Tarihi ve Siyasi Meselelerin Kerkük Türkü ve Hoyratlarına Yansıması Üzerine Bir  Değerlendirme

Burcu SESLİ

Kerkük türkülerini bilir misiniz? Kerkük hoyratlarını… Her birinin nice acılara şahit olduğunu kursakta kalmış yutkunulamayan, yarım kalmış nice duygular üzerine yazıldığını bilir misiniz? Her birinin bir feryat olup duymayan kulaklardan gönüllere sızmaya çalıştığını hiç fark ettiniz mi? Her birinin Türkmen’in o kara bahtının nişanesi olduğunu ben bu körpe yaşımda talihsiz bir tecrübeyle anladım. Bir eğitim kurumunda “Yabancılar için Türkçe” başlığı altında ders vermekteyim. Öğrencilerim genellikle Suriye ve Iraktan gelen mültecilerden oluşmaktadır. Bir gün Kerkük Türkmenlerinden bir öğrencim yanıma geldi. Hocam,  Kerkük’te benim evimin bulunduğu yere çeteler musallat oldu. Ben evimi, yurdumu müdafaa etmek için Kerkük’e gidiyorum. Gidip de dönmemek var. Hakkınızı helal edin dedi. Bazen konuştuğunuz kendi diliniz bile olsa kelimeler konusunda kısırlık yaşayabiliyorsunuz.  Dağarcığımdaki bütün kelimelerin beni terk ettiğini düşündüğüm başka bir an yaşadım mı, inanın hatırlamıyorum. Derslerimde öğrencilerime dilimizde bulunan bazı kalıp cümleler öğretiyorum. Seyahate giden kişiye iyi yolculuklar, gelen misafire hoş geldiniz, giden misafire  güle güle denir gibi. Ben o an şunu anladım. “Vatanımı, evimi, yurdumu müdafaa etmeye gidiyorum” diyen birine ne denir, ne kelam edilir, ben bilmiyormuşum . Yaşadığım bu hadisenin etkisiyle bir Kerkük türküsü dinlemek istedim. Münevver Özdemir’in seslendirdiği “Felek sen ne felek sen” adlı türküyü dinledim. Daha önce defalarca dinlediğim bu türküyü ilk kez idrak ettiğimi fark ettim. Bu türkü, bir çok Kerkük türküsü ve hoyratları gibi Türkmen kardeşlerimizin makûs talihinin bir ürünü, belgesi niteliğindeydi. Bu talihsiz olay neticesinde Türkmen’in haykırışını, feryadını  işitmek için Kerkük hoyratlarına doğru bir yolculuğa çıktım. Bu yolculuğun eseri olan  yazımı, başta vatanını müdafaa etmek için “Gökyurt” Kerkük’e giden öğrencime ve onun nezdinde Türkmen elinden bizlere seslenen Türkmen kardeşlerimize  ithaf ediyorum.

Türküler, bir milletin yaşadıkları olayların sonucunda doğan derin duyguların ifadesidir. Halkın yaşadıkları olaylar karşısındaki  en saf en temiz, riyadan uzak, kişisel çıkarlar barındırmayan hislerinin vücut bulmuş şeklidir. Bu yüzdendir ki dinleyen herkesin ruhuna sızar ve anlatmak istediği duyguyu dinleyenlere yansıtır. Bir ülkenin toprakları hangi duygularla yoğrulmuşsa türküleri de o duygular neticesinde meyve verir. Aşk, ayrılık, hasret vatan üzerine yakılmış türküler vardır. Kerkük’te ise bir asırdan beri devam eden ana vatandan ayrılık, dillerini, topraklarını, yaşadıkları kültürü terk etmek istemedikleri için gördükleri baskı ve zulmün ifadesi olan türküler, maniler, hoyratlar vardır. Özellikle de Kerkük’te hoyrat okuma geleneğine önem verildiği, hoyratların Türkmenlerin, insanlara özellikle de Türkiye’ye seslerini duyurmak için bir araç olarak kullandığı görülmektedir. Bir Kerkük hoyratı şöyle der:

Ağır ağır
Adım at ağır ağır
Besteyden gece bitmez
İgid ol hoyrat çağır

Kerkük’te, türküye “beste” denilmektedir. Bestelerin yeri uzun havalarınki kadar önemlidir. Uzun havalar; makam, hoyrat havaları, divan-urfa, gazel, aşık havaları, kerem havası sazlamağ (ağıt) ve ninnilerdir. Kırık veya kısa havalar ise ; beste ( halk türküsü) tenzile ( dini türkü ve şarkı) şarkı   (marş ve benzeri) halay ve oyun havalarıdır. (Paşayev,1998 :152)

Hoyrat: Cinaslı manilerle söylenen bir uzun hava türüdür.

