Şair Hasan Yarar

EYLÜLLER GELİR EYLÜLLERDE

Eylüller gelir, eylüllerde… 

Rüzgârı fısıldar, garip bir ürperti .

Bir sarışın, bir kızıl tebessüm,

Biten aşkların, sevdası gibi.

Sararır kırılan ümitlerde,

Hüznünde gizlenir kaç tonu…

Hıçkıra hıçkıra ağlayan,

Biten baharların, sedası gibi.

Hangi ayrılığın ağıdın da,

Acımaz ki, ayrılıkların rengi.

Ansızın gelen uçurumlar,

Biten ömürlerin , fedası gibi.

Eylüller gelir, eylüllerde…

Mevsimler içinde, mevsimsiz …

Kırık gönüllerde yorgun,

Biten şarkıların, vedası gibi.

YAZDIM DÜN GECE

Heceler, efkarı sardı dilime,

Zamanı kuruttum, dizdim dün gece. 
Bir yalnızlıktır, çöktü ki içime,
Kendimde kendimi, yazdım dün gece.

Gönlüme sevdanın ateşi düştü,
Küllenen dertlerim yine üşüştü,
Sözlerim söze seninle karıştı,
Ellerinde elsiz, sazdım dün gece.

Mevsimler geçiyor sana hasretim,
Gündüzler öksüz, geceleri yetim,
Göklerde maviyi bulmak niyetim,
Senin ile sensiz, gezdim dün gece.

Damla damla düşer iken gölgeme,
Umudu yağdırdın sevda ülkeme,
Yine seni sordum bütün aleme,
Yüzünü yüzümle,çizdim dün gece.

Aşkmış bana dünyada en gizli sır,
Sabırla dokunur , günlere asır,
Fark etmez ki yerdeki kara hasır,
Aşkın ile aşkı, sezdim dün gece…

 

SEMADA  SESİ  NEY’İN

Toprakta biterdi diken,hem de gül kokusu.

İstemez ki, bedeninde  ayrı  yürüsün  su.

Toprakta gizlenirken ,kışta  hayat uykusu,

Vakti gelince haşrin,başka ömür dilemez.

Kokmaz öd ağacı,yanmadıkça koklayana,

Söz  manada bilenin,söylenir anlayana.

Can  ile cananı, getirmedikçe yan yana.

Mumları yanar erir, alevine gül demez.

Geceleri  uyumaz aşk,olmaz mı  düşleri.

Dilsizim cananım,sözler  kalbimin işleri.

Ney’de dilsizdir,ağlatır postsuz dervişleri.

İçi oyuk olanın yüzü,candan  gülemez.

Seslenir derinlerden,semada sesi ney’in.

Gönül başsız ayaksız,la mekandadır deyin.

Aşkı sonsuz  gönüldedir ,harfsiz  heceleyin.

Dilsizdir kalbi aşkın ,söylemeyi  bilemez.

Harfler meydanda gezer,herkese açık sebil.

Yeter ki sen,aşktan  birkaç söz söylemeyi bil.

Beden toprak olunca,ne dudak kalır ne dil.

Bastı  zamanda isen ,aşkı kimse silemez.

TÜRKÇE SÖZLÜK

Konuşuruz özümüzden beş bin yıldan beri

Azeri,Türkmen Kırgız,üç yüz milyon her biri.

Altı  yüz  on altı bin  kelime  hala  diri.

Bilmez mi kendini  inkarda  birkaç serseri. 

Dilimdedir,bayrağımın  toprağımın sesi.

Ararsan vardır mutlaka her sözün Türkçesi

Farklı olsa da her yörenin  kendi lehçesi,

Bilmez mi ele  kucak açmaz, elin annesi.

Konuşması yürekten, şehir şehir her ilim

Şivesi  ayrı olsa da, Türkçeden  bir  dilim.

Türkçe konuşur iken,ne demek Türk değilim .

Bilmez mi  fikrinde  dolaşan soysuz eğilim.

Ne  hicran , atasını  inkar eden  öksüzlük.

Türküm diyemez,kimliksizlerdeki köksüzlük.

Göstermez  gözlere,  amanın  taktığı  gözlük.

Bilmez mi  dilinde kullandığı  Türkçe sözlük.

