Osmanlı Düşünce Tarihinde Toplumsal Bir Muhalefet Olarak Şeyh Bedreddin ve Hareketinin Tahlili

 

Prof.Dr. Mevlüt UYANIK[i]

 

1. Şeyh Bedreddin Hareketini Hazırlayan Sosyal ve İktisadî Şartların Değerlendirilmesi

İslam Düşünce Tarihinde ‘zaman zaman’ hakim düşünce yapısına itiraz ederek, o devrin anlayışında değişiklik yapmak isteyenlerden birisi de Şeyh Bedreddin’tir.

Özgünlük, bağımsızlık ve karşıt olma[1] temel hareket noktalarından kalkan bu insanlar, o zamana kadarki uygulamalardaki aksayan yönleri göstermeye çalışarak, kamunun belli bir kısmının sesi olabilmişlerdir. Ga­yeleri ıslahat olmasına rağmen, İslâm akâidi açısından vardıkları noktalar oldukça farklı olabilmiştir. Dolayısıyla Şeyh Bedreddin’in akâide dair görüşlerini iyi tahlil edebilmek için, o devrin sosyal ve iktisadî şartlarını iyi değerlendirmek gerektiği kanatindeyiz.

H.770/M.1358 yılında Simavna’da doğan Bedreddin Mahmut, Selçuk­lu sülalesinden Simavna kadısıoğlu Gazi İsrail’in büyük oğludur. Oldukça iyi bir tahsil gören Bedreddin, Mevlanâ Yusuf’tan sarf ve Nahiv, Şahidi’den tefsir, Mevlanâ Feyzullah’tan Astronomi, Mısır da Ali b. Muhammed Mercani ve Mübarek Şah’tan Fıkıh, tasavvuf ve Mantık derslerini al­dı. S. Şerif Cürcanî’nin ders arkadaşıdır. Daha sonraları Şeyh Hüseyin Ahlatî’ye intisab etti[2].

Bir bilgi karmaşası içinde olduğumuz Şeyh Bedreddin ve Hareketini herkes kendine göre ele almıştır. Mesela, V. Timuroğlu, kendisini bir ma­teryalist sanatçı ve düşünür olarak tanımladıktan sonra devamla der ki: Bedreddin, siyasal iktidara yönelik bir halk eyleminin lideri olarak beni ilgilendirir. Üstelik, Orhan Hançerlioğlu, “Mutluluk Düşüncesi” adlı eserin­de, Thomas Moor ile karşılaştırarak Şeyh’i materyalist göstermek istemesi­ne rağmen becerememiştir”, der. Çetin Yetkin’de bunu denemiştir[3], ama eğer becerselerdi bile, bu durum Şeyh’in aleyhine olacaktır[4]. Bedreddin, İbrahim Konyalı tarafından ise Stalin’in Şeyhi olarak takdim edilirken[5], Fındıkoğlu’na göre ise, Eflatundan sonra ikinci büyük sosyalist Bedreddindir. Zira O’nun düşünce yönü sonraki asırlarda da devam etmiştir. Bir ta­raftan Mani’ler den beri devam eden dini, mistik renkteki sosyal mücadeleye bağlanırken; öbür taraftan modern manadaki sosyalizmin bizdeki öncüsü olarak gözükmektedir[6].

Bütün bu peşin hükümlerden ve Şeyhi, herkesin kendi düşüncelerine âlet kılmalarından şikayet eden N. Tanrıkulu, onu Batini, Zındık, İsyancı, Şeyh, Sosyalist olarak takdim edenlerin hiçbirisinin kendi eserlerine göre değerlendirmediğini söyler. O’na göre ise, fıkıh’taki eserleri Varidat’la bir­likte incelenirse görülür ki, özgürlük, bağımsızlık ve adalet ilkeleri üzerin­de durarak insan özgürlüğünün din ve hukuk özgürlüğü ile mümkün ol­duğunu vurgulanmaktadır. Bu ise, dünya işleri ile âhiret işlerini karıştırmamak demektir. Yani laikliği belirtmekte[7]. A. Cerrahoğlu ise, Şeyhi bir liberal olarak görür[8].

