Nurettin Topçunun Düşünce Sisteminde Devlet ve Demokrasi

Nurettin Topçunun Düşünce Sisteminde Devlet ve Demokrasi[i]

Dr. Vehbi ÜNAL[ii]

ÖZET
Nurettin Topçu’nun devlet ve demokrasi konusuna yaklaşımının anlaşılmasına yönelik bu ça­lışmada; Onun devlet ve demokrasi kavramına yüklediği anlam, devletin unsurları ve görev­leri, devlet ve demokrasiyi tehdit eden unsurlar ve demokrasiyi eleştirisi vb. hususlara ge­tirdiği açıklamalar ele alınmıştır. Nurettin Topçu devlet ve demokrasi anlayışını merkeziyet­çilik, otoritecilik ve sorumluluk duygusu olmak üzere üç temele dayandırmaktadır. Bu üç temelin merkezine de ahlakı yerleştirmektedir.

Anahtar Kelimeler: Nurettin Topçu, devlet, demokrasi.

ABSTRACT

Nurettin Topçu System Of Thought State And Democracy

Nurettin Topçu, ’approach to the new understanding of the state and democracy, the subject of this study, the state and imposed meaning to the concept of democracy, the elements and tasks of the state, government and democracy, and democracy, threatening the elements of criticism and so on. Events brought explanations are discussed. Nurettin Topçu, state centralism and democracy, and a sense of responsibility authorities basis of three bases. Topçu, the moral basis of the views of the state and puts them In democracy.

Key words: Nurettin Topçu, state, democracy.

GİRİŞ

Nurettin Topçu (1909-1975), ağırlıklı olarak felsefe ile uğraşmakla birlik­te sosyoloji ile ilgili çalışmalarla dikkat çeken isimlerden biridir. Çünkü o, felsefesini bir toplum üzerine kurmaktadır.

Nurettin Topçu’nun eserlerinde toplumsal konulara sosyolojik ba­kış açısıyla yaklaşmaktadır. Özellikle de din toplum ilişkisi yani kültür, teknik ve medeniyet, dini hayat, dindarlık, tasavvuf ve tarikatlar, eğitim, ekonomi, iş hayatı, emek, miras, milliyetçilik, Anadolu İslam cemaatçiliği, devlet ve demokrasi vb. konular üzerinde durmuştur. Aynca tama­men sosyolojinin ilgi alanına giren konular üzerinde de yoğunlaşmış, bu konulara genel bir bakış açısı dışında farklı yorumlar getirmiş, tipolojiler ve değerlendirmelerde bulunmuştur.

Nurettin Topçu’nun düşünce sisteminde “devlet mefhumunun büyük bir yeri vardır. Sosyal konulara farklı bakış açısı, eleştirel yaklaşı­mı, toplumsal problemlere çözümler sunması, bugün de geçerliliğini ko­ruyan ve tartışılabilecek görüşler ortaya koyması göz önünde bulundu­rulduğunda böyle bir konu üzerinde çalışma yapmanın önemi kendili­ğinden ortaya çıkmaktadır.

Topçu’nun, devlet ve demokrasi kavramlarına yaklaşımı, bu ça­lışmada vasıflarına, anlama, açıklama ve karşılaştırma yöntemlerinden is­tifade edilerek analize tabi tutulmuştur. Konu ele alınırken yorum ve kri­tik yapılmaya gayret edilmiştir.

nurettin topcu

A. DEVLET

1. Tanımı

Genel olarak belli bir toprak parçası üzerinde toplumsal düzen ve istikran sağlamak için insanların hak, görev, sorumluluklarını bildirmek, davranışlarım meşru yollarla denetleme ve düzenleme yetkisi olan ku­ruma devlet denir. Günümüzde çeşitli özellikleri göz önüne alınarak dev­letler, ‘egemen devlet, ‘yan egemen devlet, ‘hukuk devleti’, ‘polis dev­leti’, ‘sosyal devlet’, ‘totaliter devlet, liberal devlet’, ‘laik devlet vb. şe­kilde tanımlanmaktadır.[1] Başka bir ifadeyle devlet, “toprak bütünlüğüne bağlı olarak siyasal bakımdan örgütlenmiş millet veya milletler toplulu­ğunun oluşturduğu tüzel varlıktır.[2]” Devlet, Eflatun için filozofun gerçek hakkındaki bilgisinin ve insan ruhunun ideal bir form halinde tecessüm etmesi, Aristo için ferdin siyasi bir varlık olarak mensup olduğu organik bütünlük, Hobbes için insanın ontolojik varlığını güvence altına alan si­yasi güç yapılanması, Rousseau için toplumun ortak iradesini temsil eden siyasi birlik, Hegel için Tanrı’nın yeryüzündeki yansıması ya da mutlak ruhun tarih içindeki tecessüm etmiş şeklidir. Bu tanımlara bakıl­dığında tarihi süreç içerisinde devleti iki kategoride değerlendirmek mümkündür, birincisi devlet mutlak değer ifade eden soyut ve aşkın bir kurum, İkincisinde ise, devlet belli sosyal işlevleri üstlenen bir siyasi üst kurum olarak kabul edilmektedir.[3]

Nurettin Topu’nun fikir hayatında, devlet mefhumunun büyük bir yeri vardır. Topçu, devleti şöyle tarif etmektedir: “Devlet, muayyen top­raklar üzerinde hâkimiyetle yaşayan insanların meydana getirdiği mane­vi birliktir. Millet varlığının ruhu demektir. Millet iradesinin gözüktüğü yerdir. Kendi başına yalnız vatan bir ceset, cansız bir vücut sayılırsa mil­let onun hayatı, devlet ise ruhu sayılmalıdır. Devlet milletin şuurudur.”[4]

Nurettin Topçu, devletin tanımında üç temel unsuru zikreder. Bunlar; muayyen toprak kavramı ile vatan, orada yaşayan insanlar tabiri ile millet ve hâkimiyet tabiriyle egemenlik, devlet varlığının esaslı unsur­larıdır. Nurettin Topçu, devletin temeli ve varlığının hikmetinde, hâki­miyet ve otoriteyi ileri sürer. Bu görüş doğrultusunda devleti, otoriteli (iradeli) veya otoritesiz (iradesiz) devlet olmak üzere ikiye ayırır[5]. Devlet, Topçu’ da alabildiğine soyut ve kurumsallık dışı bir eksene oturur. O’nun devlet tasarımı son muhasebede kaynağım Tanrısal iradeden alan yüksek derecede kutsal ilkeler ve misyonlarda odaklaşmaktadır. Her­hangi bir toplumun kendi başma varlığı onun millet olmasına yetmez. Bir toplumun millet olabilmesi, kendi varoluşunu Tanrısal-ahlaki ilkelere dönük olarak düzenleyebilmesinden geçer.[6]

