İngiltere Laik Bir Cemiyet Midir ?

Prof.Dr. David MARTİN[i]

İngiltere nin dünyanın en laik ülkelerinden biri olduğu söylenir. Ba­tı lnristiyan dünyası içinde sadece İskandinav memleketlerinde müessese olarak dinle ilgili gündelik davranışlar İngiltere’de olduğundan daha gevşektir. Bundan başka, İngiliz din müessesesine bağlılığı gösteren ra­kamlar, katolik İrlanda’dan göç edenlerin ve Galliler ile İskoçların (ki, İngiltere’de % 10 – 12’ye kıyasla bu nisbet bu iki ülkede aşağı yukarı % 25’tir) dine nisbî bağlılığı ile artar. Eğer sadece İngiliz protestanla- rımn ibadeti göz önünde tutulursa, sayılar, nisbeten küçük olduğu için, İskandinav ülkelerindeki sayılarla rahatça kıyaslanabilir.

Fakat şüphesiz, kiliseye devamı gösteren rakamlar dinin tek krite­ri değildir. Meselâ, A. B. D. deki gösterişli din müessesesinin Amerikan hayat tarzını belirleyen lâik bir ethos’la tahrip edildiği çok defa düşü nülür. Bundan dolayı, dünyevi gayelerin İngiltere’deki şümul derecesi dikkate alınmalıdır. Bu da yalnız İngiliz hayat tarzını bilmekle değil, dinden başka düşündürücü ve değerli olan pratik ve faydalı hususlara in­tibak kudretini dikkate almakla olur. Bunun ötesinde, teferruatlı olarak incelenmesi mümkün olmasa da, bir kimsenin hiç değilse ilgili kriterler olarak belirteceği bir seri kriter vardır. Meselâ, tatbikat dışında hıris­tiyanlık inancının şümulü nedir? Protestan memleketleri, bu memleket­lerde din müessesesi zayıf olmasına rağmen, bir dereceye kadar şekillen­memiş inancın yüksek seviyeleri muhafaza etme kapasitesini gösteren memleketler oldukları için bu sualimiz mühimdir.

Umumî olarak imanın şümul derecesi ve çeşitleri nedir? Dinin des­teklediği kuvvetli sosyal mitler var mıdır? Bundan başka, bu mitlerin hiristiyanlıkla ilgisi nedir? Dinin tesir ettiği bir takım modern sosyal mit­leri, daha eski ve aynı şekilde dinî bir espriden ilham alan, fakat tam mânasıyla hiristiyanlıkla aşılanmış olmayan sosyal mitlerin yerine ne de­receye kadar ikamet etmiş olduğumuz şüphelidir. Başka bir ifade ile, hal ve geçmiş arasındaki tezat, kiliseye devam kriteri gibi basit bir kriterden ayrı olarak lâiklikle hiristiyanlık arasında olduğu gibi, gerçek bir tezat mıdır?

Kiliseye devam kriterini ve kiliseye bağlı olma, mensupluk, kabul âyini, ibadet gibi paremetleri dikkate alarak görüşlerimizi açıklamaya başlayalım. Bağlı olma, ayniyet ile ilgili olarak, kendilerine sual sorul­duğu zaman, nüfusun aşağı yukarı % 90’ı, kendini hiristiyan sayar ve anglikan kilisesi, Katolik veya herhangi başka bir mezhebi kabullenir. Yetişkin fertlerin % 60’ı mezhebinin anglikan, aşağı yukarı % 12’si ka­tolik, % 8’i presibiteryen ve çoğu metodist olan % 12’si de nonkonfor­mist olduğunu belirtir. Nüfusun % l’i müslüman, hiadu, olup, % l’dc ortodokstur. Bu % 1 lik grupların her biri 200.003 nüfusu içine alır. Ken­dini dini bakımdan bağımsız sayanlar, nüfusun % 7 – 10’unu teşkil eder. Bunların yarısı atheistler ile agnostiklerdir. Bu hakikatler, herkesin dü­şündüğünden farklı bir duruma, bir paradoksa işaret etmekte ve Allah’ı inkâr edenlerin sekter hiristiyanlardan daha az sayıda olduğunu göster­mektedir.

