Aşık Sefil Selimi, Asıl adı Ahmet Günbulut (d. 26 Ağustos 1933, Şarkışla – ö. 30 Aralık 2003, Sivas), yazar, türkü yazarı.
İlkokul’dan sonra iki yıl ortaokula devam ettikten sonra geçim sıkıntısı nedeniyle okulu bıraktı. Okuldan ayrıldıktan sonra şiire merak sardı. Ümmü Gülsüm adında bir kızı kaçırdı. Bir terzinin yanında çırak olarak çalışmaya başladı. Evliliğinin ikinci yılında bir kızları oldu. Kadir gecesi doğduğu için de adını Kadriye koydular.
1954 yılında Mamak Muhabere Okulu’nda terzi olarak askerliğini yaptı. Terhis olduktan sonra Şarkışla’da bir dükkân açıp terziliğe başladı.
İlk kitabı olan “Yar Badesi”ni tamamladı ve 1963 yılında yayımladı. 1966’da Konya’da düzenlenen Aşıklar Bayramı’na katıldı, çok başarılı oldu. Bu arada “Kevser Irmağı” ve “Ah Edip Çırpınan Bülbüle Döndüm” türkülerini de 1966 yılında yine Şarkışla’lı olan sanatçı İhsan Öztürk, o dönemin ünlü sanatçılarından Nurettin Dadaloğlu’na vererek Plağa okuttu. 1968 yılında turist olarak Hollanda’ya gitti. 1972 yılına kadar orada çalıştı.
“Yalınkat”, “Çoban Pınarı” adlı kitapları ve “Kevser Irmağında Saki Olan Yar”, “Kimse Bana Yaren Olmaz, Yar Olmaz”, “Ah Edip Çırpınan Bülbüle Döndüm”, “Gök Kubbe Altında Yerin Üstünde”, “Mezarlıkta Mezar Taşı” gibi türküyü halk kültürüne kazandırdı.
Sefil Selimi hakkında beş kitap hazırlandı.[1] Üniversitelerde üç tez çalışması yaptırıldı. Hakkında yazılan son kitap ölmeden bir ay önce “Aşık Sefil Selimi İrfan Okulu” adıyla Ahmet Özdemir imzasıyla yayınlandı.
Alı Birdir
Bir evliya bin bir isim,
Muhammetle Ali birdir.
Dünyadaki bütün cisim,
Muhammedle Ali birdir.
Onlar gönlümdeki hazır,
Onlar gönlümdeki nazır,
Onlar gönlümdeki hızır.
Softa ne der ise desin,
İsterse dilini yesin,
Kur’an, ayet, taha, Yasin,
Muhammedle Ali birdir.
Onlar gönlümdeki sultan,
Onlar gönlümdeki hakan,
Onlar gönlümdeki yakan.
Valilerin valileri,
Uluların uluları,
Alilerin Alileri,
Muhammedle Ali birdir.
Onlar gönlümdeki kuran,
Onlar gönlümdeki heran,
Onlar gönlümdeki eren.
Sefil Selimiye Kabe,
Allah dostu ehl-i Aba
Cahili alsa da çaba,
Muhammedle Ali birdir.
Onlar gönlümdeki saki
Onlar gönlümdeki baki
Onlar gönlümdeki taki.
Altında
Yer altında yer altında,
Gözüm yoktur her altında,
Bir gün gelir hep yatarız;
Çok çiğnenen yer altında.
Dağılırız dağım dağım,
Dökülürüz boğum boğum,
Bir gün gelir hep yatarız;
Çok çiğnenen yer altında.
Kucağına çekiliriz,
Ta bağrına sokuluruz,
Bir gün gelir hep yatarız;
Çok çiğnenen yer altında.
Deşik deşik deştiğimiz,
Zahmet verip eştiğimiz,
Bir gün gelir hep yatarız;
Çok çiğnenen yer altında.
El karışmaz işimize,
Kimse girmez düşümüze,
Bir gün gelir hep yatarız;
Çok çiğnenen yer altında.
Dostlar gelmez başımıza,
Kuşlar düner düşümüze,
Bir gün gelir hep yatarız;
Çok çiğnenen yer altında.
Bedenden düşer kolumuz,
Susar söylemez dilimiz,
Bir gün gelir hep yatarız;
Çok çiğnenen yer altında.
