul etmedi. Çünkü Kerkük’te halen yerel seçim yapılabilmiş değildir.

Biz Kerkük için özel bir kanun çıkmasını istedik. Irak Anayasası’nda Kerkük’le ilgili süresi biten 140. Madde var. Ayrıca 2008 yılında çıkarılan il meclisi seçim yasasının 23. Maddesine göre Kerkük’ün özel bir seçime gitmesi gerekiyor. Kısacası kanun Kerkük’te yeni bir seçim yapılması gerektiğini söylüyor. Ama Kürtler bu kanunun çıkmasını kabul etmedi. Çünkü Kerkük’te dengeler değişebileceği için yeni bir vilayet meclisinin oluşmasını istemiyorlar.

Vilayet meclisleri Bağdat’taki parlamentodan daha önemlidir. Dolayısıyla vilayet meclis seçiminde bir Türkmen sandığa gitmediyse ve Türkmen’e oyunu vermediyse, halkına ihanet etmiş ve çocuklarının geleceğine zarar vermiştir. Çünkü yeni Irak’ta yetki yerel yönetimlerde toplanıyor. Türkmen milletinin bunu anlaması gerekiyor. Bu Telafer, Tuzhurmatu, Diyala, Kerkük, Erbil ve Süleymaniye için de geçerlidir. Irak Parlamentosu, ülkenin genelini ilgilendiren siyasi, askerî, güvenlik ve mali konularda kararlar alır. Ancak vilayetlerin genel yaşamını etkileyen kararlar yerel yönetimler tarafından alınır. Örneğin, bir bölgede cadde yapılacaksa, bu karar daha önce Bağdat’taki Belediyeler Bakanlığı’na aitken, şimdi vilayet yönetimlerine verilmiş durumda. Bu nedenle Türkmenlerin yerel yönetimlerde yer alması çok önemli. Üstelik Türkmenler Bağdat’taki genel siyasette çok temsil edilmiyor. Bu nedenle Türkmenler yerel yönetimlerde yer alarak kendi bölgelerinin yönetimine katılabilir.

Kerkük ile ilgili 2003 sonrası özel bir hukuki süreç var. Hem 2004’te ABD tarafından oluşturulan Geçici Yönetim Yasası hem 2005 Irak Anayasası hem de 2008 yılında çıkarılan Vilayet Meclisleri Seçim Yasası’nda Kerkük özel olarak zikrediliyor. Bu du – rumu nasıl değerlendiriyorsunuz?

2003’ten sonra Irak’taki idari, siyasi ve hukuki süreçlere Türkmenler karşı çıkmıştır. Bremer döneminde Türkmenler haklarının ihlal edildiği gerekçesiyle bütün bölgelerden Bağdat’a toplanarak büyük bir protesto gösterisi yaptı. O zaman maalesef ABD tarafından oluşturulan mecliste Türkmen savunucumuz yoktu. İşte ve – kilin, temsilcin, olmazsa böyle rezil olursun ve bu günlere kalırsın. Eğer benim hakiki bir savunucum olsaydı, böyle bir oyuna düşüp rezil olmazdık. Nitekim Geçici Yönetim Ya – sası ve Anayasa’daki Kerkük’le ilgili maddeler bir tarafın, yani o zaman çok güçlü oldukları için Kürtlerin lehine yazıldı.

