İbni Sina

Ünlü Türk filozofu İbni Sina (Ebu ali el-Hüseyin bin Abdullah İbn-i Sina) Farabi’nin ölümünden otuz yıl sonra, Ağustos 980 tarihinde bugünkü Özbekistan sınırları içerisindeki Buhara şehrinin Afşane köyünde dünyaya gelmiştir ve bütün Ortaçağ Avrupa’sında felsefenin temel taşlarından birisi olarak kabul edilip “Avicenna” ismi ile ün kazanmıştır.

 

 

Ferim ÇIKGEL

Çocukluk ve Gençlik Yılları

On yaşındayken o devrin klasik eğitimini bitirip (Kur’an ve edebiyat), geometri, fıkıh (İslam hukuku), Grek felsefesi ve mantık öğrenir. Hocalarını geride bıraktığından kendi başına teoloji, fizik, matematik ve özellikle tıp çalışır.

Onaltı yaşında ünlü olan İbni Sina, idaresi altında hekimler çalıştırmaya başlar. Bir buçuk sene süresince kendini tamamen felsefeye adar ve bu süre içerisinde kendi ifadesi ile kırk kez okuyup anlamadığı Aristo “Metafiziğini” tesadüfen eline geçirdiği Farabi’nin yorumu ile anlar.

Kütüphaneye Kabul

Onsekiz yaşındaki İbni Sina bilinen bütün ilimlere vakıftır. Bu sırada Buhara sultanının yanına çağırılarak onun çare bulunamayan hastalığını tedavi eder. Bu başarısı hayatının dönüm noktası olur çünkü emrine amade edilen sultanın değerli kütüphanesi, kendisine bilgilerini genişletme fırsatı verecektir. Yırmiiki yaşında İbni Sina, sultanların politik kararlarını vermeden önce danıştıkları bir kişi olmuştur.

Seyahatler

Saltanatın son günlerinde Buhara’dan ayrılan İbni Sina, Horasan ve Harizm illerini dolaşır ve kendisini takdir edip ağarlayacak bir saray çevresi arar.

1012 senesinde geldiği Cürcan’da ölümüne kadar yanından ayrılmayacak olan talebesi Ebu Ubeyd el-Cüzcani ile karşılaşır ve Şirazi ile yakın dostluklar kurar. İbni Sina burada pek çok risale (küçük, kısa kitap) ve eser verir.

(El-Kanun’un başlangıcı, El-Mecesti özeti)

Bu dönemde kendi halini dile getiren kasidesinin (1) bir beyiti şöyledir.

Galiba yok bana dar gelmeyecek bir belde,

Değerim çok, alacak müşteri bilmem nerede?

Politika

Hemedan emrinin veziri olan İbni Sina, hekim, bakan ve filozof olarak dolu ve hareketli bir hayat sürdürmeye başlar. Devlet işleri ile meşgul olduğundan geceleri ve hatta at üzerindeyken yazmaya devam etmektedir.

Uğradığı siyasi iftiralar, görevinden alınıp, Ferdecan kalesine kapatılmasına sebep olur. Bu olay, hapsedildiği dört ay süresince üç eser yazmasına engelleyemez (Hay Ibn Yakzan Risalesi, Kulunç Kitabı ve el Hidayat).

Hapisten çıkarılan İbni Sina, Hemedan’a dönmüştür fakat kendisini kıskananlar tarafından gözlenir ve gizlice İsfahan’a kaçar. İsfahan’da kendini özellikle ilmi çalışmalara verir. Birçok eser kaleme alır. Sağlığı giderek bozulan İbni Sina 1037’ de Hemedan’a döndüğünde elliyedi yaşında iken Kulunç hastalığından vefat eder.

ESERLERİ

İbni Sina hemen her ilim dalında eserler yazmış ve özellikle filozof dalında ün kazanmıştır.

Onyedisi sadece tıbba ait olan yüzaltmış küsur eseri vardır.

