Darbe kısa süreliğine de olsa başarı sağlasaydı Türkiye korkunç bir iç boğazlaşmanın içine düşebilirdi: Sedat Ergin’in deyişiyle, “Çok büyük ve kanlı bir kaosun yaşanması muhtemel olurdu. Ordunun kendi içinde çatıştığı, polisin ordunun bir kesimiyle çatıştığı durumlar yaşanabilirdi. Kimin hangi tarafta durduğunun, kimin kime ateş ettiğinin belli olmadığı durumlar olurdu.”
*****
Bu yazı Hürriyet Gazetesi’nin 16 Temmuz 2018 târihli nüshasından alınmıştır
Taha AKYOL
TÜRKİYE 15 Temmuz darbe teşebbüsünü önlemekle bir felaketin eşiğinden döndü.
15 Temmuz, tarihimizdeki öbür darbeler gibi değildir. Sultan Aziz’in tahttan indirilmesinden 12 Eylül’e kadar bütün darbeler “askeri” niteliktedir; bir grup subay ya da ordu kendi akıllarınca “vatanı kurtarmak” için idareye el koymuşlar veya buna teşebbüs etmişlerdi.
ORDU DIŞINDAN
15 Temmuz ise “ordu dışından” örgütlendirilmişti. Ordu içine yıllarca yerleştirilmiş unsurlar eliyle FETÖ’nün darbe girişimiydi.
Tarihimizdeki en kanlı darbe olması da bundandır; mistik bağımlılık psikolojisiyle yapılandırılmış bu örgütün darbe teşebbüsünde önceki darbelerde hiç görülmemiş vahşetler yaşandı: “Akıncı Üssü’nden havalanan F-16’ları kullanan pilotlar kalabalık insan gruplarının üstüne bilgisayar oyunu oynar gibi ateş yağdırdılar.”
Ülke genelinde 249 sivil, asker ve emniyet mensubunu şehit ettiler.
Yine hiçbir darbede olmayan, Türkiye Büyük Millet Meclisi’ni bombaladılar!
FELAKET OLURDU
Darbe kısa süreliğine de olsa başarı sağlasaydı Türkiye korkunç bir iç boğazlaşmanın içine düşebilirdi: Sedat Ergin’in deyişiyle, “Çok büyük ve kanlı bir kaosun yaşanması muhtemel olurdu. Ordunun kendi içinde çatıştığı, polisin ordunun bir kesimiyle çatıştığı durumlar yaşanabilirdi. Kimin hangi tarafta durduğunun, kimin kime ateş ettiğinin belli olmadığı durumlar olurdu.”
Türkiye’yi bu felaketten döndüren, bir dizi basiretli tavır oldu. “Binbaşı O.K.” darbeyi öğleden sonra MİT’e ihbar etti. MİT Müsteşarı Hakan Fidan, akşam Genelkurmay Başkanı’yla görüştü…
Darbenin sezildiğini anlayan darbeciler erken harekete geçtiler…
Köprüdeki olaylar üzerine TV’ler yayına başladı.
Başbakan Binali Yıldırım saat 23.10’da ordu içinde küçük bir grubun kalkışması olduğunu açıkladı.
Cumhurbaşkanı Erdoğan saat 00.37’de CNN Türk’te açıklama yaptı, halkı demokrasiyi savunmaya çağırdı, bu, darbeciler için sonun başlangıcı oldu.
DARBE AZ GELİŞMİŞLİKTİR
Darbenin bastırılmasında medyanın farkındalık sağlaması ve halkın sokağa çıkması en önemli faktördür.
Darbecilerin CNN Türk, Kanal D ve Hürriyet’i basmaları, darbenin özgürlükten korkusunun somut bir göstergesidir.
Emniyetin bütünüyle ve ordunun da çok büyük kısmının anayasaya bağlı olması da bir bu kadar önemlidir.
Özgürlük, anayasa, hukuk gibi değerlerin önemi diyelim özetle.
Darbeler az gelişmiş toplumlarda olur. 27 Mayıs’ta sadece radyo, 12 Eylül’de sadece TRT vardı, el koymaları yetmişti. İktisadi ve sosyal hayat da yeterince gelişmemişti. Dünya ile bağlantımız da azdı.
Yunanistan’ı 1967-1974 arasında “albaylar cuntası” yönetti; fakat 2010’larda Yunan ekonomisi battı, demokrasi devam etti.
Orduda FETÖ örgütlenmesi olmasaydı bizde de bir darbe girişimi olmazdı.
HUKUK ZAMANI
Demek ki, devlette asker ya da sivil kamu görevlilerinin kanunlarca verilmiş görevlerinden başka görevi, başka itaat ve sadakat odakları asla olmamalıdır.
Buna “hukuki rasyonel bürokrasi” diyoruz. Bunu sağlamanın yolu, kişilerin sadece liyakat ilkelerine göre kamu görevlerine alınmasıdır. FETÖ ise uzun yıllar boyunca gizlilik, kayırılma, soru çalma gibi çirkin usullerle devlet içinde örgütlenmişti.
Darbenin defteri dürülmüştür; zaman hukuk devleti zamanıdır.
YAZININ TAMÂMINI OKUMAK İÇİN LÜTFEN TIKLAYINIZ
———————————–
Kaynak:
http://www.hurriyet.com.tr/yazarlar/taha-akyol/15-temmuz-40898019