Bilmem nasıl dayanırız,
Sanmayın ki uyanırız.
Bir gün gelir hep yatarız;
Çok çiğnenen yer altında.
Sefil Selimi ağlama,
Baktığına bel bağlama,
Bir gün gelir hep yatarız;
Çok çiğnenen yer altında.
Arıya
Can arıya can arıya
Can canda can arıya,
Arıya insan arıya,
Benzer tende can arıya.
Gül dikene gül dikene
Gül sararmış gül dikene,
Gülü bağrına dikene;
Güller bir derman arıya.
İbret için bak dört bir yana,
Kül olursun yana yana
Dostlar oturup yan yana,
Gönül hoş zaman arıya.
Neylersin Sefil Selimi,
Bendin tutmuyor Selimi
Arıyım yaptım balımı,
Gitmesin n’olur arıya.
(Kul Yanmasın).
Az Uyu
Çok düşün az konuş,
Az az ye, az uyu.
Özden de öz konuş,
Az söyle yaz deyi.
Yarasın her cana,
Sendeki al kana,
Saklarlar son ana,
Söz güzel söz deyi.
Çiğ lakırdı çene,
Kin katıyor kine.
Sükut et, sus dene,
Oku çek, çöz yayı.
At, kılıç, saat yer,
Aynı an olsun gör,
Çeşit aç, sergi ser,
Kaş teri, göz suyu.
Ne tuzludur ne çorak,
Ot-çayır yer kurak,
Duru su aş gerek,
Deliksiz düz uyu.
Se-den aşk sunar,
Dost olan dost anar,
Ne yakar ne yanar,
Küle kül köz huyu.
Bağlanma
Gökte yağan kara yerde kurt düşer,
Beyazdır diyerek kar’a bağlanma.
Hem şaşınr hem de kendisi şaşar,
Gözlü sanıp bakar köre bağlanma.
Âşıklar dolanmış bir dost aramış,
Sık dokunmuş, ince ince taranmış,
Hoşlar hoşa, serler sere yaramış,
Yolunu sarpa sürer sere bağlanma.
Ehil de cahil de bir beden taşır,
Aşkı okuyanın duygusu ışır,
Ey Sefil Selimi sen seni pişir,
Ham ocağa, çiğli kora bağlanma….
Bağrıma
Benim bedenimde yara başladı
Dağlardan amansız çöktü bağrıma
Kaydı sıra sıra bana taşları,
Felek külfetini çekti bağrıma.
Elaman bağırttım duyulmaz oldu,
Uyudu talihim ayılmaz oldu,
Derdimin çeşnisi sayılmaz oldu,
Çile bostanını ekti bağrıma.
Altında kalmışım devrilmez dağın
Sefil Selimî’de dert yığın yığın
Dünya kurulalı geçen her çağın,
Elemi zehrini döktü bağrıma….
Bakanın Gözü
Göz dediğin göz,
Bakanın gözü,
Gözlediğin göz,
Hakanın gözü.
Yükümüze bir,
Kökümüze bir,
İkimize bir,
Bakanın gözü.
Ateş mi döktü?
Aslı’yı çekti.
Kerem’i yaktı,
Yakanın gözü.
Meyveden daldan,
Ağızdan dilden,
Ayrılmaz gülden,
Dikenin gözü.
Tur dağında kor,
Git Musa’dan sor,
Ben ateşim der,
Yakanın gözü.
Düşürür aha,
Biçilmez baha,
Can verir ruha,
Akanın gözü.
Selimi yönsüz,
Olunmaz onsuz
Bidayet sonsuz
Mekanın gözü…
Baktıkça
İçimde dert yükü yaralar kanar.
Sevdiğim karşımda dargın baktıkça.
Derdimi bilmeyen sarhoştur sanar,
Nazlı yar geriden gergin baktıkça.
Aşkın kudretinden gözlerim döner,
Çektiğim bu sızı ölünce diner,
İçimde bir ocak sönmeden yanar,
O yar öyle sargın sargın baktıkça.
Dert çekip karataş bağrında yattım.
Acıyı, zulümü cefayı tattım.
Keder kuyusunun dibine battım,
Ağladım güzelim durgun baktıkça.
Sakın kınamayın Sefil Selimi
Aşk dönderdi dönen aciz dilimi.
Gezmeye koyuldum beden ilimi,
Maşukum gel deyip yorgun baktıkça.