 

KANATLI KAFİYEDE AŞK 2

Kara/ bahtım düştü,vefasızda zülfü /kara.
Kara/rdı şu gönlüm,yine kaldı bahtı /kara.

Yandım/ anlamadan,elbet mutluluk du/yandım.
Yandım/ aşkın narına,acısında u/yandım.

Yüzü/mde umutla güler,yarin güzel /yüzü.
Yüzü/me düşer damla,aşka ağlar gök/yüzü.

Dili/m sussa kalbimde yanar,aşkın kan/dili.
Dili/m dilim olsam,sallanır yarin men/dili.

Çıkar/madığım şu kalbimden,sevgin mi /çıkar?
Çıkar/sız sevdamın yolu,elbet sana /çıkar.

Ağlar/ gözlerim hasretine,yol vermez d/ağlar.
Ağlar/ını örmüş felek,bahtım kara b/ağlar.

Yazı/ma biçilmiş bu, umutsuz kara /yazı.
Yazı/ma düşürdün kışı, çektim ben a/yazı.

Düğüm/ünü kalbimde ilmek ilmek ör/düğüm.
Düğüm/lenir aşkım sende,çözülmez kör/düğüm.

Gülü/şünde asalet,tavırların gör/gülü.
Gülü/mse yüzüme daima,gönlümün /gülü.

Sana/ seslendim duymadın,kalbimi duy/sana.
Sana/ duyulan aşkın kanununa uy/sana.

 

GÜNEŞ PERVANESİ

Boşlukta durur umman,güneşin pervanesi.
Kıyısı yok gönlümün,bulunmaz tersanesi.
Arar idim dünyada,söylemez bir tanesi.
Zahirinde görünmez,gerçek aşkın hanesi.

Hamsa eğer meyveler,dalına çok sarılır.
Güneş yakar yüzünü,dudakları yarılır.
Olgun meyve dalında,almaz isen darılır.
Pişenin sofrasına, yanma ile varılır.

Çıraksız gönüllere, asitane bulunmaz.
Okumadan evreni,hemen kalfa olunmaz.
Ateşinde yanarken,üflemeden solunmaz.
Çilenin ırmağında,yanmayınca dolunmaz.

Gönlü uzak olanlar,bir kaşığı bandırmaz.
Bin bir çile çekeni,hiç kimseler kandırmaz.
Kimse bana faniyi,gerçek olan sandırmaz.
Aşkım ile yanmışsam,başka ateş yandırmaz.

Hiçliğin makamında,aşkım ateş özlüdür.
Aşk sırrının mahremi,gönüllerde gizlidir.
İnsanı kamil olan,bilinmez kalp gözlüdür.
Yanmayanı bilmez ki,yanan doğru sözlüdür.

Hayatımı sadece,gören gözümdü sandım.
Maddeler aleminde,fikirlerimde hamdım.
Aşkların ocağında,bilemem çok az piştim.
Aşktan uzak kalırsam,işte o zaman yandım.

SUYUN DOSTLUĞUNDA

Susamıştı dostum,bilmez ki suyun sahibi.
Kendi su iken, suyu arar işin garibi.

Dostluğunun damlası,ruhumu serinletir.
Akışında saflığın, suyunu kim kirletir.

Bakınca içi görünür,berraktır duruşu.
Açıktan sayılırdı,kalbinin her vuruşu.

Bakarım yüzüne,kıpırdamaz hiçbir yerin.
Anladım ki tefekkürde,mevzular çok derin.

Akarken suyu,gönlümün gölgesinde sessiz.
Kalbimiz ülfet eyler,konuşuruz nefessiz.

Dalgalar boyumu aşınca,yetişen hızır.
Sakinliğine sığınırım,ararken huzur.

Bencillik kurup bekler,nefsin bendine pusu.
Akışında gelmez elbette,suyun uykusu.

Bazen yatağına sığmaz,duyguları coşar.
Aklını peşine takar,hayaline koşar.

Binmez sırtına damlalar,içindeki suyun.
Kölelik bilmez,kendi kazanıp yemek huyun.

Sanma dostluk,suyun yüzünde gezen köpüktür.
İnsan olana, omzunda mukaddes bir yüktür.