Meşrutiyet’te Osmanlı Demokrat Fırkası Umum Katibi, Maarif Başmüfettişliği ve kaymakamlık yapan Bezmi Nusret Kaygusuz’a göre, Bedreddin bir kollektivist’dir. Varidat çevirisi bulunan Kaygusuz, der ki; Bedrettin’de Türkiye’ye özgü temiz ahlâk, çağdaş hümanizmin kurtarıcı doktrinleri, insanlığın kurtuluş ve özgürlük kaideleri vardır. O bir sosyal demokrat’tir[9]. Diğer bir bakış açısı ise, Çağdaş Türk Düşüncesinin gel­mişteki ayağı Osmanlılar içindeki, Şeyh Bedreddin gibi, karşı düşünceden yükselmiştir [10], şeklindedir. Bunlara ilave olarak, Bedreddin, Luther’in Hristiyanlık’ta yapmak isteği reformun benzerini İslâm’da yapmak istemiş­tir[11] denilmektedir.

Görüldüğü üzere oldukça karışık bir yapıya sahib olan Şeyh Bedred­din ve benzeri hareketler İslâm tarihini ilk zamanlarından itibaren vardır. Sebebleri her ne olursa olsun, bu karşı hareketler göstermektedir ki, dinin ideâl uygulama biçimi ─Resulullah dönemi hariç─ sürekli gerçeklik kazana­mamıştır. İktisadî, toplumsal ve siyasal güç, toplumun her kesimini ile uzlaşamayan ve kabilecilik unsurların hakim olduğu güçlerin (Emevi, Abbasi vb) ellerinde olduğu için ilk devirlerden itibaren bir gerçeklik şeklinde bir toplumda görülmemiştir. Devletin ayakta kalması için toplumla bütünleş­mesi gerektiği halde, bu gerçekleşmediği için ilk önce Hariciler isyan et­mişlerdir. Sonra Ravendi ve Muknea, Horasan’da silahlı eyleme geçmiştir. H. II. yy. da Doğru Baba Musa iştirak (kadınlar da dahil)liği savundu. Bunlara “Mesrurlar”da denir. H.II. ve IV. yy. arasında Karamita İslami esaslara muhalif görüşler ileri sürmüşlerdir. Şeyh Bedreddin hadisesinden sonra, günümüzde ise Vehhabiler kendilerine has bir akaid sistemi oluştu­rarak diğer müslümanlara karşı silah çektiler[12].

Hariciler-Şeyh Bedreddin ve Vehhabiler arasında benzerlikler olduğu aşikârdır[13]. Hammer’e göre, bunların içinde en önemlisi Bedreddin Hare­ketidir. Zira Bedreddin isyanı İran’daki Zerdüşt ruhbanının Kabbad ko­mutasındaki ihtilalin kötü bir örneğidir[14].

Görüldüğü üzere, dini ıslahat gayesi ile ortaya çıkan hareketlerin te­melinde, kanaatimizce, ekonomik ve siyasal nedenlerin önemi büyüktür. Bu hususa temas eden E. Kongar, Batıcı ve İslamcıların toplumsal değiş­mede çok önemli bir yeri olan dini öğelere belirleyici rol vermekle hata ettiklerini belirtir. Meselâ, Osmanlı, müslüman olduğu için değil, ekonomik ve siyasal nedenlerle çökmüştür. İmparatorluk çöktüğü için din yozlaş­mıştır; yoksa din yozlaştığı için imparatorluk çökmemiştir, der[15].

Bu tesbitten hareketle Şeyhi isyana zorlayan sosyal, siyasal, ekonomik ve dini unsurların arkaplanını tahlil edebilirsek, insan faktörünü de gözönünde bulundurduğumuzda, niçin böyle bir harekete kalkıştığını an­layabiliriz. Daha da önemlisi, niçin ayrı bir metafizik sistem kurmaya ça­lışmıştır? Ayrıca, O, bu metafizik sistem içinde yeni bir ahlâk telakkisi[16] getirme ihtiyacını niçin hissetmiştir? Kısacası Fikirlerle Hadiselerin irtibatı­nı sağlamak gerekmektedir.

