Ne de çok kullanılmaya başlanıldı bu ‘Navtex’ sözcüğü? Hiç de yüksünmeden nasıl da benimsedik bu yabancı kelimeyi, ezberledik, bağrımıza bastık. Unutmayalım küresel salgın anlamındaki ‘Pandemi’ sözcüğünden sonra kelime dağarcığımıza giren en yeni sözcüklerden birisi oldu bu ‘Navtex’ kelimesi. Sismik ve sondaj filomuzun Karadeniz ve Akdeniz’deki fosil yakıt sismik arama tarama faaliyetlerinin başlamasıyla bu kelimeyle hem hal olduk, bağrımıza basmak kazanımımız olmuştur. Öyle değil mi, sevgili okurlar. Açıyoruz, arabada radyoyu, ‘Navtex’; evde televizyonu açıyoruz yine ‘Navtex’, yani kısaca “bize her yer ‘Navtex’”. Aslında ‘Navigational Telex’ in kısaltılması olan ‘Navtex’ bir cihazın adı. Kıyı istasyonlarından gemilere seyir uyarıları ve hava tahminleri gibi yayınlar yapar bu aygıt, yazılı kısa telex yayınları bu uyarı cihazı üzerinden yapılmaktadır. Ancak kavramsal olarak aynı zamanda, denizcilere, meteoroloji tahminleri, seyir bilgileri, acil bilgiler, emniyet ve denizde belirli sürelerde çalışma yapılan sahalar hakkında bilgi veren bir haberleşme sistemidir. Yani? Yanisi şu. Günümüzde bu ‘Navtex’ denilen cihazla Doğu Akdeniz’de “ben şu şu (dört coğrafi koordinatla belirlenen) bölgede dip çalışması yapacağım oraya yaklaşmayın.” şeklinde yayınları yayınlamaktadır. Yayın bölgeden geçen ya da geçecek olan gemilere, hava araçlarına ulaşmaktadır. Yayını alan gemi ya da uçak herhangi bir çatışma yaşanmaması için rotasını o bölgeden geçirmemeye azami dikkat etmeleri kuşku götürmez bir gerçektir. Hep birlikte anımsayalım. 28 Ağustos 2020 günü, tam da ‘Zafer Haftası’nda, ‘Navtex’ ilan edilen bölgeye yaklaşan askeri trafiklere gözle teşhis sağlamak ve bölgeden uzaklaştırmak gerekir. Ha unutmayalım ama, dediğinin, söylediğinin arkasında durmak gerekir, bu ilanı yaptıktan sonra. Yoksa hani biz de bir söz vardır, arkasında durmazsan böyle uyarılar‘belediye yasağı’na döner, hiçbir anlamı kalmaz. Yani ihlal varsa, bu ihlale karşı her türlü askeri araçla müdahale etmek şartsız bir ön koşuldur. Neden? Nedeni çok açık? Milli Savunma Bakanı Hulusi Akar’ın ilan edilen bölgeye girenlere, ihlal edenlere bölgede bulunan savaş gemilerine ve uçaklara ateş etme yetkisini devrettiği için, o zaman durum ‘Çanakkalede’kinin aynı oluyor da ondan. Böylesine tehlikeli bir sözcüktür, bu ‘Navtex’.