Bilinen başlıca eserleri; El-Şifa El-Kanun fi’t-Tıp (Tıp Kanunu) El-İşaret ve’t-Tenbihat El-necat

“Metafizik” ve “Kitab el-Nefs” adlı eserleri Latinceye en önce çevrilenleridir. Ortaçağda “Suffcientia” şeklini alan “El-Şifa” onaltı sahifeden sadece onikisinin çevrildiği, içine mantığı, tabbi bilimler, psikolojiyi , fiziği ve metafiziği alan onsekiz bölümlük , geniş kapsamlı büyük bir eserdir. Meşşai felsefesinin en iyi eseri olan bu eseri İbni Sina Hamedan’da kaldığı sırada yirmi günde yazmıştır. Daha sonra bu eserin bir özeti niteliğindeki üç bölümlük “El-Necatı’ı” yazar El işarat vet–Tenbihat , El Necat üzerinde düzeltmeler ve değiştirmeler yapmak üzere yazdığı eseridir.

“El-Kanun Fit’t-Tıbb” adlı eserinin bir kısmını Cürcan ve Rey’de yazmıştır ve esri Hamedan’da tamamlamıştır. Ondört bölümdür. Açıklama ve deneye dayanmıştır.

İbni Sina hemen her ilim dalında eserler yazmış ve özellikle filozof olarak ün kazanmıştır. Ortaçağ’da latinceye çevrilen eserleri “Avicennism” denilen etkiler yaratmıştır.

FELSEFESİ

İslam felsefesinin iki büyük okulu; Meşaiyye ve İşrakkiye okullarıdır.

Meşailik: Platon-Aristotales uzlaştırılması, İşrakilik; Platon– Tasavvuf uzlaştırılmasıdır.

Deneycilikle akılcılığı bağdaştıran İbni Sina bu bağdaştırmasında doğabilimsel islam felsefesinin kurucusu Razi ile Farabi’den yararlanır. Meşailikten işrakiliğe geçmiş bir düşünür olmasıyla da İslam felsefesinde önemli bir rol oynamaktadır.

İbni Sina felsefesi üçe ayrılır: • Yüksek bilimler (Al-ilm-ül-ali)

Maddesinden tümüyle ayrışmış biçimlerin bilimi ki bunlar: metafizik ve mantıktır. • Aşağı bilimler (Al- ilm-ül-efsel)

Maddesine bağlı biçimlerin bilimiki bunlar tabiat bilimleridir. • Orta bilimler (Al-ilm-ül-avsat)

Maddesinden ancak zihinde ayrılan bilimler ki bunlar matematik bilimleridir.

İbni Sina matematikten mantığa ve oradanda metafiziğe geçer Aristo gibi felsefeyi ikiye ayırır; • Nazari Hikmet (Kuramsal Felsefe) • Amali Hikmet (Eylemsel Felsefe)

Birincisinde tabiat felsefesi, matematik felsefe ve metafizik vardır. Eylemle değil, bilmekle ilgilidir.

İkincisi hem eyleme hem de bilgiye aittir. Medeni hikmet veya siyaset, ev hikmeti veya ekonomi (El- hikmet ül-menziliye), ahlaki hikmet (El-hikmet ül-hulkiye)

Mantık

Mantık, İbni Sina‘ya göre ister felsefe içinde , ister ondan bağımsız görülsün bir alet’tir. Mantığın hedefi insanı yanlıştan koruyan belirtileri vermektir (İşaret).

İbni Sina mantığı psikolojiden çıkarıp düşünce kanunlarını psikoloji üzerine kurmuştur. Önermeler ve kurucusunun Aristo olduğu öğretisi (tümdengelim yoluyla sonuç çıkarma) hakkındaki çözümlemeleri İslam Ortaçağında klasik olmuş ve sonraki bütün mantıkçılar ona dayandıkları gibi Kelamcılar da (2) Allah’ın ispatına dair eserlerinde ondan faydalanmıştır.