H. II. yy. itibaren İran ve Asya taraflarına nüfuz etmeye başlayan İslâmiyete karşı, buralardaki eski medeniyetlerin ve kavmî irkî potansiyelle­rin sosyal mukavemet şeklinde belirmeye başlamıştır. Bu Karşıt Hareket­lerde ya bu harici tesirlerle, ya da her din içinde kendiliğinde görülen cedeli tartışmalarla olmaktadır[17]. Bedreddin hadisesinde önemli olan bu hari­ci tesirler; yani Şamanlık, Buddha ve Mani dinlerinin kalıntılarını töre ha­linde yaşatan Türklerin psikolojisine çok uygun olması[18] çok önemlidir. Bunlara ilave olarak, Mazdekizm ve Babekizmi ekleyen Fındıkoğlu, Bed­reddin hareketini hazırlayan ilk daireyi çizer[19].

Bedreddin Hareketini hazırlayan ikinci daireyi ise Osmanlıların içinde bulunduğu siyasal ve iktisadi karışıklar, oluşturmaktadır. Bu karışıklıklara tepki ise, 1. Kırsal 2. Şehirler olmak üzere iki yönden olmuştur. Kırsal ke­simdeki dini akımlar şeklinde ortaya çıkan bu karşıt düşünceler[20] son de­rece hızla yayılmaları, o dönemin iktisadî ve sosyal şartların gözönünde bulundurduğumuzda anlaşılabilir hale gelmektedir. Yaklaşık iki asırdan beri Anadolu kavgaların merkezi olmuş. Selçuklu devletinin bir uç beyliği olan Osmanlı, Anadolu’da Türk birliğini kurmaya çalışırken Timur-Yıldırım çarpışması ve neticede Moğolların istilası tekrar kargaşa dönemini başlatmıştır. Timur’un Semerkant’a dönerken, Osmanlıya epey uğraştıra­cak olan Sun’î beyliklerle devleti tekrar beylik dönemine geri getirmiştir. Beyazıt’ın çocuklarını taht kavgası ile kimse canından, malından, ırzından emin değildir. Çelebi Mehmet’in tahtı kazanması ile kargaşı bitmez. Timur tarafından iade olan beyliklerle mücadele tekrar başlar. Osmanlı tebası büyük bir zulüm altında ezilmekte ve sürekli dirlik aramaktadır. Tı­mar sahibleri emri altındaki köylülerin hak ve hukukun gözetmiyorlardı[21].

Bu durumu teyid eden Akdağ, şu tesbiti yapıyor. M. Çelebi iktidara sahib olunca hem Timur’un ölçüsüz yağmaları, hem de cemiyetteki bo­zukluklar ve Osmanlı taht mücadelesi içtimai sefaleti çok arttırmıştır. İşte bunların neticesinde ortaya çıkan Şeyh Bedreddin Hareketi tamamen bir halk hareketidir[22]. Bu karışıklıklar sonra da tamamen yok edilmemiştir. Yavuz dönemi ve Kanuni Süleyman dönemlerinde sosyal ahlâk ve hatta asayiş düzeninin göze batar bir huzursuzluk içinde geçmesi[23] bozukluğun derecesini göstermesi açısından mühimdir.

Sosyal bir patlamaya hazır bir ortama bir de tarikat faaliyetlerinin şe­hirlerde, şehirli ruhuna ayrı; köylü göçebe Türkmen ruhuna ayrı tesirler göstermesi ve bunun neticesinde farklı şekillere bürünmesini hesaba katar­sak, başlangıçta dini sonra siyasi bir hâl alan isyanı inceleyebiliriz[24].

Bütün bunlara bir de bu karışıklıklardan dolayı batıya kitleler halinde kaçan Türkmen gençlerinin istihdam zorluğu eklenmiştir[25]. Bunların boş gezmeleri kolayca kışkırtmalara kapılmalarına sebeb olmuş olabilir. Bu modern bilimlerde siyasal katılma ve siyasal yabancılaşma kavramları ile izah ediliyor. Şöyle ki: Siyasal bunalım dönemlerinde muhalif hareketlere çok yüksek düzeyde katılmalar olduğu belirlenmiştir. Yani bunlar sosyal zemin ve zaman şartlarına bağlı iki olgudur. Bunalım ise, kişi(ler)in sis­teme yabancılaşması ile kuralsızlık, anlamsızlık, güçsüzlük, sosyal tecrit ve kendinden uzaklaşma gibi beş ayrı şekilde belirir[26].