Mensupluk, kendini bağlı saymaktan farklı bir durum ortaya çıkar­maktadır. Bu konu da, çeşitli bünyelerin kriterlerindeki farklar dolayısıy­la, karışıktır. Katoliklerle Anglikanlar, vaftizde ifadesini bulan dini ce­maat mefhumuna ehemmiyet verirler. Bu bakımdan, Kraliyet hudutları içinde 27 milyon anglikan ile 7 milyon katolik vardır. Diğer mezhepler­de, yetişkin fertlerin mensupluğuna ehemmiyet verilir. Bu kritere göre, metodistler 700.000 Kongregationalistler ile baptistler yarım milyondan azdır. Bundan başka, guakerler 20.000, unitarianler 80.000, salvation ârmy 100.000 dir. Keza yehova şahitleri ve pentacostalistler vardır ve bunlardan sonuncusu zenci göçmenler arasında hızla yayılmaktadır.

Şüphesiz, Katoliklerle Anglikanların dini cemaat mefhumu, tatbikat­la ilgisi bakımından yanıltıcı olabilir. Bu konuda katolikler en fazla, ang­likanlar en az, monkonformistler vasat derecede tatbikata riayet eder. Böylece, katoliklerin aşağı yukarı % 20 – 25’i, nonkonformistlerin % 80’u ve anglikanların % 40’ı fiilen kiliselerin cemaati dışında kalmaktadır. Anglikanların sadece % 8 – 10’u, katoliklerin % 40 – 45’i pazar âyinle­rinde bulunur. Diğer taraftan anglikanlar, kabul âyini hariç, nüfusun % 20 – 25’inin her altı ay içinde kiliseye devamı ile beliren yedek güce sahiptir. Aslında, bütün mezhep mensuplarının ara sıra kiliseye gitme­si ile ilgili rakamlar yüksektir ve birbirine benzemektedir. Bir yıl içinde İngiltere nüfusunun % 40 – 45’i kiliseye gider. Kiliseye hiç gitmeyenler buna aşağı yukarı müsavi bir rakkam teşkil eder. Böylece yetişkin fertlerin kiliseye % 10-17 arasındaki zayıf haftalık devamları, İngiltere’de kiliseleri mühim ihtiyari birlikler haline getiren arızî devamlarla destek­lenmektedir. Bu durum sayı ve iştirak isteği bakımından sendika ve par­tilere karşı alâkayı aşmaktadır. İktidar problemi ise başka bir problem­dir.

Arada sırada uymanın başka bir şekli kabul âyinlerinde görülür. Bu bakımdân kilise cemaati, daha azimle elinde tutmaktadır ve bu hal bü­tün sosyal gruplarda sürdürülmüştür. Kilise dışı evlenme törenlerinde bir artış olmuştur, fakat % 70’i hâlâ kilisede yapılmaktadır. Diğer taraftan, azalma duraklamıştır. Nüfusun % 80’i çocuklarını vaftiz ettirmektedir. Ekseriyetle cenazeler dinî merasimle kaldırılmaktadır.