Maalesef Şiiler ve Sünniler karşılarında pek durmadı. Bu yazılan maddelerin bir bomba olduğunu, gelecekte Irak’ı parçalayacağını düşünemediler. Bunu eleştiren ve karşısında duran en çok Türkmenler ve Kerkük’teki Arapların bü- yük kısmı oldu. Irak Anayasası’nın Kerkük’le ilgili 140. Maddesinin üç alt başlığı var. Bunlardan birisi Türkmenlerin ve Kürtlerin hakkını iade etmekti. Saddam döneminde Araplar bizim hakkımızı almışlardı. Normalleşme kısmında bizim arazilerimizin iade edilmesi gerekiyordu. Araziler iade edilmediği gibi yeniden arazilerimize el konuldu. İnsanlarımızın dönmesi gerekiyordu; ancak dönemedi. Kerkük’ten çıkan Kürtlerin ise yüz katı döndü. Kerkük’te demografi değişti. 2003’ten önce 850 bin nüfusu olan Kerkük, son olarak 1,6 milyona ulaştı; yani 800.000’i Kürtlerden, diğer 800.000 ise Türkmen ve Araplardan oluşuyor. Arapların bölgesi zaten IŞİD’in elindedir. Ortalıkta bir zafiyet ve güvensizlik var. Adam kaçırmalar yaşanıyor. Bunun neticesinde her ne şekilde karar alınırsa alınsın bizim aleyhimize oluyor. Tek çözüm yolu vardır, o da uzlaşıdır. Uzlaşısının haricinde memleketimde demografiyi değiştirdikten sonra bütün kararlar senin aleyhine olur. O yüzden 140. Madde bir bomba etkisine sahiptir; bugün gündeme gelip Irak’ı ne şekilde parçalayacağını çok belli ediyor.

Özellikle son zamanlarda Barzani tarafından sürekli dillendirilen bir bağımsızlık meselesi var. Bağımsızlık referandumuna gidileceği gündeme getiriliyor. Bu çerçevede değerlendirdiğinizde bayrak kararının neye hizmet ettiğini düşünüyorsunuz? Kürt grupların alınan kararlara bakışı nedir? Farklı görüşler var mı? Uzlaşı dediniz, ancak Kürt gruplar arasında bir uzlaşıdan da bahsetmek mümkün mü?

Kuzey Irak’ta Erbil, Süleymaniye ve Dohuk’ta bir sorun var. Erbil hükümeti bozulmuş; Süleymaniye, yani KYB ve Goran ona itibar etmiyor. Barzani’nin Erbil’de, Talabani’nin Süleymaniye’de bir hü- kümeti var. Kalar, Kifri, Germiyan bölgesinde Gorancıların bir ağırlığı var. Halepçe’de ise Kürt İslamcıların ağırlığı var. Demek ki Kuzey Irak dört bölgeye bölünmüş durumda: Erbil, Süleymaniye, Germiyan ve Halepçe. Gelecekte Dohuk’ta da bir İslamcı potansiyeli ortaya çıkabilir. Çünkü Kürt İslamcılar orada da güçlüler. Aralarında bir çekişme var. Talabani’nin partisinde ise büyük bir dağınıklık var. Tabii ki Talabani akıllı adam ve sağlık durumu iyi olmuş olsa Kerkük’te böyle bir hata yapmaz, Vali Necmeddin Kerim’in böyle bir karar almasını kabul etmezdi. Çünkü o Kerkük’ün durumunu biliyor. Son zamanlarda Kuzey Irak’ta büyük bir idare boşluğu var. Ekonomik sıkıntı çok büyük. Ayrıca kamusal hizmet alanında da büyük problemler ve Kürt partileri arasında da ihtilaflar var. Bu sebepledir ki, başka alanlarda ihtilaf alanları yaratarak Kürtleri meşgul etmek istiyorlar ki, Kerkük’te yaşananlar bunun bir sonucudur. Zaten Kuzey Irak’ta hükümet kalmadı; önce bir parlamento vardı o da iki senedir yok. Bunu Türkmen toplumu bilmeli. Süleymaniye hükümeti Erbil hükümetini tanımıyor. Memurlar maaş alamıyor, elektrik yok. Erbil, Süleymaniye ve Dohuk’ta durum kötü. Peki, siz kendi sorununuzu neden bizim memleketimize, Kerkük’e getiriyorsunuz? Burası baruttur, aninden patlar. Siz neden kendi hatanızı bizim bölgemize getiriyorsunuz? Vali Necmeddin Kerim’in partisi içerisinde kendi sorunları vardı. KYB içerisinde büyük bir yolsuzluk var. Kerkük’ten çalınan petrolün hesabı yok. Sorumluların hepsinin petrol çalmak için tankerleri var. Boru ile giden ve kuyulardan çalınanlar ayrı. Bunların hepsi onlar için para sağlıyor. Para çok oldukça aralarında kargaşa da büyüyor. Bunlar bu son dönemde kargaşayı, problemi bizim sahamıza taşımak istediler. Bunu da Kerkük’le yaparak Kürtleri bir araya getirmek istediler. Ama Kürtler değil, Türkmenler bir araya geldi. Şu anda Türkmenler güçlü bir dayanışma içerisindedir. Demek ki biz doğru yaptık; onlar ise hatalı ve dağınık. Dışarıdan böyle göründüklerine bakmayın. İçlerinde ciddi problemler var. Ama maalesef biz yeterince onların içerisini takip etmedik. Eğer iyi takip ederseniz orada nasıl bir yönetim boşluğu ve yolsuzluk olduğunu göreceksiniz.