Sistemden yabancılaşan birey, zihinsel ve ruhsal istikrarsızlıklarını gi­derecek ve kişisel özdeşliklerini kendine çekecek karşı sistem temsilcisi köktenci bir gurub(lar)[27] bulduğu an ona uymaktadır. Bunun belirmesi ise toplumsal yanlılığın bir türü olan Ütopya şeklinde olur. Çünkü Ütop­ya, gayrimemnunlar kitlesinin arzu ve özlemlerini ifade eder. Bunuda yıkı­cı ve tenkitçi bir tavır halinde hakim güce (devlete) karşı koyarak ortaya koymak ister[28]. Şeyh Bedreddin hareketine baktığımızda işte bu unsurla­rın hepsini görebilmekteyiz. Şimdi bunları tahlil edelim.

 

2. Bedreddin’in İsyanı ve Bastırılması

Şeyhin hareketi, Fındıkoğluna göre, nazari bakımdan 1391 de hazır­lanmış, 1416 da aksiyon halini almıştır. Hazırlığını Mısır’da Ahlati ile baş­lamış, İslam öncesi din ve mezheplerin tesiri, ekonomik ve sosyal çalkantı­lar, nihayet Batı Anadolu’nun ve Rumelinin bazı yörelerindeki isyanlar ve bunların önderleri isyana zemin hazırlamıştır[29].

Üzerinden en çok yazılan ve halen de hakkında ya öldürülmesi gere­ken, ya da Batın ve Zahir ilmini kendinde toplamış, ancak hilafet iddiası ile Padişaha gammazlanan birisi şeklinde düşünülen[30] Bedreddin, siyasal iktidara karşı bir halk eylemini[31] başlatmayı hukukun meşru gereği olarak (a.g.s. 9) olarak meşru görmüştür. Dirlik ve düzen arayan halk da (!) Şey­he katılmıştır[32].

Kanaatimize göre ise, XV. yy. Türk toplumunda sosyal bir ihtilal yapmak isteyen Şeyh’in isyanın önemi, genel kabul gören fıkıh ekollerinin tarif ettiği din anlayışını yıkmak, belki de menşeinde hiç olmayan bir ma­na vermeye çalışmasından kaynaklanmaktadır. Bu hususa değinen Fındıkoğlu, “taklid ehlinin millet ve mezheblerine ait kanunları ibtal lüzumunu ileri süren Şeyh, hareketinde yeni bir müslüman tipi müşahhaslaştırmaktadır”, demektedir[33].

Hareketin diğer bir önemli yönü ise, İslâmın ıslahı gayesi ile ortaya çıkarak, o zamanın sosyal ve iktisadi çalkantılarından faydalanıp, çok sayıda insanı toplaması ve İslâmî tasavvuf yolu ile belirli bir dünya görüşü halinde siyasi-dini bir prensib meydana getirmesinde yatmaktadır. Ayrıca, mutasavvıfların içinde bulundukları sosyal çevrelerin kültür seviyesine, ha­yat şartlarına, örf ve geleneklerine göre farklı din anlayışları ortaya koyma­ları [34] hususu dikkati çekmektedir.

Bizim gayemiz ne Şeyh’in hareketine olan Manihizmin Bogolizm tesi­rini[35] incelemek, ne de, sosyalistlerin dediği gibi, bir Türkün teceddüde ilk teşebbüsü[36], fiilen halkın başkaldırısı[37] olarak söylenilenleri tekrar et­mek değildir. Biz, isyandan kısaca bahsederek hareketin öncesindeki olay­lar ile ortaya konan fikirler arasındaki irtibatı tesise çalışacağız.

