2016-2017 yılında, “Büyük Sufî Hoca Ahmet Yesevî’nin 850. Ölüm Yıldönümü” ile “Türk ve Dünyâ Târihçiliğininin unutulmaz simâlarından Prof.Dr. Fuat KÖPRÜLÜ’nün 50. Ölüm Yıldönümü” UNESCO Anma ve Kutlama Proğramı çerçevesinde, 2016 ve 2017 yıllarında bütün dünyâda kutlanacak.
AHMET YESEVİ (1093-1166)
Türkistan’da yetişen büyük velilerdendir. Adı Ahmet bin İbrahim bin İlyas Yesevi olup, Piri Sultan, Hoca Ahmet, Kul Hace Ahmet diye de tanınır. Babası Hace İbrahim’in nesebi Hz. Ali’nin oğlu Muhammet bin Hanefi’ye dayanır. 1093 yılında doğduğu tahmin edilmektedir. Ahmet Yesevi çok küçük yaşta babasını, 7 yaşında da annesini kaybetmiştir. Yesi şehrinde ilim ve terbiye tahsil etmiştir. Bundan dolayı YESEVİ nisbetiyle şöhret bulduğu kabul edilmiştir. Yesi’de, önce Arslan Baba Hazretlerinden ders aldı. Arslan Baba’nın vefatıyla Buhara’ya gitti. Orada Ehli Sünnet alimlerinden Yusuf Hamedani’ye bağlandı ve manevi ilimleri tahsil etti. İnsanlara doğru yolu göstermek için ondan icazet (diploma) aldı.
Buhara bu tarihlerde Karahanlılar’ın hakimiyeti altındaydı ve devrin en büyük ilim merkezlerinden biriydi. Dünyanın çeşitli yerlerinden talebeler buraya gelip ilim tahsil ediyorlardı. Buhara’da güçlü bir Hanefi Fıkıh geleneği mevcuttu. Hoca Ahmet Yesevi Buhara’da bir müddet ders verdi. Daha sonra bu vazifeyi başkasına devredip Yesiye döndü ve burada talebe yetiştirmeye başladı. Büyüklüğü ve şöhreti kısa zamanda Maveraünnehir, Horasan ve Harzem dolaylarına yayıldı. Zamanın en büyük ve üstün evliyalarından oldu. Zahiri ve batını bütün ilimlerde derin alim olan Ahmet Yesevi Hazretleri, Hızır Aleyhisselam ile görüşür sohbet ederdi. Günün büyük bölümünü ibadet ve zikir ile geçirirdi. Zamanından arta kalan diğer bir kısmında, talebelerine zahiri ve batını ilimleri öğretir, günün kısa bir bölümünde ise, alın teri ile geçimini sağlamak üzere, tahta kaşık ve kepçe yapıp bunları satardı.
Ahmet Yesevi Hazretleri yetiştirdiği talebelerinin her birini bir memlekete göndermek suretiyle İslamiyet’in doğru olarak öğretilip yayılmasını sağladı. Onun bu şekilde gönderdiği talebelerinden bir kısmı da Anadolu’ya geldiler. Bu vesileyle onun yolu Anadolu’da yayılıp tanındı. Anadolu’nun Müslüman Türklere yurt olması, onun manevi işaretiyle hazırlandı. Talebelerinin gayretiyle Anadolu ebediyyen Türk yurdu oldu.
