Tam boy görmek için tıklayın.

Bu işler akıl ve sabır ister

 

A. Yağmur TUNALI

Memleket, hukuksuzluklarla bunalıyor. En az sekiz yıldır devam eden krizlerin ortasındayız. Bu ülkede her kriz hükumet götürürdü. Krizleri yaratanlar hala seçim kazanıyor. Görülmemiş bir iş. Krizler bile durumu değiştirmiyorsa, “Şimdi değişen ne?” diyecek, öncelikle içeriye, kendimize bakacağız.

Kendisinde hiçbir ölçü bulunmayanlar topluma ayar verecek yerlerde. Ayarsızlık ayar oldu. Nereye baksanız dökülüyoruz. Düzgün tarafımız neredeyse kalmadı. Baştakiler, onlara koşulan siyasiler, aydınlar ve kurgulanmış mahfiller birliğimizi torpilliyor. Gün yirmi dört saat, “barış” gibi, tarif edilmemiş, içi boş kavramlarla ve ne idüğü belirsiz sözlerle devletin kurucusu Türklüğe hücum ediliyor.

Her durumda kabahati dışarda aramak budalalıktır. Elimizi kolumuzu bağlar. Önce ne yaptık veya yapmadık da böyle oldu diyerek kendimize bakacağız.

HAYATIMIZI BOZGUN PSİKOLOJİSİ ESİR ALDI

Türk Cumhuriyetlerinden bazılarının Güney Kıbrıs’ta temsilcilik açışı, bozgunculara fırsat ve durumlarını anlamak için bize turnusol kâğıdı oldu. Üniter devlet ve millet yapımıza saldıranların el ovuşturdukları ve iştahlarının azdığı açık. Günlerdir, Söylenenlerin haddi hesabı yok. Türkiye, Türkseveri, sevmezi ve mesafelisiyle yine kendi kendini yemeye devam etme eğiliminde.

Sadece onlar da değil. Durumu objektif değerlendirebilen neredeyse yok. Çünkü orada burada konuşanlar Türk Cumhuriyetlerinin durumunu da, dünyanın gidişini de düşünmüyorlar. Tatsız bir olaya yüzünden bakarak konuşuyorlar.

Sonuç yine Türkiye üzerinde girişilen operasyonlara desteğe çıkıyor. Olanları göreceğiz: Kırk parçalı bir toplum haline gelmemize çalışıyorlar. Sosyal kriz, bütün krizleri doğuracak kadar derinleşmiş halde. Demek ki büyük milletler ve devletler de bu duruma düşebiliyor. Durup bakacağız: Suç varsa bizdedir, suçlu biziz demeden, suçu başkalarında arayarak, problemlerden kaçarak bir yere varamayız.

TÜRK DEVLETLERİ

Üç Türk devletinin Güney Kıbrıs’a diplomatik temsilcilik açma kararı, bu saydıklarımız karşısında konuşulmayacak kadar hafif kalır. Öyleyse kök sebebi konuşmak lazım. Hemen söyleyeyim biz zayıf düştüğümüz için onlar böyle bir girişimi kabullendiler. Elbette bizi çok üzmüştür.

Bu gibi durumlarda çok yönlü değerlendirme argümanlarına sahip olmak gerekir. Bu devletlerin bazıları iki, bazıları üç yüz yıl sonra bağımsız olmuşlardır. Bunun ne demek olduğunu ve dünya şartlarına göre bağımsız kalmanın zorluğunun yaratacağı paniğe benzer stresli ruh halini bilmek lazımdır.

Bir tarafta Rusya, diğer tarafta Çin ve Hindistan’la çevrilidirler. Rusya başta, hepsi büyük tehdittir. Bu coğrafyada tutunmaları güçlü müttefikler edinmelerine bağlıdır. Yapılanın, var olmak kavgasıyla girişilmiş destek arayışlarının sonucu olduğunu görmek lazımdır. Bize karşı olmak kastıyla yapıldığı kesinlikle söylenemez. Bağımsız kalmaları için Batı’yla ilişkilerin geliştirilmesi onlar için mecburiyettir. Haritaya bakan bunu anlar.

Ayrıca bilelim ki Güney Kıbrıs’ı tanıma yeni de değildir. Türk Cumhuriyetleri kuruluşlarından beri tanıyorlar. Temsilcilik açma yenidir ve yıllardır süren Ab ile toplantıların sonucudur. En son yirmi gün önce(4 Nisan) yapılan Semerkand toplantısında imzalanan protokole göredir.

Gizli saklı değildir. Göz önünde ve basına da bilgi verilerek yapılmış toplantılardır.

BİZDE HAYAL KIRIKLIĞI NORMALDİR

Şunları da düşünelim: Bizim yaptıklarımız veya yapmadıklarımız konuşulsa belki daha vahim durumlar yaşadığımızı göreceğiz. Annan Planı’nı hararetle destekleyen şimdiki yöneticilerimiz, Kuzey Kıbrıs’ın varlığına kasteden bir anlayışı benimsemişti. Şimdi de değişik planlar dönüyor. Bunları ne biliyor, ne konuşuyoruz. Hükumetimizin Kıbrıs’la ilgili yanlışları bugün de boydan aşar.