Bilgi Teorisi

İbni Sina, tüm bilgilerimizin sezgiyle elde edilen açık ilkelerden çıkarsama (Ar. Alistintaç) yoluyla oluşturduğu kanısındadır. Bilgi sürecinin duyum ve algıyla oluştuğunu kabul etmekle beraber gerçek bilginin ussal olduğunu ileri sürer.

Empirisme’i mantiki rationalisme in içinde açıklamaktadır. İbni Sina ya göre varlık ve düşünce aynıdır. Düşünce dışında varlık olamaz bu ilke varlıkla metafiziği birbirine bağlamakta ve mantıkta metafiziği çıkarma yolunu temellendirmektedir.

Tabiat İlimleri

İbni Sina‘ya göre tabiat ilimleri metafiziğin başıdır. Tabiat ilimleri sıralamasında asıl fizikten (Kitabul kiyan) başlar, çeşitli tabiat basamaklarından insana kadar yükselir.

Bütün cisimlerin ibaret olduğu madde ve şekil, İbni Sina’ya göre hem mantık, hem fizik, hem metafiziği ilgilendirir.

Psikoloji

İbni Sina’nın psikolojisi bir yandan fiziğe , öte yandan metafiziğe bağlıdır. Bitki nefsi (3) maddeye kadar iner insan nefsi de faal akılla Allah’a kadar yükselir. Böylece İbni Sina felsefesinde Psikoloji ikiye ayrılır.

  • Deneysel veya empirik psikolojisi • Rasyonel veya içe bakış psikolojisi

Ruhun Tanımı

İbni Sina‘ya göre ruh manevi bir cevherdir (4) ruhun bedenden ayrı manevi bir cevher olduğunu kanıtlamak için insanı tair (l’homme volant , uçan insan) diye bilinen bir temsil kullanmıştır bu temsil bütün batı orta çağında yayılmış Bonaventura, Albertus Magnus tarafından sonradan kullanılmıştır.

İbni Sina’ya göre nefs birleşeceği bedeni almadan önce ferdi varlığı yoktur .

Metafizik

Aristo gibi İbni Sina da metafiziği varlık olması bakımından varlık olma ilmi diye tanımlıyor. İbni Sina üç katlı alem görüşünde tanrıcı felsefe (theisme) ile tabiatçı felsefeyi (naturalisme) birleştirir. Bu teorisi ile Augustin felsefesi arasında büyük benzerlik vardır.

Mistik Felsefe veya Tasavvuf

İbni Sina’nın insanın tanrısal alemle ilişki kurabilesi için öngördüğü yol bir çeşit manevi sezgidir.

Bu yolu “Hay İbn Yakzan” ve “Kitab üt-tayr-Kuş kitabı” gibi eserlerinde açıklamıştır. İbni Sina’ya göre Allah bütün varlıktır, sırf iyiliktir. Gerçek varoluş yalnız Allah’a mahsustur. Evrenin yalnız geçici bir varoluşu vardır.

Ahlak

İbni Sina eserlerinin her birinde ahlaka felsefi açıdan yaklaşarak onu bölümlere ayırmıştır.

İbni Sina’ya göre üç türlü kötülük vardır;

  • Fiziki kötülük ki İbni Sina buna kötülük der. • Psikolojik kötülük; keder, elem şeklinde görülür. • Metafizik kötülük ki İbni Sina “günah” olarak adlandırır.

Filozofa göre iyilik, yetkinlik ve mutluluk fikrinin doğması için kötülüğün olması gereklidir.

Mutluluk ise ruhun temizlendiği ve Faal Akla (5) yöneldiği eylemdir. Böylece mutluluğa yönelen insan, filozofun “ruhun temizlenmesi” dediği bir çeşit tasavvufi yükselmeyi uygulayacaktır.

