Evvela, ahiri, zahiri batını selamlarım. El-Evvelü Allah, El-Ahirü Allah, Ez-Zahirü Allah, El-Batinü Allah. Sahibi selamlarım. Sahib-i Hakiki’yi selamlarım. Sağımı, solumu, önümü, ardımı selamlarım…”İşte böyle başlamıştı, ‘Dostluk’ üzerine irticalen yaptığı bir konuşmasına. O gönlü tasavvuf kokusuyla hırlı ve dili en murassa Osmanlıca zarfı içinde İslami zevk ve mazrufiyle nakışlı son turfanda bir tipti diye bahsediyor; Üstad Necip Fazıl.
Elazığ’ın Ağın ilçesinin Gemuhu köyünden İstanbul’a göçen bir aileden gelir. 1922 yılında Göztepe’de doğmuştur. Çocukluğu Osmanlının son aydınlarının yaşadığı Erenköy ve Göztepe semtlerinde geçti. Yetişmesinde ailesinin ve çevresinin büyük tesiri olmuştu. Evlerinin duvarı doğrudan doğruya yolla bitişikti. Duvarın bir tarafında kalabalık, gürültü fakat öteki tarafında inanılmaz bir sükun var idi. Bu Fetih’in hayat aynasıdır. Gemuhluoğlu Haydarpaşa Lisesi’ni bitirdikten sonra öğrenimini İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi’nde sürdürdü. 1950-55 yılları arasında İstanbul’da çeşitli okullarda Türk Dili ve edebiyatı hocalığı yaptı.1955-63 yıllarında Spor ve Sergi sarayı müdürlüğü yaptı. Daha sonraları Almanya’da iki yıl serbest gazeteci olarak çalıştı.1965-66 yıllarında Milli Eğitim Bakanlığı’nda özel kalem müdürlüğü yaptı.
Yurdunu, milletini, bütün insanlığı huzura kavuşturmak için herkesin elinden tutan koskaca bir yiğitti. İşte tam otuz dokuz yıl önce, 5 Ekim 1977’de böyle bir alp-eren göçtü bu faniden. Ruhu şad, mekanı cennet olsun…