Telaferli yazar Rıza Çolakoğlu Telafer folkloru adlı yazısında hoyratı şu şekilde tanımlar:

“Bize kalırsa “xoyrat” yerine” kuruyad” sözcüğünün tarifi olan “xoryat” denilmesini uygun görüyoruz. Bilindiği gibi Türkçe’de  “kuru yad” acı hatıra anlamına gelir. Böylece yar hasreti çeken bağrı yanık aşıkların, hem de gurbette yurdunu özleyen şairlerin, ayrıca yüreği çapraz dağlı annelerin çocuklarını uyutmak için beşik belerken dile getirdikleri, bir yandan halk edebiyatının önemli bir dalını oluşturan öbür yandan da şiirin bir türü sayılabilen bu içli ve acılı düzme biçimleri aslında kuruyad olup çağdan çağa dil sürçmelerine uğrayarak öz kalıbını değiştirip şimdiki xoryat şeklini almıştır.”

Araştırmacı yazarlar tarafından hoyratın tanımıyla alakalı farklı fikirler ortaya atılmıştır.

Konuları içeriği bakımından ise hoyratları incelediğimiz zaman aşk, felekten şikayet, kötü giden kadere şikayet, kargış , hasret vatan severlik, mertlik, yiğitlik, insanlık gibi temaların işlendiğini  görüyoruz.

Irak’ta Türklerin yaşadığı ve her türlü baskı ve zulme karşı kültürlerini, dillerini yaşattığı Musul ve çevresi, Erbil, Kerkük şehirleri ve , Diyale şehrine bağlı Hanekin, Karatepe, Mendeli gibi kasabalarda hoyrat; dertlerini, yaşadıkları sıkıntıyı ifade etmesi bakımından önemli bir türdür.

Özellik de Kerkük bölgesinde önemli olan hoyratların yirmiden fazla usulü vardır. Bunlardan bir kaçı şunlardır:  Beşiri, Nobatçı , Yetimi, Kesük ,Yolçu, Matarı, Mazan vb.

Türkmenler Osmanlı Devletinden ayrıldığı 1918 yılından günümüze kadar vatan hasreti çekmiş, siyasi politikalarla yalnızlaştırılıp çeşitli katliamlara, zulme maruz kalmıştır.Haklarını ,hürriyetlerini  dillerini  milli kimliklerini  müdafaa konusunda insanın ciğerini delen, kayıtsız kalamayacağı bir mücadele vermişlerdir. Hala da bu mücadeleye devam etmektedirler. Bu mücadele esnasında haklı davalarında Türkiye Cumhuriyeti’nden destek beklemişler, gördükleri mezalimi başta dünya olmak üzere daha çok Türkiye’ye anlatmaya çalışmışlardır. Her ne kadar aramızdaki toprak bütünlüğü bozulmuş olsa da kültürel bağlar Türkiye ile Türkmen coğrafyası arasında bir köprü kurmuştur. Kerkük hoyratları ,türküleri Türkiye Cumhuriyetine Türkmenlerin varlığını unutturmamış, hatırlatmıştır. Bu haklı davanın anlatımını sanatsal yönden üstlenen Türkmen sanatçılar vardır. Mustafa Gökkaya, İzzettin Abdi Beyatlı ,Nazım Refik Koçak, Nasıh Bezirgen, Abdurrahman Kızılay , Abdülvahit Kuzcioğlu, Ata Terzibaşı önemli sanatçılardan bazılarıdır.

