Hakan KURU
1071 yılında Türkler ve Bizans arasında yapılan Malazgirt Savaşı’nı ve sonrasından ortaya çıkan durumları tarih kitaplarında, okul sıralarında birçok kez gördük ve işittik. 1071 yılında kazanılan bu zaferin Anadolu’nun Türkleşmesi ve Türkler için ilelebet bir vatan olarak benimsenip sahiplenilmesi hususundaki önemini anlatmaya kelimeler yetmeyecektir. Bu zafer ile yoğun Türk göçü alan Anadolu birçok savaş ve Türk fetihlerine ev sahibi olmaya devam etmiştir. Anadolu çoğu zaman da biz Türklerin lehine ev sahipliği yapacağı bu savaşlar ile belki de yüzlerce yıl sonra, özlem duyduğu aziz ve şanlı millete olan özlemini, hasretini dile getiriyor, son ve ilelebet ona sahip çıkacak sahibini yani Türkleri bekliyordu.
Malazgirt zaferi sonrasında bilindiği gibi I. Beylikler Dönemi denilen Türkmen beyleri tarafından kurulan beylikler ortaya çıkmıştır. Türkler Karadeniz ile Çanakkale Boğazı, Suriye ve Ege kıyılarına kadar hemen hemen her yerde hakimiyet kurdular. Ege’de hakimiyet kuran ve İzmir’i fetheden ilk Türk olan Çaka Bey ve beraberinde kurduğu beyliği ise Bizans’a adeta kök söktürmüştür. Bu beylik kaynaklarda Çaka Beyliği, Türk İzmir Beyliği, İzmir ve Batı Anadolu Türkmen Beyliği gibi isimlerle de yer almaktadır. Çaka Bey bize okullarda tarih derslerinde İzmir’i ilk defa fetheden, ilk Türk Denizcisi ve beraberinde kurduğu beylikte ilk Türk denizci beyliğidir diye öğretilmiştir. Toplumumuzun genelinde Çaka Bey denince akla gelen en önemli özellikler bunlardır. Bu özellikleri dışında pek bilinmeyen tarihi bir kişiliktir kendisi lakin hiçte bu kadarla sınırlı kalacak biri değildir.
İzmir’in ilk Türk beyi Çaka Malazgirt zaferinden sonra Halil İnalcık’ın deyimiyle “Anadolu’yu bir baştan bir başa fethetmiş” Danişmend Gazi’ye bağlı bir beydi. “Anna Komnena’ya göre Çaka Anadolu’yu baştan başa savaş yaparak geçmiştir. 1078 sıralarında Türkmenlere karşı savaşan Bizanslılar tarafından genç yaşta esir edilip Konstantinopolis’e götürülmüş, başka seçkin Türk esirler gibi Bizans sarayında önemli bir mevkiye yükselmiş, Rumcayı mükemmel öğrenmiş, Bizans sarayında yeni bir hanedan, Alexios Komnenos (1081) hakim olunca saraydaki ayrıcalıklarını kaybetmiştir. Saraydan kaçan Çaka, Anadolu’daki Türkmenlerin yanına dönmüştür” (Osmanlı Tarihinde Efsaneler ve Gerçekler,19).
