Bir Kastamonu Türküsünde diyor ki;
Çanakkale içinde vurdular beni
Ölmeden mezara koydular beni
Of gençliğim eyvah!
Çanakkale içinde aynalı çarşı
Ana ben gidiyorum düşmana karşı
Of gençliğim eyvah!
Çanakkale içinde bir dolu testi
Analar babalar ümidi kesti
Of gençliğim eyvah!
Çanakkale içinde sıra sıra selviler
Yüzbaşılar oturmuş asker öğütler
Of gençliğim eyvah!
“Vatan hatıralardır” diyor Yahya Kemal.
Her türkü bir hatıra, her türkü bir vatan. Bazen ağır ağır taşırız hatıraları, bizimle gider gideceği yere.
Göğümüzden mavi rengi çalmak isterler.
Haça benzer aç makaslar gelir ibrişim kumaşlara.
Bir de bizim Yemen Türkülerimiz vardır. Bir Tokat türküsü söyle başlar ya;
“Hey on beşli on beşli,
Tokat yolları taşlı…”
Bazıları düğünlerde bu türküyle göbek atılsa da bu bir ağıttır, 1315 lilerin ağıtı.
Yemen’e Anadolu’dan asker toplanır, gidenlerin beşte dördü dönmezmiş. 1550 yılından son güne kadar da devamlı isyan olmuş.
Dedemin mezar taşında 1314 yazıyor, yanındaki mezar da ebemin, onun mezar taşında da doğum tarihi 1315 yazılmış.
“Gâh diken olur yasemen,
Gâh çöl olur beni emen,
On beşliler Yemen Yemen,
Türkülere Huş getirir.”
Dedem Yemen’e gidenlerden, iki sene esir düşmüş İngilizlere. Çuvallara çölün kumunu doldurup taşıtırlarmış. Yanındaki bizim köyden Abdullah Dede’de parmağıyla çuvalı deler, kumu boşaltırmış yüküm hafiflesin diye. Şöyle söylermiş bir yandan da , “Mehmet Ali, hinci köydeki gızla ekin piçerken türkü söylüyor mudur?”
“Gâhi iniş, gâhi yokuş,
Hasretlerim ağuş ağuş,
Yemen’den mi gelir bu kuş,
Kanadında göz yaşı var.”
Mehmet Niyazi Ağabey köye gelmişti. Hani o muhteşem Çanakkale Mahşeri’ni yazmıştı ya.
Yunan Anadolu’ya geldiğinde Alpu tarafından kadınların, çocukların bir kısmı bizim köye sığınmışlar. Bir müddet sonra uzaktan üstleri perişan, yorgun argın askerlerin geldiğini görmüşler. Yemen’den gelenlermiş onlar, yıllar önce ayrılmışlar.
Bir hanım kocasına benzetmiş bir askeri yürüyüşünden. Yaklaşınca bakmış ki kocası. Yıllar sonra bizim köyde kavuşmuşlar.
Ben duymamıştım, Mehmet Niyazi Ağabey anlatmıştı bize tarlada.
Her hatıra bir türküydü ağır ağır taşıdığımız.
Her türkü bir vatandı.
Cemal Divani demiş ya;
Ben, bin yıldır buradayım bedenim candan kale,
Ben, altın harflerle yazdım şereften şandan kale,
Ben Boğazda düşman boğdum ispatım Çanakkale,
Ben, sayısız şehir verdim gazim şahittir benim.
Ben, geçmişte Bilge Kağan bugün de Atatürk’üm,
Ben kendimi böyle bildim bizzat Türk oğlu Türküm,
Ben ki Cemal Divani’yim söylenir türküm benim.
Ben üç kıtaya nam saldım izim şahittir benim.
Onlar,
Bayraktılar, candılar,
Kandil kandil yandılar,
Her biri İsmail’di,
Vatana kurbandılar.
Ve on beşliler dün vardı, bugün de var, yarın da olacaktı…
Şehitlerimize, bu toprakları vatan yapanlara, atalarımıza, geçmişlerimize rahmet olsun.
Fatihalarla…