Yalnız, yönetenlerin hiç olmazsa bu temsilcilik açma konusunda susarak doğru tavır aldıklarını söylemek de gerekecektir. İyi ki bu hengâmede Türk Cumhuriyetleri’nin Kuzey Kıbrıs’ta temsilcilik açmaları hakkında konuşmuyorlar. Susmaları, konuşmalarının açtığı problemlere bakınca daha bir doğrudur. Çünkü doğru yerden bakacakları ve konuşunca doğru konuşacakları çok şüphelidir. 23 yıldır, uluslararası ilişkilerin nezaketine uygun bir dili edindiklerine dair işaret de yoktur. Yine çam devirebilirlerdi. Efelenmeden konuşamamaları başımıza ne büyük dertler açtı, biliyoruz.

Diyeceklerimizin özü şudur: Sakin kalacağız. Öfkeye varan tepkileri büyütmek olacak iş değildir. Olan olmuştur. Geniş düşünerek bakmak ve gereği neyse yapmak lazımdır. Olanın nedenini niçini vardır. İşimiz önce anlamak olmalıdır. Anlamak çok yönlü bir iştir. Önünü sonunu bilmekle olur.

KARDEŞLER ARASINDA SIKINTILAR OLUR

Tekrarını değişik açılardan bakarak söylemekte fayda görürüm: Türk Cumhuriyetleri dediğimiz devletler, yüzlerce yıllık bir esaretten kurtuldular. Yetmiş yıllık Sovyet döneminde hemen hemen hiçbir temasımız yoktu. Öncesinde de, coğrafi uzaklık ve her birimizin başındaki işler dolayısıyle yakın değildik. Bizden farklı ortamlarda ve şartlarda yaşadılar.

1991’de Sovyetler’in dağılmasıyla kapılar açıldı. Heyecanla uçaklar dolusu gidenler oldu. Ardından irili ufaklı işadamlarımız akın akın gittiler. Bu karşılaşmaların duygusunu yaşayanlardanım. Sadece duyguyla kalınamazdı. Türlü temaslar peş peşe geldi. Birbirimizi görüp tanıdık. Kolay bir iş ve ilişki değildi. Hassasiyetini unutmamak lazım.

2004 yılıydı. Türkmenistan’da TRT Temsilcisiydim. Selçuklu başkenti Merv’deki Sultan Sencer Türbesi’ni Tika aracılığıyla restore ettirmiştik. O zaman devletimizin şimdi rafa kaldırılan protokol kuralları uygulanırdı. Dışarda yapılan bir iş için bütün partilerden temsilcilerin katılması sağlanırdı. Meclis’te iki parti vardı. Buna göre, Devlet Bakanı Beşir Atalay başkanlığında, Ak partili ve CHP’li milletvekilleriyle beraber geniş bir bürokrat grubu da heyete dâhil edilmişti. Başbakanlık Müsteşarı Ömer Dinçer, Başbakanlık baş müşaviri Ahmet Davutoğlu da vardı. Projenin sahibi Tika’nın başkanı Hakan Fidan yeniydi.

Başkent Aşkabad’ta bir değerlendirme toplantısında arka arkaya oturduk. Davutoğlu’na, uluslararası kuralları uygularken Türk Cumhuriyetleri için çok esnek davranmamız gerekeceğinden bahsettim. O hemen döndü ve Hakan Bey için dediklerimi tekrar etmemi istedi. Ertesi gün, Ömer Dinçer ve Ahmet Davutoğlu Ertuğrul Camii’ni ziyaret sonrası hemen yanındaki ofisimize geldiler. Orada da bu minvalde yarım saat konuştuk.

OYA GİBİ BİR ÖRÜLECEK BİR BİRLİK

Otuz bir yıl sonra, orada konuştuğumuza benzer dikkatlerle hareket etmemiz gerektiğini söyleyebilirim. Bu yapı kolay inşa edilmedi ama kolay yıkılır. Yıkıma yol açmamak için incelikli hareketlerle yürümek lazımdır. Diplomasiden ileri esnek hamlelerle yürüyeceğiz. Niçin böyle davranmamız gerektiğinin makul sebepleri de vardır.

Sovyet sosyalizminin insan ve değer bırakmayan uygulamasını bilen, o insanlar ve ülkeler hakkında konuşurken çok dikkatli davranır. Keskin denecek kadar ayrı görünen taraflarımızın olması normaldir. Bunları bilmek ve ona göre hareketlerimizi ayarlamak ilk yapacağımız işlerden olmalıydı. Yapamadık. Açık açık konuşan ve yazanlarımız az çıktı. Doğrularımız da yanlışlarımız da oldu.