Kethüdası olan Musa Çelebi’nin yenilmesi üzere İznik’te zorunlu ama aylık bin akçe ile ikamete tabii tutulan Şeyh adına Börklüce, karaburun taraflarında isyan etti. İnsanları kendi başına toplamak için tam bir eşitlik, hürriyet ve mal ortaklığı (kadın hariç), gibi cazip sosyal vaatlarla ortaya çıktı. Ayrıca din ve mezheb gözetmeksizin bir millet olarak yaşamak gibi, İdris-i Bitlisi’in deyimi ile, “Sufî Tuzakları” kurdu. (Kurdakul. s.55) Osmanlı tarihçilerinin çoğu, Börklücenin isyanda ki başarısını duyan Şeyhin, İznik’ten kaçarak, kendi padişahlığını ilan ettiğini; “Sancak, başlık isteyenin kendisine gelmesini, artık halifenin kendisi olduğunu söylediğini” belirtir[38]. Hammer, Şeyhin gizli niyetini icraya koymak için, fakih, hakim ve sufılikten hasıl olan şöhretini kullanarak, düşündüklerini bir mezheb haline ge­tirdiğini, belirtir. Bunun için de Börklüce ve Yahudi dönmesi olan Torlak Kemal’i kullanmıştır. Dukas’tan naklen, ortaklık fikrini belirtir, öldüğü zaman, müridlerinin bazıları, O’nun ölmediğine inanıyorlardı. Dukas, Gi­rit adasındaki müridi olan keşişden bu hadiseyi tedayı ile almıştır[39].

Şeyhin dini alet ederek, siyasi bir hareket ortaya koyduğunu belirten Akdağ, asayişin isyana müsait olmasından faydalanan Börklücenin Bedreddini Resul olarak gördüğünü belirtir. Ona göre, bazı hristiyanların ona takdir beslemeleri, şeyhin fikirlerinin İslama aykırı olması; dolayısıyla esir ortodox hristiyanlarına bir yakınlaşma sezmiş olmalarındandır[40]. A. Mithat ise Muhassal’da Şeyhin isyanı tertibde gösterdiği ince zekaya dikkati çeker ve der ki: Şeyh, fanatik bir müridi olan Börklüce’nin yaptıklarından ha­bersiz gibi görünmesine rağmen, isyanda kullanılan bu gibi ince fikirleri ne Böklüce’nin ne de Torlakın kudretinde değildir.”

Bu tesbitlerden sonra, Bedreddin hareketini, İslâm Düşüncesinde ilk fitne olarak görmek gerekmez. Çünkü önceki benzerlerini bulmak mümkündür. Burada bir nevi tarihin felsefesini yapan A. Mithat, “Gizli Si­yasi Cemiyetler” adı altında Bedreddin ve hareketini değerlendirmiştir. O, gizli cemiyetinin Avrupa’daki Karboniler ve Asya’da ki Haşhahiler (Batim­ler)[ii] gibi sürekli olmasa da kısa bir süre içinde, bir gizli cemiyetin bütün gizli evrelerini tamamlatmıştır. Bu önce, irşad ve telkinlerle birtakım şarla­tanları, Hayrullah Efendinin deyimi ile, İdraksiz Türkleri, (Cerrahoğlu. s. 10) kendine bağlamakla olur. Sonra, onları dini ilkelerin tesir sahasından siyasi maksatları için kullanmaya sevk ve niyahet dahili bir savaş ile ikti­darı ele geçirmek şeklinde olur[41].

Sonraları yalnızca Vehhabi Hareketi bunlarla boy ölçüşmüştür. Mi­zancı Murat Bey, Şeyhin Anadolu’daki iktidar boşluğundan doğan karışık­lıklardan çok iyi faydalanarak, Allah’ın dünyayı insanlara bahşettiğini; do­layısıyla servet ve tarım ürünlerinde müşterek dağılımını söyleyerek insanları toplamayı becerdiğini, belirtir. Herkesin kendi itikadını kabil için zor kullanmak, İlahî maksada aykırıdır. Zira herkes kendi aklına göre ilahi emirleri kabul eder, üstelik fikir ve vicdan ahenki tabiat mahsulüdür. Hükümet ise zulüm mahsulüdür. Onun tecavüzlerini hoş görmek, Tanrı’nın maksadına aykırı emirlerine itaat caiz değildir. İdare heyeti millet tarafından seçilmelidir, gibi vaatler de de bulunmuştur[42].

