Ekonomimiz, Kış Gelmeden ‘Soğumaya’ Başlayacak…

Peki buralara nasıl geldik? 2016 yılının 3. çeyreğinde yaşadığımız ‘eksi’ büyümenin yarattığı durgunluk endişesiyle, 2017 yılında geniş kapsamlı teşvik ve desteklerle, maliye politikasında epey genişleyip olası bir durgunluğun önüne geçildi. Durgunluğun önüne geçildi geçilmesine de, bunu yaparken işin tadı kaçtı bir miktar. Gaza basarken biraz fazla bastık çünkü. 2018’de durumu dengeleyeceğimizi ümit ederken, erken seçim gündeme düşünce, tam tersi oldu; kamu harcamaları daha da artmaya başladı.

*****

Serina DERİCİYAN

 

….. 2017 yılının % 7,4’lük büyümesinden sonra, 2018 ilk çeyrekte de % 7 civarı bir büyüme bekleniyor. ‘Ne olursa olsun büyüyelim’ heveslileri için son güzel çeyrek. Zira, 2. çeyrekten itibaren büyüme yavaşlamaya başlayacak. 3.çeyrek ise, geçen yılın aynı döneminin yüksek baz etkisi nedeniyle de, en tehlikeli dönem büyüme açısından; biraz iddialı ama, ‘eksi’ olabilir diyenler bile var 3.çeyrek için. (Geçen yıl 3. çeyrekte % 11,3 büyümüştük.)

Neden peki? Öncelikle, Mayıs ayı imalat PMI endeksi (satın alma yöneticileri endeksi), 46,4’e düştü. Daha Ocak ayında, bu endeks 55’in üzerinde idi. Anket yoluyla toplanan verilerle hesaplanan bu endeksin geldiği seviye, imalat sanayinde daha şimdiden yaşanan sipariş düşüşleri ile maliyet artışlarına dikkat çekiyor.

Mayıs ayında döviz kurunda yaşanan hızlı yükseliş ve bunun yarattığı enflasyonist etkiler bile tek başına, büyümenin aşağı gelmesi için yeterli sebep.

Bunların üstüne, 7 Haziran’daki TCMB’nin son hamlesiyle, faizlerin geldiği seviye, artık ‘sımsıkı’ bir para politikamız olduğunu tescilliyor: büyümenin yavaşlaması için bir başka çok önemli sebep.

Peki buralara nasıl geldik? 2016 yılının 3.çeyreğinde yaşadığımız ‘eksi’ büyümenin yarattığı durgunluk endişesiyle, 2017 yılında geniş kapsamlı teşvik ve desteklerle, maliye politikasında epey genişleyip olası bir durgunluğun önüne geçildi. Durgunluğun önüne geçildi geçilmesine de, bunu yaparken işin tadı kaçtı bir miktar. Gaza basarken biraz fazla bastık çünkü. 2018’de durumu dengeleyeceğimizi ümit ederken, erken seçim gündeme düşünce, tam tersi oldu; kamu harcamaları daha da artmaya başladı.

Sonuç: ‘aşırı ısınma’nın yarattığı yükselen cari açık ve enflasyon. Daha önce de benzer durumlar yaşamadık mı? Yaşadık elbette. Ama bu kez, bu işin kısa süreli bir döviz krizine dönüşmesinin arkasında yatan temel sebep, Dünya’da likiditenin azaldığı, faizlerin yükseldiği, dolayısıyla, bizim gibi gelişmekte olan ülkelerin çoğunun yoğun yabancı sermaye çıkışı yaşadığı bir döneme denk gelmesi. Oysa, daha önce yüksek cari açık verdiğimiz dönemler, Dünya’da likidite bolluğu olan, özellikle ABD’den Dünya’ya dağılan dolarların bol olduğu dönemlerdi. Petrol fiyatlarının son dönemde, uzun aradan sonra, 80 dolara dayanması da işin cabası.

İçeride ise, olayın gidişatını önceden idrak edip, zamanında politika tedbirleri almak yerine, yangına körükle gitmeye devam ettik. Hem para hem maliye politikasında atılması gereken adımları göz göre göre atmadık uzunca bir süre.

Şimdi geldiğimiz noktada, TCMB geç de olsa, kendi adına, yapılması gerekenleri yaptı gibi görünüyor. Sıra maliye politikasında. Seçimden sonra, ülkeyi yönetecekler her kim olursa olsun, yapılması gereken, para politikasıyla uyumlu ve tutarlı bir maliye politikası benimseyip, yaşayacağımız durgunluğu, mümkün olduğunca, bir ‘yumuşak iniş’ olarak yönetmeye çalışmak; yani mali disiplinle, kontrolü elde tutma gayreti içinde olmak. Aksi takdirde, ülkede ve Dünya’da olup bitenleri yok sayarak, çılgınca hareket etmeye devam edersek, bırakın ‘yumuşak iniş’i, olay bizi ağır bir ekonomik krize kadar götürebilir. Zira, biz bir yana, Dünya konjonktürü, gelişmekte olan ülkeleri daha epeyce bir zorlayacak. İp üstündeyiz yani; hata kaldıramayız.

İşin daha da kötü tarafı, ister yumuşak ister sert, yaşayacağımız durgunluğun, yüksek enflasyon altında yaşanma riski; yani stagflasyon. Normal şartlar altında, yüksek büyümeyle başımıza bela ettiğimiz yüksek cari açık ve enflasyonun, büyümenin yavaşlaması, hatta belki de durmasıyla, tekrar kabul edilebilir seviyelere dönmesi gerekir. Ama mevcut küresel koşullarda, cari açığımızı finanse etmekte zorlandıkça, döviz kurunu tutmak da zorlaşabilir ve ekonomik durgunluğa rağmen, enflasyon yeterince aşağı gelmeyebilir. Düşünmek bile istemiyorum ama, ilave faiz artırımı ihtiyacı dahi gündeme gelebilir.

Özetle, ihtiyacımız olanlar: 1) seçimden sonra, bir sonraki seçim için oy kaygısı olmaksızın, gerekirse bir süreliğine biz vatandaşları zorlamayı göze alarak, daha kötüsünü engellemek için tutarlı ekonomi politikalarını devreye alabilecek bir ekonomi yönetimi 2) FED’in insafa gelip, faiz artışlarında hız keserek sıkılaşmayı geciktirmesi 3) petrol fiyatlarının Dünya’da düşmesi.

Ha bir de, TCMB’nin, 23 Mayıs öncesi dönemdeki ‘bağımlılığı’na asla bir daha geri dönmemesi…

—————————

Kaynak:

http://www.serinadericiyan.com/2018/06/10/ekonomimiz-kis-gelmeden-sogumaya-baslayacak/

Yazar
Kırmızılar

Bu websitesinde farkı kaynaklardan derlenen içerikler yayınlanmakta olup tüm hakları sahiplerinindir. Sitedeki içerikler atıf gösterilerek kaynak olarak kullanlabilir. Yazıların yasal sorumluluğu yazara aittir. Tüm Hakları Saklıdır. Kırmızlar® 2010 - 2024

medyagen