2. Devletin Unsurları

Topçu, devletin tanımım yaparken devlette bulunması gereken unsurları da vermektedir; millet, vatan ve idare edici iktidar yani otorite yahut hâkimiyet.

a.   Otorite

Nurettin Topçu, bu üç unsur üzerinde devletin bekası açısından önemle durmaktadır. Otoritenin olmadığı yerde devletin olamayacağım, itaatin mutlak olduğu yerde devletin kuvvetli, itaatin gevşediği yerlerde devletin zayıf olacağım belirtmektedir. Hemen belirtelim ki otoriteden kastedilen ceberut, sorumsuz, layüsel, vurduğunu öldüren, totaliter ya da polis devleti şeklinde anlaşılmamalıdır.

“Devlet kavramını meydana getiren, birlik halinde bir halk kütlesi ve vatan toprağıyla idare edilen iktidardır. Bu üç unsurdan en esaslı ve başta geleni, iktidar veya otorite dediğimiz manevi kuvvettir. Bu manevi kuvvetin bulunmadığı yerde devlet yoktur. Devlet iktidarının varlığı gö­rülür. Bu itaatin mutlak olduğu yerde devlet kuvvetlidir. İtaatin gevşedi­ği yerlerde devlet zayıftır. Bir devletin ululuğunu anlamak için, onun sı­nırlarım dolaşmaya veya ihracatının pek büyük rakamlarım araştırmaya lüzum yoktur; dağda ve şehirde kanunları yürüten zabıtasının kudret ve adaletini görmek kâfidir. Polisle jandarmanın kanun sayıldığı yer, ideal devletin vatanıdır. Bu kuvvetler, kanunun mümessili olmaktan çıkar da, zulüm yaparlarsa, devlet yıkılır. Eğer onlar halk tarafından itaat görmez ye hiçe sayılırsa, orada devlet yine içten yıkılır.”[7]

Nurettin Topçu, devletle ilgili düşüncelerinde ‘otorite’ önemli bir yer tutmaktadır. “Büyük sanayinin makineleştirerek çileden çıkardığı bugünün cemiyeti, eski cemiyetlerden daha çok devlet otoritesine muh­taçtır. Bizim devlet irademiz büyük Ömerlerle, Osman Gazilerin ruh su­narak temel koydukları otoriteli devlettir. Hangi şekil altında olursa ol­sun bu otoriteyi yaşattığımız müddetçe büyük devlet sahibi, büyük millet olabiliriz. Bir taraftan fertlerin ruh yapılarım olgunlaştırırken, bunun ya­ra sıra devletten işaret, kuvvet ve hayat olacak, devlet gücü ile gerçekle­şecek meselelerimiz çoktur.”[8] Nimettin Topçu’ nun görüşlerinde devlet ve otoriteye önemli yer vermesine rağmen bireyin özgürlüğü, yaratıcılığını kısıtlayan unsurlar, bireyi hiçe sayan anlayışlar, sosyal olayların nedeni olarak sadece toplumu gören ve bireyi dışlayan sosyolojizm anlayışım eleştirmektedir.[9] 

Otorite, hem iyiye hem de kötüye kullanılabilir. İradesini ve otori­tesini fertlerin ve zümrelerin çıkarları uğrunda kullanan devlet yıkılması gereken; Allah’a ulaştırıcı yoldan giderek iradesini ve otoritesini yaşatan devlet yaşaması gereken devlettir. Devletin iradesi otoritesi demektir ve iradesi zayıflayan devletin otoritesi de zayıflamış olur. Otoritenin zayıf­laması ise toplum düzeninin bozulması ve sorumluluğun ortadan kalk­ması anlamına gelir. Otorite, sorumlulukla yaşatılır ve sorumluluğun ol­duğu yerde de devlet var demektir. Fertçilik ve liberalizm gibi anlayışlar, hürriyetçilik kisvesine bürünerek toplumda anarşiyi doğururlar. Bu ise, otoritenin aleyhinedir. Topçu’nun teklif ettiği devlet, aynı zamanda mer­keziyetçidir.[10] Ona göre otorite, düzenli yaşamanın gereğidir.[11]

Topçu, devlette otoritenin şerir ve zulüm olmaktan koruyacak un­sur olarak da mesuliyeti öngörür. Yarının hesabım verecekleri düşünce­siyle hareket eden mesul bireyler, yapacağı her hareketin ve davranışın şuurunda olarak adım atacaktır. Bu ise onları istediği gibi davranma, is­tediği gibi yapma arzusundan vazgeçirecektir. “Devletin hâkimiyeti onun mesuliyeti demektir. İdare edilen zümreye verilen söz demektir.”[12]

b.   Mesuliyet  
                                                                            ‘
Devlet otoritesini selametle yaşatarak, zulüm olmaktan koruyacak unsur ise, mesuliyettir. “Mesul olmayanlar, zulüm yapabilme yolunu kendileri için açık bulacaklardır. Mesul olanlarsa yarın hesabım verecek­leri hareketlerim her zaman adalet ölçüsüne vurmak mecburiyetim his­sederler. Birkaç gün veya bir kaç yıl idare yerinde bulunduktan soma izini silerek devlet kapısından ayrılan fertlerin devleti, mesuliyet idealim gerçekleştiremez. Devlet gemisinin dümenim bir gün bile kullananlara, o günün akşamında hareketlerinin hesabım sorabilecek bir mekanizmaya ihtiyaç vardır. Yavuz Selim’in vurdurduğu vezir boyunları, devlette me­suliyet idaresini besleyen kanlan akıttı. Devlet ideal ve iradesine inanan büyük siyaset dâhisinin bu hareketim küçük ve ferdi ölçülerimizle ölç­meğe kalkmak hadsizlik olur. Devlet bir ziyafet sofrası değildir ki, büyük küçük şansı olan herkes ona bir tesadüfle otursun, yesin içsin, soma ağ­zım silip kapıdan çıksın gitsin. Böyle oldukça çevresinde sivrilen her kurnaz harisin devlet gemisini ele geçirmesine ve tahsil çağında bulunan genç nesillerin, ilim ideallerim gömen heves ve iştihalarıyla heder oluşla­rına göz yummakta devam edeceğiz.”[13]