İdris-î Bitlisi’nin rivayeti olan, Bedreddin’in müritlerine şarap içmek ve saz çalmak için izin vermesi[43] meselesi B. N. Kaygusuz’a göre Batini’likten değil, Türk geleneğinden gelmektedir[44].

Sosyal muhtevalı bir harekette, insanlara cazib gelecek olan bu moti­vasyonları çok iyi kullanan Börklüce ve Torlak’ın hakkındaki o dönem ta­rihçilerinin genel kanaati şöyledir: Şeyhin bilgisi, denetiminde, iktidarı ele geçirmek için kırsal kesimi ayaklandırmada bu faktörleri çok iyi değerlendirmiştir. Yoksa bu fikirler Şeyhin Varidat’ında ve diğer eserlerinde yok­tur.

İsyanın tarihi hakkında bir çizelge hazırlayan Kurdakul, Musa Çelebi’nin yenilgisi ile İznik’te aylık bin akçe ile zorunlu ikamet yani bir nevi gözaltında tutulduğunda bütün tarihçiler hemfikirdirler, der. Firarının se­bebi hakkında Oruç ve Neşri, Börklüce ile ittifak; Aşıkpaşazade, Muhyi Çelebi ve Abdurrahman Şeref Bey, İsyan için; diğerleri de Börklüce’in yaptıkları yüzünden korkarak kaçtığını söylerler. Börklüce isyanındaki rolü ise, müridi ve halifesi olmasından kaynaklanmaktadır. İddiaları değerlen­dirirken, peygamberlik, sufi tuzağı, dinsizlik, Müneccimbaşı ve diğerlerin­de hilafet, fitne, isyan, Mufassalda yeni tarikat, İslâmın ıslahı, yeni din, iştirakçilik’ten bahsederler. İttifakla padişahlık için isyan ettiklerini söyler­ken, yalnız Mevzuatü’l Ulum ve Kunhu’l Ahbaı’a gammazlandı denmekte­dir[45].

Netice olarak diyebiliriz ki, Bedreddin Hareketi, dini değerlerle bera­ber diğer harekete geçirici unsurları çok iyi kullanarak, siyasal iktidara yöneliktir. Müslümanlara karşı kılıç kullanması, gayr-i müslimlere göster­diği hoşgörünün birazını dahi dindaşlanna göstermemesi, bize, daha önceden vuku bulan Hariciler ile, yakın tarihde görülen Vahhabilik ara­sındaki benzerlikleri çağrıştırmaktadır. Akaid anlayışları ise ayrı bir çalış­manın konusu olacak mahiyettedir.

Son söz olarak, Aşıkpaşazade’nin hadiseyi anlattıktan sonra Şeyh’in si­yasi gayesini bir dörtlükde izah etmesini verelim:

Danişment Beylik ister gör asıldı,

Çürük ok attı, hem yayı yakıldı,

Hevay-ı Nefsi Anı baştan çıkardı,

Uzun sanu’lar kurdu kasuldu[46].

—————————————————————

Kaynak:

Mevlüt UYANIK, Osmanlı Düşünce Tarihinde Toplumsal Bir Muhalefet Olarak Şeyh Bedreddin ve Hareketinin Tahlili, Belleten, (Ağustos – 1991), Cilt: LV, Sayı: 213, Sf. 341-149

———————————–

Dipnotlar 

[1]   Bkz. J. Bronovvski, Bilim ve İnsan Değer Yargılan, (Çev. A. Usluata), İst. 1 <>71. s-91-93-

[2]  Hayatı için bkz. Yaltkaya, Şerafeddin. Şeyh Bedreddin, İst. 1340, ss. 3-8, Bedreddin Maddesi, İ.A, c.2, s. 445, Aşakpaşazade Tarihi, İst, 1332, s. 83, Ahmet Cevdet, Kısas-ı En­biya, VI, c. 3, Ank. 1975, s. 398, Çubukçu, İbrahim. Türk Düşünce Tarihinde Felsefe ha­reketleri, Ank. 1980, s. 13-14, 180 vd, Fındıkoğlu, Z. Fahri, Sosyalizm, İst. 1976, s. ııı. Uzunçarşılı, İ.Hakkı. Osmanlı Tarihi, Ank. 82, c.ı, s. 360-2 Tahir, M. Osmanlı Müellifleri, İst. Tarihsiz, s. 64.