Başka
Her aşığın sevdiği var yâri var
Benim yârimdeki başkalık başka.
Güzel çoktur ayrı ayrı yeri var
Benim yerimdeki başkalık başka.
El âlemin yari tarife sığar,
Ya boyun eğdirir ya boyun eğer
Yaşar ölür veya, doğurur doğar,
Benim yerimdeki başkalık başka.
Pek çoğunun köşkü vardır oturur,
Çoğu sever sevdiğini batırır,
Söylemem duyanlar aklın yitirir
Benim yerimdeki başkalık başka.
İmkanı yok gelmez söz ile dile.
Benzetmek olmaz ki bülbüle güle.
Çokları anlatır üç beş harf ile,
Benim yerimdeki başkalık başka.
Yandığımı bilir kendisi yanmaz,
Yemek istiyorum yenilmez yenmez
Bu nasıl güzeldir bir türlü denmez
Benim yerimdeki başkalık başka.
Değerli madeni sarraflar seçer,
Övmek ister iken bir baha biçer,
Kimisi dost için başından geçer,
Benim yarimdeki başkalık başka.
Kimi sever sevdiğini fark eder,
Kimi sever belâlara gark eder,
Kimi sever geçinemez terk eder
Benim yerimdeki başkalık başka.
Sefil Selimî’yem bilmem öteyi,
Aşka düşen kabul etmez hatayı,
Unutturdu ana, baba atayı,
Benim yarimdeki başkalık başka…
Başka Başka
Misafir olduğum hanede köyde,
Yüzler başka başka öz başka başka.
Her vardığım ilde, ayrı bir gayda,
Teller başka başka saz başka başka.
Aynı tezgah ayrı ayrı dokumuş,
Kimileri cahil, kimi okumuş,
İdare makamı meğer tek imiş;
Yollar başka başka söz başka başka.
Mevsim olur yazlı kışlı baharlı,
Adamlar ver sitem, cilve, kahırlı
Denizler dalgalı, ufuk pır pırlı,
Çöller başka başka, toz başka başka.
Kara beyaz gece gündüz seçilir,
Aynı kefen uzun kısa biçilir,
Duru akan berrak sular içilir,
Seller başka başka buz başka başka.
Sırlamış kovanı yapmış balını,
Uğratmış sarp dağa çıkmaz yolunu,
Sefil Selimi gör gurbet elini,
Diller başka başka, göz başka başka….
Belendikçe
Âşıklar aşk ile yaşar,
Ahüzara belendikçe.
Kaynadıkça kaynar coşar,
Zordan zora belendikçe.
Zarım zorum kazanç kârım
Tam olmadım kaldım yarım,
Elimden alınır varım,
Vardan vara belendikçe.
Vara vardım, yoğu gördüm,
Azlıkta en çoğu gördüm,
Kara yerde ağı gördüm,
Yerden yere belendikçe.
Kısmetimi aldım erden,
Uyandım kalktım çok erden,
Aklımı oynattım serden,
Serden sere belendikçe.
Haberim yokken kerimden,
Kemiğimden ve derimden,
Ses yükseldi her yerimden,
Sırdan sıra belendikçe.
Hayret ettim ibret aldım,
Bir Sefil Selimi oldum,
Var içinde varsız kaldım,
Vardan vara belendikçe.
Ben
Şöyle garip bencileyin,
Diyen Yunus, denilen ben.
Reva görüp inceleyin,
İnce derde yenilen ben.
Musluk suyu, su musluğu
İçerek besler haslığı,
Bize vermişler taşlığı,
Susuz kalıp yanılan ben.
Boş kap kalayı neylesin,
Vur kalayı pak eylesin
Ne desin nasıl söylesin;
Rafa konulup anılan ben.
Birkaç cümle kar ayazı
Üç beş binlik çalgı sazı
Aşık eder kazı kozu,
Savaştayım ben ilen ben.
Kimler ıssız kimler garip,
Ah çekerim durup durup,
Dert sinemde gurup gurup,
Hem de dertsiz sanılan ben.
Yunus konak, bense eşik,
Her yanımız delik deşik.
Sefil Selimi de keşik,
Kabdan kaba konulan ben.
Beni
Ak gerdanlık beyaz gerdan,
Akça bilek kara beni.
Uzun kiprik kara gözler;
Tezden verir dara102 beni.