Bizans İmparatoru Alexios’ Komnenos’un Peçeneklerle mücadelesi sırasında durumdan faydalanan Çaka’nın İzmir’i ele geçirdiğinde yanında 8000 kadar Türkmen askeri varmış. Çaka, yerli Rum ustalara 40 parçalık donanma yaptırıp gemilerdeki kaptan ve adamlarını Rumlar’dan, savaşçılarını ise Türkmenlerden oluşturmuştur. Anna Komnena’nın Alexiad adlı eserine göre İmparatorun Batıda Peçeneklerle mücadele ettiğini haber alan Çaka bu süre zarfında Ege adalarını ele geçirmeye başladı, yanındaki 8000 kadar Türkmenle beyliğini fetihlerle karada Çanakkale Boğazı’na kadar genişletti. Midilliye çıkarma yapıp, zengin Sakız adasını da işgal eden Çaka’nın üzerine Bizans donanmasını gönderdi. Bizans güçlerini yenip gemilerini de zapt eden Çaka Bizans ile Barış için koşullar öne sürmüştür. Bu koşullar Anna Komnena’nın naklettiğine göre, Çaka kendisine imparator tarafından Bizans ünvanları verilip, imparatorun bir kızıyla evlenmesi kabul edilirse barışa hazır olduğunu ve adaları teslim edeciğini bildirir. Alexios Komnenos’un kendisini bütün rütbelerinden azlettiğini söyleyerek bu rütbelerin iadesini ister. Çaka adaları geri verebileceğini söyler lakin Ege kıyılarında ele geçirdiği şehirleri kesinlikle pazarlık konusu yapmaz. Çaka, bu görüşmeyi yaptığı Bizans komutanının yanından ayrılırken Homeros’un “Gece Yaklaşıyor” şiirini okuyarak ayrılır.
Yine görüldüğü gibi ve Halil İnalcık hocanın da söylediği gibi buradan Çaka’nın Bizans’ta bulunduğu uzun yıllar sırasında Grek kültürünü derinliğine benimsemiş bir Türkmen beyi olduğunu anlıyoruz. İmparator bu istekleri kabul etmez ve onu tehdit etmeyi sürdürür. Çaka ise kesin ve net tavırlar ile fetihlerine devam etmekte ve adaları da kesinlikle geri vermeyi düşünmemektedir. Anna Komnena hatıratında şu ilginç olaya da değiniyor. “Çaka, imparatora karşı meydan okuyor, kendisini imparator ilan ediyor, imparatorluğun elbise ve nişanlarını taşıyordu.” Bu cümle çok mühimdir. Çaka’nın ciddi olarak Bizans tahtına geçmeyi düşündüğünün kanıtıdır ve bu muazzam bir olaydır. Bizans’ın Türkler tarafından ele geçirilip, bir Türk hanedan tarafından yönetildiğini bir düşünün…
Çaka’nın hedefi Bizans’ın batıdaki düşmanı Peçenekler ile ittifak yapıp Konstantinopolis’i kuşatmaktı.(1091) Türklerin Anadolu’ya girişi kabul edilen 1071’den 1091 yılına kadar 20 yıllık kısa bir süredeki fetihleri ve Konstantinopolis’i kuşatmayı düşünecek kadar hızlı yayılımı ayakta alkışlanacak türden çok büyük bir meseledir. Bu sırada Kumanlar, Peçenekleri yenilgiye uğratıp, Bizans’ın başındaki belayı def ederler. Peçeneklerde kurtulan Bizans’ta artık asıl hedef Çaka Bey olacaktır.
Peçenek belasını bir şekilde atlatan Bizans, Selçuklu sultanı 1. Kılıç Arslan ile iyi ilişkiler kurma yoluna gitmiştir. Öte yandan Çaka’ da sultan ile kızını evlendirmiş dostluk kurmuştur.
Bizans ve Çaka arasında denizden ve karadan çatışmalar devam ediyor, Çaka Edremit’i fethedip, nihayet Konstantinopolis’in kapısı sayılan Abidos (bugün Çanakkale) kalesini kuşatma altına aldı. İmparator Çaka’dan ciddi şekilde korkuyordu (Alexiad, 275). Çaka’ya karşı Sultan Kılıç Arslan ile diplomatik ilişkiler kurdu. Uç beylerini kendine bağlamak isteyen Sultan Kılıç Arslan olumlu davrandı. İmparator ile Sultan Kılıç Arslan arasında Çaka ile ilgili görüşmeler ve mektuplaşmalar oldu ve Anna Komnena’nın da Alexiad eserinde de bahsettiği gibi iki taraf arasında Çaka’ya karşı ittifak kararı alındı. Böylece Bizans diplomasisi, Selçuklu sultanını Çaka aleyhine çevirmeyi başarmış oldu.
