Çolpan Yıldızı; Bu Toprakların Özgün Sesi Necdet EKİCİ

Hicabi KOÇAK

Baharı karşılamaya hazırlanan bu kutlu şehirde, Türk Ocakları Genel Merkezi’nin öncülüğünde 18 Mart 2018 Pazar günü, saat:14.00- 17.00 arasında Türkiye’nin ve Türk Dünyası’nın kalbi  ANKARA’da, Millî Kütüphanenin konferans salonunda, Dörtyol Türk Ocağı Şubesi’nin de yöneticilerinden olan değerli yazar, şair, gönül insanı Necdet Ekici’nin yeni çıkan öykü kitabı “ÇOLPAN YILDIZI” nın tanıtım toplantısı yapıldı. 

Bir şölen havasında geçen bu buluşmada, edebiyata dair tüm güzelliklerin yansıtıldığı görüldü.   Necdet Ekici’nin öyküleri, gerçek yaşamdan alınmış konuları içerdiği gibi, kendi hayatına tesir etmiş hisleri ve hicranları da okurlarının gönül dünyasına yanık bir türkü edasıyla duyurabiliyordu. Bu, Türkçe’nin gücüdür…                                                       

Öykülerindeki şiirsel anlatım,  bizlerin de  hayatımızın içinde var olan hüzünleri, iniltileri, çırpınışları ve sevinçleri adeta terennüm ediyor. Seçtiği konular; yaşadığımız mahallede, sokağımızda, şehrimizde, hemen yanı başımızda mekân tutmuş kunduracı, sayacı, paşmakçı, debbağ, saraç, nalbur, urgancı dükkânından; marangoz ve demirci atölyesinden gelen sesleri duyuruyor. Billûriyecilerin, aktarların, attarların ışık, renk ve râyihalarını satırlardan sayfaların zeminine bir nakış gibi işlediği görülüyor.

                                      

HİCRAN YOLCULARI  

Yazar, öykülerindeki melâli; sıladan, gurbetten, yollardan, yolculardan çatlamış topraktan, kızgın kumlardan, yoksulluktan, gariplikten, açlıktan, umuttan, emekten, ekmekten; gecelerden, yeni doğmuş aydan, mehtaptan, yıldızlardan, tan yerinden, şafaklardan; türkülerden, turnalardan, bülbüllerden, çayır kuşlarından; seher yelinden, sam yelinden, fırtınadan, borandan, yağmurdan, tipiden, şimşekten, yıldırımdan; ovalardan, yaylalardan, dağlardan, bahçelerden, bağlardan; pamuk tarlalarından, toroslardan, bulutlardan; zeytin ağaçlarından, incir ve kiraz ağaçlarından; meşelerden, çamlardan, servilerden, söğütlerden; yoncalardan, goncalardan; gülden, sümbülden, karanfilden, menekşeden, lâleden; derelerden, çaylardan, ırmaklardan, sellerden; şebnemlerden, gözyaşlarından; öksüzlerden, yetimlerden, kimsesizlerden, bağrı yanıklardan, hıçkırıklardan; ayrı düşmüşlerin dertlerinden alarak, duygularımızın can evine mihman ediyor.       

          

TÜRKÇE’NİN BÜYÜLÜ GÜZELLİĞİ

Yazarın bir kuyumcu hüneri ve hassasiyetini hatırlatan kelime seçimi ile ifade tarzı, akıcı üslubu, Türkçemizin büyülü güzelliğindeki ışıltıları aksettiriyor. 

Arzu ile Kamber öyküsünde yer alan “Yıkıp kirpikleri bir hoşça bakan…” bölümünde yer alan :

“Arzu, uzun kirpikli sürmeli gözlerini ormanın yeşilinden alıp ayak uçlarına düşürdüğünde, yanaklarının alev alev yandığını hissetti. İçinde, kafesten uçan kuş şaşkınlığı vardı. Ya da henüz tomurcuğa duran bir gülün kaş ile göz arasında koparılış ürpertisi… Yaprağa düşen ilk çiydi bu. Yüreğindeki kıpırtıları duyar gibi oldu. Bütün yıldızları gözlerine taşıdı. Gönlünde binlerce çiçeğin bahara uyandığını farketti…” 

Şu anlatımdaki betimlemeye, ahenge, estetiğe, güzelliğe bakınız; ne kadar da tesir edici. Kelimeler adeta raks ediyor! Duygular, kelimelerin boynuna sarılarak, gelin çiçeği gibi satırların sinesinden süzülüp gidiyor.                                                                                                                                                                                                                        

TOROSLARDAN ASYA’NIN GÖKLERİNE

Necdet Ekici’nin öykülerinde Yunus Emre’nin, Pir Sultan Abdal’ın, Karacaoğlan’ın, Dadaloğlu’nun, Ercişli Emrah’ın, Bayburtlu Zihni’nin, Develili (Everekli) Âşık Seyrani’nin, Kağızmanlı Hıfzı’nın dilindeki tadı, yüreğindeki iniltiyi, sinesindeki sarsıntıyı, Türkçesinde ki parıltıyı hissettiriyor. Elindeki kalem bir mızrap olmuş,  büyük saz üstadı Ankaralı Bayram Aracı’nın tellere vuruş tavrı gibi, zarif bir nağme, bir bozlak misâli kelimeleri satırların bağrında titretip inletiyor.

 

Necdet Ekici

TURNA GÖÇÜ GİBİ..   

Bu akisler,  Belen Yaylasından, Amanoslar’dan yükselip, Toroslardan Balkan Dağlarına, Deşt-i Kıpçak’tan Urallar’a, İdil’e, Ufa’ya, Bakü’ye, Tebriz’e, Caber’den Kerkük’e, İsfahan’dan Semarkant’a, Buhara’ya, Tuva’ya, Altay’a… Türk Dünyası’nın sinesine bir turna göçü gibi süzülüp gidiyor…                                     

                                 

TÜRKÇE BİZİM HAYAT KAYNAĞIMIZ    

Türkçe pınarının son yüzyıldaki sâkilerinden Ömer Seyfettin, Gaspralı İsmail Bey, Cengiz Dağcı, Cengiz Aytmatov gibi öncülerin mirası, Çolpan Yıldızı’nın yazarı Necdet Ekici duyarlılığı içindeki  değerler var oldukça coşarak, çağlayarak Türk Milletinin can hanesine bıraktığı yaşam sevinci ile sonsuzluğa akıp gidecektir.

Bu edebiyat şöleninin vedâ vakti geldiğinde ANKARA’da bir gün daha sona eriyordu. Mağribin alev soluklu ufukları, akşamın yüreğine hüzün perdesini düşürürken, Türkçe’nin sevdalı topluluğunun kalbinden fışkıran vefâ duyguları, kadirşinaslığın en güzel hatırasını Çolpan Yıldızı’nın müellifinin hassas gönlüne nakşediyordu. Toplantıyı takip eden bahtiyarlar, gece gökyüzünde Çolpan Yıldız’nın yeniden çıkışını seyretmek ve  onun mânâ  ikliminde devran etmek üzere evlerine dönüyordu.

Türk’ü ve Türkçe’yi şâd edenler var olsunlar…

Yazar
Hicabi KOÇAK

Bu websitesinde farkı kaynaklardan derlenen içerikler yayınlanmakta olup tüm hakları sahiplerinindir. Sitedeki içerikler atıf gösterilerek kaynak olarak kullanlabilir. Yazıların yasal sorumluluğu yazara aittir. Tüm Hakları Saklıdır. Kırmızlar® 2010 - 2024

medyagen