Ak düşen saçın uzunu,
Sökemem ömür buzunu,
Geçemem sazlı sözünü
O düşürür zara beni.
Kaşı siyah dudağı bal,
Gamzeleri açıyor gül,
Yanakları sanki al al;
O geçirir yere beni.
Etek sayvan beli ince,
Gözleri benziyor tunca,
Has bahçede sarı gonca,
O götürür nâra beni.
Boyu selvi, huyu güzel,
Döküyor ömrümden gazel,
Sefil Selimi sevdi ezel,
O düşürür zora beni…..
Benimdir
Muhammed’e beli dedim,
Rahman benim kul benimdir.
Kur’an Hakk’ın dili dedim,
Ayet benim, dil benimdir.
Her sıfatı var eyleyen,
Hor görmeyip yâr eyleyen,
Güle karşı zar eyleyen,
Bülbül benim, gül benimdir.
Âşık maşuk fark etmeyen,
Ayrı gayrı din gütmeyen,
Hiç kimseye kin tutmayan,
Ölü benim Sal benimdir.
Şuuruma oldum malik,
Özümde saklanır Halik,
Kafam derya, aklım balık,
Balık benim, göl benimdir.
Okuyanın kitabıyım,
Konuşanın hitabıyım,
Aydın fikrin mehtabıyım,
Yolcu benim, yol benimdir.
Aşka düşüp dost arayan,
Kul olup Hakk’a yarayan,
Huda’ya doğru yürüyen,
Ayak benim, el benimdir.
Mekanımdır çevre bucak,
Nefesimdir soğuk sıcak,
Aşkım alev, tenim ocak;
Ateş benim, kül benimdir.
Hayalim yok, düşüm yoktur,
Anlaşılmaz işim yoktur,
Yalınızım eşim yoktur,
Dünya benim, mal benimdir.
Sefil Selimî’nin varı,
Bir babda zararı kân,
Her kovanda halis arı,
Arı benim, bal benimdir…
Bıkma
Yürü hele dayı yol sona ersin,
Durma terin aksın yorulup bıkma.
Koru dola payı el sana versin,
Kırma yârin baksın kırılıp yıkma.
Karayı ak etme, akları kara,
Parayı yok tutma, pakları ara,
Yarayı çok satma, çokları tara,
Vurma varın çıksın, darılıp çıkma.
Derdi ima etme, hali arz eyle,
Yurdu hama gitme, dili gürz eyle,
Merdi gama atma, âli tarz böyle,
Sorma darın sıksın, gerilip kokma.
Bende sen, sende ben, falanla filan,
Canda can, kanda kan, bilenle bulan,
(Sin)de (Sin),anda an, alanla olan,
Görme erin eksin, serilip akma….
Bizi
Yara alıp yaralandık,
Yaraladı cahil bizi.
Safa girip sıralandık,
Karaladı gafil bizi.
Her cihette bulduk huzur,
Emir aldı bizden hızır,
Sohbetlerde olduk hazır,
Pareledi bu hal bizi.
Mevta olduk ölmedik,
Hayattan geri kalmadık,
Alı yok dava çalmadık.
Mest eyledi ehil bizi.
Uyuyorken ettik secde,
Ayık olup geldik vecde,
Namaz kıldık kaynar sacda,
Korudu, Hak melal bizi.
Tel oluruz başta saça,
Af yazarız bazı suça,
Taşımayız kara peçe
Kıldı Huda helâl bizi.
Giyiniriz, türlü hırka,
Karışırız, sahi kırka,
Bağlıyız, Kur’an’da çarka,
Böyle kıldı, zülâl bizi.
Âlem içinde âlemiz,
Dillere gelen kelâmız,
Her vücutta var sılamız,
Tutamadı, mahal bizi.
Nadan dedi. “Bunlar sığır”,
Duyduk amma, olduk sağır,
Yeryüzüne olduk bağır,
Bereledi, melal bizi.
Sefil Selimi olma asi,
Bire bağla tekmil naşı,
Ademiz dünya anası,
Bırakmadı, celâl bizi.
Bol Olur
Kıyak çek, yağ yak,
Yerin bol olur.
Kandırmaya bak,
Kârın bol olur.
Her şey tersine,
Gıv ver hırsına,
Tav kat forsuna
Varın bol olur.
Omuz tapıkla,
İş yap kopukla,
Eş ol sapıkla,
Yârin bol olur.