 

NOTASIZ NOTALAR

Do/ğada her şey ,ahenkli gui/do.

Re/nkler, duyguları tonlar habi/re.

Mi/ktarsız seslere deriz ,beste/mi.

Fa/ili aşklar , dizer bizi sa/fa.

Sol/ fejinde tenor ,mavi turnu/sol.

La/ledeki sırra , gönül müpte/la.

Si/metrik seslerde, duygu hale/si.

Do/ğar sinelere ilham , gui/do.

  (Guido ardezzo, bugün kullandığımız nota sistemini icat eden İtalyan)

 
SÜLEYMANİYE DE AKUSTİK

Süleymaniye de nargile içer,
Akustik kıvrımında kulaklarım.
Tömbekisi kubbelerinde tüter,
Fokurtusunda titrer ayaklarım.

Zarafeti titrer atmış desibel,
Duvarlarında çarpar yankılanır.
Çok inceden hesaplamış usta el,
Bir desibeli şaşmadan seslenir.

Yükselirken ilahiler,tekbirler,
Kubbesi arşa doğru kanatlanır.
İlahi vecdin halkası gönüller,
Süleymaniye de bir kenetlenir.

Kalpten incelen sırlı çinileri,
Mihrabını nakışlarıyla süsler.
Atmış beş küp sıralıdır miğferi,
Müezzinlerin sedasını besler.

Yanar yüreğinde aşkına mumlar,
İsleri biriktirir kubbesinde.
Mürekkep olup şairlere damlar,
Yazılır mısraların incesinde. 

 
 
SAAT KULESİ

Yanaştı aklımın rıhtımına,tik tak sesi.
Akrebin kıskacında, yelkovanın nefesi.
Nokta nokta vururken,aklıma tiktakların.
Rıhtımında yolcuyum,sonsuzluğuna anın.
Her nefesim dönüşürken,bilinmez yarına.
Ömrümü bitirenin, bakarım ayarına.
Tutacağım sanki birden,uzatsam elimi.
Yaklaştıkça uzaklaşır,içimde gölgemi?
Mutluluğuma kısa, azaplarıma uzun.
Bedenim eskimede,sevdalarım sonsuzun.
Bana kıyıyorsun acımadan,bende sana.
Kim kimi öldürüyor,anlaşılmadı daha.
Hokkasında eksilmez,kurumaz mürekkebi.
Hayatı yazar durmadan,titretmez kalemi.
Bekçisi görünmez, ayarlanan saatlerin.
Sadece kulede duyulur, ayak seslerin.
Mimari güzelliğinde, yükselirken sesi.
Ruhumda tüllenir hep,tiktakların bestesi.

 
 
AKIŞINA BIRAK HAYATI

Irmak ve insan bir birine ne kadar benzer.
Hayatın akışında,tüllenen gizli esrar.
Kaynağı derinlerde,doğar hayat dibinden.
Farkı yok merhametin,gelir ana rahminden.
Kaynağından çıkan su,çatlamış toprak arar.
Rahmet sancısı çeken,merhametsize ağlar.

Menzile varmak için,başlar kutlu bir akış.
Mevsimler değişirken,yazları kovalar kış.
İnsan sarılır durur, annenin kucağına.
Irmak uzanır gider,topraktan yatağına.
Akışında gizlenmiş,ne zaman çalacak zil.
Uzunluğu ölçülmez,boyu bilinmez menzil.

Coşar köpürür akış,sağa sola çarparak.
Arar durur menzili,koştukça yıpranarak.
Ya sel olur yıkar, etrafını yapar sefil.
Ya da sular çevresini,hayat veren sebil.
Bazen karartır onu,çevreden akan kirler.
Temizler akışında,yosun tutmaz fikirler.

Irmak yatağında su,insan damarında kan.
Hayatımız mıydı yoksa,gece gündüz akan.
Suya yüklendi gemi,insanlar neye hamal?
Dönüşü olmayan hayat mı idi kabzımal?
Tüm nesneler akıyor,biri yerinde durmaz.
Irmakta yıkananlar,aynı suda yıkanmaz.