Yine Topçuya göre, mesuliyetin olmadığı yerde anarşi olur, karga­şa olur, mesuliyet iradesi zayıflayınca fertlerde devlete karşı itimatsızlık başlar. “Zira nerede mesuliyet varsa, devlet oradadır. Mesuliyet yok ol­dukça devlet de geriler, yerini eski nizamın iskeleti altında barınan ça­pulculukla anarşiye terk eder. Mesuliyet yükünü üzerine alan fertler or­tadan kalktıkça devlet sözü masal gibi dillerde söylenir.”[14] “Devlet varlı­ğının alameti olan otorite, mesuliyet iradesiyle birleşip milletin fertlerinin hepsinin üstüne yükseldiği zaman devlet yücedir, hâkimiyet mukaddes­tir. Devlet sahibinde mesuliyet iradesi zayıflayınca fertlerde devlete iti­matsızlık başlar.”[15]
‘Nurettin Topçu’ ya göre devlet idarecilerinde mesuliyet şuuru yoksa yönetimin şekli ne olursa olsun millet sahipsizdir.[16]

c.   Ahlak 
                                       
Nurettin Topçu’ mm devlet anlayışının temelinde ahlak yatmakta­dır. Ahlak ise kaynağım dinden alır. O’na göre ahlak İslam dininin özü, esası ve bizzat kendisidir. Ahlakı dinden veya dini ahlaktan ayrı görmek isteyenleri, insanın iç dünyasını yine kendinden ayırmak isteyenlere ben­zetir.[17] Mesuliyet duygusunun da ancak manevi değerlerle kazanabilece­ğini vurgulaması bir anlamda devletin temelini ahlaka dayandırıldığı an­laşılmaktadır.

Nurettin Topçu’ nun bütün davası İslâm ahlâkına dayanan bir cemiyet düzeni kurmaktı. Ona göre âlemde ahlâktan daha güzel ve daha gerçek bir şey yoktur. Ahlâk, fertten topluma, devletten millete ve tarihe, ekonomik nizamdan sanata ve dine kadar uzanan fikir ve düşüncelerin üstünde, onların bir tacı gibidir. Aynı zamanda hepsinin temelinde olan bir vakıadır. Ayrıca ahlâk, insan hareketlerinin metafiziğidir. Prensipleri ister dine isterse de başka bir şeye dayansın her ahlâk bir kıymetler sis­temine bağlı olup metafizik karakterini buradan almaktadır. Ahlâkın ilke ve prensipleri dinî kurallara dayanır. Çünkü ahlâk temelde dinî olgun­luktan başka bir şey değildir. Ahlâk hayvani hayattan insani hayata yük­seliştir. Dolayısıyla da insanlığın ahlâk tarihi, aynı zamanda dinlerin de tarihi olmaktadır. Topçu’ya göre insanlığın ahlâkı Kuran’la tamamlan­mıştır. İslâm dininin özü ve esası ahlâktır. Dolayısıyla da Müslüman ol­mak aynı zamanda İslâm ahlâkına sahip olmaktır, onu kendi hayatında yaşamak ve yaşatmaktır. Hz. Peygamber, Müslümanlığın huy güzelliği olduğunu söylemek suretiyle bu durumu açık bir şekilde ortaya koymuş­tur.[18]

Nurettin Topçu, belirli bir devlet şeklini savunmaz, çünkü kötü bir idare en iyi sistemde istibdat olabilir, önemli olan o devletteki irade kuvveti ve sorumluluk bilincidir.

Nurettin Topçu’ya göre, iktidarın kaynağı yönetilenlerin itaatidir. İtaat ise bir irade meselesidir. Devlete ana vasfım veren ve sürekli olan milli iradedir. Devletin şekli önemli değildir. Herhangi bir devlet şekli onu yaşatanların elinde değer kazanır. Devletin şekli değişir, fakat onda- ki irade, iktidar ve hâkimiyet değişmez.[19] Yine aynı şekilde milletleri iyi­ye, doğruya götürecek idare, başların sayısında aranmamalıdır. Yaptığı her işte ve davranışta mesuliyet ve otoriteyi içselleştiren her an büyük mahkeme huzurunda hesap verme durumunda bulunan büyük ruhlar devletin başına/yönetime gelmesi ve ferdi değerlerin hareketlerini engel­leyecek yıkıcı kuvvetleri önlemeye kabiliyetli idare, en iyi devlet idaresi­dir.[20] “İşte en iyi devlet şekli, devleti aşağı tabakanın menfaat sefaletle­rinden kurtaracak bu devlet gönüllülerine teslim edecek şekildir. Bu şekil daima otoriter devlet şeklidir. Her devirde en iyi devlet, en yüksek otori­teye sahip devlettir. Otorite zulüm olunca Neron’da, ilahi olunca Yavuz Selim’de gözükmektedir.”[21]

“O zaman, eğer yeniden devlet yapıcı fert yoksa büyük mesuliyet sahipleri yetişmemişse, hamura istediğiniz şekli verin, maya tutmuyor. Bir hastaya istediğimiz kıyafeti vermekle, onu gürbüz ve kıyafetli yapa­madığımız gibi, iradesiz devlete de hangi şekli verirseniz, kimleri idare yerine getirirseniz, yerde yatan millet idaresi böyle şekil incelikleriyle ayağa kalkamıyor.”[22]

Devletin ortaya çıkışında Nurettin Topçu içtimai değil siyasi mu­kavele nazariyesini beğenmiştir. Buna göre bir zümre kendi hâkimiyetine dayanarak devleti kurar ve diğer içtimai zümreler onun etrafında topla­nırlar.[23]                                                                                   ‘

Nurettin Topçu’ mm devleti aşın yüceltmesi bireyi göz ardı ettiği anlamına gelmez. Bilakis o, bireyin toplum yaşamındaki önemini de vur­gulamıştır.

nurettin topcu10

Nurettin Topçu, devleti bir insana, şahsiyete benzetmesi İbn Hal­dun’dan mülhemdir. İbn Haldun’ a göre devlet bir şahıs gibidir; doğar, gelişir, geriler ve ölür. Nasıl ki her insanın belirli bir ömrü var ise devlet­lerin de belirli bir ömrü vardır.[24] Aynı zamanda devlete güç veren onu idare eden şahsın gücüyle de doğru orantılıdır. [25] Benzer düşüncenin Nu­rettin Topçu’ da da var olduğunu görmekteyiz.

