“68’ kuşağı”

 Kenan EROĞLU

Odgurmuş (1): Marksist sol tarafından sık sık dile getirilen bir “68 kuşağı meselesi var. Sanki büyük buluşlar yapmışlar, büyük başarılara imzalar atmışlar gibi. “68 kuşağı” kutsanır. Bunun esası nedir?

Ögdülmüş: Bazı insanlar tarafından çok kutsanan fakat buna karşılık ülke geleceği bakımından genç insanlarımızın, hayatlarına, istikballerine ve ümitlerinin sönmesine sebep olan bir dönemin başlangıcıdır.

 68’ kuşağı olarak bilinen/adlandırılan, önce devrimci, daha sonra komünist gençlerin başlattıkları bir nevi kalkışma dönemi.

 Ülkemizde 1968 yılı çevresinde yaşamış ülkeyi bölüp parçalamak ve Sovyet Rusya’nın bir uydusu haline getirmek gibi bir amaç güttükleri daha sonra pek açık bir şekilde anlaşılan, genç insanların ileri zamanlarda anılarını tazeledikleri, hasretle yad ettikleri bir dönem. Başlangıçta masum! Öğrenci hareketleri gibi/olarak görülen-başlayan/başlatılan ama sonunda ülkeyi iç savaşa sürükleyen eylemlerin başlangıcı olarak kabul edilen bir dönem.

 27 Mayıs 1960 da yapılan askeri darbenin ardından gelen hürriyet ortamını, Marksist gelişmeler için fırsat bulan bir takım insanlar gençleri de alet ederek, Türkiye’yi Sovyet Sosyalist Cumhuriyetleri Birliğinin bir parçası haline getirmek için Türkiye’de komünist bir ihtilale doğru gidiyorlardı.  Ya da soğuk savaş döneminin şartlarında olayı düşünecek olursak, Türkiye’de Sovyet Rusya’ya  “dost bir hükümet” kurulması için çaba sarf edilmiş çeşitli yollar denenmiş, cuntalar kurulmuş, darbe teşebbüslerinde bulunulmuş, silahlı mücadeleye başlanmış, anarşi ve teröre başvurulmuş, hükümetler yıpratılmış. Bu amaçlar doğrultusunda genç insanların kullanıldığı, masum pek çok genç insanın kanına girildiği anlaşılmıştı.

 O günlerde beynelmilel komünizmin liderliğini kuzey komşumuz SSCB (Sovyet Sosyalist Cumhuriyetleri Birliği) yapıyordu. Sovyet Rusya’nın amacı dünyada bulunan diğer ülkeleri de Sovyet Cumhuriyetlerinin içine almaktı. Bu amaçla başta Sovyet Rusya’nın komşuları olmak üzere çeşitli ülkelerde beşinci kol faaliyetleri yapılıyordu. Sonradan yapılan yayınlardan bu durum açıkça anlaşılmış olmasına rağmen hala 1968 yılı çevresinde meydana gelen olayları bu açıdan değerlendirmeye tabi tatmayan insanların bulunması dikkat çekicidir.

Bu gün, 1968 yılı çevresindeki yıllarda öğrenci ve gençlik eylemlerine yoğun bir şekilde katılan insanlar/Marksistler o günleri kutsayarak, kursaklarında kalan, yapamadıkları devrimlerini ve başarılı olamadıkları silahlı mücadelelerini, anarşik hareketlerini daha sonraki nesillere kutsal! Bir mücadele gibi anlatmak, aktarmak amacıyla “68’ liler” adı altında bir takım dernekler ve vakıflar kurarak, hatıralarını tazeleme ve nostalji yapma amacıyla hareket ediyorlar.

Yaptıkları işleri, başvurdukları silahlı mücadeleyi, kendi kuşaklarının bakış açılarını da tabi bu gün için masumane hareketlermiş gibi orta yere koyarak kendilerinden daha genç kuşakları etkileme endişesinden başka bir şey değildir.