İşte 28 Ağustos günü Girit’ten kalkan altı Yunan uçağına Türk Hava Kuvvetlerine ait F-16 uçakları tarafından Kıbrıs adasının güney batısında önleme harekâtı icra edilmiş, uçakların Yunanistan’a ait olduğu teşhis edilmiş ve bölgeden uzaklaştırılması sağlanmıştır. Yunan uçakları Türk pilotlarının üzerinde taşıdıkları mühimmatı çakacaklarını anladıkları için kaçmışlardır. Neden? Türk F 16’larının güdümlü mermilerinin kendi uçaklarına kilitlenildiğini kendi radar skoplarında görmüşlerdir de ondan. Onun için arkalarına bakmadan kaçmışlardır. Çünkü, ölümü kulaklarının arkasında hissetmişlerdir. Türk korkusuyla yetişmelerinin bir olumsuz yansımasıdır. Kuşkusuz Deniz ve Hava Kuvvetlerimiz, Doğu Akdeniz’de Türk milletinin hak, alaka ve çıkarlarını korumak konusunda sonsuz bir fedakârlıkla ve kararlılıkla görevlerine 7/24 devam etmektedir. Düşünebiliyor musunuz? Pist başında, uçak kokpitlerin içlerinde ‘scramble’ durumunda tetikte beklemektedirler. Hem de hissedilen sıcaklığın 47’ye vurduğu günümüz ortamında. ‘Scramble’ sözcüğü askeri havacılıkta sınır ihlali durumunda bir alarm biçimidir. Alarm reaksiyon nöbetinde önleme amaçlı kalkışa hazır iki uçak olarak ilkeleşmesine karşı, Ege harekât alanında Yunanistan’ın önlemlerine göre belirginleşir. Scramble kelimesi gerçek durumlarda ‘Alfa Scramble’ olarak, tatbikat durumunda ise ‘Tango Scramble’ olarak kullanılır. Türk Hava Kuvvetleri şu anda Alfa Scramble durumundadır, haberiniz olsun.
Bir soru gelmiyor mu aklınıza? Peki bu kararlılık gösterisi kimlerle yapılır. Bu işler, ay yıldızımızı gururla taşıyan kararlı, iradesi sağlam, mangal yürekli fedakâr insanlarla ancak yapılabilir. Kimdir bu insanlar? 30 Ağustos Zafer ruhunu bedenlerindeki tüm hücrelerinde hisseden, DNA moleküllerinde taşıyan insanlardır. Maalesef bu kıymetli nadir insanlar, Türkiye’nin enerjisini, gücünü, her şeyi alıp götüren Balyoz, Ergenekon Soruşturmalarına bulaştırılmıştır. Aklî dengesi kaybolmuş, hayal gücü son derece geniş, daldan dala konanların ifadelerine itibar edilerek yıpratılmışlardır. Kulaktan dolma, kapalı kapılar arkasında empoze edilmiş iftiralarla birçok değerli astsubay, subay, komutan bu işlere bulaştırılmıştır. Bu mangal yürekli milletin namus ve şerefini üzerlerine üniforma olarak giyen fedakâr silahşörlerimiz görevlerinden uzaklaştırılmışlar, yaşamlarının en verimli zamanlarını dört duvar arasında geçirilmelerine neden olmuşlardır. Bulaştırılamayanlar da Türk Silahlı Kuvvetlerimize onlarca yıllık yabancı istihbarat servislerince yerleştirilmiş FETÖ madrabazlarınca korkunç mobingler uygulanarak itibarsızlaştırılmışlardır. Akıllara zarar veren mantıksız dijital verilerdeki abuk sabukluklar, tutarsızlıklar, yalanlar, bir de üstüne kendi yaptığını başkasına “sen bunu yapıyorsun” suçlamalarla bu fedakâr insanlarımızı bezdirilmişlerdir. İstemeye istemeye görevlerinden ayrılmak zorunda kalan kıymetli pilotlarımızın bir kısmı sivil hava yollarında haftada 2-3 gün çalışmak ve karşılığında 10-15 bin Euro alırken, diğerleri işsiz bırakılmışlardır. Evlerine ekmek götürmekten bile mahrum bırakılmışlardır. Onlar, hangi durumda bulunurlarsa bulunsunlar, hiçbir zaman gözlerini, kulaklarını, benliklerini Türk Silahlı Kuvvetlerinden ayırmamışlardır. Çünkü üniformaları bedenlerine yapışmıştır. İşleri olanlar, çalışabilenler, elleri yeni işlerinde ancak akılları, fikirleri ve kulakları Türk Hava Kuvvetlerinde yaşar hale gelmişlerdir. 15 Temmuz 2016 hain FETÖ darbe girişiminden sonra yetiştikleri yuvalarından gelecek “Gel” emrine odaklanmışlardır. Bekledikleri, işte bu duyuru ile onları ta yüreklerinden vurmuştur:
“676 sayılı Kanun Hükmünde Kararname doğrultusunda, 29 Ekim 2016’dan önce herhangi bir nedenle Türk Silahlı Kuvvetlerinden (TSK) ayrılan veya ilişiği kesilen pilot subaylar ve ticari ya da havayolu nakliye pilotu lisansı ile en az bin saat pilot uçuşu olan subaylardan istekli olanlar, yeniden subay nasbedilerek TSK’da pilot subay olarak görevlendirilebilecek, adaylar başvurularını, 6 Ocak 2017 tarihine kadar yapabileceklerdir.”