[3]  Yetkin, Çetin. Etnik ve Toplumsal Yönleri ile Türk Halk Hareketleri ve Devrimle- ri,May yayınlan, 1974, s. 135-7.

[4] Timuroğlu, Vecihi, Varidat, (Giriş), Ank. 1979, s. 20-22, (Şeyhi bir alet olarak kul­lanmaları ve İslâm Düşüncesinden hiç haberlerinin olmadığı ayetle hadisi kanştırmalan (a.g.e. s. 78 vd) ile İslâm Felsefesini Aristo izleyicilerinden başka bir şey olarak görmediğini söylemesinden belli olmaktadır.).

[5]  Konyalı, İbrahim, Tarih Hanesi, c. 1, sayı. 1, s. 37.

[6]  Fındıkoğlu, Z.F. a.g.e., s. 92-151.

[7]  Tanrıkulu, Necdet. Bütün Yönleri ile Bedreddin, İst. 1977, s. 163, 164, 165 ve 170.

[8]   Cerrahoğlu, A. Şeyh Bedreddin, İst. 1960, s. 38.

[9]  a.g.e., s. 29, 45, Timuroğlu. a.g.e., s. 64.

[10]   Zelyut, Rıza. Osmanlıda Karşı Düşünce ve İdam Edilenler, İst. 1985, s. 104 vd.

[11]   Cerrahoğlu, A. a.g.e., s. 59.

[12]   Hammer, Osmanlı Tarihi, (Çev. M.Ata), İst. 1337, c.2, s. 136-8.

[13]  Gibb, H.N. İslâm, London. 1975, s. 114, Fazlur Rahman. İslâm, (Çev. M. dağ ve M. Aydın), İst. 1981, s. 186, Ayoub, Mahmud. İslâm Between ideals and ideologies, (Isla­mic impulse, Ed. B. A. Stowasser), Washington. 1987, s. 307-8.

[14]   Hammer, a.g.e., s. 138.

[15]   Kongar, Emre. Kültür Üzerine, İst. 84, s. 48.

[16]   Fındıkoğlu, F. sosyalizm, s. 119.

[17]   Fındıkoğlu, a.g.e., s. 94, 99.

[18]   Köprülü, F. Osmanlı Devletinin Kuruluşu, Ank. 88, s. 47, Çubukçu, E.A. a.g.e., s. 3.

[19]   Fındıkoğlu, F. a.g.e., s. 100-104.

[20]   Zelyut, R. a.g.e., s. 59-60.

[21]   Mizancı Murat Bey, Tarih-u Ebu’l Faruk, İst. 1325, c.l, s. 246-242 den naklen ve­ren Kaygusuz. a.g.e., s. 292-294 ve Murat Beyin, Muhtasar Tarihi Umumi, İst. 1310, s. 237, Köprülü, F. a.g.e., s. 49, Fındıkoğlu, a.g.e., s. 105-7, Zelyut, s. 25 vd, Timuroğlu, s. 8.

[22]   Akdağ, Mustafa. Türkiyenin İktisadi ve İçtimai Tarihi, İst. c.ı, s. 337.

[23]   Akdağ, a.g.e., c. 2, Ank. 1971, s. 49.

[24]  a.g.e., c. 1, s. 339. Krş. Osmanlı İmaratorluğunun Kuruluş ve İnkişaf Devrinde Türkiyenin İktisadi Vaziyeti Üzerine Bir Tetkik, Belleten, Ank. 1949, c. 13, s. 497-5(18, 1950, c. 14, s. 319-405.

[25]   Timuroğlu, a.g.e., s. 19-23.

[26]  Alkan, T. ve Ergil, D. Siyaset Psikolojisi, Ank. 1980, s. 258, 266-7. Aynı hükümle­rin geçerliği için sosyalist bir devlet hakkmdaki şu tespitlere bakalım. Reformun temel sc- bebleri ekonomik ve siyasidir. Eğer sosyalist sistemin imkanlarını geliştirmek önemli ise, bunlar kendilerini ekonomik reformlarla ifade etmelidirler. Bunlar olmazsa sistem çöker. Morovvsk, W. Economic and Politica. Reformes on Factors to Overcome the Crisis. (The Polloish Socialogical Bulletin), n. 4, 1987, s. 49, 65.