Odgurmuş: Bu 68 kuşağı denilen insanlar o eski günler için kendilerini nasıl görüyorlardı?

Ögdülmüş: Tamam bakalım kendi açılarından “68’ kuşağı“  neymiş:

Marksist Sol, bir fikir hareketinin içinde çeşitli eylemlere katılmış veya o tür fikirleri desteklemiş insanlar için  “68 kuşağı”;

– O günlerde yapılan eylemler masum öğrenci hareketlerinden meydana geliyordu. Bu masum öğrenci hareketlerinin arkasında bir şeyler aramaya gerek yoktur. Onlar masum çocuklardı.

– Öğrenciler kendileri ve içinde yaşadıkları halkları için sosyal haklar istiyorlardı. Bu çocuklar bir takım sosyal hakların kendilerine verilmesinden yanaydılar, bunların Komünizmle vs. alakaları yoktu.

– Öğrenci yurtlarında, okullarda, kantinlerde çıkan yemeklerin daha güzel olmasını, daha ucuz, hatta bedava olmasını, daha kaliteli, daha besleyici ve çeşitli olmasını istiyorlardı. Bunlar çok masum isteklerdi.

–  Onların  “güneşi fethedecek“ kadar büyük idealleri vardı. Bu genç ve idealist çocukların dünyayı kurtardıkları gibi “Güneşin fethi yakın”  gibi geniş, büyük ve kapsamlı idealleri vardı. Ufukları çok genişti.

–  Onlar idealleri uğruna istikballerini hiçe saydılar, hayatlarını ortaya koydular. Bu genç çocukları şucu bucu diyerek suçlamak yanlış olur, onlar idealleri uğruna hayatlarını ve istikballerini ortaya koymak gibi yüksek fedakârlıklar gösterdiler.

–  Bu çocukların kimi vuruldu öldü, kimi yaralandı sakat kaldı, kimi hapse girdi. Bu masum çocuklar halkları için giriştikleri mücadelede büyük özveride bulundular gözlerini kırpmadan vurulanlar oldu, öldürülenler oldu, sakat kalanlar da oldu, kim bu kadar fedakârlığı yapar, Bunlar idealleri için canlarını verdiler. Kalanlar da sistemin çarkları içerisinde kaybolup gittiler.

–  Devrimci bir nesil mahvoldu.  Bu masum çocuklar, kendileri gibi masum ve devrimci gençler yetiştirmek için çaba sarf ettiler, bu masum düşünceleri toplum tarafından anlaşılamadı toplum geriydi.

–  Tek istedikleri insanca yaşamaktı. Bu eylemci çocukların tek istedikleri şey insanca ve insan onuruna yakışır bir şekilde yaşamaktı başka bir istekleri yoktu ve olamazdı.

–  Onlar işçiden yanaydılar, bu yüzden grevlere katıldılar, fabrikaları işgal ettiler. Bu masum çocuklarımız işçilerin ve ezilenlerin yanında oldular. Bu yüzden işçilerin de insanca yaşamaları için onların eylem yapmasını sağladıkları gibi onların eylemlerini de desteklediler. Onlara sınıf bilinci aşılamaya çalıştılar.

–  Onlar köylüden yanaydılar, bu yüzden dağlara çıktılar. Bu çocuklar aynı zamanda ve her zaman köylünün de yanında oldular. Çünkü Türk köylüsü asırlardır eziliyor sömürülüyordu, özellikle doğu ve güneydoğu Anadolu’da maraba gibi çalışıyorlar ağaların insafına terkedilmişlerdi. Onlara da sınıf bilinci aşılamak amacıyla arkadaşlarımız dağlara çıktılar eylem yaptılar.

–  Köylüyü-işçiyi bilinçlendirmeye çalıştılar. Köylüyü ve işçiyi bilinçlendirmek için çok gayret sarf ettiler, onlara sınıf bilinci aşılayarak, kendi haklarını kendileri savunur olmasına çalıştılar.