İşte onlar, hiç yüksünmeden ballı börek işlerini bırakarak her adımı fedakarlıklarla dolu eski işlerine cennete girer gibi koşarak gelmişlerdir. Çünkü ruhlarını oralarda bırakmışlardı. Ayrımsallıkları, bir anda birleşmiş, beden ve ruhları bu şekilde bütünleşmiştir. Bütünleştikleri beden metal birlikteliğinin simgesi savaş uçaklarıyla 7/24 uçarak ülkemizin güzel insanlarına “Fırat Kalkanı, Zeytin Dalı, Barış Pınarı harekâtlarını hediye etmişlerdir, hiçbir karşılık beklemeden. Selam olsun onlara.
Gerek Deniz Kuvvetlerimizin 7/24 çalışan kahraman ve fedakâr leventleri gerekse sismik ve sondaj filomuzun milletinin emrinde görev yapan personeline de selam olsun. Onlar ülkemizin mitolojik “Butımar Kuşları”dır. Bu deniz kuşları, yaşaması için deniz suyuna ihtiyaçları vardır. Ancak onlar mavi vatanı koruyan denizcilerimiz gibi denizi benliklerinin bir parçası olarak benimsemişlerdir. Butımar Kuşu simgesi, deniz kıyısına çömelmiş, denizin bir gün kuruyacağını düşünerek, bu tasa yeis yüzünden hiç su içemeyen bir kuş betimidir, simgesel bir mitolojik imgedir. İşte kahraman leventlerimiz de Mavi Vatan’ın “Butımar Kuşları”dır. Onlar da 7/24 denizin üstündedirler, ama bir gün bile ayaklarını denize sokamamaktadırlar. 47 derece sıcaklıkta milletimizin serinlemesi için girdikleri çok sevdikleri denizlerini sadece uzaktan seyretmekle yetinmektedirler.
Öte yandan Mardin’de, Şırnak’ta, Cudi’de, Namaz dağında, Van’da, Hakkari’de, Irak’ta, Kartal-Pençe, Fırat Kalkanı, Zeytin Dalı, Barış Pınarı, Kıbrıs’ta ve Libya Harekât alanlarında Türk milletinin namus ve şerefini kendilerine bayrak yapmış Kahraman Mehmetçiklerimiz, selam olsun sizlere. Onlar zaferle bütünleştirdikleri ruhlarını bedenlerinde benliklerinde hissetmektedirler. Neden? Çünkü, Malazgirt Zaferi de Mohaç da Çanakkale, Kutül Amare, Sakarya ve 26-30 Ağustos Başkomutan (Başkomutanlık değil, bütün meydan muharebeleri başkomutanın adıyla anılır.) Meydan Muharebesi zafer ruhlarının parçalarıdır. Alparslan Han Anadolu topraklarının kilidini açmış, Mustafa Kemal Atatürk ise bitti denilen bir zamanda Türkiye Cumhuriyeti Devletini kurduğu için devlet kuran anlamında Gazi unvanını almıştır. İşte bu nedenle 30 Ağustos bunların hepsinin fevkinde bir tarihtir.
Malazgirt Zaferimizin 949’’uncu, 30 Ağustos Zaferimizin 98’inci yılı kutlu olsun, Sevgili Okurlar.