Türk’ün cesareti, mertliği, kahramanlığıyla yazdığı şanlı tarihi ne yazık ki yağı düşmanın türettiği facialar, soykırımları ve acı gerçeklerle doludur. Bu arada değerli okurlar bazı kardeşlerimiz “yağı” sözcüğünün anlamını tam manasıyla bilmeyebilir ve bu sebepten anlamını açıklayacağım. “Yağı” sözcüğü eski Türkçe’mize aittir ve bizim bugünkü dilimizde Farsça kullandığımız ‘düşman’ kelimesinin özbeöz Türkçe olanıdır. Bu sözcük Türkçe’nin bilinen ilk yazılı belgeleri olan, yazıldığı dönemdeki Türk’lerin yani atalarımızın tarihi, dili, kültürü, yaşayışı hakkında bilgi elde etmemizi sağlayan çok önemli kaynaklardan olan Orhun Abideleri diğer adıyla Göktürk yazıtlarında da karşımıza çıkıyor. Örneğin; Orhun yazıtlarında (735): “Kağan süsi böri teg ermiş, yagısı koñ teg ermiş.” [kağan ordusu kurt gibi idi, düşmanı koyun gibi idi] veya Köl Tigin yazıtlarının doğu yüzünde: Tört buluñ kōp yaġı ermiş. Sü sülepen tört buluñdaki budunuġ kōp almış, kōp baz kılmış. Başlıġıg yükündürmüş, tizliġig sökürmiş.”[Dört taraf hep düşman (yağı)imiş. Ordu sevk edip dört yandaki ulusu hep himayesine almış, hep özüne bağlı kılmış. Başlıya baş eğdirmiş, dizliye diz çöktürmüş](1).Örneklerden de gördüğümüz gibi unuttuğumuz “yağı” sözcüğü bizim dilimizin sözüdür.
Makalemize başlarken söylediğimiz gibi Türk’ün köklü tarihi yağının (düşmanın) türettiği acılarla doludur. Azerbaycan Türk’leri de bu bakımdan çok acı çekmiş ve zarar görmüştür. Azerbaycan Türk’lerinin bu acıları yaşamasındaki tek suçu düşmanlarımıza göre Müslüman ve Türk olmaları olmuştur. Zira bu nedenlerden dolayı bizlere karşı nankörcesine faşist ırkçı düşünce ve inançlarıyla düşmanlık gütmüşlerdir. Böyle bir soru sorabilirsiniz, “bu düşmanlık güdenler kimler?”. Tabii ki cevap “Rus’lar, İngiliz’ler, Fransız’lar(Ermenilerin en büyük ve gizemli destekçileri), Fars’lar,… ve Ermeni’ler”. Ayrıca bu düşmanlığın sebeplerinden biri olan ekonomik nedenlerden de sizlere bahsedeceğim. Bu yazımda tarihimizdeki katliamları anlatmaktan daha çok bu soykırımların türetilmesinin arkasındaki karanlık perdeyi aralayacağım. Bazıları okuyunca benim faşist olduğumu düşüne bilir ama bu umurumda bile değil. Çünkü yazdıklarım gerçek hayatta yaşananlardır, tarihin yazdığı unutulmayan bir mazidir ve gerçektir. Hakikatler göz önündedir ve tarih tüm olanları yazmıştır ve yazıyordur.31 Mart 1918: Biz Azerbaycan Türk’lerine karşı açık soykırımıydı. Bu soykırımının sebebi Rusların “bağımsız (müstakil) Azerbaycan korkusu” idi. Kafkaslarda bağımsız, hür bir Türk devleti onların işlerine gelmiyordu. Çünkü devlet olarak Rusları var eden, oluşturan Türk milleti(Azerbaycan, Özbek, Tatar, Kazak, Kırgız, Yakut, Türkmen vb.) olmuştur. Bu bilinen bir gerçek ki, Ruslardan bağımsız Türk devletinin Kafkaslarda var olması diğer Türk’leri de hürriyete, bağımsızlığa meylettirecekti ve başkaldırmalarına sebep olacaktı. Bunun önünü almak maksadıyla Ruslar Azerbaycan Türk’lerine karşı Ermeni kuldurlarıyla birlikte soykırımı yaptılar- töretdiler.1918 yılının 29-31 Mart ve 3 Nisan günlerinde 