Nihal Atsız

Nihal Atsız’ın eserlerini verdiği dönemde Türklerle ve Türk tarihiyle ilgili pek az ürün vardır. İslam öncesi Türk tarihiyle ilgili eser miktarı daha da azdır.  Aynı dönemde Türkiye’de Türkler dışındaki milletlerle ilgili yayın sayısı ise kat be kat fazladır. Türkleri Anadolu’da yaşayan kavimlerden her birine ayrı ayrı bağlama gayretleri had safhadadır. Orta Asya’dan gelen Oğuzlar önemli değildir… Nihal Atsız ne yaptı peki? Gayri Türk unsurların  tarihiyle ilgilenmedi. Merkeze Türklüğü aldı.

*****

Bekir FUAT

1992 yılı olmalı. Nihal Atsız’ın da dava arkadaşı olan kıymetli ilim adamı Orhan Şaik Gökyay’la röportaj yapmıştım. “Hocam” dedim sonunda, “Çok unvan var üstünüzde, sizi nasıl takdim edeyim?” Hoca tereddütsüz, biraz da tebessümle “Adımı iki kere söyleyin.” demişti.

Nihal Atsız üzerine yazıya başlayınca aklıma geldi bu anekdot.

Romancı, şair, düşünür, öğretmen Hüseyin Nihal Atsız… Adı iki kere söylenecek bir insan. Çocukluğundan itibaren kendi yolundan yürümüş, kabul etmediği her şeyle mücadele etmiş. Riyakârlığı sevmiyor. Mehmet Akif onun en yakın dostu. Hayranlığı var o karakterdeki bir adama. Hayatı boyunca davası uğruna tavizsiz bir mücadele içinde. Bu tavizsiz tutumu tarihçiliğine, romancılığına, şiirine yansır.

***

Nihal Atsız, tarih felsefesi geliştiren ve özgün tarih anlayışı olan birisi. Tarihçiliğini; uğrunda ömrünü verdiği davasından/Türkçülüğünden ayrı görmek zor. Türkçülüğü kendisine mesele edinmiş çünkü. Türk düşünce hayatına Türkçü bakış açısı kazandıran öncü isim Atsız’dır.

Atsız’ın ‘Türk meselesine’ alakasının başladığı yıllarda Türkoloji çalışmaları güçlüdür. Türkistan’dan, Azerbaycan’dan gelen Zeki Velidi Togan, Ahmet Caferoğlu gibi isimler Türk Ocakları’nda ve başka mahfillerde Türkoloji ilmini geliştirdiler. Türkoloji gelişince onun oturduğu zeminde bir hissiyat da gelişti. Bu, Atsız’da bir tarihçi olarak yeni bir ivme kazandı.

Atsız, kendini yeni bir millet, yeni bir tarih yaratmak isteyen Kemalizm anlayışının karşısında görür. Yeni Cumhuriyet’in kendi tarihini yaratma meselesi vardır. Cumhuriyet elitleri başka bir tarih yaratma arayışı içindedir. Atsız ise gerçekçi bir tarihçidir. Yalancı, uydurma tarihçiliğe karşı mücadele verir. Tarihe bakarken bilimsel metodu tercih eder. İspat edilemeyen şeyler üzerine bir tarih kurgusunun karşısındadır. Cumhuriyet’in yeni bir ulus yaratma iddiasının aksine o, milletin tarihsel gerçeğinin anlaşılmasının millet tarifine yeteceğini söyler. Cumhuriyet karşıtı bir isim değil; ama orada yeni bir tarih yaratmanın yanlış olduğunu düşünür ve tavır koyar.

Diğer yandan, meseleye dışarıdan bakanlar Nihal Atsız’ı İslam öncesi Türk tarihçisi olarak algılar. Oysa Osmanlı tarihi ile ilgili çalışmalar yapan isimlerin başında gelen bir isim o. Aşıkpaşaoğlu Tarihi’ni bugünkü Türkçeye aktaran odur.

İlk defa Türk tarihini bir bütün olarak algılayan da yine Nihal Atsız’dır. Ona göre, Türk devletleri birbirinin devamıdır. Kurulmuş tüm devletlerin tek devlet olduğunu ve değişikliklerin hanedan değişikliği olduğunu söyler. İki Türk devleti vardır. İlki İslam öncesi, ikincisi İslam’dan sonraki Türk devleti. 1040 yılının 23 Mayısında kazanılan Dandanakan Meydan Savaşı’nın sonunda kurulan devletimiz bugüne kadar aralıksız gelen bir devlettir.

***

Türk tarihine geniş ve derin gözlemler yapan Nihal Atsız, edebiyat ve sanatta sözünü romanlarıyla ve şiirleriyle dile getirir.

Cemil Meriç, Türk aydınının “konjonktür aydını” olduğunu söyler, yangından kaçar gibi memleketten uzaklaştığını belirtir.  Atsız, bunun çok dışındadır, tavizsiz aydın tavrı vardır dünyaya ve Türklüğü merkeze alır.

Bir tarafta Türksüz İslam/İslamcılık davası güdenler varken öbür tarafta köksüz/tarihsiz Kemalizm anlayışı hüküm sürmektedir. Atsız, her iki anlayışın da karşısında yer alan bir isimdir.

Nihal Atsız’ın eserlerini verdiği dönemde Türklerle ve Türk tarihiyle ilgili pek az ürün vardır. İslam öncesi Türk tarihiyle ilgili eser miktarı daha da azdır.  Aynı dönemde Türkiye’de Türkler dışındaki milletlerle ilgili yayın sayısı ise kat be kat fazladır. Türkleri Anadolu’da yaşayan kavimlerden her birine ayrı ayrı bağlama gayretleri had safhadadır. Orta Asya’dan gelen Oğuzlar önemli değildir… Nihal Atsız ne yaptı peki? Gayri Türk unsurların  tarihiyle ilgilenmedi. Merkeze Türklüğü aldı.

***

Tarih, 11 Aralık 1975. İmam sorar: “Merhumu nasıl bilirsiniz?” Cemaatten bir ses yükselir. Fethi Gemuhluoğlu’nun sesi: “Bu musalla taşı Hüseyin Nihal Atsız kadar gerçek bir er kişiyi az görmüştür Hoca Efendi.”

Bozkurtları, Yolların Sonu’nu, Geri Gelen Mektup’u konuşamadık. Nasip.

——————————————-

Kaynak:

http://www.karar.com/yazarlar/bekir-fuat/nihal-atsiz-5951

14.01.2018

Yazar
Kırmızılar

Bu websitesinde farkı kaynaklardan derlenen içerikler yayınlanmakta olup tüm hakları sahiplerinindir. Sitedeki içerikler atıf gösterilerek kaynak olarak kullanlabilir. Yazıların yasal sorumluluğu yazara aittir. Tüm Hakları Saklıdır. Kırmızlar® 2010 - 2024

medyagen