[27] a.g.e., s. 317.

  • Lapierre W. J. İdeoloji Nedir? İlimler ve İdeolojiler, (Çev. F. Aslan), Ank. 1981, s.
  • Fındıkoğlu, a.g.e., s. 109-110.
  • Cevdet Paşa, Kısas-ı Enbiya, VI, c. 3, Kısım. II, Ank. 1975, s. 400, Cerahoğlu, s. 6.
  • Timuroğlu, a.g.e., s. 22.
  • a.g.e., s. 25.

[33] Fındıkoğlu. a.g.e., s. 147-8. Krş. Akdağ. a.g.e., c.ı, s. 337, 340

[34]   Akdağ, aynı yerler, Islah gayesi için bkz. Ahmet Mithat Ef. Muhassal, İst. 1303, s. 291, Kaygusuz’dan naklen.

[35]   Ülken, H.Z. İslâm Düşüncesi Türk Tefekkür Tarihi Araştırmalarına Giriş, İst. 1946, s. 188.

[36]   Cerrahoğlu. s. 47.

[37]   Timuroğlu. s. 9, 11, 22.

[38]   Aşıkpaşazade. Tarihi. İst. 1332, s. 83-92, Cevdet. A. Kısas, s. 399, Uzunçarşılı. a.g.e., s. 360-2, Mustafa Nuri Paşa, Netayicü’l Vukuat, Ank. 1987, c. 1, s. 31-2, Abdurah- man Şeref, T.Dev. Osmaniye. İst. 1309, 1315, Hayrullah Ef. Dev. Aleyye-i Os. Cerrahoğ- lundan naklen, s. 6-1 o.

[39]    Hammer, Dev. Osm. Tarihi, İst. 1337,0. 2, s. 132-5.

[40]    Akdağ, a.g.e., c. i, s. 342-3.

*Batınilik ve tesirleri için bkz. Çubukçu. İ. A. Gazzali ve Batinilik. İst. 1964, Gazzali ve Şüphecilik. Ank. 1964. Hurufilik Nedir? Makaleler içinde, Ank. 84, s. 31-3, Mezhepler Tarihi, Ank. s. 76-105

[41]    KurdakuPdan naklen, s. 283-285, 291, Bkz. Mehmet Tevfık. Tarihi Osmani, II, Ba­sık. 1307, c. 1, s. 73-73.

Batindik ve tesirleri için bkz. Çubukçu. İ.A. Gazzali ve Batindik. îst. 1964, Gazzali ve Şüphecilik. Ank. 1964. Hurufilik Nedir? Makaleler içinde, Ank. 84, s. 31-3, Mezhepler Tarihi, Ank. s. 76-105.

[42] M. Murat Bey, Tarih, c.ı, s. 236-242. Naklen, Kurdakul, s. 292-4.

[43]    Çubukçu, İ.A. Türk Düş. Tar. Fel. Har. Ank. 86, s. 13.

[44]    Cerrahoğlu, A. a.g.e., s. 57.

[45]    Çizelge için bkz. Kurdakul, a.g.e., s. 58-62.

[46]    Aşıkpaşazade, a.g.e., s.43.

————————————————

 [i] Hitit Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Mimar Sinan Mah. 19100 Çorum/Türkiye

[ii] Batinilik ve tesirleri için bkz. Çubukçu. İ. A. Gazzali ve Batinilik. îst. 1964, Gazzali ve Şüphecilik. Ank. 1964. Hurufilik Nedir? Makaleler içinde, Ank. 84, s. 31-3, Mezhepler Tarihi, Ank. s. 76-105.

Yazar
Mevlüt UYANIK

Bu websitesinde farkı kaynaklardan derlenen içerikler yayınlanmakta olup tüm hakları sahiplerinindir. Sitedeki içerikler atıf gösterilerek kaynak olarak kullanlabilir. Yazıların yasal sorumluluğu yazara aittir. Tüm Hakları Saklıdır. Kırmızlar® 2010 - 2024

medyagen