50 binden çok Azerbaycan Türk’ünü katlettiler. Tekçe- yalnız Bakü’de 20 binden çok Azerbaycan Türk’ü Ermeni ve Rus faşist canileri tarafından katledilmiştir… Azerbaycan’ın ve özellikle Bakü’nün mühim iktisadi(ekonomik),siyasi merkez olması, petrol ve doğal gaz kaynağı olması her zaman yağı düşmanın -Ermenilerin, Rusların iştahını kabartmıştır. Azerbaycan Türk’lerinin harayına, kömeğine- yardımına, desteğine Türk Osmanlı Devleti’nin onayladığı, teşkil ettiği “Türk Kafkas İslam Ordusu” geldi. Bu şanlı Türk Ordusu Oğuz Türk yurdu Azerbaycan’ın toprakları için 1132 er oğlu er kahraman askerini şehit vermiştir. Allah c.c şehitlerimizden razı olsun, aziz ruhları şad olsun, yerleri cennet olsun. Bir Azerbaycanlı Türk olarak bu şanlı Türk Ordusu’nun askerlerini minnet ve saygıyla anarım…
1918 yılındaki bu soykırımı Azerbaycan Türk’lerinin tarihindeki son soykırım olmadı.1990 yılında 20 Ocak olaylarında yeniden Bakü başta olmakla Azerbaycan topraklarında Türklere karşı aynı şer kuvveler, faşist işgalci güçler – Rus harbi kuvvetleri ve Ermeni çeteleri, kuldurları soykırımı yaptılar. Bu olayların öncesindeyse Sovyet döneminde Rus ve Ermeni yöneticileri utanmadan “halkların kardeşliği” safsatasıyla Azerbaycan Türk’lerini ve diğer Türkleri sosyal hayatta alçaltıyor, eziyorlardı. Rusların hayata geçirdiği bu “halkların kardeşliği” politikası neydi ve neye hizmet ediyordu ?.Bu sorunun cevabını kısaca siz değerli okurlarımıza hatırlatacağım. Böyle ki Ruslar Türkistan’daki, Kafkaslardaki Türklerin dilini, dinini, geleneklerini yasaklayarak köklerinden koparıyorlardı. Bu tam bir Ruslaştırma politikasıydı. Yazı dilini okuma yazmayı bilmeyen halk, tarihinden, inançlarından ve geleneklerinden uzaklaştırılarak her şeyi itaatle kabul eden kullar haline getiriliyordu(2).Böylece yerli halkın düşüncesini, şuurunu, milli iradesini ve hayat biçimini Ruslara yaklaştırmak Türk’leri parçalayarak ayrı-ayrı millet haline getirmek hedefleniyordu. Bunun için eğitim kisvesi adı altında bir çok Rus misyonerin ve Rus casusun öğretmenlik yaptığı, Orta Asya Türk halklarını sözde “okuryazar” yapmak için açtıkları okullarda halkların kardeşliği ve Rusların üstün ırk olduğu fikrini çocuk dimağlara daha eğitimlerinin başından itibaren yerleştirilmeye başlanmıştır. Sonuç olarak en azından Ruslara hayranlık sempati duyan, Rusçayı genel anlaşma dili (lingua franca- ortak bir dili veya lehçeyi paylaşmayan insanların birbiriyle iletişim kurmak için kullandığı ortak dildir (3).) olarak kullanan ve ana dilinin yerine Rusçayı tercih eden nesiller yetiştirmeyi başarabilmişlerdir. İlkokuldan başlayarak hayatın tüm alanlarına yaydıkları Rus dili ve kültürü ile bireyin iktidarı içselleştirmesini sağlamış, böylece milli bilincin ve bireysel uyanışın önünü tıkamışlardır.
Ne yazık ki, bunun sonucu olarak, hala Türk olduğu halde Rusçayı öven ve kendi öz dili yerine kendi bağımsız- müstakil vatanında günlük hayatında Rusça konuşan Ruslaşmış Türkler vardır. Bunu yalnız ben değil uluslararası araştırmalar da doğrular niteliktedir(4).