Devlet, bir insandır ve bir şahsiyet olarak meydana gelir. Bu şahsi­yet, millet yapışma en uygun teşkilatı ortaya koyar. Milletin iradesini bu devletin içerisine eksiksiz bir şekilde yerleştirdiği takdirde teşkilat an­lamlı olur ve başarıya götürür. Devlette kurucu olan şahsiyetin iradesi teşkilattan önce gelir. O adeta kaynağı millette bulunan iradenin sembolü ve kullanıcısı olur. Böyle bir şahsi iradeden ayrı, akla en uygun, genel bir devlet nizamı düşünmek manasızdır. Bundan dolayı her yerde devletin başka hayatı, başka özü, başka içi ve başka yapısı görülüyor.[26] “Devlet bir insandır, dedik; eğer devlet kurucu olan şahsiyet yoksa devlette olmaz. Böyle bir değil, birçok fertler yetiştiren milletlerin devleti daima ayakta duruyor, esasen bütün mesele burada: işimiz, acayip ve muammalı ter­kipler bulmaya çalışan büyücü gibi yeni devlet şekilleri araştırmak değil, millet mesuliyetini üzerine alacak büyük şahsiyetleri sabır ve tahammül­le yetiştirmek olmalıdır.”[27]

Tabakoğlu’nun da belirttiği gibi Nurettin Topçu, “devlete büyük yer vererek individualizmi reddettiği halde ferdi devletin varlığında eri­ten sociolojist görüşe de yabancıdır. O personalist yani şahsiyetçi görüşü benimsemiştir. Ona göre İslam cemaati benimsediği davarım mesuliyetini omuzlarında taşıyan şahsiyetlerin bütünüdür.”[28]

3.   Türk Devletinin Unsurları

Nurettin Topçu’ ya göre Türk devleti üç esasa dayanıyordu ve bu esaslar sayesinde devlet, cihan devleti haline gelmiştir.

a.   Merkeziyetçilik:

“Adalet ve mesuliyet prensibine bağlanan merkeziyetçilik hukuk ve adalet nizamı içinde yaşatılmış, OsmanUar bunun en mükemmel ör­neğini vermişlerdir. Orta Asya’da kurulan diğer Türk devletlerinin yı­kılma sebebi, merkeziyetçiliğe bağlanmamaları idi.

b.   Otoriterlik:

Otorite, hükümdarın keyif ve iradesine değil halkın dimağım teşkil eden münevverlere dayanıyor ve yapılan her hareketten Allah’a hesap verilmesi mecburiyeti bulunuyordu. Yavuz bütün dünyaya meydan okurken sadece zenbilli Ali Efendi önünde eğilmiş, Divan-ı Hümayun’un itirazı üzerine en büyük kararım geri alarak meclisin kanunlarına karşı gelmenin kimsenin haddi olmadığım göstermiştir. Otorite, halkın isteği ile Allah’ın iradesinin birleştiği yerde meydana gelen cihad yapıcı kudret olarak anlaşılmıştır.

c.   Mesuliyetçilik:

Devlet, halkın bütün ihtiyaçlarım karşılamaya çakşır. Hizmetlerin bir kısmını hürriyet prensibim zedelemeyen vakıf teşkilatına bırakabilir. Temeli halkın iradesi olan vakıf yoluyla devlet bünyesinde sosyal teşkila­ta yer verilmemiştir. Devlet kul hukukundan sorumludur. Otorite reji­mindeki demokrasiye aykırılık, halkı inkâr etmek değildir. Esasen her re­jimde halkın iradesi otorite arasındaki anlaşma kalkarsa devlet yıkılır. Fakat demokrasilerde iktidar halktan devlete yükselen ampirik bir gerçek olduğu halde Osmanlılarda devletten halka, inen rasyonel vasıflı anlaşma ve yürütme kudretidir.”[29] “Mektepte ve mabedde, belediye dairesinde ve ticarethanede, orduda ve ailede cemaate ait mesuliyetin fertlere çevrildiği her yerde devlet vardır. Bir muallim devleti dershanede, imam mihrapta, tüccar pazarda ve asker nöbet yerinde aramalıdır. Onların bu vazife ye­rinde taşıdıkları mesuliyet devletin hakiki ifadesi, onun mümessili ve gerçek cephesidir.”[30]

Devlette iradenin yıkılması durumunda vatandaşlar arasında hu­kuki bağların gevşeyeceğini belirten Topçu, cemiyet düzeninin zayıflaya­cağını, her sahada güvensizliğin görüleceğini bildirir.[31]

“Devletin temelinde kültür olmalıdır. Bu kültürün kaynağı ise in­sanlık sevgisi ve ebedilik ihtirasıdır. Milli devlet mesul, otorite, insan sevgisine dayalı ve ferdi kabiliyetleri geliştirici bir devlettir. O ferdi kabi­liyetleri baskı altında tutmaya şiddetle karşıdır.”[32]

Nurettin Topçu ‘nun devletin temel unsurlarından biri olarak ifade ettiği ‘otorite’ ve ‘mesuliyet/sorumluluk’ anlayışı günümüz hukuk ve sosyal devlet anlayışının vasıflarım göstermektedir. Zira otoriteden ve mesuliyetten anlaşılan, yönetenlerin icraatlarının hukuka uygunluğunun yanı sıra hukukun, fertlerin ve zümrelerin çıkarları uğrana keyfi davra­nış ve hukuk dışı uygulamalardan uzak oluşu, kolluk kuvvetlerinin değil hukukun hâkim olduğu, vatandaşın şahsiyetini zedelemeden onlar için, insanca yaşama ortamı hazırlamayı kendine görev bilen, insana değer ve­ren, devlet anlaşılmaktadır.