Aynı zamanda size açıkça söyleyeyim. Bu adım, Türkmenler ile Kürtler arasındaki ilişkileri geriye taşır. Bu durum bizi 1959 senesine götürür. Kürtlerle aramızda bir sorun yaşanmış olursa biz 50 sene daha kendimize gelemeyiz. Kürtlerin akıllı insanları, politikacıları, araştırmacıları, aşiret büyükleri Necmeddin Kerim’in yaptığı bu işin yanlış olduğunu düşünüyorlar. Ama bunu açıkça söyleyemiyorlar. Hain ilan edilmekten korkuyorlar. Her şeyi yapabilmek gücümüze, siyasi kuvvetimize bağlıdır. Askerî güç de var; ama o ayrı bir meseledir. Biz bölgemize ateş getirmek istemiyoruz. Tuzhurmatu’da Peşmergeler ile Türkmenler arasında yaşanan olayları hatırlayın. Biz bu tekrardan yaşanmasın diye çırpınıyoruz. Bizim manevi gücümüz çok kuvvetlidir. Kürt partileri bizden bu birleşmeyi görmeyi beklemiyordu. Belki Türkmenler biter, istediğimiz gibi her şeyi yaparız sandılar. Ama kendimizi ispat ettik. Bundan da fazlasını görürler.

Kerkük’te göz göre göre coğrafya bizim olmasına rağmen petrol kuyularını 6’ya böldüler. Havana, Bay Hasan ve Hurmala kuyularından gelen petrol gelirini Barzani tarafı alıyor; Gürgür Baba, Canbur ve Hubbas kuyularından gelen geliri de Talabani tarafı alıyor. Bu kuyular Kürtlerin malı değil ki, bunları alasınlar. Bu memleket Kürtlere mi kaldı? Yer sahibi olan biziz. Kürtler nerden geldi buraya? Onları Amerikalılar ve askerî güç getirmesine rağmen biz yine de kabul ediyoruz. Bir sorun olmadan beraber yaşayalım. Bu milletin insanı ne yapsın?

1996’da Kürtler bir gümrük kapısı için birbirini öldürdü. Saddam geldi Kürtleri durdurdu. Türkmenler de bir kuvvet oluşturdu. O zaman Barzani ile Talabani’nin arasına hakem olarak Türkmenler girdi. Şimdi Kürtlerin yönettiği bölgede memurlar aç, yolsuzluk ve çetecilik var. Beden bu olumsuzlukları Kerkük’e getirmek istiyorlar?

