Zeynel Abidin POLAT
Türkçülüğün yaşayan son temsilcilerinden Erk Yurtsever Bey’i maalesef bu sabah (3 Ocak 2017) saat 05.45’te kaybettik. Erk Bey’in vefat haberini aldığım zaman yaşamış olduğum teessürü tarif etmek imkânsız. Kendisi ile son olarak 1 Aralık 2016’da telefon ile konuşma şansım olmuştu. Kulağı ağır işitmesine rağmen büyük bir sabırla beni dinleme nezaketinde bulundu. Sorduğum sorulara özenle cevap verdi. Nerden bilebilirdim ki onunla son kez konuşuyor olduğumu… Kendisi ile ilgili bu yazıyı kaleme alarak onu siz değerli okurlara tanıtmak ve bir nebzede olsa ona karşı olan borcumu ödemek istedim.
26 Ağustos 2016 günü İstanbul’da bulunduğum sırada Bostancı’da bulunan evine gitmek için oğlu değerli ağabeyim Erkin Yurtsever ile iletişime geçtim, ama şansa bakın ki o gün de Erk Bey hastalandı. Ama yine de o kadar kibar bir insandı ki o hasta hali ile beni evine kabul etme kibarlığını gösterdi. Güler yüzü ve tatlı dili ile beni oldukça etkiledi. Halinden şikâyetçi olmayan ve gençlere taş çıkartan bir görüntüsü vardı. O gün yaklaşık 3 saatlik bir sohbet etme fırsatımız oldu. Aklımda ki soruların tümünü sordum. O kadar mütevazı idi ki, kendisi ile ilgili soru sorduğum zaman; ‘’Benim öyle pek bahsedilecek bir meziyetim yok ki evladım’’ dedi. Anılarını asla yazmayı düşünmüyordu. ‘’Anılarını yazan insanların kendilerini övdüklerini’’ söyledi ve bu konuda oldukça sitem etti. Sorduğum her soruya nazikçe cevap verdi. Sohbetine hiç doyum olmayan bu İstanbul Beyefendisini hasta olduğu için daha fazla yormamak için müsaade istedik ve giderken bir de fotoğraf çektirdik, öyle neşeli idi ki, fotoğraf çektirirken; ‘’Aman beni yakışıklı çıkar’’ diya espri yapmayı da ihmal etmedi.
Erk Yurtsever, 8 Şubat 1934’de Erenköy’de dünyaya gelmiştir. Erk Yurtsever’in ismini ise Ulu Önder Gazi Mustafa Kemal Atatürk vermiştir. 7 yaşında ilkokula başlayan Erk Yurtsever, 12 yaşında Yel Değirmeninde 3. Ortaokulu bitirmiş ve Haydar Paşa Lisesi’ne kayıt olmuştur. Belki de onun hayatında ki dönüm noktası Haydarpaşa Lisesinde okuduğu yıllar olmuştur. Zira bu lisede onun Edebiyat ve Kompozisyon derslerine giren kişi büyük Türkçü, Hüseyin Nihal Atsız’dır. Bu liseden mezun olduktan sonra, Ticaret Lisesini bitirmiş ve askerlik vazifesini bitirdikten sonra, çalışma hayatına atılmıştır.
Erk Yurtsever, 16 yaşında iken, Mehmet Akif Ersoy’un yetiştirmesi olan Mahir İz Bey’den Osmanlıca dersleri almış ve bu alfabeyi de 3 ders sonunda iyi derece de öğrenmiştir. Lise’de Erk Bey’in sıra arkadaşı ise Türkçülerden Altan Deliorman Bey’dir. Hüseyin Nihal Atsız’dan etkilenen Yurtsever, 1952 yılının ilk sömestrında (o zaman iki sömestr var) Atsız’ın Maltepe’de bulunan evine gitmiş ve üç, dört saatlik bir sohbetin ardından oradan ayrılmıştır. Zira o tarihten sonra Erk Bey, Atsız Bey’den hiç ayrılmamıştır.
Kendisine Atsız Bey ile yaşadığı ilginç anınız var mı? diye bir soru yöneltmiştim, gülmüştü ve ’’O kadar çok anımız var ki, hangisini anlatayım’’ demişti. 1952 senesinin yazında, İstanbul’un Fethi’nin 500. yılı münasebetiyle Fatih’in bakımsız olan türbesini temizlemeye gittikleri olayı anlatmıştı. İsterseniz bu anıyı onun ağzından dinleyelim;
‘’Valla o kadar çok hatıra var ki yazmaya kalksam roman olur. Fakat hatırat yazmaya hiç özenmedim. Gördüm ki hatırat yazan bir insan karşısındakini değil de kendini methediyor. Benim sana anlattıklarımın tamamı benimle ilgili gibi oluyor. Ben bundan rahatsızlık duyuyorum. Bu konu da, böyle bir tanışmamızın dışında, arkadaşça yaptığımız hareketler olmuştu. Mesela bir tanesi, 1952 senesinde Fatih’in Türbesini temizliğe gittik. Ben, Atsız Hoca, Bedriye Atsız, Altan Deliorman, Fahrettin Kırzıoğlu, İsmail Hakkı Danişment ve belki birkaç kişi daha vardı. Gittik türbeye, bir adam çıktı; ‘’Neden geldiniz?’’ dedi. ‘’Temizliğe geldik.’’ dedi Hocalardan bir tanesi. ‘’Buraya girmek yasak’’ dedi adam. Ama o yasak lafından evvel türbeleri açtı devlet temizlensin, bakılsın diye. Kapıyı adama zar zor açtırdık. Hayatımda ilk defa elektrik süpürgesini orada gördüm. O yeşil örtünün üzerine, süpürgeyi tutuğumuz zaman o siyah örtü yeşile dönüyor. O kadar tozlanmış. O gün mesela unutulmaz bir gündü esprili bir gündü.’’
Erk Yurtsever, edebiyata meraklı bir insandır. Onun Türk Dinyasına kazandırdığı çok güzel eserlerde vardır. ‘’Türkçe Adlar Derlemesi’’ ‘’Tamga: Asya’daki Türkçe Coğrafi Adlar Derlemesi’’ adlı iki eseri vardır. Onun eserlerinin yanı sıra, birçok yazı ve şiiri de yayınlanmıştır. Millî Yol, Boğaziçi, Yeni Orkun, Orkun, Yesevi, Türk Dünyası Kültür ve Tarih Dergisi ve son yıllarda da Kavgamız Dergisinde yazmıştır. Yine bana anlattığına göre, Atsız Bey’in anlattığı her şeyi bir ‘’sarı deftere’’ not etmiş. Kendisine bu defteri yayınlama gibi bir niyeti olup olmadığını iletiyim zaman ise, öyle bir düşüncesi olmadığını belirtti. Ayrıca takvim (kronoloji) konusuna da meraklı olduğunu iletti.
Erk Yurtsever, Erkin ve Orkun isimli iki çocuk babasıdır. Erkin Bey’in isim babası da Hüseyin Nihal Atsız’dır. Erk Yurtsever, Türkçüler Derneğinin de 9 kurucusundan birisidir. 2014 yılında ‘’Altın Bozkurt’’ ödülünü almıştır. 3 Ocak 2016’da ise, yaklaşık 3 haftadır tedavi gördüğü Maltepe Üniversitesinde, Atsız Bey’in ve evdeşinin yanına göç eylemiştir. Ruhu şad olsun. Türk Dünyası onu unutmayacak.