Su durmaz yatağında,ölüm aramaz kabir.
İnsan ve ırmak birleşir,okyanusta tek bir.
Bütün nesneler ,yapılmışlar aynı mayadan.
Sudur çoğu ancak,karışmış biraz çamurdan.
Yatağında uyumaz, suya vurulsa da set.
Bütün ırmaklar akar, denize varır elbet.

Akıl döner durmadan,su buhar döngüsünde.
Reenkarnasyon sanır,insan devri daimde.
Suyu döndüren akıl,ruhu döndüren buda.
Var edeni yok,mantığı kaybetmiş avluda.
Su akar durmadan,bilmez ki yatağı zaman.
Evrim ağacında gezinir,maymunsa baban.

Varlığın içinde yokluk,sırlar içinde sır.
Evrenin sonsuzluğunda,surlar içinde sur.
Başı nerede sonu nerede ki bilinmez.
Zihnin sınırları yok ki cetvelle çizilmez.
Aklın yatağında su,kalp otağında insan.
İdrak bilir göz görür,anlaşır bütün lisan

 
 
 
DAMLA DÜŞÜNCE

Damlanın küçüklüğünde molekül.
Ağırlığını kaldıramaz her kul.
Bütün damlalar denizlere akar.
Düşünür mü bilinmez bunu akıl.

Denizde zehir insana tuzlu su.
Afiyetle indirir orkinosu.
Balık yiyip zehirlenmez insanlar.
Budur eko sistem manifestosu.

Su akıllarda akar damla damla.
Düşünürken ilahi tasarımla.
Tesadüf dese de inkarcı inat.
Akıl yargılar inkarı idamla.

Damlalarda gezinirken ummanlar.
Düşünceler hakikatı ararlar.
Gündüz fenerle dolaşıp gezinir.
Hakikata delil bulamayanlar.

 
 
KANATLANIR KAFİYEDE AŞK

Har/ında sevdanın,gelir mi ba/har?
Zar/if gönlümde,hasretin ahu /zar.
Yar/ınlarda umut,özlemimde /yar.
Dar/dayım sılada,gelişin ka/dar.

Nar/ında sevdalar,sensiz mi ya/nar?
Kar/a saçlarıma yağdı,beyaz /kar.
Çar/esiz gönlümde,güller mi a/çar.
Sar/armış benzim,hasretine su/sar.

Var/lığında sevdanın, acı mı /var?
Mar/tı çığlığında,ruhum taru/mar.
Bar/ınaktı kalbim, aşkın kehri/bar.
Tar/ifsiz aşkım, sinesi girif/tar.

 

(Bu şiirde mısra başında ve sonunda çift taraflı kafiyeyi 11 hece ölçüsü ile uyguladım.İlk türkçe şiirlerde mısra başı örnekler var.Mısra sonu kafiyeler zaten biliniyor.Ancak mısra başı ve sonu kafiyesi bildiğim kadarıyla yok.Türkçemize zenginlik kazandırmak amacıyla böyle dört beş şiir yazdım.Bu kafiye türüne acizane” kanatlı kafiye” ismini koydum.Umarım edebiyatımıza bir katkı olur.)

 

SUSMAYAN SESSİZLİĞİM

Anlamsız, kendimizi ölümle korkutmak.
Nasıl filizlenir tohumlar,yaprak yaprak.
Öğretecek yeniden dirilişi toprak.
Ölümün içinden nasıl çıkar yaşamak.

Filiz toprağı nasıl deler,sürer çıkar?
Sessiz burgu gibi toprağı deler geçer.
Benim işim olmaz ölmeden önce ölmek.
Ne yaparsam o’dur benim için yaşamak.

Yaparım ne varsa inandığım,bildiğim .
Beni her an gömmeye çalışanlar bilin.
Gömdüğünüz yerden,yeniden süreceğim.
Sessizliğin kanadında yükseleceğim.

 
GÖLGELER,IŞIĞIMI GÖLGELER

Düşünmeyle geçer bazı günlerim,
Karanlık gölgelere takılırım 
Işığın peşinde hızla koşarken,
Gölgelerin gölgesinde kalırım.

Gölgelerde acaba neler saklı.
Nerededir bunların gerçek aslı?
Gerçeği daima arıyorum ama,
Işığa kadar anlamak yasaklı.