34 yıl kısa da uzun da sayılmaz. Yapamadıklarımız, eksiklerimiz elbette çok. Yapılanlar da çok değerli. Türk Devletleri Teşkilatı’na kadar gelen süreç çok sancılıydı ve şartlara göre çok iyi götürüldü. Sürecin lokomotifi yapılan Türkiye’ydi. Demirel’den sonra bu görevi hatırlatan ve sürecin adımlarını attıracak fikri ve hamleyi başlatan Nazarbayev’di. Şu anda Türkiye’yi yönetenlerin bu meseleye ilgileri her zaman zayıftı. Katılmayabilirlerdi, iyi ki onların şahsi planlarına da uydu ve katıldılar.

TÜRK DEVLETLERİ TEŞKİLATI

Basite indirilecek bir iş ve başarı değildir. Rusya’nın baskısı tepelerinde dururken Türk Cumhuriyetleri isteseler de kolay kolay ayrı bir birliğe giremezlerdi. Demirel’in gayreti unutulmaz. Türk Devletlerinin yöneticilerini en çok o hazırlamıştır. 2009’da Nazarbayev’in teklifiyle kurulan Konsey, sonra Keneş, en son Türk Devletleri Teşkilatı parlak bir sonuçtur. Halil Akıncı kurucu genel sekreteridir. İğneyle kuyu kazmışlardır. Türkiye’de bu süreci ve meseleleri en iyi bilen Büyükelçi Halil Akıncı’dır.

Güney Kıbrıs’a temsilcilik açacak üç devletimiz de Türk Devletler Teşkilatının üyesidir. Teşkilatın devamıyla ilgili olumsuz bir durum yoktur. Daha gidilecek çok yol vardır. İlişkiler daha ileri gidecek. Biz güçlendikçe şimdi rahatsız olduğumuz karar revize edilecek, gerekirse değişecek, değişmese de aleyhimize değil, lehimize işleyecek. Tek çare güçlenmektir. Güçlü Türkiye, güçlü Türk Dünyası demektir.

Bazı hususları döne döne tekrar ediyorum: Üç Türk Cumhuriyeti’nin Güney Kıbrıs’ta temsilcilik açması, bizi rahatsız eder, elbette etmiştir. Doğrudan bize karşı bir tavır olarak değerlendirenlerin bilmeden veya ideolojik darlık ve körlükle konuştukları açık. Rusya, Çin, Hindistan ekseninde araya sıkışmış hisseden bu Türk devletlerinin, Batı’yla yakınlaşma isteği normaldir. AB de bu yakınlaşmayı fırsat bilerek, verilecek karar için Güney Kıbrıs vetosunu öne sürmüştür. Ve kabul edilmiştir.

HALİL AKINCI ÇOK GÜZEL ANLATTI

Olanlardan Türkiye kesinlikle haberdardır. “Yapmayın” dendiğine dair bir bilgi de yoktur. Dendiyse de Türkiye’nin bu zayıf halinde kendilerine tutunacak dal arayan, ekonomik ve giderek siyasi ortak ihtiyacındaki bu Türk Devletleri nezdinde kabul görmediği de düşünülebilir.

Halil Akıncı’nın pek çok yerde açıklamaları yayınlandı. Bunlardan biri Cumhuriyet’e verdiği şu mülakattır. Duruma nasıl bakacağımız onun görüşüyle değerlendirilmelidir. Dediği gibi, Türk Devletleri Teşkilatı bin yıl sonra bütün Türklerin kendilerinin bir araya gelmek istedikleri bir topluluktur. Tarihe geçecek büyüklükte bir olaydır. Çok değerlidir. Epeyce mesafe alınmıştır. Yavaş ilerlemesi normaldir. Kurumlaşma tamamlanma yolundadır. Bu tür sarsıntılarla yıkılmayacak kadar da güç kazanmıştır. Nitekim ilk düzeltme veya tamir hamlesi gelmiştir. Türk Cumhuriyetleri Aksakallar Heyeti yakında Kuzey Kıbrıs’ta toplanacak.

Objektif bakacağız: Devletler arasında krizler olur. Kardeşler arasında olanı daha sancılıdır. Akıllı hareketle çözülür ve güçlenerek çıkılır.

Bu olay Türkler arası ilişkilerin sağlamlığını ve irademizi test etmeye de fırsat verdi. Bu sınavdan geçmenin ne kadar değerli olacağını bilmek lazımdır.

————————————-

Kaynak:

https://www.karar.com/yazarlar/yagmur-tunali/bu-isler-akil-ve-sabir-ister-1603653

Yazar
A. Yağmur TUNALI

Yağmur Tunalı,1955 yılında, Kayseri Yahyalı’da doğdu. Orta öğrenimini, Niğde, Kayseri ve Samsun’da; Erzurum Atatürk Üniversitesi’nde başladığı yüksek öğrenimini, Ankara Üniversitesi Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi Fransız ... devamı

Bu websitesinde farkı kaynaklardan derlenen içerikler yayınlanmakta olup tüm hakları sahiplerinindir. Sitedeki içerikler atıf gösterilerek kaynak olarak kullanlabilir. Yazıların yasal sorumluluğu yazara aittir. Tüm Hakları Saklıdır. Kırmızlar® 2010 - 2025

medyagen