 Bu sanatçılardan Abdülvahit Kuzecioğlu, Türkmenlerin acı feryadını dünyaya ve Türkiye’ye duyurmak istemiş, 1952 yılında İngiltere’de  Londra Radyosunun Türkçe kısmı için hoyrat ve türküler okumuştur.Ata Terzibaşı ile birlikte türkülerden oluşan bir bant hazırlayıp bu eserlerin Türkiye’deki radyolarda çalınmasına vesile olmuş ve Türkiye’de Nezahat Bayram, Muzaffer Akgün, Neriman Altındağ Tüfekçi gibi ünlü sanatçıların Kerkük türkülerini okumasını ve tanıtmasını sağlamıştır.

Türkmen eli için değerli sanatçımız Abdurrahman Kızılay ise Kerkük hoyrat ve türkülerinden oluşan bantlar doldurup bunların Türkiye’deki radyolarda okunmasını sağlamıştır.. Mehmet Özbek ile ortaklaşa yaptığı “Türkilerin Dilinden”, “Mumu Kimin Yanan Kerkük” adlı müzik albümleri ile Türkiye’de büyük ilgi topladı. Bu değerli kültür elçilerimiz ve daha ismini sayamadığımız değerli sanatçılarımızın çabalarıyla Türkiye ve Kerkük bölgesi arasında toprak bütünlüğü sağlanamasa da kültür birliği canlı tutuldu. Bu sayede Kerkük’te söylenen bazı besteler Elazığ ve Urfa’da söylenmektedir. Türkiye’nin Doğu ve Güney Anadolu bölgesinde bu türküler varyantlar oluşturarak yayılmıştır.

 

 Kerkükte Söylenen Besteler 

 Türkülerin Elâzığ ve Urfa’daki Adları

 Yöresi

1- Tellere Değme Değme

Çayın Öte Yüzünde

Elazığ

2-Hey Mili Mili

Meteristen İneydim

Elazığ

3- Aman Saki Can Cana

Çatal Kaya Alınmaz

Elazığ

4- Bak Gözüne Bak Gözüne

İndim Yarin Bahçesine

Elazığ

5- Çadır Kurdum Düzlere

Çadır Kurdum Düzlere

Şanlı Urfa

6- O Yana Dönder Meni

Bu Dere Derin Dere

Şanlı Urfa

Bu türküler her iki yörede de aynı şekilde okunmaktadır . Türkülerin bir kısmı söz ve melodik olarak değişikliğe uğramıştır.

Irak Türklüğünün ortak malı olan maniler, hoyratlar, türküler, araştırmacılar tarafından sınıflandırılarak çeşitli başlıklara ayrılmıştır. Doğan Kaya konularına göre manileri 26 başlıkta incelemiş 5. maddesinde “milli hislerle söylenmiş maniler” başlığını kullanmıştır. Ata Terzibaşı ve Erşat Hürmüzlü, Irak Türklüğünün  mihenk taşı olan Kerkük hoyratlarını; kadere küsmek, Türk bölgesin tespit etmek,  Türk meseleleriyle ilgilenmek ve sarsılmaz bir ümitle beklemek konuları etrafında incelemiştir.

Aşağıda örneğinin vereceğimiz Kerkük hoyratlarının Kerkük’ün bir asırdan beri devam eden içerisinde zulüm, hasret, yalnızlık gibi hislerle örülmüş siyasi meselelerin Kerkük hoyrat ve türkülerine nasıl yansıdığını, adeta bir ateş çemberi içinde yanan Irak Türklüğünün acı feryadı olup dinleyenleri de bu ateşten haberdar ettiğini göreceksiniz.

Kerkük hoyrat ve türkülerinden yola çıkarak başladığımız bu siyasi ve tarihi yolculuğa Kerkük’ün Osmanlı topraklarından kopuşuyla başlayalım.Birinci Dünya Savaşı’nın sonunda Osmanlı Devleti Irak topraklarını terk etmek zorunda kalmıştır. O günden beri tarih sahnesinde yalnız kalan Türkmenler; bu ayrılığın, kopuşun acısını ve isyanını,  hoyrat ve manilerde mecazi bir söyleyişle dile getirmiştir.

Hoyratlarda ve türkülerde Yar, dost, mertler ve Türkler sözleriyle Osmanlı Devleti’nin Irak’tan çekilmesi hadisesine işaret edilmiştir..