Kerkük’te şu anda maalesef çeteler var. Özellikle Türkmenlerin üzerine adam kaçırma olayları yaşanıyor. Türkmenlerin henüz Kürt bölgesine bağlanmadığı mevcut durumda nefesimizi kesiyorlarsa, bağlandığımızda ne yaparlar? O zaman üzerimize bir kimyasal bomba atarlar, “Bütün Türkmenleri öldürelim sadece biz yaşayalım” derler. Bu kabul edilemez. Türkmen milleti hem akıllıdır hem de savaşçıdır. Biz bir savaş istemiyoruz. Bize uzlaşı ile gelirlerse anlaşabiliriz, bizi başka yollara mecbur etmesinler. Irak Parlamentosu, Irak’ın ve Kerkük’ün geleceği için bir karar aldı. Kürtlerin attığı adımı kabul etmedi. Kürtler parlamentonun oturumunu boykot ettiler ve kararı tanımadılar. Sonra da kendi kararlarının geçerli olduğunu söylüyorlar. Onların Kerkük Vilayet Meclisi’nde Türkmen ve Arap boykotuna rağmen aldığı karar geçerli oluyor, Irak Parlamentosu’nun karar ise geçerli olmuyor. Bu anlaşılabilir bir durum değil. Bu hatadan mutlaka hem biz hem de Araplar zarar görür; hatta bütün Kerkük ve Irak halkı zarar görür. Burada görev sadece Türkiye’nin üzerine düşmez. “Türkiye bizim içişlerimize karışıyor” diye bir söylem çıktı. Türkiye bizim içişimize karışmadı. Türkiye, Irak’ın toprak bütünlüğünü savundu, “Kerkük’te benim soydaşlarım var” dedi. Neden onlara sahip çıkmasın? İran, Saddam döneminde Şiilere sahip çıktı. Bedir Tugayları gibi milis gruplar kurdu. Sünnilere gelince, Arap devletleri Suudi Arabistan, Ürdün, Katar ve Arap Emirlikleri destekliyor. Amerika da Kürtlere yardım ediyor. Neden bugün Türkmenlere, Türkiye yardım ettiği zaman Türkiye bizim içişlerimize karışıyor deniliyor? Türkiye bu bölgede ateş olmasını istemiyor. Çünkü bölgede ateş olursa herkese zarar verir.

Ben Kürtlere sorarım, 1991’de nereye kaçtınız? Nereye gittiniz? Saddam, uçaklarla kimyasal silah kullandığı zaman size kim kucak açtı? Türkiye. Türkmenlerden önce siz Türkiye’ye girdiniz. Türkmenlerden önce siz BM vasıtası ile Avrupa ülkelerine gittiniz. Türkiye’nin yaptığı iyiliği inkâr etmeyin.

Biz Türkiye’yi IKBY politikası nedeniyle eleştirdik. Türkiye Kürtlere bu kadar yardım etti. Kürtler de Türkiye devletinin yanında durmalı. Şimdi bile IKBY’nin atardamarı, nefes borusu Türkiye’den geçiyor. Kürtler geleceği düşünmeden bu işi yaptı. Yarın Türkiye İbrahim Halil (Habur) Sınır Kapısı’nı kapatsa, ne olur? Geçen sene PKK sorunları oldu, Türkiye o kapıdan geçişleri biraz azalttı. Bir litre su 250 dinardan 1000 dinara çıktı. Bunun bilinmesi lazım. Türkiye olmazsa Kerkük petrollerini nereye satacaklar? Türkiye burada tavrını hemen koyduğu için Türkiye Dışişleri Bakanlığı’na teşekkür ederiz. Onun yanında BM temsilcisi yapılanın yanlış olduğunu söyledi. Siyasi partilerin hepsi bunun yanlış olduğunu söyledi. Nihayet İranlılar da açıklama yaptı, yanlış yapıldığını söyledi. Kimse İran bizim iç işlerimize karışıyor demedi. Amerikalılar da bunun hatalı olduğunu söylüyor. Herkes onların hata yaptığını söylüyor. Merkezî ve bölgesel iradelere rağmen bu iş oldubittiye getirilirse çözüm çok zorlaşır. Durumun bu şekilde devam etmesi durumunda ne yapacaksınız?