Din Felsefesi

İbni Sina bu konuda Farabi’yi ve ansiklopedicileri tamamlar fakat dinle felsefeyi uzlaştırmada dine yakındır. İnancın aklı tamamladığını kabul eder, peygamberlere filozoflardan üstün değer verir ve şeriatın;

  • Siyasi • Psikolojik ve ahlaki

olmak üzere iki rolü olduğunu söyler.

İBNİ SİNA OKULU

İbni Sina, İslam felsefesi içerisinde başlıbaşına bir okul olarak kabul edilebilir. Filozofa en yakın öğrencisi Behmenyar’dır. “Felsefi Konuşmalar” adlı kitabı Behmenyar ve başka bir öğrencisi olan İbn Zeyle’nin sorduklarına verdiği cevaplardan ibarettir.

Ebu Abdullah Masumi ise en sevdiği öğrencisi diye tanınmaktadır. İbni Sina’nın ölümüne kadar yanından ayrılmayan öğrencisi El-Cüzcani de filozofun hayatını kaleme almıştır.

Meymun Bin Necip Al-Vasifi, tanınmış astronom ve şair Ömer Hayyam, Ömer Hayyam’ın öğrencisi Ebu’l Maali, Behmenyar’ın öğrencisi Ebu’l Abbas Zevkeri, geometri, mantık ve felsefeyle uğraşan Abdürrezzak Et-Türki de İbni Sina okulundan sayılırlar.

İBNİ SİNA FELSEFESİNİN ORTAÇAĞ AVRUPASINDA ETKİLERİ

İbni Sina’ nın eserleri onikinci yüzyılda latinceye cevriltmiştir. Bu eserlerinden biri olan “Metafizik”, Aristo’nun Metafiziğinden yarım asır önce tanınmış, Aristo’nun Metafiziğinin son iki kitabı çok daha sonra, hatta “Şifa’nın” tercümesinden bir asır sonra Batı’ya ulaşmıştır.

İbni Sina’nın özellikle Toledo’da tercümeleri yapılan eserleri daha sonra, Batı Üniversitelerinin temel ders kitapları haline gelmiş ve uzun süre okutulmuştur.

İbni Sina Ortaçağ batılı düşünürlerinin rahatça başvurdukları bir kaynak olduğu gibi düşüncelerinin üstadlarından biridir.

Filozofun Avrupa’ya ilk etkisi, yaklaşık bir asır kadar sürmüş olan ilk tyercümeler çağından 1230′a doğru, Paris Psikoposu Auvergne’li Guillaume’un Aristo ve takipçilerine (Farabi-Alpharabius, Gazzali-Algaxel ve İbni Sina-Avicenna) karşı açtığı kampanyaya kadar sürer.

İkinci etkisi, Aristo incelemelerine ve yorumlamalarına izin veren 1231 piskoposluk kararnamesinden Albertus Magnus’un derleme eserlerine kadar olan dönemdir(1260).

Üçüncü etkisi ise İbni Sina’nın Saint Thomas’ın sentezinde belirgin bir yer aldığı dönemdir.

Avrupa’da İbni Sina felsefesinin doruğu, Latin skolastiğinin doruğa ulaştığı dönemdir (XIII.yy.).

Batı düşüncesine etkisinde “Bilgi Teorisiyle” kronolojik olarak ilk sırayı alır. Bunu “Varlık Doktrini” ve “Fertleşme teorisi” izler.

İbni Sina “Bilgi Teorisiyle” St.Augustin’in bir tür gelişmesini sunarak , Fransisken ekolüde derin etkiler bırakır. Auvergne’li Guillaume, Robert Grosseteste, Hales’li Alexandra, Jean De La Rochelle ve Saint Bonaventura bu etkileri görebileceğimiz düşünürlerdir. “Varlık Doktrini” ile Albertus Magnus ve St. Thomas üzerinde etkili olmuştur.

