Memurdan Şair Mi Olur
Sır tutup ağzın’ büzmeyen
Memurdan şair mi olur?
Üstüne övgü düzmeyen
Memurdan şair mi olur?
Gamlanır, kasavet çöker
Derdini kağıda döker
Amir dudağını büker:
“Memurdan şair mi olur?”
Her şeyi içine atar,
Sözü diken gibi batar,
Devlet baba kaşın’ çatar:
“Memurdan şair mi olur?”
Gönlünü kaplar bir tasa
Yönetmelik ya da yasa
“Sus” der, bir de basa basa;
“Memurdan şair mi olur?”
Gezer durur her tarafta,
Ömrü tükenir arafta,
Bütün sesi bir parafta:
“Memurdan şair mi olur?”
Adı çıkarsa şaire,
Hesap sorar tüm daire,
Vali, müdür ve saire:
“Memurdan şair mi olur?”
Etmek için seni iğdiş,
Başına gelir nice iş,
Sorguya çeker müfettiş:
“Memurdan şair mi olur?”
Akıllı ol; yaşına bak
Ekmeğine, aşına bak
Vatandaş der “İşine bak!”
“Memurdan şair mi olur?”
Irmağa göre akmayan
Amire selam çakmayan
Karısı bile takmayan
Memurdan şair mi olur?
Ana kızmış baba dövmüş
Mahalle ardından sövmüş
Ne bir güzel görüp sevmiş
Memurdan şair mi olur?
Bilsek kime fiyakası
Birleşmez iki yakası
Şiirle ne alakası?
Memurdan şair mi olur?
Yaz bir yere, olur lazım
Bazen nesir bazen nazım
Müsteşardan “olur” lazım
Memurdan şair mi olur?
Ol, aklından zorun varsa
Yazarsın uyak uyarsa
Bitersin bakan duyarsa
Memurdan şair mi olur?
Başlayınca bir nizaya,
Bakmazsın hakka, rızaya,
Mülki sen de geç hizaya:
“Memurdan şair mi olur?”
11.07.2015-Ankara
Türküler ve Ben
Herkes sevdiğine türküler söyler
Bense türküleri kıskanıyorum
“Ela gözlerini sevdiğim dilber”
Dedikleri o kız sen sanıyorum
Hayalinle uyku girmiyor göze
Bin bir kaygı ile çıkıp gündüze
Bir türküde “Zülüf dökülmüş yüze”
Sözünü duyunca huylanıyorum
Bir bam teli vurur bu yaram kanar
İstanbul türküsü sabrımı sınar:
“Herkes sevdiğine böyle mi yanar?”
Herkesi bilmem de ben yanıyorum
“Seversen Mevla’yı kalma yollarda”
Gelip de gör koydun hangi hâllerde
Özlem türkü oldu çalar tellerde
Her şafak onunla uyanıyorum
“Düşmüşüm derdine olmuşum âşık”
Menzilim meçhuldür yollar dolaşık
Gözüm fer etmiyor kalmadı ışık
Allah güç veriyor dayanıyorum
“Gurbet elde bir hâl geldi başıma”
Talih zehir kattı ekmek aşıma
Mecnun gibi vura vura döşüme
“Gesi Bağları’nda dolanıyorum”
“Tanrı’dan diledim bu kadar dilek”
Bir kere yüzüme gülmedi felek
Ben günahkâr kulum sen huri melek
Şimdi bir tek seni dileniyorum
Bu gönlümün anlar diye hâlinden
Bir imdat beklerim sazın telinden
“Ah neyleyim gönül senin elinden?”
Her gün başka renge boyanıyorum
Şirin basar şu bağrımı yol eyler
Leyla bakar çöle doğru gel eyler
“Bu dert beni iflah etmez del’eyler”
Bu müşküle derman aranıyorum
Mülkî’yim yâr sana yetmiyor elim
İmdada bir türkü çığırır dilim
“Zahide’m, gurbanım, n’olacak halım?”
Bir girdaba düştüm kıvranıyorum
25.07.2017-Eskişehir
Mülki (Aslan AVŞARBEY)