Milliyetçilik ve Modernist Teoriler: III

Milliyetçilik ve Modernist Teoriler: III[i]

Doç.Dr. Durmuş HOCAOĞLU

Milliyetçiliğin tamâmiyle modern bir tavır, Modernite’nin bir ürünü olduğunu ileri süren modernistlerin, haklı oldukları birçok husus bulunduğu da bir gerçek. Şöyle ki; Milliyetçilik bir “kavram” olarak daha önce mevcut değil, ama bir “var-oluş” (ekzistans) olarak, hep var idi; kökleri Modernite’nin çok öncesine uzanıyor: Modernistlerin göremediği taraf burası. Milliyetçilik’in ayrılmazı olan Millet terimi ise daha önce var-olan ama format değiştiren bir kavram; önemli bir ölçüde doğru olan teşhisleri de burada. Yâni, yaygın olarak zannedilenin aksine, O dahi her kavram gibi sâbit ve ber-karar değil; doğuyor, gelişiyor, semantik kaymalara mâruz kalıyor ve dahi kesin ve keskin bir tanımının yapılması da o kadar kolay görünmüyor.

Meselâ Batı dillerinde “millet” anlamındaki “nation”, Latince “doğmak” anlamındaki “nasci” kökünden türemiş olan ve geniş anlamıyla “ırk; doğan bir şey”, özel anlamıyla da “muayyen bir yerde yaşayan insanlar, halk” anlamındaki “natio” kelimesinden gelmekte olup, bugünkü anlamına kavuşması hayli yeni sayılır; ama yine de eski anlamının bütün-bütüne kaybolmuş olduğu da söylenemez. Meselâ, günümüz İngilizce lügatlerindeki belli-başlı mânâları [meselâ, Webster’s Third New International], belirli bir dil ve kan ile birbirine bağlanan insanlar; benzer müesseseler, âdetler, sosyal homojenlik duygusu ve karşılıklı ilgi ile bağlanan insanlar; belirli bir bağımsız devlete tâbî olarak ikaamet edenler v.b. olup, ayrıca, özel bir anlamı da Kızıderili kabîlelerine verilen ad (msl: Navajo Nation) şeklindedir.

Max Weber, örgütlü topluluklar için kullanılan bir hukukî kavram olarak ‘natio’ adına ilk kez üniversitelerde ve kilisenin reform konsillerinde rastlandığını; ama bu dönemde bunun millî dil ile bir bağlantısının bulunmadığını ve bu bağlantının [yâni dil (language) ile millet (nation) arasındaki bağlantının] tümüyle modern bir olgu olduğunu[1], Hobsbawm ise, bu kelimenin 19ncı yüzyıl sonunda bugünkü anlamıyla lügatlara yeni-yeni girmeye başladığını bildirmektedir[2].

Millet kelimesinin çok eski olmasına karşılık, Millet ve Milliyet kavramlarının bilinen anlamıyla oldukça yeni olduğunu söyleyen von Mises, onsekizinci asrın ikinci yarısından îtibâren adım-adım gelişen bu kavramların politik düşüncede merkezî bir rol kazandığını belirtmekte; aynı devletin hükümranlık alanında yaşamanın millet duygusunun gelişmesindeki önemini kabul etmekle berâber bunun kesin bir şart olmadığını söylemekte ve örnek olarak Almanya dışında yaşayan Almanları vermektedir. Kendi çağında çok egemen olan Irkçılık fikirlerine karşı çıkarak Millet ve Irk’ın çakışmadığını; hiçbir milletin safkan olmadığını, bütün halkların ırkların bir karışımından yükseldiğini, Ata’nın (Soy’un) bir millet için belirleyici bir şart olmadığını; gerçek hayatta birçok kuvvetin etkin olduğunu ve bunlardan birisinin de “dil cemâati” olduğu söylemekte ve Millet’i bir “konuşma cemaati” olarak tanımlamakta, Milliyet’in esâsının dilde yattığını ileri sürmektedir[3]

Türkçe’deki Millet kelimesi de, dar anlamıyla günümüz Türkçesinde hâlâ belirli bir grup insanı işâret eden ─”Hey millet! Ne var ne yok!” ifadesinde olduğu gibi─ arkaik anlamını korumuş olmakla berâber, bir tekâmül sürecinde bugünkü anlamına ulaşmıştır. Arapça asıllı olup Kur’ân-ı Kerîm’de onbeş yerde geçmekte olan ve bunların tamâmında da belirli bir dine mensub olanları veya bu belirli dinin kendisini işâret eden bu Türkçe kelime (Arapça’da bunun yerine kullanılan kelime “eş-şa’bu”dur), bir terim olarak, tarih içerisinde bir evrim geçirerek primordiyal şekline göre hayli farklı bir anlam taşır hâle gelmiş olup teknik seviyede en olgun şekline ulaşması hayli yakın bir zamâna târihlenmektedir ve bu hâliyle modern bir terimdir. Onun arkaik Türkçe karşılığı olan Budun/Bodun ise, içinde bugünkü “millet” anlamını çekirdek olarak barındıran, ama tıpkı Natio’da olduğu gibi “halk” mânâsı daha kuvvetli olan bir kelimedir; Ulus ise, büyük bir ihtimâlle aynı ortak değerleri üleşen insan topluluğunu ifâde eden, Türkçe “üleş/ülüş”ten türetilmiş olup Moğolca’ya giren ve oradan tekrar Türkçe’ye dönen, Budun’a nisbetle daha alt düzeyde bir teknik anlamı hâvi olan ve aynı zamanda şehir anlamına da gelen sun’î bir kelimedir[4] ve fikrimce günümüzde kazanmış olduğu anlamı “Millet”e nazaran farklılık arzetmektedir.

——————————-

Kaynak:

Yeni Çağ [Analiz]., 16 Şubat 2004, Pazartesi., s.12; Yeni Çağ Sıra No: 075; 2004-018; Şubat-

—————————-

[1]     Max Weber., Sosyoloji Yazıları., s.267

[2]     E. Hobsbawm., 1780’den Günümüze Milletler ve Milliyetçilik., s.29-34

[3]     Ludwig von Mises., Nation, State and Economy., “The Nation as a Speech Community”., s.34

[4] Bkz.: 1. Kafesoğlu., “Yanlış Kullanılan Türk Kültür Terimlerinden Birkaç Örnek: Ulus, Yasa, Kurultay”., Î.Ü., 1982

*****

[i] NOT: 14 Şubat Cumartesi (dün) günü yayınlanan bu yazıda, anlam kaybına yol açan bâzı tekrarlar ve kesintiler vuku’ bulmuş olduğundan, 16 Şubat Pazartesi günü yeniden yayınlanmıştır – D.H

Yazar
Durmuş HOCAOĞLU

1948 yılında Bayburt'ta dünyaya gelen Durmuş Hocaoğlu 1974 yılında İstanbul Teknik Üniversitesi'nden Elektrik Mühendisi olarak mezun oldu. 1982 yılında mühendislik mesleğini terketti ve Marmara Üniversitesi Atatürk Eğitim Fakültesi... devamı

Bu websitesinde farkı kaynaklardan derlenen içerikler yayınlanmakta olup tüm hakları sahiplerinindir. Sitedeki içerikler atıf gösterilerek kaynak olarak kullanlabilir. Yazıların yasal sorumluluğu yazara aittir. Tüm Hakları Saklıdır. Kırmızlar® 2010 - 2024

medyagen