Türk’ün Ateşle İmtihanı

Ahmet URFALI

Türk vatanının İtilaf Devletleri tarafından işgal edilmesinden Cumhuriyet’in ilanını kadar kendisi de Milli Mücadele’nin içinde bulunan Halide Edip Adıvar, anılarını Türk’ün Ateşle İmtihanı adlı eserinde kaleme almıştır. Eser, Milli Mücadele’de verilen şanlı direnişi bir yazarın kaleminden okumak açısından önem taşımaktadır. Halide Edip, Sultanahmet mitinginde ülkemizi işgal eden devletlere şöyle haykırmıştı: “…hükümetler düşmanımız, milletler dostumuz ve kalbimizdeki haklı isyan kuvvetimizdir.”

Türk milleti asırlarca ateşle imtihan edilmiş ve her zorlu sınavından başarıyla çıkmasını bilmiştir. Günümüzde yine dört bir yanımız ateşle sarılmış, şer ve nifak odakları içten-dıştan düşmanlıklarını artırmış bir durumdadır.

“Devletin bekası, milletin bölünmezliği” en temel sorun olarak ülkenin gündeminde durmaktadır. Bu zorlu sorunu ancak birlik ve beraberlik düşüncesinin hayata geçirilmesiyle aşmak mümkündür. Birlik ve beraberlik bazılarının dilinde sadece kuru bir söz iken, onun gücüne inanan vatanseverler bu düşünceyi kuvvetlendirici tedbirlerin alınmasını her zaman ifade etmişlerdir.

Siyasi ve sosyal erki ellerinde bulunduranlar, dar zamanlarda birlik ve beraberliğe sığınırlar. İşler hep kötüye gittikçe , “her zamankinden daha fazla ihtiyaç duyduğumuz birlik ve beraberlik…” diye başlayıp sürdürülen yaldızlı cümleler kurulur. Şurası muhakkaktır ki, milletleşme sürecini tamamlamış topluluklar, birlik ve beraberliklerini sağladıkları için toprağı, vatan yapar ve onun üzerinde devletini kurar. Devlet gücünü, halkının ortak değerlerinin yürütülmesi ile elde eder. Huzur ve güven ortamı, birlik ve beraberliği temin ve tesis eder. Bölücü ve yıkıcı odaklarla mücadelede başarı sağlamak, asayiş ve emniyeti kurmak, ülkeyi dış tehditlere karşı savunmak milletin moral değerleri yükseltir. Yoksa en yetkili kişilerin hem ülke halkının otuz altı etnik kimlikten meydana geldiğini hem de birlik ve beraberlik içinde olalım demeleri ne derece doğru olabilir? Başta söylediğimiz gibi milletleşme, halkın kültürel anlamda kaynaşması ve bütünleşmesi ile gerçekleşir. Vatan ve devleti etnisiteler değil milletler kurar.

Birlik ve beraberliğin inanan insanlar açısından da bir önemi vardır. Birlik ve beraberliğin temeli tevhit inancıdır. Tevhit, birlemek demek olup; Hakk’ın ve hakikatin bir ve tek olduğunu idrak ve ikrar etmektir. Tevhit inancı, milletimizi birleştirip bütünleştiren temel ilkedir. Bu ilke sosyolojik anlamda toplumun bütün katmanlarını tesiri altına alır. Tevhit inancına dayalı birlik ve beraberlik ruhuna sahip olamayan, en temel asgari müştereklerde bile bir araya gelemeyen milletlerin sonu hüsrandır.

Ulu ve bilge kişiler en çok bu kavramın üzerinde durarak birlik ve beraberliği kurup devam ettirmişlerdir. Çokluk içinde birlik olarak da anlamlandırılan kutlu düşünceler, birlik ve beraberliğimizin güvencesi olmuştur.

Dayanışma ruhu ile hareket ederek, birlik ve beraberliğini sağlayan milletler, sosyal, ekonomik, eğitim gibi her alanda başarıya ulaşmışlardır. Toplumsal dayanışma olmadan, birlik ve beraberlik sağlanmadan atılan adımlar en başta, başarılıymış gibi algılansa da o çemberin içerisinde olması gerekenlerden bir kişi bile dışarda kalmışsa birlik sağlanamamış demektir. İnsanları dışlayarak, ötekileştirerek başarıyı yakalamak, birlik ve beraberliği sağlamak mümkün değildir.

Tarihte birlik ve beraberliğini devam ettiren milletler, yücelmiş ve yükselmişlerdir. Bölünüp parçalanan ve bölücülüğün pençesine düşen milletler ise tarih sahnesinden silinip gitmişlerdir. Mehmet Akif Ersoy:
“Girmeden bir millete tefrika, düşman giremez,
Toplu vurdukça gönüller, onu top sindiremez.
Sen, ben desin efrat, aradan vahdeti kaldır.
Milletler için, işte kıyamet o zamandır”.
dizeleriyle bu gerçeği açık bir şekilde ifade etmiştir.

Şer ve nifak odakları yine topluca harekete geçerek, Türk devleti ve Türk milleti üzerindeki sinsi planlarını seslendirmeye başladılar. Yeni stratejilerinin sahnelendiği bu dönemde işbirlikçi unsurlar, masum bir pozisyon alarak kirli oyunlarıyla milli birlik ve beraberliğe kast etmektedir. Bu tehlikeyi önlemenin yolunu Atatürk şu sözleriyle göstermiştir:
“Memleketin huzuru, milletin kurtuluş amacı noktasında, birlik ve dayanışması sağlanmadıkça, ne dış düşman istilalarının köklerini kurutmaya çalışmak mümkündür ve ne de bundan esaslı bir fayda ve sonuç beklenmelidir… Birlik ve emelde kararlı olan ve ısrar eden millet, kendini beğenmiş ve saldırgan her düşmanı, eninde sonunda gurur ve saldırganlığına pişman edebilir.”

Tarihte, Türk’ün ateşle imtihanını kazananların yolu, yöneticilerin kılavuzu olmalıdır. Zafere ancak bu azim ve kararlılıkla ulaşılır.

Yazar
Ahmet URFALI

AHMET URFALI’NIN ÖZGEÇMİŞİ1955 yılında Emirdağ’da doğdu. İlk, orta ve lise öğrenimini memleketinde tamamladı. Üniversite tahsilini, Türkçe, Türk Dili ve Edebiyatı ile Sosyoloji üzerine lisans eğitimi gördü. Yurdun değ... devamı

Bu websitesinde farkı kaynaklardan derlenen içerikler yayınlanmakta olup tüm hakları sahiplerinindir. Sitedeki içerikler atıf gösterilerek kaynak olarak kullanlabilir. Yazıların yasal sorumluluğu yazara aittir. Tüm Hakları Saklıdır. Kırmızlar® 2010 - 2024

medyagen