Fertleşme teorisi de Robert Grosseteste , Albertus Magnus ve Bacon’ı etkilemiştir.

İbni Sina Ortaçağ batılı düşünürlerinin rahatça başvurduğu bir kaynak olduğu gibi düşüncelerinin üstadlarından biridir. St. Jean Damascene’den sonra Batı’nın inanıp güvendiği çok yüksek otoriteden biridir.

SONUÇ

Ortaçağ Türk İslam Felsefesinin ulaştığı yüksek tepelerden biri olan İbni Sina , ünlü bir tıp bilgini olmasının yanı sıra , dopdolu ve mücadeleli geçen yaşamı boyunca hayatın iksirini aramış , ardında zamanın bütün ilimlerini kapsayan bir kütüphane dolusu değerli eser bırakmış bir filozoftur.

İlme ve Türk İslam dünyasına böylesi katkılarda bulunmuş filozofumuz , yirmibirinci yüzyıla adım atmakta olduğumuz şu günlerde , bir hastaneye isim vermiş olmasıyla tanınmaktan çok daha fazlasını hak etmiştir. Hepimize düşen, milli kültür ve değerlerimizi tanıtmak ve insanımızın bu engin bilgi haznesinden yararlanmasını sağlamaktır.

Yeni Yüksektepe Kültür Derneği İbni Sina kütüphanesi , geçmişi koruyup , geleceği kurtarmak amacıyla İbni Sina gibi yüksektepelerin önderliğinde yeni insana hizmet etmektir.

Yararlanılan Kaynaklar – Doç.Dr.Mehmet N. Balay,”İbni Sina”, Kültür ve Turizm Bakanlığı Yay. Ankara 1988 – Hilmi Ziya Ülken,”İslam Felsefesi”, Ülken Yay. İstanbul 1983 -“Uluslatrarası İBN TÜRK, HAREZMİ, FARABİ ve İBNİ SİNA SEMPOZYUMU BİLDİRİLERİ”, Ankara 9-12 Eylül 1985, Ank.Kültür Merkezi Yay. Sayı 42. – Felsefe Arşivi, Sayı:22-23, Edebiyat Fakültesi Matbaası İstanbul 1981 – Doç.Dr. M. Naci Balay,”FARABİ ve İBNİ SİNA’DA KAVRAM ANLAYIŞI”, M.E.B. Yay. İstanbul 1989. – Orhan Hançerlioğlu, Felsefe sözlüğü, Remzi Kitabevi Yay. İstanbul 1982 – Prof.Dr. A.M. GOICHON, İBNİ SİNA FELSEFESİ ve ORTAÇAĞ AVRUPASINDAKİ ETKİLERİ, Doğuş Yayın ve Dağıtım A.Ş. İstanbul 1986, Tercüme: Y.Doç.Dr.İsmail Yakıt

Dipnotlar

(1) Kaside: Onbeş beyitten aşağı olmayan ve çoğu kez büyükleri övmek için yazılan koşuk. (2) Kelamcılar: İslam tanrıbilimcileri (Os. Mütekellimin, Fr. Mutaklimins) (3) Nefs: Ruh, can, hayat. (4) Cevher: Değişen yüklemlere desteklik eden değişmez gerçeklik. Kendi varlığı dışında bir varlığa gereksinim duymayan. (5) Faal Akıl: Bütün alemin ruhu ve bedeni.

Yukarıdaki yazı http://www.bilimvetarih.com/bilim-adamlari/ibni-sina-kimdir-hayati.html sayfasından alınmıştır.

Yazar
Kırmızılar

Bu websitesinde farkı kaynaklardan derlenen içerikler yayınlanmakta olup tüm hakları sahiplerinindir. Sitedeki içerikler atıf gösterilerek kaynak olarak kullanlabilir. Yazıların yasal sorumluluğu yazara aittir. Tüm Hakları Saklıdır. Kırmızlar® 2010 - 2024

medyagen