“Halkların kardeşliği” safsatasını kısacası Azerbaycan Türk’lerini Türklüklerinden, soylarından uzaklaştırmak maksadıyla kullanıyorlardı. Bu tırnak arası “kardeşliğin” sonucu ağır oldu. Böyle ki, biz Azerbaycan Türkleri, diğer Türkler gibi özellikle Türkiye’li ve Güney Azerbaycanlı kardeşlerimizden koparıldık. Dilimiz ve dinimiz beynimizden, ruhumuzdan, gönlümüzden koparılmaya çalışıldı. Malum “halkların kardeşliği” siyasetinden Ruslar ve onların kardeşi Ermeniler kazançlı çıktı. Onlar dillerini ve dinlerini, kondarma milletlerini bizim topraklarımızda yaşattılar ve topraklarımızı işgal ettiler. Aslında bu siyaseti kendileri daha önceden planlamıştırlar. Nitekim Rus şarkiyatçı ve misyoner Nikolay Petroviç Ostroumov bir seminer sunumunda, Rusya’nın amacının yerli halkı Ruslaştırmak olduğunu yerli halkla Rus göçmenleri kaynaştırarak bir bütün haline getirmek gerektiğini, ancak bu bütünlük içinde Rus milletinin hakim konumda olması gerektiğini ifade etmiştir. (5).Bunu aynen Ruslar hayata geçiriyordu. Örneğin: Sovyet rejimi döneminde Azerbaycan Türk’lerinin ve diğer Türklerin devlet görevlisi olmak, devletin üst düzeyinde görev yapmaları için mutlaka Ermeni veya Rus kadınla evli olmaları gerekiyordu. Yani açıkça Türk milletinden olan insanların tüm imkânları ellerinden alınıyordu. Diğer taraftan askere giden Türklere daima yemekhanelerde ve inşaatlarda görev veriliyordu. Özellikle silahlardan ve askeri eğitimden uzak tutuluyorlardı. Bunun nedeni hiç şüphesiz ki, savaşmayı beceren, askeri eğitimli, elinde silah olan Türk milletine karşı duramayacaklarını çok iyi anlamalarıydı.
Azerbaycan’ın ve Türk yurtlarının tüm doğal zenginliklerini sömüren Ruslar, bizim öz doğal kaynaklarımızı ve gücümüzü kullanarak güçlü bir Rus Ordusu ve güçlü bir Rus devleti kurdular. Ulaştıkları bu güçle Ruslar kardeşleri yoldaşları Ermenileri de kullanarak daha da kudurarak vatanımız, Türk yurdu Azerbaycan’ın topraklarına yine göz diktiler.1992 yılının 26 şubat tarihinde Rus- Ermeni kuldurları, canileri Türk kanına doymadıklarını yeniden kanıtlayarak, Azerbaycan Türk’lerine karşı soykırımı yaptılar. Bir gecede Hocalı’daki ahalini yok ettiler, vahşice katlettiler. Hocalı ‘da ,83 çocuk,106 kadın ve 70 den çoğu yaşlı olmakla 613 kişi amansızca, insanlığa sığmayacak tarzda işkence edilerek katledilmiş ve yüzlerle insan esir alınmıştır. Bu da Türk milletine karşı türetilen açıkça bir soykırımıydı.
Kısacık da olsa 31 Mart, 20 Ocak, 26 Şubat soykırımlarından bahsettim. Tüm bu tarihi gerçekler, kanıtlar -deliller gösteriyor ki, Ruslar Kafkas’ta Azerbaycan Türk’lerine karşı etnik temizleme siyaseti hayata geçirmişlerdir. Bu etnik temizleme sırasında kendilerine Hristiyan kardeş bildikleri Ermenilerin İki deniz arasındaki (Hazar ve Kara Deniz)”Büyük Ermenistan” kurmak hayalini de hayata geçirmeye çalışıyorlardı. Türk topraklarına Ermenileri göçürüyorlardı. Tüm bu haksızlıklara rağmen bugün bazıları Ruslarla, Ermenilerle yeniden kaynaşıp karışmaya başlamışlar. Azerbaycan Türk yurdunun sınırlarından çıkar çıkmaz bazıları gerçekleri göz ardı ediyor. Unutmayın Ermeni kuldurları, Hristiyan-Rus kardeşleri olmadan biz Azerbaycan Türk’lerine ve diğer Türklere karşı sadaladığımız soykırımlarını hayata geçiremezlerdi. Dikkat ettiyseniz “soykırımları” yazıyorum. Evet, bir defa değil, defalarla bizlere karşı soykırımı yapmışlardır. Bu anda meşhur Türkiyeli Türk düşünür ve istiklal şairi Mehmet Akif Ersoy’un bu mısralarını yine hatırlatmak istiyorum: “Tarih’i “tekerrür” diye tarif ediyorlar; Hiç ibret alınsaydı, tekerrür mü ederdi?”