Kabul töreni ile ilgili olarak bilinen bu değişmeler, gerek bu tören­ler, gerek devam ve mensup olma bakımından azalışları, mantıkî olarak ortaya çıkarmaktadır. Anglikanlarda vaftiz ve evlenme törenlerinde azal­malar, anglikan olmayan göçmen nüfusun tesiri açısından, bilhassa kato- likler, Irlandalılar, Macarlar ve Kolonyalılar bakımından incelenmelidir. Katolik nüfusta vaftizler devamlı olarak ve bilhassa bu asrın ortaların­dan itibaren artmıştır. Bu nisbet şimdi % 16 dır, bu da katolik nüfusun gençliğini göstermektedir. Fakat müessese olarak dini aşındıran kuvvet­lerin tesiri ki, bunların en mühimi sosyal ve coğrafî mobilite’dir. Kabul âyinleri ile ilgili olarak değil, fakat mensup olmak ve devam bakımın­dan kendini göstermektedir. Bulûğa erme, doğum sonrası yıllar vs. gibi hayatta belirli devrelerde kiliseye devamın azalmasından ayrı olarak, ki­liseye devamın ne kadar azaldığını kestirmek güçtür. Fakat her pazar nüfusun % 36 sının kiliseye gittiği 1851’e kıyasla, haftalık devamda azal­ma olduğu açıktır. Mensupları bakımından nonkorformistler 1936 dan beri 1/3 den fazla kayba uğramışlardır. Bu devrede ehemmiyetli nüfus artışı olmuştur. Fazla olarak da, mensup olmayan, fakat yakınlık duyan devamlı bir kitlenin ehemmiyetli bir kısmını kaybetmişlerdir. 12-20 yaş arasındaki konfirmasyon âyini göz önünde tutulursa, o yaş grubundaki anglikanlarda bu nisbet % 42’den % 34’e düşmüştür. Bununla beraber, son zamanlardaki ehemmiyetli azalışların sebebi, 1947 – 51 yıllarında do­ğumlarda azalışlardır. Haftalık devam bakımından aşağı yukarı yeknesak İrlanda Cumhuriyetine kıyasla, katolik göçmenlerde bir azalma olma­sına rağmen, katoliklerin bu bakımdan durumunu tam olarak açıklamak aşağı yukarı imkânsızdır.

Papaz ve rahip olmak için istihdamda son senelerde bazı güçlükler­le karşılaşıldığı da belirtilmektedir. Katolik din görevlileri, sayıca, ce­maatin gelişmesi ile ilgili olarak arttığı halde, bu durum katolik kilisesine de tesir etmiştir. Anglikan kilisesi bakımından, üç yıl öncesine ka­dar, rahip namzetlerinin artan bir nisbeti daha büyük yaş gruplarından geldiği halde, sayı bakımından bir kriz yoktu. Fazla olarak yüksek taba­kanın gittiği mekteplerde okuyanlarla, yüksek tahsili olanlar arasında be­lirli bir azalma olmuştur. Bu durum papazlığın statüsünde bir düşmenin belirtisi olabilir. Buna karşılık, anketler, papazları, moral ve sosyal pres­tiji olan kimseler olarak göstermektedir. Son kriz rol meselesiyle ilgiliydi ve herhalde birçok hiristiyan klerikal rolün şahsi bağlılıklarını arttır­maktan çok sınırladığı kanaatine varmışlardır. Metodistler arasında üç âyinden ikisinin o sahada yetişmemiş kimseler tarafından yönetildiği, bunların da sayısının azaldığı ve istihdamda güçlükle karşılaşıldığı hatır­latılmalıdır.

Katolikler dışında kilise hakkında tereddüde yol açtığı, kiliseye git­meyenler arasında ise ehemmiyetli nisbette mevcut olduğu için, iman, İngiltere’de meraka değer bir durum ortaya çıkarmaktadır. Kiliseye git­meyenler arasında imanın fazla oluşu şahsen dua edenlerin fazlalığı ile belirtilmiş olmaktadır. Her dört kişiden ancak biri çocuklarına dua öğ­retmez. Kiliseye gitmeyenler arasında tereddüt, yalnız Meryem hususun­da değil, fakat ölümden sonra hayat konusunda da ortaya çıkmaktadır. Aslında, ancak İngilizlerin % 50’si ölümden sonra hayata inanmakta, buna karşılık % 65’i teslise inanmakta, % 85-90’ı da Allah’a inanmak­tadır. Allah çeşitli şekilde şahsî iman bakımından % 50 veya hayat kuv­veti, ya da ruh olarak tarif edilmektedir. Umumî olarak, îmanın bir buud üzerinde devamlılık şeklinde işaretlenebileceği, bunun bir ucunda Al­lahla îsa’ya imanın yer alacağı, diğer ucunda ise cehenneme ve İncil’de her yazılanın hakikiliğine imanın yer alacağı söylenebilir. İngiltere’de hiristiyan ahlâkı geniş ölçüde desteklenmekle beraber, bu İncil’deki kah­ramanlık ahlâkına değil, fakat hırsızlık ve katil gibi fiillere inhisar et­mektedir.