4.   Milli Devlet Nedir?

Nurettin Topçu, devlette bulunması zorunlu olan şartlan verdik­ten sonra ideal bir devlette bulunması gereken vasıflan zikreder. O, ideal devletin milli devlet olduğunu ileri sürer. Milli devlet nedir? “Milli dev­let, milletin yüzyıllarca gömülü iradesini dış tesirlerden koruyarak yaşa­tan devlettir. O, gücünü yüzlerce yıllık, bazen bin yıllık alın terinden ve Hak uğrunda dökülen kılıç kanından hayat alır. Onu, Osman Bey’le Yıldırım’ın ve Yavuz Selim’in iradesinden, Erzurum Kongresinin azmi ile Hüseyin Avni’nin aşkından ve Mehmet Akif’in imanından çıkarmasını bilenler kuracaklardır.”[33]

Milli devlet, milleti ön planda tutan, emeğin hakkım veren, yaban­cıların isteklerine boyun eğmeyen, devletlerle yarışmayı değil halkı ya­şatmayı öncelikli gören, iradesini mesuliyetle birleştirerek en alt tabakaya ulaşmayı şiar edinen, zorbalığı değil hukuku üstün tutan, gençliğini fikir ve irfanla yetiştiren, basuru yayını milli terbiye ile adeta bir mektep gibi halkı aydınlatan, eğitimi para ile vermeyen, gerek iş gerekse beyin göçü­ne müsaade etmeyen devlettir.[34]

Nurettin Topçu’ya göre, milli devletin çarşılarında ve salonlarında yabancı sesler ve renkler barınmaz. Milli devlet, kendi dilinin üstünlüğü­nü yabana dillere gerek basın yayın yoluyla gerekse de eğitim kurumlan vasıtasıyla yaşatabilen devlettir. Milli devlet, kültürü teknikten üstün tu­tan, ilmi gücü hakim kılan, mahkemede, eğitimde, sağlıkta ve ticarette zengin ile fakir ayrılığını kaldıran devlettir. Zira zenginle fakir ayrımı bir millet içinde iki milletin ayrılmasıdır. Milli devlet bunu tanımaz, bu sefa­lete göz yummaz. Milli devlet, paranın ve kalabalığın değil, hakkın ve aşkın devletidir. Milli devlet teknikten önce inşam yetiştiren, insana önem veren devlettir. Milli devletin temeli iktisat değil ahlaktır.[35]

Nurettin Topçu’nun Avrupa Birliği gibi uluslararası kuruluşlara sıcak bakmadığı, buna alternatif olarak milli devlet fikrini öne sürdüğü anlaşılmaktadır.

5.   Devletin Vazifeleri

Devletçilik fikrini benimseyen Topçu, devletin ilk ve asli vazifesi devletçiliği hakkıyla yapabilmek olarak görmekte ve devletin vazifelerini şöyle sıralamaktadır:

“En başta ilahi iradeyi dosdoğru tercüme edecek ve her cephede beşerin imdadına yetişecek bir dini zümrenin teşkilatlanması devletin yardımına muhtaçtır. Onun yaranda, devlet iradesini ve insan haklarını bu teşkilatla çerçevelenmiş olarak koruyucu olan ve üstün bir kültürle yetişmiş gençlerden mürekkep bir polis teşkilatı yapılmalıdır.

Bunun içindir ki ikinci dairede, ilkokul hocası ve hâkim geliyor. İl­kokul hocası kendi terbiye prensiplerini, üstündeki dini zümreden alır. Hakimler, kuvvetin kullanılışında ilhamı cemaatin hayatını ilim ve anla­yışla takip eden, yüksek kültürlü ve üstün seciyeli, idealist zabıta kuvvet­lerinden alırlar.

Aradığımız nizamın üçüncü dairesinde, işle mülkiyet bulunuyor. Bütün vatandaşlarını iş sahibi yapmak, işsiz insan bırakmamak, devletin vazifesidir. Kolaylığa veya fazla kazanç getirdiği için, muayyen işlere ko­şan insanların nispetini yükseltmemelidir. Devlet, fertlerine iş teklifinde mecburiyetler ortaya koyabilmelidir.

Dördüncü dairede, sağlık ve yol davasını görüyoruz. Sosyal he­kimliğin, yerini tamamıyla alması, her memleket için pek gecikmiş bir za­rurettir. Yol ise toprağın sağlığı, içtimai münasebetlerin temeli sayılır. Yolsuz memleket, kan damarları tıkanıp boğulmuş bir vücut gibidir.

Dinden yola kadar, ruhçu (spritualiste) bir devlet sisteminin mer­halelerini gösterdik. Bu sistemin zirvesinde din ve disiplin, kaidesinde ise yol ve toprak davası gözüktü. Böyle bir nizam, hem kapitalizm, hem de komünizmin pençesinden kurtulmak için çırpman insanlığımızın yarınki nizamı olacaktır.”[36]

B. DEMOKRASİ

1.   Tanımı

Nurettin Topçu özellikle demokrasi konusu üzerinde kapsamlı bir tahlilde bulunmuştur. Topçu, demokrasiyi şöyle tarif eder: “Hâkimiyetin bütün millete yayılması ve devlet idaresinin milletin her ferdi tarafından kullanılması demektir.”[37] “Vakıa demokrasi, milletin kendi hâkimiyetini bizzat kendi eline almasıdır.”[38]

Topçu, demokraside bütün fertlerin mesuliyet kazandığını otorite­nin cemiyete yayıldığını devlet iradesinin cemiyetin her ferdi tarafından kullanıldığını[39] ve demokrasinin uzun bir tarih içinde zulüm yapan hü­kümdarın zulmünden korunmayı en fazla teminat altına alan rejim oldu­ğunu belirtir[40]. O, bütün yönetim şekillerinde en önemli temel noktanın sorumluluk duygusu ve ahlak ilkesi olduğunu ifade etmiştir.

Hiç bir rejim kendiliğinden mutlak surette ne iyidir ne de kötüdür. Esas olan onu kullanacak insanın ruh ve ahlak yapısıdır. Demokrasi, in­san hak ve hürriyetlerinin korunmasında en elverişli bir hukuki müesse­sedir. Fakat bu müessesenin başarısı, onu kullananların iyi niyetine bağ­lıdır. İyi niyet olmazsa demokrasiden, başka rejimlerden doğacak bütün kötülüklerin doğması beklenebilir. XX. Asır demokrasiyi bir din gibi be­nimsemiş bulunuyor. Zira bu rejim, eski monarşilerin zulmünü asırlarca çeken insanlığın kurtarıcısı olmuştur. Demokrasi, zorba idarelere karşı bir tepkidir. Ancak demokrasi, kendisinden beklenen gayeye ulaştırabilmek için, onu kullanan insanlardan kemal ve fazilet ister. Hem de mo­narşide bir fert veya zümrenin fazileti çok kere kâfi olduğu halde demok­rasinin selameti için idareye iştirak eden ferdin, hatta oy kullandıkları için bütün halkın faziletli olması lazım gelecektir.[41]

2.   Demokraside Mesuliyet İradesi

Nurettin Topçu’ ya göre demokraside mesuliyet iradesi çok önem­lidir ve mesuliyet iradesi hâkimiyetle birleştirilmemişse demokrasinin iş­levsiz olacağını bildirmektedir.