. Bu sözlere dikkat edelim Türklere yani bize karşı defalarla soykırımı yapan Ermenileri, Rusları 31 Mart soykırımından sonra bağışlayıp yeniden onlarla yaşadığımız için yeniden tarih tekerrür etti ve 20 ocak ve 26 şubat tarihlerinde onlar yine bize karşı soykırımı yaptılar. Aynı hatayı tekrarlarsak, yine yeniden bu Ermeni mahlûklarının hıyanetine şahit oluruz! Kısaca safkan Türk milleti olan Biz Azerbaycan Türk’lerine karşı her daima garazlı siyaset yürüten Ermeni ve Ruslara karşı yeniden kardeşlik beslemek her zaman bizlere hem siyasi, hem medeni, hem de etnik bakımdan zarar verecektir, nasıl ki daima zararlı olmuştur. Sizlere çok da uzak değil yakın tarihte 2017 yılında Rusların “genetik denge” bozuluyor ve göçmenleri ülkemizden çıkarıyoruz” siyasetini hatırlatmak istiyorum. Onların göçmen diyerek ülkeden çıkarmaya çalıştığı (Azerbaycan, Özbek, Kazak, Kırgız, Türkmen vb.)Türkler idi. Ruslar muasır zamanda” faşistliği ” bu bahane ile uygulamaya çalışmışlardır. Ama ve lakin bu siyaset hiç de uğurlu olmadı. Çünkü ” Türklerin ülkeden çıkarılması” siyaseti devam etseydi, Rusya’da sosyal hayatta hareketlilik olmazdı ve hakikaten bu işçi kuvvenin yok olmasına neden olurdu. Böylelikle bu siyasetten mecburen vaz geçmeli oldular. Buradan anlayacağınız, eğer ellerinde imkân olsa Ruslar yine bizlere yani Türk’lere karşı garazlı siyasetlerine açık aydın devam ederlerdi. Bu sebepten bizler daima ihtiyatlı ve güçlü olmalıyız. Bir olalım, iri olalım, diri olalım, daima ayık, daima uyanık olalım, sürekli güçlü, sürekli hazır olalım.
Ne Mutlu Türk’üm Diyene!
P.S: Türk komutan İshak ÇELİK beye, her zaman verdiği değerli bilgiler ve destek için özellikle teşekkür ederim. Saygılarımla.
NOT: Bu makale 2017 yılında aynı isimle kaleme alınmış amma ve lakin 2020 yılında düzenlemeler ve ilaveler yapılarak Türkiye (lehçesine) Türkçesine çevrilmiştir.
Yararlanılan Kaynaklar
1. Ergin, Muharrem, Orhun Abideleri, Boğaziçi Yayınları No: 95 Kırldkinci Baskı Eylül 2009 İstanbul .
2. Aytmatov, Cengiz (1998). Teniz Calagay Cugirgen Targıl Tobet. Almatı. ss. 103-108, 199-210.
3. Yağcıoğlu, Semiramis (2005). “Dil asla masum değildir”.Dokuz Eylül Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi. 7 (2), s. 138. Erişim tarihi: 28 Şubat 2013.
Demircan, Ömer (2012). “Dilbilim Sözlüğü 2: Düzçeviri yoluyla terimsel sığlama ve yanlışlari”. Türk Dili Dergisi. 25 (148). Erişim tarihi: 28 Şubat 2013.
4. Karabulut, Ferhat (2009). “İktidar ve Meşrulaştırma Mücadelesinin Odağı Orta Asya: Sovyetlerin Dil ve Eğitim Politikaları”. Bilig. Kazakistan: Ahmet Yesevi Üniversitesi. ss. 65-96. Erişim tarihi: 20 Haziran 2017.
5. 25. yılında Türkistan Öğretmen okulunun Raporu (Ostroumov’un Türkistan’la ilgili makaleleri). Otçet Turkistanskoy Uçitelskoy Seminarii za 25 let yiyo suşestvovaniya. Taşkent. 1904.s7.
[i] Tarih ve Medeniyet Araştırmacısı, İstanbul