Kolla hırsızı,
Yolla arsızı,
Salla barsızı,
Barın bol olur.
Koru yardım et,
Her gün Hacc’a git,
Çalış Hakk’a yet,
Serin bol olur.
Susma cevap ver,
Anlat ya da sor,
Çıkartırsan zor,
Zorun bol olur.
İki yüzlü söz,
Düğümünü çöz,
Anla hisse sez,
Sorun bol olur.
Sefil Selimi,
Ali Veli mi?
Kokla gülümü,
Zarın bol olur.Bölüşek
Mizan kuruk, izan tartak,
Kıl bölüşek kıl bölüşek,
Her eşyaya oldum ortak,
Ol bölüşek, ol bölüşek.
Bu aşka maliksen malik,
Özünde mevcutsa halik,
Sen bir balık, ben bir balık,
Göl bölüşek, göl bölüşek.
Ayrı mıyız ben ile sen,
Dolaşalım desen desen,
Bağ içinde bülbül isen,
Gül bölüşek, gül bölüşek.
Kafa senden, gözü benden,
Ağız senden, sözü benden,
Şekil senden, özü benden;
Gel bölüşek, gel bölüşek.
Dağıt, topla eyle yekûn,
Sağa sola iyi bakın.
Üstündeyim hep bir kökün,
Dal bölüşek, dal bölüşek.
Belliliktir cismin adı,
Hepsindeki Kudret tadı,
Ben de dedim, el de dedi;
Öl bölüşek, öl bölüşek.
Ne gizlidir, ne karanlık,
Ne yalandır, ne yarenlik,
Ne bugünlük, ne yarınlık,
Mal bölüşek, mal bölüşek.
Ben kudrete kudret bana,
İbret oluk dört bir yana,
Her tarafta tek bir mana,
Bil bölüşek, bil bölüşek.
Hayatımı ve canımı,
Damardaki al kanımı,
Parçala ayır tenimi,
Böl bölüşek, böl bölüşek.
Makul değil her düşünce,
Erler tutar er düşünce,
Dilimdeki hür düşünce,
Dil bölüşek, dil bölüşek.
Tahmin değil yükümüzde,
Hayırlısı hakkımızda,
İnsan isek ikimiz de,
Hal bölüşek, hal bölüşek.
Bedenimde Hakk ilimi,
Şah beytim Sefil Selimi,
Yak beni, savur külümü,
Kül bölüşek, kül bölüşek….
Bulamıyom
Ayşe Döne kalık kaldı,
Fatma’ya yer bulamıyom.
Çalık çolak, düğür oldu,
Satmaya er bulamıyom.
Kır kısırak gulun attı,
Katırlar çamura battı,
Yaşlı gölük sele gitti,
Yatmaya yer bulamıyom.
Oğlanlar hep tahsil etti,
Bir kaçı şeytana taptı,
Çoğunu turist kaptı,
Atmaya fer bulamıyom.
Beşi hırsız onu katil,
Birbirine verir fitil,
Dördü küçük henüz sitil,
Tutmaya kar bulamıyom.
Kızların dokuzu kaçtı,
İkisi kıçını açtı.
Üçü de eroin içti,
Çatmaya şer bulamıyom.
Bugün moralim çok kırık,
Koşturdum ayağım yarık,
Altı çocuk kaldı arık,
Gütmeye ser bulamıyom.
Geçimim kıtı kıtına,
Sözüm geçmiyor hatuna,
Selimî’nin aşk atına,
Yetmeye tur bulamıyom.
Bulanı Bulana Bağla
Gez bileni gez alanı,
Alanı alana bağla.
Bu alan ki aşk alanı;
Bulanı bulana bağla.
Ne bulandır ne de bulan
Ne dolandır ne de dolan
Aşık olup aşkça dolan
Dolanı dolana bağla.
Neler taşır bu ten küpü,
Nasıl şekil, nasıl yapı,
Herkesin sorduğu kapı,
Geleni gelene bağla.
Yunus derdi, Tanrı derdi,
Saf bedeni Huda yurdu,
Sevdi sevdiğine erdi,
Bileni bilene bağla.
Yunus taşımış boş sevda,
Hani kim var aynı tavda,
Lav karışır akar lavda
Olanı olana bağla.
Benzerlik aradım bende
Dedim adam hadi sende
Aynı mana birde binde
Kılanı kılana bağla.