“Mesuliyet iradesi ve onu yaşatan şahıs ortada bulunmayınca iste­diğimiz kadar demokratik rejimler icat ediniz, devlet yine yerinde sayar, yerlerde sürünür. Bunun içindir ki, düşünenler tarafından bu güne kadar en iyi hükümet şekli diye muayyen birisi gösterilmemiştir. Demokrasi uzun bir tarih içinde zulüm yapan hükümdarın zulmünden korunmayı en fazla teminat altına alan rejimdir. Eğer onun arkasında demokrasinin kendisinden başka bir kuvvet yaşamıyorsa, eğer böyle bir kuvvet en bü­yük mesuliyet iradesini en büyük hâkimiyetle birleştirmemişse demokra­sinin yapacağı iş rüzgârın yapabileceğinden ileri gidemez mahsur yuka­rıdan veya aşağıdan veyahut her iki taraftan yani idare edenlerden veya halk tarafından gelebilir. Ya idare edenler demokrasiyi istismar ederler. Devlet reisi kendi adına Cumhurbaşkanı dedirtir, meclisi toplar lâkin or­du kuvvetine veya başka bir kuvvete dayanarak emrine amade kullar toplayıp onları doyurmakla, dilediğine yine kanun yaptırır, müstebit hü­kümdardan daha fazla ezer. İşlerin mesuliyetini de etrafına topladığı kaselis (dalkavuk) güruhuna yükler, sonunda çekilir gider. Kaselisler ise karınlarını doyurup ta aşağı tabakanın arasına dağılınca ortada mesul bu­lunmaz, mesuliyet silinir.”[42]

Topçu’ya göre demokrasinin başarıya ulaşması için halkın siyasi hürriyete sahip olması yeterli değildir. Demokrasinin olgunlaşmamış bir halk kütlesinin elinde oyuncak olması her zaman mümkündür. O halde demokrasinin başarıya ulaşması için halka önderlik edecek olgun ve fazi­letli bir münevver zümrenin yetişmesi gerekir. Parti ile basın yayın or­ganlarının menfaatlerinin örtüşmesi, halkın cehaletinden beter olabilir. Halkla beraber gazete ve partiyi de kuşatan temel büyük bir büyük daire lazımdır, işte bu temel büyük daire eğitimlilerin ve öğretmenlerin irşadı­dır. Bu milletin çocuklarına verilecek ilim zihniyeti ve sorumluk ahlakı, tüm olumsuzlukları bertaraf edecektir.[43]

Nurettin Topçuya göre peygamberimizin istişare rejimi halk demokrasisi değildir. Topçu, İslam’ın idare tarzının demokrasi olduğunu söylemeyi gerçeklere göz yummak olarak ifade etmektedir.[44]

3.    Demokrasiyi Tehdit Eden Unsurlar
Nurettin Topçu, büyük sermayeyi ve basını demokrasiyi tehdit eden unsurlar olarak görmektedir.[45] Topçu, fertlerin üstün kabiliyeti ile demokrasilerin oligarşiye dönüştürüleceğini ileri sürer. “Halk kendini şaşırtan ve perde arkalarından idare eden sinsi kuvvetleri göremez. Hal­kın cehaleti en büyük düşmanı iken, bu cehlini hayatına hâkim kılmak kendi kendisine zulüm değildir de nedir? Ancak tatbikatta demokrasi, bazı fertlerin üstün kabiliyet ve zekâlarının önderliği ile kontroüü bir oli­garşi halini alıyor. Hatta bazen üstün irade ve iktidara sahip bir ferdin et­rafında ona itaatle yürüyenlerin kurduğu bir monarşiyi andırmaktadır. Böylece meclisler istişare yeri olmuyor ve bir ferdin yüksek zekâsının eseri orada sadece münakaşa edip oylanıyor. Bu hal, demokrasinin sınır­larına itilmiş aşırı bir şekü olmakla beraber lidersiz demokrasi, istikame­tini kaybetmiş sürüden farksızdır.”[46]

Nurettin Topçu, “halk oyunu” tahlil ederken şu neticeye varmaktadır: İlk ve esaslı unsur oy verici olan halktır; zira halkın ülke için genel istekleri ile şahsi menfaatleri birbirine zıt olabilmektedir, ikinci unsur da basındır; basın, belirli sermaye sahiplerinin ya da iktidara gelecek parti­ nin borazanlığını yapabilmektedir. Üçüncü unsur ise seçimleri idare edenlerdir; adaylıklar belirli kişiler etrafında dönmektedir. Milletin bü­tün fertlerine adaylık imkânı ve şartlarının bağışlandığım düşünmek ha­yaldir. Dolayısıyla seçim millet fertleri arasında değil işte bu adaylar ara­sında yapılmaktadır. Bu unsurlar iyi tahlil edilirse halkın oyunda bizzat kendi ruh kuvvetlerinden bulunmadığı görülecektir.[47]

Seçimlerde, milletin tüm fertlerine adaylık imkânı vermenin reali­tede mümkün olmadığı açıktır. Günümüzde seçimlerde adaylıkların be­lirli kişiler etrafında döndüğü parası ve çevresi olanın aday olabildiği de bir gerçektir. İşte bundan dolayı Nurettin Topçu, halkın iradesini meclise yansıtamamanın rahatsızlığın duymaktadır.