Hiristiyanlığı bu şekilde dürüstlükle ve medenî davranışla bağdaş­tırmak, mekteplerde dinî terbiyenin geniş ölçüde desteklenmesinin ve mevcut bir din düzeninin sebebini açıklamaktadır. Ancak 15 kişide biri, mekteplerde dinî terbiye verilmesine itiraz etmektedir. Katolikler ve nonkorformistîer dâhil, anglikan müessesesini destekleyenlerin, onu her sa­hada destekledikleri görülmektedir. Taç giyme töreninin heybeti herke­si tesir altında bırakmıştır.

Kilisenin imajı yalnız negatif açıdan değil, fakat papazın ananesine bağlılığı açısından değerlendirilmektedir. Bu bir çeşit nostalji de olabilir:

Geçmişteki kırlara, neşeli İngiltere’ye ve kilisenin devamlılığını belirt­mekte başarılı olduğu bütün sembollere karşı, Kilise binaları da bu özle­yişi dile getirmektedir: pazar şehirindeki eski kule gibi. Bunun dışında paskalya ile ilk bahar ve noel ile (şehirlerde bile) hasat zamanı arasın­da bağ kurulmuştur. Bu bir nevi panteismdir ve İngiltede sevgisi mü­zikte, edebiyatta dile gelir. Fakat kilise ile ilgisi şüphe götürmez. Mek­teplere de tesir etmiştir, çünkü ilkokul hocaları en dindar olanlar arasın­da sayılabilir.

Yukarıda belirtilen bütün tavır alışlar, bir bakıma, İngiltere kilise­sinde anglo katolik hareketiyle, kilise içinde bu hareket çok popüler ol­masa da, ilgilidir. Diğer taraftan popüler protestan İlâhileri halkta he­yecan yaratmaktadır. 19 uncu asırdaki kadar olmasa da, bu durum hâlâ vardır. Televizyonda dini yayınlar arasında İlâhiler programı, çok din­leyici çekmektedir. Nüfusun % 10 – 18’i bu programı takip etmektedir. Ayin ve İlâhiler, İngiltere kilisesinde birbiriyle rekabet ettikleri halde, İlâhiler halk arasında Churchil’in cenazesi ve kral ailesinde evlenme tö­renleri gibi merasimler dışında, daha yaygındır.

Gerek televizyon, gerek İlâhi programları, İçtimaî faaliyetlere tesir eden pasif iştirake yol açmaktadır. Televizyonun hemen hemen her ev­de bulunması, din, eğlence ve politikayı eve getirmekte ve böylece hem partilere, hem de kilise ve sinemaya tesir etmektedir. Harpten çıkıldığı yıllarda ekseriyetin hiç değilse arada sırada dinî yayınları radyoda takip ettikleri tesbit edilmişti. Bu durum şimdi televizyon için doğrudur. Din­leyişin kalitesi hakkında ise bilgi azdır.