Tabii ki, bizim de üzerimize düşen görevler var. İlk bayrak kararı alındığında sivil toplum örgütlerimiz 400- 500 kişinin sokağa çıkmasını planladı. Siyasi partiler bu işi yapmadan kendileri yapmak istediler. 400-500 kişi olduğu zaman kontrol edebiliriz dediler ve iyi bir mesaj verdiler. Biz Türkmen partileri olarak icap ederse, Kerkük’te ya da Bağdat’ta bu gösterilerin büyüğünü yaparız. Biz şimdiye kadar medeni yolları deniyoruz. Bunu özellikle vurgulamak istiyorum. Şimdilik medeni yolları, sivil yolları deniyoruz. Bunu dünyaya sesimizi duyurmaya çalışıyoruz. Bağdat’taki yetkililer ile iletişim halindeyiz. Mahkemelere başvuru yaptık. Hâkim aramızı bulmak isteyecektir. Sonuçtan sonra çözüm yollarını düşünelim.

Bunun yanında komşu Arap ülkelerine söylemek istediklerim var. Burada özellikle Suudi Arabistan, Birleşik Arap Emirlikleri ve Katar’ı ilgilendiren şeyler var. Kerkük Ortadoğu’nun nabzını tutan bir yerdir. Sadece Türkmenlerin değil, herkesindir. Siz de elinizi taşın altına koyun. Ne Arap Birliği ne de İslam İşbirliği Teşkilatı bir karar çıkarmıyor. İsterim ki Türkmen siyasetçilerimiz Arap Birliği’ne karar çıkartılması için baskı yapsın. Biz onların bayrağına saygısızlık yapmıyoruz. Dikkat ederseniz Irak Türkmen Cephesi’nin Erbil ve Süleymaniye ofislerinde bayrak var. Biz kimsenin bayrağına ihanet etmiyoruz. Kimsenin de bayrağını şimdiye kadar yakmadık. Onlar maalesef bizim bayrağımızı yakıp caddelerde gezdirdi. Burada tekrar söylemek istiyorum ki, biz medeni yolları deniyoruz. Silahların konuşmasına fırsat vermeyin. Sen eğer gelip benim yerimi benim elimden silah zoruyla, Peşmerge eliyle ya da asayiş gücüyle alırsan ben de mutlaka buna karşı ne yapabileceğimi düşünürüm. Ben Kürtlerin karşına kalem ile çıkmam.

Kürtler Saddam döneminde Avrupa’dan silah alarak Saddam ile silahlı mücadeleye başladılar. Biz bunu istemiyoruz. Türkmen siyasi partileri ve milleti de bunu istemiyor. Bizi buna mecbur etmeyin. Bugün sen aldın Kerkük’ü kendine bağladın. Yarın bizim içimizden bir genç çıkar, bir direniş ruhu çıkar Kürt gencini öldürmeye başlar. Bunlar neden yaşansın? Kürt genci de, Türkmen genci de, Arap genci de insandır. Şii’si, Sünni’si ve Hıristiyan’ı da insandır. Biz gelişmelere böyle bakıyoruz. Kerkük bir barut fıçısıdır. Temenni ederiz ki bu işi hata ile çözmezler.

Son olarak Ortadoğu Analiz sayfalarından Türkmenlere ne mesaj vermek istiyorsunuz?

Öncelikle Türkiye hükümetinden gördüğümüz destek büyüktür. Özellikle Başbakan, Cumhurbaşkanı, Dışişleri Bakanı’ndan büyük destek gördük. Türk halkı iki önemli miting yaptı. Bu mitingleri gerçekleştiren derneklere teşekkür ederim. Muhalefet, iktidar, hükümet birlik olarak Türkmenlerden yana oldu. Bu iyi bir mesajdır, Türkmenler sahipsiz değildir. Türkmenler mazlumuz demesinler, zulme karşı durmamız gerek desinler. Mazlumiyeti kabul etmesinler. Türkmenler şu an dayanışma içerisindedir.