4.  Demokrasiyi Eleştirisi
Nurettin Topçu, demokrasiyi olumlu yanlarının yanında eleştirile­bilecek uygulama örnekleri de sergiler.[48] Nurettin Topçu’ nun demokra­siye yönelik eleştirileri mevcuttur, ancak demokrasi hakkında yapılan bu tenkitlerin mutlak olmadığı, zira olgunlaşmış bir demokraside bunların olmayacağını ifade etmektedir. Bu sistemde bilenle bilmeyen arasında farkın ortadan kaldırılması, keyfiyet yerine kemiyete önem verilmesi, yi­ne bu sistemde menfaatçilerin sayısının olgun ve faziletli insanlardan da­ha çok olması, iktidarların[iii] gazeteler ve partiler vasıtasıyla kendi menfaatleri uğrunda halkı doğru yoldan uzaklaştırıldıkları, kanuna itaat duygusu­nun zayıflaması, aile içerisinde particilik kavgalarının oluşması, zümrele­rin, bölgelerin birbirine yer yer aykırı isteklerin olması, milli birlik ve be­raberliğe zarar vermesi, büyük irade sahibi kişilerin yetişememesi, hürri­yetin kötü emellere alet edilmesi, sorumluların bulunmaması, ahlaki dü­şüşe yol açıp zorbalığa imkan tanıması, sermayenin tehdidi altında olma­sı, ahlaki ve manevi değerlere önem verilmemesi eleştiri noktalarıdır.[49]
Nurettin Topçu, demokraside, çoğunluğun oyunu hak diye tanı­ması da azınlık yönünden bir haksızlık olarak görmektedir.[50] “Kanun re­jimi olan demokraside kanuna itaat duygusu zayıflıyor. Çünkü halk “ka­nun yapan benim” diye biliyor. İtaat duygusunun gevşemesi ahlakın te­meli olan hürmet hissini de zayıflatıyor. Aile içindeki görevleri unutturan particilik kavgaları fertlerde fitne tohumlarını geliştiriyor.”[51] “Büyük ira­de sahibi kişilerin yetişmesi zorlaşmıştır. Modem demokraside zevklerin sefaleti sanat idealini her gün biraz daha düşürmektedir. Kanunlara saygı anlayışı gevşemiştir. Halk kitlelerinin hâkim olduğu cemiyette büyük irade adamları aranmayacaktır. Her şey ortada ve orta seviyenin tam üzerindedir. Hep ortada ilerleyen hürriyeti belirsiz iradelerin ortalaması ile hangi hedefe doğra gidildiğini kestirmek güçtür. Demokrasinin taklit­çilik yoluyla fertlere sürü halinde yaşama sevgisini aşılaması yüzünden romantik zirvelere tırmanma çabaları kaybolmaktadır.”[52] “Demokraside ahlak ideali de iflasa doğra gitmektedir. Allah’a doğra götüren büyük ruhların basamağı tanınmayınca dinin de manası kalmıyor.”[53]
“Demokrasi insanın büyük ve ilahi tarafım budayarak onun hırsla­rıyla menfaat emellerine hayat kazandırıyor, ilim, sanat ahlak ve din gibi insan ruhunun ideal atılışlarının Allah’a doğra ilerleyişi demokraside yön değiştirerek halkın hırslarına çevriliyor ve sefil ihtirasların çukurun­da boğuluyor.”[54]

“Demokrasinin dayandığı hürriyet ise hiçbir zaman ruhî ve ahlakî hürriyet manasım kazanamadı. O sadece yukarıdan gelecek zulümlerden halkın korunmasını sağlayıcı bir cihazı harekete geçirmiş bulunuyor.”[55] Demokrasi, insan olarak bütün vatandaşların şahsiyetine hürmet esasına dayanmaktadır. Demokrasi ahlakının temeli hürmettir. İnsan şahsiyetine karşı duyulan saygı tam oldukça ve bütün vatandaşlar bu karşılıklı saygı esasım elden bırakmadıkça demokrasi cihazı mükemmel işleyecektir. Ancak ihtirasların insana saldırarak başkasına hürmet yerine nefsi için menfaat endişesini hâkim kıldıkları yere hakka hürmet fırsatı ele geçiren her vatandaş tarafından çiğnenebileceğini düşünürsek de­mokrasi de fazilet yaşatmanın Monark’ın faziletinden daha güç ve ender olacağım kabul edebiliriz.”[56]

Demokrasi halkın egemenliği olarak kabul edilir. Nurettin Topçu, olgunlaşmamış demokrasilerde halkın egemenliğim fikri bir parola olarak düşünür. Çünkü o, egemenliğin, halkın bütününe değil, halk içinde türeme fırsatı bulan bir sürü kuvvet zümrelerinin (baskı gruplarının) elinde olduğunu ileri sürer. O, bu tür demokrasileri monarşi gibi kuvvet rejimi olduğunu, halk rejimi olmadığını, tek kuvvet yerine çoğalan ve dağılan kuvvetlerin rejimi olduğunu belirtir. Dolayısıyla halkın kendini çepeçevre saran bu baskı ve menfaat gruplarının etkisi alfanda olduğunu düşünür.”[57]

SONUÇ

Hiç şüphesiz Nurettin Topçu’nun sosyal olay ve olgulara bakışı devlet ve demokrasi konusu ile sınırlı değildir. O bireyin toplum içindeki yeri, din toplum ilişkisi, ekonomi, siyaset, ahlak gibi konuları kendine özgü yaklaşımla ele alması ve bunlara çözüm önerileri sunması ile 196­0-1970 ‘li yıllar Türk düşünce tarihinde ayrı bir öneme sahiptir.

Bu sınırlı çalışmayla yapılmak istenen Nurettin Topçu’nun devlet ve demokrasi konusuna yaklaşımının anlaşılmasına çalışmaktır. Nurettin Topçu devlet ve demokrasi anlayışım üç temele dayandırmaktadır. Bun­lar; adalet ve hukuku temel alan merkeziyetçilik, halkın isteği ile Allah’ın iradesinin birleştiği yerde meydana gelen cihat yapıcı kudret olarak anla­şılması gereken otoritecilik ve yarının hesabım verme sancısını yüreğinde hissedebilen toplumların oluşturduğu sorumluluk duygusudur. Topçu’ya göre, mesuliyet sahibi, otoriteli, Allah’a hesap vermeye hazırlıklı, yıkıcı hareketleri engellemeye kabiliyetli idare en iyi devlet idaresidir.

Netice itibariyle denilebilir ki Nurettin Topçu, devlet ve demokrasi görüşlerinin temeline ahlakı yerleştirmektedir. Ona göre ahlak bir ni­zamdır. Ahlaki ilkeleri özümsemeyen bireylerin meydana getirdiği toplu­luğun yönetim şekli, adı ne olursa olsun başarısız olacaktır, toplumda huzursuzluk ve kargaşa, devlette ise bozulma ve çürüme yaşanacaktır.
 