Şu veya bu şekilde kilise ile ilgili dernekler üzerinde de durulmalı­dır. Günkü bunlar ibadetsiz olsa da, aktif iştiraki gerektirir. Bu dernek­ler, çocuklara, gençlere ve ihtiyarlara hitap etmektedir. Pazar mekte­bine çocukların devamında hemen yarıya varan bir azalma olmuştur. Alt­mış yıl önce nonkonformist pazar mekteplerinde 3 milyon çocuk varken şimdi bu sayısı 900.000’e düşmüştür. Bu bir bakıma pazarları alternatif imânlar çıktığından böyledir. Meselâ, bir çok ailede her 6 kişiye bir oto­mobil düşmektedir. Sonra izci, gençlik, rehberlik teşekkülleri vardır. Bunlar pazar mektepleri kadar yaygın olmadığı için üyeleri atasında aynı derecede bir azalış görülmemiştir. İzcilerin üye sayısı son on yılda 400.000 olarak kalmıştır, yarısı da bir kiliseye bağlıdır. Bütün izci hareketinde, sosyal hizmet, yardım gibi İngiliz din tarzını karakterize eden yaygın bir stoik hiristiyanlık havası vardır.

Stoik hiristiyanlık dinle sosyal sınıflar arasındaki kompleks bağ­ları incelemek için ipucu verir. Hem an’aneden gelen üst sınıf, hem de iş­çi sınıfı disiplinli bir dine yönelir : merasimlere itibar etmeme, lıiristiyan- lığı dürüstlük ve yaratıcıya iman açısından gören mert bir etlıos. Stoik- tikte de, herkesin şalisi meselesi ‘olarak telâkki edildiği için, dinden bah­setmeye ve dogmatik olmaya karşı bir antipati vardır. Herhalde dinde de politikada da dogma iyi karşılanmamaktadır. İngiliz erkeği imânında heyecana kapılmaz. Çocukları yetiştirme ve kiliseye devam, kadınların harcıdır. Bu durum kadınlar meslek sahibi oldukça değişmektedir.

Bütün bunlar neden hiristiyanbğa karşı muhalefetin az olduğunu, fa­kat müesseselerine karşı ilgisizlik olduğunu açıklamaktadır. Ancak şu zümrelerde muhalefete rastlanır : Sadakatle kiliseye devam edenleri ri­yakâr sayan bazı işçi zümreleri, dini terbiyeye ve din müessesesine de­vamlı muhalefet eden üst orta tabakanın bir zümresi. Bunlar bu mües- seselere bağlılık devam ettiği için sükûtu hayale uğrarlar. Üst orta taba­kanın bu zümresinde realist olamayarak ve hiristiyanbğm müesseseci ta­rafına bazan yarı egzistansialist temellere dayanarak itiraz eden din ra­dikalleri vardır. Bunların basındaki tesiri sayılarıyla nisbetli değildir. Or­ta sınıf bakımından dikkate değer bir durum, hem devamın, hem açıkça hirıstiyanlığm reddinin, üniversite talebelerine has olmasıdır.

Şimdi sınıf yahut daha doğrusu statüyü ele alacağız. Çünkü İngiliz sosyal bünyesinin dikkate değer bir vasfı, statü gruplarının çoğaltıp kıs­men sınıf sınırlarım aşmasıdır. Kiliseye devam statü büyüdükçe, tahsil arttıkça, artmakta, şehir büyüklüğü arttıkça da aksi ortaya çıkmaktadır: Bu işçi kitleleri arasında katoliklerin bulunmasına, ve büyük şehirlerde katoliklerin temerküz etmesine rağmen, böyledir. Öteki mezhepler ara­sında anglikanlar düzenli bir dağılış göstermekte, buna karşılık onlar da dini tatbikat statü artışıyla artmakta, nonkonformist gruplar arasında ise faal olanlar alt orta sınıfta bulunmaktadır. Nonkonformist gruplar ara­sında statü farkı vardır: quaker’lerle unitarian’Iar yüksek statüdedirler; bunları aşağı doğru, kongregtioualistler, metodistler, baptisler, ve salva­tion army takip etmektedir. Aşağı doğru dinî heyecan da artmaktadır r İşçiler bu ve diğer mezheplere rağbet etmektedirler.