–  Anayasa dar geldi. Ülkede bulunan tüm kanunlar gibi Anayasa’da bu topluma dar geliyordu bu yüzden Anayasa’yı da toptan değiştirme yoluna girdiler.

–  Toplum bu çocukları anlayamadı.  Toplum yüzyıllardır meydana getirdiği alışkanlıklar nedeniyle bu çocukları anlamadılar, Halk bu çocukların kendileri için mücadeleye girdiklerini kavrayamadı.

–  Bunlar ilerici-devrimciydiler. Bu çocuklar, içinde yaşadıkları topluma göre çok ileride idiler, toplum çok geri kalmıştı ve geri bırakılmıştı. Bu çocuklar aynı zamanda devrimciydiler, her sosyal hareketin bir devrimle sonuçlanacağına inanmışlardı, her konuda devrim yapmak ve işçi köylü iktidarını gerçekleştirmek için çaba sarf ettiler.

Vs. vs…

Odgurmuş: Ne kadar da masumlarmış bunlar.(!) Peki, aynı dönemde bu Marksist sol gurupların karşısında mücadele verenler de vardı sanırım; Onlar bu “68’ kuşağı” hakkında ne düşünüyorlardı?

Ögdülmüş: Elbette Marksist sol gurupların hâkimiyetlerine karşı mücadele eden insanlar ve guruplar vardı. Bunlar; Komünizme karşı mücadele veren, içinde yaşadıkları milletin değerlerini savunan ve daha çok milliyetçi düşüncedeki bir fikir hareketine mensup olmuş ve bir nefsi müdafaa, bir refleks olarak ortaya çıkan Milliyetçi gençler, Türkiye’nin komünizme kaymaması için mücadele ettiler.  Ülke çapında komünist anarşinin yayılmasını göğüslerini siper ederek karşı koydular.  Onlara göre ise   “68’ kuşağı“

– “68 Kuşağı” denilen guruplar önceleri Üniversitelerde bir takım masum isteklerle ortaya çıktılar, toplumun bir kesimi de bu masum istekleri anlayışla karşıladılar fakat bir süre sonra masum isteklerin arkasından gerçek yüzleri ortaya çıktı. Asıl amaçları Üniversiteleri ele geçirmek oraları birer üs haline getirmek için önce Üniversitelerde hâkim olmak için kavga başlattılar, kardeş kavgasına girdiler. Ülke çapında kavgalara eylemlere kalkıştılar, kendilerinde olmayanları sindirme, yok etme siyaseti güttüler, dolayısı ile karşılıklı kardeş kavgasına sebep oldular.

– Bir kısım genç insanlar, Türkiye’yi komünistleştirip bir Sovyet peyki haline getirmek isteyen Sovyet komünizminin tuzağına düştüler. Bazı gençler,  eski komünistlerin de çaba ve çalışmaları sonucunda Komünizm denen belanın içine girdiler, çeşitli eylem metotları denediler. Komünizmin tuzağına düşen bu insanlar kendi benliklerini reddettiler.

– Sol-Marksist görüşleri benimsediler, milletin değerlerine ters düştüler. Bu gençler, O günlerde Sovyet Rusya’nın başı çektiği Komünist bir dünya cenneti hayalini benimseyerek, Türkiye’ye de bu sistemi getirmek için uğraştılar. Türk Milletinin değerleri ve inançları ile tamamen ters yollara girdiler.

– Türk Milleti’nin aleyhine çalıştılar. Komünist ideolojiyi benimsedikten sonra, Sovyet Rus ideolojisinin lehine ve Türk Milletinin aleyhine olacak çalışmalara, propagandalara giriştiler.

– Amaçlarına ulaşmak için bankaları soydular, adam kaçırdılar, katlettiler.  Ülkede istikrarın bozulması, anarşi ve terörün yayılması, mevcut iktidara karşı güç gösterisinde bulunmak için bankalar soydular, yabancı elçiliklerde görevli personelleri kaçırdılar, fidye istediler, öldürdüler.