Yunus Emre Yunus Emre
Talip ol İlâhî Emre,
Suya düşmüş olmuş cemre
Dalanı dalana bağla.
Ebedi şâd olsun ruhu,
Gönül deryasının Nuh’u
Yürekte sızısı ahı
Öleni ölene bağla.
Aşktan daha büyük var mı
Aşıklık Yunus’a zor mu
Dava çalmak sanki ar mı
Çalanı çalana bağla.
Can kemikten, kemik candan
Kan damardan, damar kandan
O sendendir sen de ondan
Kalanı kalana bağla.
Yaz Yunus’u satır satır
Sefil Selimi yap hatır
Al dergaha odun götür
Yılanı yılana bağla…
Coşuyorum
Deryalardan yaygın suyum,
Dalgalanıp coşuyorum.
Dünya kadar enim boyum,
Buna ben de şaşıyorum.
Ne canım var ne de kanım,
Ufuklara dört bir yanım,
Alem oldu adım şanım,
Her varlıkta yaşıyorum.
En evveli adem benim,
Mevki, makam, kıdem benim,
Kuran yazan dedem benim;
Onun için şişiyorum.
Bütünlüğün anasıyım,
Arzın geniş binasıyım,
Çeşitlerin kınasıyım,
Renkten renge düşüyorum.
Teşkil ettim güneş ayı,
İster uyan, ister uyu,
Sefil Selimî’nin payı;
Tende bir can taşıyorum.
Çarmığına
Yüzük olup takılayım,
Yâr elinin parmağına.
Âşık olup çekileyim,
Yâr yolunun çarmığına.
Kâkülüne tel olayım,
Siyah gözüne dolayım,
Balık misali dalayım,
Yâr selinin çermiğine.
Yollarında gül biteyim
Gam yükümü ben atayım
Kuş dilinden hem öteyim,
Yâr balının irmiğine.
Tarlasında yeşil ekin,
Biçileyim deste çekin.
Saplarımı bile takın,
Yâr elinin dırmığına.
Sevdiği başında tele,
Sefil Selimî’dir köle;
Yolcu oldum çile çöle,
Yâr halinin gümrüğüne….
Çobanca
İster taşa tutun, ya da hoş görün,
Okudum Çobanca, yazdım Çoban’ca
Başımı koparıp yerlerde sürün,
Ölmeden kabrimi kazdım Çoban’ca.
Öğrettiği her sır, bildiği Hûda,
Can cana, ruh ruha kaldığı Hûda,
Dersini, ilmini aldığı Hûda;
Bu sevgi peşinde gezdim Çoban’ca.
Tanıdığı çoktu, talipleri yok,
Herkes ona attı zehir saçan ok,
Aklımı yitirdim geçirirdim şok;
Kendi benliğimi ezdim Çoban’ca.
Hakk’ı zikir eyler insan seçmezdi.
Hiç kimseye ayrı paha biçmezdi,
Hatır gönül sayar, döküp saçmazdı,
Dostluk deryasında yüzdüm Çoban’ca
O sultan, o cihan bedendeki baş,
Güneşteki ziya, bitkilerde yaş,
Sefil Selimî’niz o güzelde kaş,
Halk için şahsımı üzdüm Çoban’ca.
Dediler
Yüzbin hekime başvurdum,
Sana çare yok dediler,
Derdin kemikten içerde,
Sen kendini yak dediler.
El yetmiyor, göz görmüyor,
Yarama akıl ermiyor,
Kimse bir derman vermiyor,
Madem düştün çek, dediler.
Dayanmaz hiçbir beşer,
Sefil Selimi de yaşar,
Gün gelir kabrini eşer
Çaresine bak dediler….
Değil
Yiyemez tosun,
Ot ve kes değil,
Manadır kesin,
Anlam pis değil.
Çare yaraya,
Dermen araya,
Beyaz karaya,
Niçin has değil.
İnsanlar beşer,
Rastgele yaşar,
Herkese düşer,
Gündüz yas değil.
Eğriyle doğru,
Baş beden bağrı,
Güzele çağrı,
Altın tas değil.
Gel eyle tabir,
Sanma ki cebir,
Sermaye sabır,
Telde pas değil.
Sefil Selimi,
Yerer zalimi,
Kırsan kolumu,
Yine küs değil..