Gölgeler bilirim ki siyah renktir.
Oysa siyah,renk değil,renksizliktir.
Gölgelerin neden ben peşindeyim,
Hep beni çeken sırlı gizliliktir.

Hayatımızda gerçekler , gölgeler.
İnsanlar ya iyiler,ya kötüler.
Gerçekte iyi ve kötü olan nedir?
Arar dururum, derin düşünceler.

Gölgeler bazen yanıltır bizleri.
Küçük insanların küçük gölgesi,
Büyük görünür gözümüze bazen.
Oysa yoktur gerçekte kıymetleri.

Bazen o kıymeti büyük insanlar,
Değeri bilinmez hep saklanırlar.
Tilki gölgesinin küçüklüğünde,
Aslanı gizlemeye çalışırlar.

Gölgesi daima olmalı derin,
Bilgisi büyük,yüce insanların.
Sığınmalı insanlar gölgesine.
Aydınlığa varmak,aydınlık için.

İyi ağaç bırakmaz hiç gölgesiz.
İyi dostlar,koymaz seni faydasız.
Gerçek dost,çınar ağacı gibidir.
Gölgesi var,olmasa da meyvesiz.

Işığı arıyordum hep göklerde,
Gerçek hakikat bulunur nerede?
Nedendir,ayağım takıldı kaldım,
Yerdeki kara,kara gölgelerde.

AŞK-I HAKİKAT
 
Sonu bilinmeyen esrarengiz bir güzellik.
Çekici bir anafor,baş döndüren cazibe.
Muhteşem güzelliğinde,küçülür karanlık.
Tutulur mu gönül,dünyada fecr-i kazibe.

Bedenimin acizliği,zamanda yiterken.
Gönlümün kolları ,uzanır andromeda’ya.
Gökyüzünde zihnim gece tefekkür ederken,
Takılır kalır mı düşüncem fani dünyaya.

Nedir dağları delip geçmiş mecnundaki aşk.
Dağ dediğin aşk ummanında yerin pürüzü.
Tahir’in hapiste yattığı zindan çok ufak.
Yattığım tavanı yüksek, karanlık gökyüzü.

Gündüzleri aramam ,aşkımı gökyüzünde.
Güneş karartır yüksek ufkumu ışığıyla.
Dünyaya sığmaz aşkım, yeryüzünde.
Yıldızlar taç yapar gönlüme parlaklığıyla.

Gecede galaksiler sokağında gezerim.
Ararım aşkımı hep sonsuzluk ummanıyla. 
Gündüzleri kıvılcım oldu fani aşklarım.
Tutuşmada gecelerim, hakikat aşkıyla.

 

GECE AYDINLIĞINDA

Sustum,kendimi duyabilmek için.
Sığmaz dünyama gece sessizliği.
Şimdi gökyüzü bana daha yakın.
Düşüncemde kısalır sonsuzluğu.

Çok tenha geliyor bana şehirler.
Köyler yıldızlar kalabalığında.
Zamanın hafifliğinde geceler.
Kainat aklımın son durağında.

Geceler aydınlatırken yıldızı.
Gündüzler düşünceme ne karanlık.
Kalabalıkta oynarken yalnızı.
Çoğaltır fikirlerimi yalnızlık.

Aklım bir yerde,bir gökte gezinir.
Ne kadar gizli saklıdır hakikat.
Korkarım aklım altında ezilir.
Zihnim yeter mi,kalır mı hiç takat.

Arıyorum bir hakikat yolcusu.
Ağır düşüncemi paylaşmak için.
Çeken vardır elbet fikir sancısı.
Beraber gerçeğe ulaşmak için.

İçimdeki beni çok tanımadan.
Dışımdaki seni nasıl tanırım?
Neden hep aynı yerde,çoğu insan?
Kimle beraber yürüyebilirim

Yazar
Kırmızılar

Bu websitesinde farkı kaynaklardan derlenen içerikler yayınlanmakta olup tüm hakları sahiplerinindir. Sitedeki içerikler atıf gösterilerek kaynak olarak kullanlabilir. Yazıların yasal sorumluluğu yazara aittir. Tüm Hakları Saklıdır. Kırmızlar® 2010 - 2024

medyagen