“Çaka Konstantinopolis için stratejik öneme sahip Abidos kalesini kuşatmıştır. Bizans donanması Çaka’ya karşı gelmişken, Selçuklu sultanı da ordusunu Çaka’ya karşı harekete geçirir. Çaka sultanla görüşme talep eder, onun imparatorla ittifak halinde olduğundan haberi yoktur. Çaka’yı merasimle karşılayan Kılıç Arslan sonrasındaki ziyafette kılıcını çekip onu bizzat katleder. Anna bu sahneyi Alexiad’da anlatır (s. 275). Çaka’nın katli üzerine Kılıç Arslan imparatorla ileride barış içinde yaşamak üzere anlaşma yapmak istese de, imparator Çaka’dan kurtulduğu gibi Sultan Kılıç Arslan’ı da İznik’ten çıkarma çabasındadır. Bir Türk sultanının İstanbul karşısında hakim olmasını daima bir tehlike görüyordu. İmparator İznik’i kurtarmak, Türkmen saldırılarını püskürtmek için Avrupa Hristiyan alemini harekete geçirdi. 1096’da Kudüs için yola çıkan halktan ilk Haçlılar ordusu harekete geçecek, arkasından feodal Avrupalı şövalyeler ordusu İznik’e gelip şehri ele geçirerek Bizans’a teslim edecektir (1097). Böylelikle Bizans, İstanbul kapılarına dayanan Türkler’den kurtulur” (Osmanlı Tarihinde Efsaneler ve Gerçekler, 22).
Sultan Kılıç Arslan’ ın bu çok büyük hatası karşısında Bizans Konstantinopol’ün Çaka Bey ve dolayısıyla Türkler tarafından olası fethinden kurtulup, Ege’deki adaları tekrar hakimiyeti altına almış, İznik, Eskişehir, İzmir gibi kentleri geri kazanmışlarıdır. İzmir’i teslim aldıktan sonra şehirde bulunan 10 bin Türk kılıçtan geçirilmiştir.
Sonuç olarak Çaka Bey ilk denizcimiz, ilk denizci beyliğimizin kurucusu, İzmir’i ilk fetheden Türk, Bizans’ın korkulu düşmanı, aynı zamanda esir olarak gittiği Bizans Sarayı’nda büyük mevkilere yükselmiş, Rumca’yı ana dili gibi bilen, Grek kültürüne çok iyi hakim, ileri görüşlü, üst düzey bir Türk beyidir. Her ne kadar tarihte “belki” demek, “ya şöyle olsaydı” demek yanlış olsa da. Belki de Selçuklu sultanının politikası Çaka Bey aleyhinde olmasa, Çaka Bey İstanbul’u kuşatıp, fethedecek belki de Bizans İmparatoru olup, dünyanın en büyük İmparatorluklarından olan Roma İmparatorluğu’nun devamı Bizans’a İmparator olup, bu büyük devletin hanedanlığını Türklere geçirecekti. Bizans’ın çok korktuğu adam olan Çaka Bey’den kurtulduktan sonra rahatladığı bir gerçektir. Bu olaydan sonra Türkler için İstanbul’un fethi Osmanlı Padişahı 2. Mehmed’e dek gecikmiştir. Ölümü gerçekten çok trajik olan Çaka Bey Türk Tarihinin çok önemli simalarından biridir. Çaka Bey ile ilgili bilgilere Bizans sarayından bir tarihçi, İmparator Alexios Komnenos’un büyük kızı Anna Komnena’nın babasının dönemini anlatan “Alexiad” adlı eserinden yaralanarak ulaşılabilir. Ayrıca yine Anna’nın bu eserinden faydalanarak yazılmış “İzmir’i Fetheden Bizans’ı Titreten Türk: Çaka Bey” isimli yazısının bulunduğu Halil İnalcık’ın “Osmanlı Tarihinde Efsaneler ve Gerçekler” isimli kitabından bilgiler edinilebilir. Son olarak Sultan Kılıç Arslan’ın Çaka Bey konusundaki tutumu farklı olsaydı Çaka Bey İstanbul’u fethedip, Bizans İmparatoru olur muydu bilinmez lakin bu hayat hikayesi ile bizlerin gönlünü fethedip yine bizlerin gönlünde imparator olduğu söylenebilir.