Ruhsallığı öldüren modern hayat

Düşünün bir kere. Bir çiftçi Besmele ile tarlaya tohumunu atıyor. Mahsul yine Besmele ile toplanıyor. Fırıncı Besmele ile hamuru karıyor ve fırına salıyor. Yiyen Besmele ile onu yiyor. Zinciri görebiliyor musunuz? Devridâim yasası böyle işliyor. Yemek pişirirken tevhidler okunan evlerden mezuniyet törenlerinde yüzlerine pasta yapıştıran, ekmek atan topluma doğru dönüştürülüyoruz. Gelenek direniyor.

*****

Prof.Dr. Mahmud Erol KILIÇ

 

Bir arkadaşım tekke metrukatından bir elyazmasını incelerken sayfaların arasında yine eski yazı bir not buluyor. Ne olduğunu merak edip bana da gönderiyor. O kısa bilgi notunun bende çağrıştırdığı hissiyatı sizlerle paylaşayım istedim bugün. Zira modern hayatın profanlaşması bizi o notta yazılı olan şeyden çok uzaklaştırdı artık. Amin Maalouf’un bir elyazması üzerinden yazdığı Semerkand’ı gibi eğer romancı olsa idim bu nottan ne hayaller kurardım. Bilimsel olarak bu bilginin kaynağını falan araştırmadan aynen naklediyorum. İlim önce gelir bilim sonra.. Sararmış bir parşömen kâğıt üzerinde şu yazıyordu:

 “Cenâb-ı Hâcı Bayrâm Velî’nin Vâlidesi[nin] Çamâşûr Yıkar İken Meşgul Olduğu Tevhîd:

Lâ ilâhe illâllâh Allâh, Lâ ilâhe illâllâh Hû. (2 kere tekrar).

Lâ ilâhe illâllâh Allâh, illâllâh Allâh Hû (2 kere tekrar).

Durmaz yanar vücûdum, Allah illâllâh Allâh Hû.

Ah itmeyüb nideyim, Allâh illâllâh Allâh Hû.”

Şimdi biraz bilim yapalım: Hacı Bayram Veli’nin annesi Fâtıma Hanım’dır ve kabri Ankara Esenboğa yolunda Solfasol köyüne dönülen kavşaktaki bir okulda bulunmaktadır. “Durmaz Yanar Vücûdum” ilahisi olarak kaynaklarda daha uzun olarak geçen Yunus Emre’ye ait de bir ilahi var. Aslı kime ait? Alın size bilim. Araştır dur. Fakat bugün bilimden sıkıldım, siz araştırın, ben uğraşamayacağım. Sadece bu sözleri zevk edeceğim. Söyleyenin kimliğinden ziyade sözle ilgileneceğim. Bu arada bu ilahinin 6 Haziran 1983 tarihinde, Nûreddîn Cerrâhî âsitanesinde Muzaffer Efendi’nin riyâsetindeki meşk meclisinde okunmuş halini bulun bir yerlerden dinleyin. Orkestralaştırılmamış haliyle saf tasavvuf mûsıkîsi meşkini göreceksiniz. O Rast ilahiyi dinlerken ritminde bir dere kenarında yıkadığı çamaşırları o taştan diğer taşa vuran Fatma Ana’yı hayal edin..

Lewis Mumford Makine Efsanesi kitabında (İnsan Yay. 1996) makinalaşmanın hayatımızı hızlandırdığının ve kolaylaştırdığının bir gerçek olduğunun altını çizer ama diğer taraftan ruhu öldürdüğünü de ilave eder. Son bir asırdır “Makinalaşmak istiyorum” diyen insanlığın zikir ritmi artık “trum trak”lar oldu. Charlie Chaplin ustaya selam olsun.. Filmleri yanı sıra bir de ondan konumuzla alakalı güzel bir söz: “Çok fazla düşünüyor fakat çok az hissediyoruz”.

Makinalaşma, kullandığımız eşyalar ile bizi ötekileştirdi. Oysaki eşya o kişiye aittir ve onun kokusunu taşır. Onunla özdeşleşir. Bu yüzden bir Mevlevi, birisinden bir bardak alırken dahi o bardağı bûs eder, öper öyle alır.

Hususen kişinin giydiği giysiler onun bir parçası olmuştur adeta. Onun ölçülerini, kokusunu, zevkini, ruhunu taşır. Onun için kötü bir insanın elbisesi başkasına verilmez, yakılır. Bir kâmilin elbisesi ise ferah verir. Daha ötesi, selefi arkadaşlardan özür dilerim zira onların anlayacağı şeyler değil bunlar, bu eşya ile teberrükte de bulunulur (korkma tapılmaz). Bir mübarek zatın torunu bana dedesinin tespihini hediye etmişti. Tespihi ben çekmeden kendisi dönüyordu. Ne yapsın alışmış. (Dedim ya bugün bilim yok!).

Bu yüzden başta Hz. Peygamber Efendimiz olmak üzere pek çok Allah dostu elbise giyme duaları bizlere öğretmişlerdir. Bedenin sağı maşrıktır solu mağrip. Güneş, yani âlemin ışığının kaynağı Doğu’dan doğar. Elbiseler de sağdan giyilir soldan çıkarılır. Organik malzemeden olması, yünden olması mühimdir. Bedenin yapı malzemesi ve enerjisi ile uyumlu olur. Temizliğine de dikkat edilir. Tabii şeylerle yıkanır. Yıkarken bazı dualar ve zikirler çekmek o elbiseye sinmiş kötü enerjileri de alır. Yıkama suyuna gül suyu gibi ıtırlar katmak efdaldir.

Düşünün bir kere. Bir çiftçi Besmele ile tarlaya tohumunu atıyor. Mahsul yine Besmele ile toplanıyor. Fırıncı Besmele ile hamuru karıyor ve fırına salıyor. Yiyen Besmele ile onu yiyor. Zinciri görebiliyor musunuz? Devridâim yasası böyle işliyor. Yemek pişirirken tevhidler okunan evlerden mezuniyet törenlerinde yüzlerine pasta yapıştıran, ekmek atan topluma doğru dönüştürülüyoruz. Gelenek direniyor.

Rejisör olsam köy kadınlarının bir dere kenarında Fatma Bacı’nın ilahisi ile çamaşır yıkama sahnesini (affedersiniz ritüelini) çekerdim.

“Rabbim! Dışımızı temizlediğin gibi içimizi de temizle”. Âmin.

—————————————

Kaynak:

https://www.yenisafak.com/yazarlar/mahmuderolkilic/ruhsalligi-olduren-modern-hayat-2047119

Yazar
Kırmızılar

Bu websitesinde farkı kaynaklardan derlenen içerikler yayınlanmakta olup tüm hakları sahiplerinindir. Sitedeki içerikler atıf gösterilerek kaynak olarak kullanlabilir. Yazıların yasal sorumluluğu yazara aittir. Tüm Hakları Saklıdır. Kırmızlar® 2010 - 2024

medyagen