– 3 binden fazla Milliyetçi-Ülkücü’  şehid ettiler. İdeolojileri gereği, karşılarına çıkan herkesi “Faşist” likle suçlayıp halkın düşmanı olarak ilan ettiler, Milli bir refleksle kendilerine karşı duran Milliyetçi genç insanları şehid etmekte bir beis görmediler. 3-4 bin civarında Ülkücü’nün kanına girdiler.

– Sovyet Rusya’nın içimizdeki ajanları gibi çalıştılar. Belki direkt Sovyet Rusya’ya bağlı değillerdi ama sanki Sovyet Rusya’nın aramızdaki ajanları gibi hareket ettiler, çaba gösterdiler. Rusya’nın menfaatleri doğrultusunda bir çıkmaz yola girdiler.

– Millî ve manevî değerlerimizi, kendi kültürümüzü, reddettiler. Sosyalizm, Komünizm gibi ateist ve hürriyetleri kısıtlayan, şahsi teşebbüse inanmayan sol bir ideoloji benimseyerek, Türk Milletinin manevi değerlerini, milletimizin kendi kültürünü toptan ret yoluna girdiler.

– Okullarda fabrikalarda eylemler yaptılar, milletin malını mülkünü tahrip ettiler. Hedeflerine ulaşmak için, okulları, fabrikaları, iş yerlerini yaktılar yıktılar ve milletin alın teriyle kazandığı değerleri yok etmeye çalıştılar. Milletin malına mülküne zararlar verdiler.

– Bölücülük yaptılar. Kabul ettikleri fikirler gereği, ülkede etnik bölücülüğü kullanıp kışkırttılar, ayrılıkçı ve bölücü faaliyetlere destek oldular, himaye ettiler. Bölünmez bütünlüğümüze kast ettiler.

– Kendilerine önder olarak,  K. Marks,  Lenin ve Mao gibi Komünist liderleri örnek aldılar. Türkiye’nin kurtuluşu için çalışıyoruz, halkların özgürlüğünü istiyoruz diyerek kendi tarihi büyüklerimizi reddederek, itibarsızlaştırarak başka ülkelerin liderlerini ve önderlerini benimsediler. Kendilerine onları rehber edindiler, yanlışa düştüler.

Görüldüğü gibi, bir hareket, bir kuşak değişik açılardan bakılınca çok değişik bir şekilde görülebiliyor.

İnsanlar içinde bulunduğu hareketin bakış açılarına göre değerlendirme yapıyorlar.

Sol’un genel stratejisi, propaganda ve kışkırtma metotları,  hükümetleri silah zoruyla ele geçirme, işçiye dayanarak ihtilal yapma taktikleri bilinmeden 1968 yılları çevresinde meydana gelen olayları gerçek manada değerlendirme imkânı yoktur.  Bu taktik, strateji ve ajitasyon metotları dünyanın pek çok ülkesi üzerinde denendi ve o ülkelerde büyük tahribatlara sebep oldu. Bu konu üzerinde maalesef fazlaca durulmuyor.

*****************************

1Odgurmış: Kanaat – Akıbet- Afiyet, Ögdülmiş: Akıl – Ululuk

Manalarına gelen,

Kadim kitabımız Kutadgu-Bilig’de geçen iki şahsiyet:

Sözün özü:

İnsanlar genellikle, herhangi bir konuda değerlendirme yaparken, akıl ve mantıklarına göre değil, ön yargılarına göre hareket ederler. A. Einstein’ın dediği gibi “Ön yargıları yıkmak, atomu parçalamaktan daha zordur.”  Bu sebeple ideolojik gözlükleri çıkartmadan yapılan her değerlendirme objektif olmayacaktır.

Yazar
Kenan EROĞLU

Bu websitesinde farkı kaynaklardan derlenen içerikler yayınlanmakta olup tüm hakları sahiplerinindir. Sitedeki içerikler atıf gösterilerek kaynak olarak kullanlabilir. Yazıların yasal sorumluluğu yazara aittir. Tüm Hakları Saklıdır. Kırmızlar® 2010 - 2024

medyagen