Buradan ben bütün Türkmen yetkililerimizi tebrik ederim. Bütün siyasi partilerimiz ve vilayet meclisindeki temsilcilerimizi tebrik ederim. Bugünden itibaren vilayet meclisindeki temsilcilerimiz biz ne dersek onu yapıyor. Ama sahadan kaçmamak lazım, direnmek lazım.

Bizim üzerimizde birtakım baskılar oluşturuldu. Türkmenlerin arkasında imanlı bir millet olduğu için önce Allah daha sonra kendi gücüne dayanarak Türkiye var. Türkiye’den her kim bize yardım elini uzatırsa biz onlardan memnun oluruz. Ama eninde sonunda Türkmen milleti olarak istediğimiz zaman sokaklara dökülmeli, mücadeleden korkmamalıyız. Bu, bugün bir toprak meseledir.

Bayrağı asabilmek için toprağa sahip olmak gereklidir. O toprak ise senindir. Yüzlerce Türkmen maalesef gelip Türkiye’ye yerleşiyor. Ata-dede yurdu terkedilmez. Memleketi terk etmeyin. Orayı terk ederseniz gelecekte çocuklarınız topraksız kalır. Sayın Başbakan Binali Yıldırım da bunu söyledi: “Biz Telaferlileri döndürmek istiyoruz; Tuzhurmatu’ya, Yengice’ye, Beşir’e Türkmenleri geri döndürmek istiyoruz.”

Onun için topraklarımıza bağlı kalalım. Türkmen milleti siyaseti takip etsin. Ne hata yaptığımızın muhasebesini yapsın. Bundan ders almamız lazım. Ben Türkmenlerin pozisyonunu, konumunu kuvvetli görüyorum. Bugün dünya Türkmenlerle beraber.

Çalışmalarınıza kolaylıklar diliyoruz.

Ben de size bu fırsatı verdiğiniz için teşekkür ediyor ve başarılar diliyorum.

———————————————————

Erşad SALİHİ

1959’da Kerkük’ün Musalla Mahallesinde doğmuştur. İlk, orta ve lise öğrenimini Kerkük’te tamamlayan Erşat Salihi, 1978’de Bağdat Üniversitesi Fen Fakültesi’ni kazanmıştır. 1979 yılında “Türkmen Milli Hareketlerine katılmak” suçuyla Baas Partisi tarafından tutuklanmış ve 10 yıl hapis cezasına çarptırılmıştır. Saddam Hüseyin rejiminin devrilmesinin ardından 2003 yılında Kerkük’te Irak Türkmen Cephesi’nin Musalla Bürosu Sorumluluğuna getirilen Erşat Salihi, 2004 yılında Irak Türkmen Cephesi Suriye Temsilcisi olarak görev yapmıştır. Suriye’de de 4 sene görev yapan Erşat Salihi, 2008’de Irak Türkmen Cephesi Kurultayı ile birlikte Kerkük İl Başkanlığı görevini yapmaya başlamıştır. 7 Mart 2010’da Irak’ta yapılan genel seçimlerde Kerkük’ten milletvekili olmaya hak kazanan Erşat Salihi, Mayıs 2011 itibariyle de Irak Türkmen Cephesi’nin başkanı olarak görevini sürdürmektedir. Erşat Salihi, Nisan 2014’te Irak’ta yapılan genel seçimlerde yeniden Kerkük’ten milletvekili olarak seçilmiştir.

———————————————————

Kaynak:

http://www.orsam.org.tr/files/Soylesiler/44/44tr.pdf

Yazar
Kırmızılar

Bu websitesinde farkı kaynaklardan derlenen içerikler yayınlanmakta olup tüm hakları sahiplerinindir. Sitedeki içerikler atıf gösterilerek kaynak olarak kullanlabilir. Yazıların yasal sorumluluğu yazara aittir. Tüm Hakları Saklıdır. Kırmızlar® 2010 - 2024

medyagen