Dağlar sende bir hal var
Bir elif var, bir dal var.
Yâr bizden küsti getti
Koyma getsin çox yalvar

Bir daş attım kuşlara
Kanadı gümüşlere
Merdler baş aldı getti
Dünye kaldı puşlara

Irak Türkleri Osmanlı Devleti’nden koptuktan sonra oluşan siyasi boşluğu, Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin doldurmasını ümitle beklemiş, maruz kaldıkları  katliamlarda Türkiye Cumhuriyeti’nden destek beklemişlerdir. Kerküklüler , Türk ordusunun bir gün gelip Kerkük’ü esaretten kurtaracağını, şanlı orduyu Türk bayraklarıyla karşılayacağını hayal etmişlerdir.  Bu hayal zaman zaman  anavatana sitem dolu mısralara dönüşmüştür.

Dad edim
Naxsı derdim dad edim
Dost bizden üz çevirdi
men kime feryat edim

Ver yarım
Doldır bade, ver yarım
İllerdi gözim yolda
Gelmedi nazlı yarim  (Aydın Bezirgan)

Odun yada
Hiç vermem odun yada
Kerkük getse af olmaz
Ankara o dünyada

Irak Türkleri bulundukları coğrafyada Irak hükümetleri tarafından Araplaştırma politikasına maruz kalmış, dillerine, kültürlerine, milli kimliklerine sahip çıkmak adına kanlarını dökmüş , bu uğurda çok bedel ödemiştir. Bu acı tecrübeler Türklük ile kavrulan ruhlarından mısralara sızmıştır.

 Ya dalında
Öt bilbil ya dalında
Bir diyar mezar olsun
Kalmasın yad elinde  (Osman Mazlum)

Kerkük’üm maxmur Kerkük
Terixte meşhur Kerkük
Barını yadlar yiri
Bağvanı mağdur Kerkük  (Osman Mazlum)

Irak Türklerinin Baas rejimi tarafından maruz kaldığı haksızlıklar ve zulüm de hoyratlara yansımıştır.

Ey Kerkük mum kimin yanan Kerkük..
Yıktılar kalamızı, sürdüler balamızı
Daha can boğazdayken çektiler salamızı (Cumhur Kerküklü)

Günde emiz bastılar
Xeri bizden kestiler
Yüzlerce gencimizi
Suçsuz yere astılar(Cumhur Kerküklü)

Kerkük hoyratları ve türkülerinden oluşan küçük yolculuğum beni aynı zamanda Irak Türklüğünün siyasi ve tarihi serüvenine sürükledi. Bu serüvende karşılaştığım ve okuduğum her hoyratta daha da derinleşen tek duygu acı ve ızdıraptı. Kerkük’ün gün yüzü görmemiş kara talihiyle her bir mısrayla yeniden karşılaştım.  Ata topraklarına,  atalarından kalan kültürel mirasa, dillerine, hürriyetlerine, milli kimliklerine sahip çıkmak için mücadele eden

Türkmen eline bu küçük araştırmamla selam vermek istedim. Anadolu coğrafyası ile Türkmen eli arasında bir asırdan beri devam eden hasret yalnızca Irak Türkleri için değil Anadolu Türkleri içinde dayanılmaz bir noktadadır. Kavuşulması güç olan nazlı bir sevgiliye benzeyen Kerkük ve Türkmenlerin yaşadığı coğrafyaya yine onların mısralarıyla sesleniyorum.

“Elbet yüzüm gülecek bülbül güle erecek Bu karanlık günlerin bir gün sonu gelecek”

Bu içten seslenişin arş-ı alaya ulaşması dileğiyle…

                                                                           

KAYNAKÇA

EKE, Metin, Türkiye’de “Altun Hızmav Mülayim” Olarak Bilinen Kerkük Türküsünün Müzikal ve Kültürel Açıdan İncelenmesi

SAATÇİ, Suphi ,Kerkük Hoyrat ve Manilerinde Milli Duygular I

ÇOLAKOĞLU, Rıza, Telafer Folkloru

NAKİP, Mahir, Kerkük Türk Halk Müziği

Yazar
Burcu SESLİ

Bu websitesinde farkı kaynaklardan derlenen içerikler yayınlanmakta olup tüm hakları sahiplerinindir. Sitedeki içerikler atıf gösterilerek kaynak olarak kullanlabilir. Yazıların yasal sorumluluğu yazara aittir. Tüm Hakları Saklıdır. Kırmızlar® 2010 - 2024

medyagen