Ahmet Yesevi Hazretlerinin en önemli özelliği, Arapça ve Farsça bilmesine rağmen çok sade bir Türkçe ile Hikmet denilen eğitici sözleri, Türkistan Türkleri üzerinde büyük izleri bırakmış olmasıdır. Bu hikmetli sözlerde şeriat erkanını ve tarikat adaplarını anlatmıştır. Yesevi Ocağı aynı zamanda bir tarikattır. Önemli ve büyük tarikatlardan Nakşilik ve Bektaşilik, Yeseviliğin kollarıdır. Yeseviliğin, adapları müridlerin uyması gerekli hususlar ve ahkamları vardır. Yesevi dergahı, fakirler, yoksullar, yetim ve çaresizler için bir sığınak yeriydi. Bu dergahlar aynı zamanda, tekke edebiyatının ilk temsil edildiği yerler olmuştur. Ahmet Yesevi Hazretleri tekke edebiyatının ilk temsilcisidir. Bu vesileyle Anadolu’daki Türk edebiyatının yeşerip gelişmesine zemin hazırlamış, Yunus Emre gibi büyük şairlerin yetişmesine sebep olmuştur. Bu şekilde yetiştirdiği talebelerinden tayin ettiği halifeleri şunlardır;
Mansur Ata, Abdulmelik Ata, Süleyman Hakim Ata (Bu Türkler arasında en meşhur halifesidir) Muhammed Danişmend, Muhammed Buhari (Sarı Saltuk) Zengi Ata, Tac Ata v.b. Bu halifelerinin yetiştirdiği birçok talebe ki; Ahi Evran, Hacı Bektaş, Mevlana, Taptuk Emre, Yunus Emre gibi talebeler Anadolu’da, Ahmet Yesevi Hazretlerinin çizdiği yolda ilerlemişler ve Türk dilini, edebiyatını, kültürünü özellikle İslam dinini doğru olarak gelecek nesillere aktarmışlardır. Sade bir Türkçe ile Halkın anlayacağı, sohbet tarzındaki Hikmet adlı şiirleri, Çin’den, Marmara sahillerine kadar yayılıp, Türk Milletine manevi ışık olmuştur.
“Kafir bile olsan, hiç kimsenin kalbini kırma. Çünkü kalbi kırmak Allahü Taalayı kırmaktır. Gönlü kırık zavallı garip birini görsen, yarasına merhem koy, yoldaşı ve yardımcısı ol.”
Yahya Kemal, Ahmet Yesevi’nin Türk tarihi bakımından önemini; “Ahmet Yesevi kim, bir araştırın, göreceksiniz, bizim milliyetimizi asıl onda bulacaksınız.” sözleriyle ifade eder.
Tasavvufi Türk halk şiirinin öncüsü olan Ahmet Yesevi, düşüncelerini yayabilmek için millî nazım şekli olan dörtlüklerle, hece vezninde, yalın bir Türkçeyle şiirler yazmıştır. “Hikmet” adı verilen ve Divan-ı Hikmet adıyla bir kitapta toplanan şiirler, İslâmiyetin Türkler arasında yayılmasında büyük rol oynamıştır.
Ahmet Yesevi Hazretleri´nin 1166 da Yesi şehrinde vefat ettiği kabul edilmektedir. Kabri üzerine türbe, 200 yıl sonra, Timur Han tarafından inşa edilmiştir.
Kaynak :
PROF.DR. MEHMET FUAT KÖPRÜLÜ
Mehmet Fuad Köprülü, (d. 4 Aralık 1890 – ö. 28 Haziran 1966), Türk ordinaryüs profesör tarihçi, Türkolog, Dışişleri Bakanlığı yapmış siyasetçi ve edebiyat araştırmacısıdır.
Fuat Köprülü 4 Aralık 1890’da İstanbul’da doğdu. Sadrazam Köprülü Mehmet Paşa’nın soyundan gelmektedir. Edebiyat ve tarih alanında ilerlemek için hukuk öğrenimini yarıda bıraktı.
1909’da Fecr-i Ati topluluğuna katıldı. Şiirlerini 1913’e kadar Mehasin ve Servet-i Fünun dergilerinde yayımladı. Bu yıllarda “Milli Edebiyat” ve “Yeni Lisan” akımlarına karşıydı. 1910’dan sonra İstanbul’un çeşitli okullarında Türkçe ve edebiyat okuttu, liselerin edebiyat programını düzenledi. Ziya Gökalp çevresine girdikten sonra Milli Edebiyat akımını benimsedi; Türk tarihinin ilk dönemlerine kadar indi, ilk Türk topluluklarının tarih ve edebiyatlarını inceledi. 1913’te, Halit Ziya Uşaklıgil’den boşalan İstanbul Darülfünunu Türk Edebiyatı Tarihi müderrisliğine getirildi. Aynı yıl Bilgi dergisinde Türk edebiyatının hangi yöntemle incelenmesi gerektiğini tartışan “Türk Edebiyatı Tarihinde Usul” adlı yazısı çıktı.