Kilisede ortaya çıkan zorluklardan biri, işçi sınıflarına (sınıf yerine sınıflar denmelidir) huzur vermeyen bir orta sınıf atmosferidir. Angli- kanlarda bu atmosferden başka, kilise metinleri de 17 nei aşıra kadar gitmektedir ve estetik bir tarafı vardır. O bakımdan bilhassa Londra gi­bi büyük şehirlerde işçi ile kilise arasında bir kültür ayrılığı vardır. Fa­kat bu ayrılık sınıf gayelerindeki farkların delili değildir. Kilise umumi­yetle bir sınıfın temsilcisi olarak kabul edilmez. Bundan başka sınıf mensupluğundan ayrı olarak tavır takmışları ele alınırsa, kilise çok zaman işçi sınıflarından daha liberaldir : göçmenlerin intibakile daha çok uğraşır, Rodezya’da kolonici rejime karşı harekete geçilmesini daha çok ister, Vietnam meselesiyle daha yakından ilgilenir. Kilise liderleri arasında mu­tedil ileri görüşe doğru bir değişme olmuştur.

Ingiltere’de mezhepler arasında siyasette mobiliteyi tetkik için çe­şitli grupların parlâmentoda nasıl temsil edildiği incelenerek bir fikir sa­hibi olmak mümkündür. Yahudiler fazlasiyle, nonkoformistler kendi sa­yıları nisbetinde, katolikler ise sayılarının altında temsil edilmektedir. Bu gruplardan her biri muhafazakârlardan çok işçilerin tarafında yer alır. Katoliklerin siyaset alanında sayılarının altında temsil edilmesini, on­ların bir grup olarak sendika liderliğindeki ehemmiyeti telâfi etmekte­dir. Bunun en iyi misali, sendikalar konfederasyonu sekreteri olan kim­sedir. Dini cemaatler arasında yalnız katolikler işçi partisine en çok rey verir.

Alâkayı çeken son bir hâdise din ile ilgili olarak mevcut olan, fakat ondan farklı bulunan hiristiyanlık dışı inançlardır. Bunlar, hayaletlere, (her altı kişiden biri) spiritizmaya, astrolojiye, Isa’nın tekrar geleceğine dair olan inançlardır. Aşağı yukarı dört milyon insan Isa’nın tekrar ge­leceğine inanmaktadır. Talik ve kadere ve yıldız falına inanç da geniş ölçüde vardır. Bunlar yeknesak olarak bütün yaş gruplarında mevcuttur, fakat sayılarını tesbit etmek güçtür. G. Gorer’in, Evploring the English Character, adlı kitabı belki bu konuda bilgi veren en iyi eserdir. Her hal­de, öyle gözüküyor ki, müessese olarak hiristiyanlığın reddi, ilim asrının, tahsilin, olgunluğun bir fonksiyonu değildir, fakat sosyal atmosfer ve onun önemi hakkında bilgisizliğe dayanmaktadır. Yaygın bir kanaatin ifade ettiği gibi, kiliseye gitmeden de iyi bir hiristiyan olmak mümkün­dür.

Bu son ifade durumun anahtarını verir. İngiliz kültüründe, Protes­tanlıkla liberalizmden alınma siyasî, dinî, bürokratik hiç bir müesseseye itimat etmeyen ama ideallere hürmet eden yaygın bir ferdiyetçilik vardır. Buna ahlâkîliğin baskısını, dinî heyecanlara ve âyinlere itibar etmeyen mert ethos’u, ve bâtıl inançlar ve utiliterianismle renklenen yaygın stoik liği eklersek, İngiliz din tarzına ait başlıca anahtarı elde etmiş oluruz.

——————————————————–

Kaynak:

Sosyoloji Konferansları Dergisi, Sayı: 11, Yıl: 1970

[i] Department of Sociology at the LSE
Yazar
David MARTİN

Bu websitesinde farkı kaynaklardan derlenen içerikler yayınlanmakta olup tüm hakları sahiplerinindir. Sitedeki içerikler atıf gösterilerek kaynak olarak kullanlabilir. Yazıların yasal sorumluluğu yazara aittir. Tüm Hakları Saklıdır. Kırmızlar® 2010 - 2024

medyagen