————————————————————————
Kaynak:

C.Ü. İlahiyat Fakültesi Dergisi, 2010, Cilt: XIV, Sayı: 2 Sayfa: 469-485

[1]  M. Ali Kirman, Din Sosyolojisi Terimler Sözlüğü, Rağbet Yay., İstanbul, 2004, s.60.
[2] Türkçe Sözlük, Türk Dil Kurumu, Ankara, 10. Baskı, 2005, s. 514.
[3] Ahmet Davutoğlu, “Devlet”, DİA, C. DÇ İstanbul, 1994, s. 235.
[4] Nurettin Topçu, İradenin Davası, Hareket Yay., İstanbul, 1969, s. 49.
s Nurettin Topçu, İradenin Davası, s. 52.
[6] Süleyman Seyfi Öğün, Türkiye’de Cemaatçi Milliyetçilik ve Nurettin Topçu, Dergah Yay., İstanbul, 1992, s. 168.
[7]  Nurettin Topçu, Milliyetçiliğimizin Esasları, Dergah Yay., İstanbul, 1978, s.115.
[8]  Nurettin Topçu, Devlet ve Demokrasi, Hareket Yay., İstanbul, 1969, s. 58.
[9]  H Bayram Kaçmazoğlu, Türk Sosyoloji Tarihi Üzerine Araştırmalar, Birey Yay., İs­tanbul, 1999, s. 289.’
ıo www.a]iosmangundogan.com/…/Ali-Osman-Gundogan-Nurettin-Topcu- Hayati.pdf.(08.11.2010).
[11]    Nurettin Topçu, Milliyetçiliğimizin Esasları, s.125.
[12]    Nurettin Topçu, İradenin Davası, s.60.
[13]    Nurettin Topçu, Milliyetçiliğimizin Esasları, s.118.
[14]    Nurettin Topçu, İradenin Davası, s.54.
[15]    Nurettin Topçu, İradenin Davası, s.57.
[16]    Nurettin Topçu, Ahlak Nizamı, İstanbul, 1970, s.145.
[17]    Mustafa Kara, “Nurettin Topçu’nun Tasavvufi Düşüncesi”, Nurettin Topçu’ya Arma­ğan, Dergah Yay i, İstanbul, 1992, s.37.
[18]     Hüseyin Karaman, “Nurettin Topçu ve İslam Ahlakı”, Din ve Hayat, TDV. İstan­bul Müftülüğü Dergisi, Sayı: 1, 2009, S. 72-76; Nurettin Topçu, İslâm ve İnsan, Hareket Yay., İstanbul, 1974, s. 70-71.
[19]      Nurettin Topçu, Devletçe Demokrasi, s. 56.
[20]      Nurettin Topçu, Milliyetçiliğimizin Esaslart, s. 230.
[21]      Nurettin Topçu, Devlet ve Demokrasi,, s. 56.
[22]      Nurettin Topçu, Ahlak Nizamı, s. 146.
[23]    Muhammed Santaş, Nurettin Topçu’da Sosyo-Pedegojik Yapt, Mesaj Yay., Ankara, 1986, s. 78.
[24]    İbn. Haldun, Mukaddime I, Çev: Süleyman Uludağ, Dergah Yay., İstanbul, 1982, s. 505-507.
[25]    İbn. Haldun, Mukaddime I, s. 537-538.
[26]    Nurettin Topçu, Ahlak Nizamı, s. 145.
[27]    Nurettin Topçu, Ahlak Nizamı, s. 146.
[28]    Ahmet Tabakoğlu, “Nurettin Topçu’da Devlet Anlayışı”, Nurettin Topçu’ya Armağan, Dergah Yay., İstanbul, 1992, s. 72.
[29]    Nurettin Topçu, Ahlak Nizamı, İstanbul, 1968, s. 8-10.
[30]    Nurettin Topçu, İradenin Davası, s.54.
[31]    Nurettin Topçu, İradenin Davası, s. 117.     ‘
[32]    Ahmet Tabakoğlu, “Nurettin Topçu’da Devlet Anlayışı”, s. 73.
[33]    Nurettin Topçu, Milliyetçiliğimizin Esasları, s. 108.
[34]    Nurettin Topçu, Milliyetçiliğimizin Esasları, s. 106-110.
[35]    Nurettin Topçu, Milliyetçiliğimizin Esasları, s. 110.
[36]    Nurettin Topçu, Ahlak Nizamı, s.163-165.
[37]    Nurettin Topçu, İradenin Davası, s.61.
[38]    Nurettin Topçu, İradenin Davası, s.63.
[39]    Nurettin Topçu, İradenin Davası, s.61.
[40]    Nurettin Topçu, Ahlak Nizamı, s.144.
[41]    Nurettin Topçu, Devlet ve Demokrasi, s. 7-8.
[42]  Nurettin Topçu, Ahlak Nizamı, s.143-144.
[43]    Nurettin Topçu, Devlet ve Demokrasi, s. 9-10.
[44]    Nurettin Topçu, Devlet ve Demokrasi, s.19.
43   Nurettin Topçu, Devlet ve Demokrasi, s.17.
[46]   Nurettin Topçu, Devlet ve Demokrasi, s. 30.
[47]    Nurettin Topçu, Milliyetçiliğimizin Esasları, s. 240.
[48]    Muhammed Santaş, “Nurettin Topçu’nun Fikir Dünyası”, Nurettin Topçu’ya Arma­ğan, Dergah Yay., İstanbul, 1992, s.93.
[49]    Nurettin Topçu, Devlet ve Demokrasi, s. 8-37; Nurettin Topçu, Ahlak Nizamı, s. 62.
[50]    Nurettin Topçu, Devlet ve Demokrasi, s, 30.
[51]    Nurettin Topçu, Devlet ve Demokrasi, s. 23.
[52]    Nurettin Topçu, Milliyetçiliğimizin Esasları, s. 251-252.
[53]    Nurettin Topçu, Milliyetçiliğimizin Esaslar, s. 249.
[54]    Nurettin Topçu, Devlet ve Demokrasi, s.20.
[55]    Nurettin Topçu, Devlet ve Demokrasi, s.l7.
[56]    Nurettin Topçu, Devlet ve Demokrasi, s. 28-32.
[57] Nurettin Topçu, Devlet ve Demokrasi, s. 17.

[i] Nurettin Topçu’nun Sosyolojik Görüşlerinde Dini Unsurlar” adlı Yüksek Lisans Tezimizin 4. Bölümü esas alınarak hazırlanmıştır.

[ii] Elsin Çok Programlı lisesi

[iii] Asıl metinde “halkın” kelimesi bulunmakla birlikte, bir yazım yanlışlığı olduğu düşüncesiyle, anılan sözcüğün yerine “iktidarların” sözcüğü kullanılmıştır (Kırmızılar.com)
Yazar
Vehbi ÜNAL

Bu websitesinde farkı kaynaklardan derlenen içerikler yayınlanmakta olup tüm hakları sahiplerinindir. Sitedeki içerikler atıf gösterilerek kaynak olarak kullanlabilir. Yazıların yasal sorumluluğu yazara aittir. Tüm Hakları Saklıdır. Kırmızlar® 2010 - 2024

medyagen