İlk büyük yapıtı Türk Edebiyatı’nda İlk Mutasavvıflar’ı yayımlandı. 1923’te Edebiyat Fakültesi dekanı oldu, Türkiye Tarihi adlı kitabını çıkardı. 1925’te Türkiyat Mecmuası’nı çıkarmaya başladı, ünü giderek dünyaya yayıldı, birçok uluslar arası kongreye Türkiye temsilcisi olarak katıldı. 1928’de Türk Tarih Encümeni başkanlığına seçildi. 1931’de Türk Hukuk Tarihi Mecmuası’nı çıkarmaya başladı; 1932-1934 arasında Divan Edebiyatı Antolojisi’ni çıkardı. 1933’te ordinaryüs profesör oldu, İstanbul Üniversitesi’nde birkaç kez dekanlık yaptı. 1934’te siyasete atılarak Kars milletvekili oldu. 1936-1941 arasında Dil ve Tarih Coğrafya Fakültesi’yle Siyasal Bilgiler Okulu’nda ders verdi. 1935’te, Paris’te Türk Tetkikleri Merkezi’nde verdiği konferansların toplamı olan Les Origines de L’Empire Otoman (Osmanlı İmparatorluğu’nun Kuruluşu) adlı kitabı yayımlandı ve büyük yankı uyandırdı. Heidelberg, Atina ve Sorbonne üniversitelerince onursal doktorluk ünvanı verilen, bilim kuruluşlarınca onur üyeliğine seçilen Köprülü 1941’den sonra İslam Ansiklopedisi’nin yayımına katıldı. V.(Ara Seçim), VI., VII. Dönem Kars, VIII., IX., X. Dönem İstanbul Milletvekilliğine, hem de İstanbul ve Ankara Üniversitelerindeki görevlerine devam etti.
Celal Bayar, Adnan Menderes ve Refik Koraltan ile birlikte Demokrat Parti’yi kurdu. Demokrat Parti 14 Mayıs 1950 seçimlerini kazanıp iktidara gelince, dışişleri bakanı oldu. 1956’ya kadar sürdürdüğü bu görevi sırasında Türkiye’nin NATO’ya girişinde etkin rol oynadı. 5 Temmuz 1957’de Demokrat Partiden resmen istifa ederek aynı yıl Hürriyet Partisi ne girdi. Asıl yararlı çalışmalarını Türk Edebiyatı ve Türk Halk Edebiyatı araştırmaları oluşturur. Çok verimli bir araştırmacı olan Köprülü, ardında 1500’ü aşkın kitap ve makale bırakmıştır.
Mehmet Fuat Köprülü 28 Haziran 1966’da İstanbul’da öldü. Çemberlitaş’taki Köprülü Türbesi’nde babasının yanına gömüldü.
Mehmet Fuad Köprülü’nün Eserleri
- Türk Tarihinin Ana Hatları (1931)
- Erzurumlu Emrah (1929)
- Edebiyat Araştırmaları (1966)
- Ali Şir Nevayi (1941)
- Bizans Müesseselerinin Osmanlı Müesseselerine Tesri (1981, ölümünden sonra)
- Demokrasi Yolunda (1964)
- Les Origines de L’Empire Ottoman (Paris,1935)
- Fuzuli Hayatı ve Eserleri (1924)
- Türk Tarih-i Dinisi (1925)
- Malümat-i Edebiyye (1915)
- Türk Dilinin Sarf ve Nahvi (1917)
- Mektep Şiirleri (3 Cilt)
- Yeni Osmanlı Tarih-i Edebiyatı (1916)
- Türk Edebiyatında İlk Mutasavvıflar (1919-1966)
- Nasrettin Hoca (1918-1981)
- Türk Edebiyatı Tarihi (1920)
- Türkiye Tarihi (1923)
- Bugünkü Edebiyat (1924) (Makale)
- Hayat-ı Fikriye (Makale) (1909)
- Azeri Edebiyatına Ait Tetkikler (1926)
- Milli Edebiyat Cereyanının İlk Mübeşşirleri ve Divan-ı Türk-i Basit (1928)
- Türk Saz Şairleri Antolojisi (1930-1940, üç cilt)
- Türk Dili ve Edebiyatı Hakkında Araştırmalar (1934)
- Anadolu’da Türk Dili ve Edebiyatı’nın Tekamülüne Bir Bakış (1934)
- Osmanlı Devleti’nin Kuruluşu (1959)
- Edebiyat Araştırmaları Külliyatı (1966)
- İslam ve Türk Hukuk Tarihi Araştırmaları ve Vakıf Müessesesi (1983, ölümünden sonra)
- Divan Edebiyatı Antolojisi
- Türk Saz Sâirleri Antolojisi
- Türk Edebiyatı Târihi I-II
Kaynak :
http://www.turkedebiyati.org/mehmet_fuat_koprulu.html