Fatih AKMAN
15 Temmuz darbe girişiminin ilk yıldönümünü geride bıraktık. Esasında kafalar biraz karışıktı. Kutlama mı olacak, yad mı edilecek, Kur’an mı okunacak, gürültülü müzikler mi çalınacak soruları arasında geçti programlar.
Bir de şu oldu: Vakti zamanında ‘cıs’ denilen ve umumiyetle milliyetçi sanatçıların ortaya koyduğu şarkılar, meydanların yegane sesiydi. “Demek ki..” Gerisini okuyucular tamamlar zaten.
Artık bu hain darbe girişiminin üzerinden bir sene geçtiğine göre,
“Ben de oradaydım.”
Üzerimden uçak geçti.”
“Gece hiç uyumadık, sokakta yedik yemeğimizi.”
“Darbe geçse de eve girmedik, sokakta nöbet tuttuk.” gibi “bir paye de bana” varoşluklarından, hikâyelerinden sıyrılıp, önemli adımlar atmak gerek. Mesela neler?
Evvela bir daha hain yetiştirmeyecek bir milli eğitim tesis etmek gerek.
Devlet ile tarikat ve cemaatlerin arasında vatandaşlık/devlet denkleminden öte hiçbir bağ kurmamak gerek.
Devlet kademelerinde sipariş ilanlar, “bilmem ne başkanının çocuğu” kontenjanı gibi liyakat dışı yerleştirmelerden uzak durmak gerek.
Ben değil biz dili kullanmak gerek.
Buraya bir parantez açmamız lazım. 15 Temmuz söylem ve fiil itibariyle ne yazık ki, sanki belli bir dünya görüşünün “himayesine” giriyor. “Biz önledik” cümlesindeki “biz” pek de öyle kucaklayıcı, bütün Türk vatandaşları ve herkesi kapsayan bir dil olmaktan öte “sen, ben, bizim oğlan” işine gidiyor. Meydanlarda cumhurbaşkanlığı seçimlerinde kullanılan miting şarkıları çalınıyor. Adı sanı olmayan “bu millet” esasında belli bir seçmen kitlesini işaret etmek için kullanılıyor. Üzücü ve düşündürücü olan bu tavır ileride 15 Temmuz’un hakiki hüviyetinin, ehemmiyetinin önüne geçip, bir siyasi parti yahut siyasi fikir ile eşdeğer görülür hale gelmesine sebep olabilir. 15 Temmuz’u hükümetten, siyasi partilerden yukarı çekemezsek, ileride verdiğimiz bunca şehidi anlatamaz hale gelebiliriz.
Yine şehitler arasında bir ayrım yapılıyormuş izlenimi yaratan cins cins açıklamalar da ayrışmanın fitillerini ateşliyor. Bilmem kimin haberi var? Gencecik bir öğretmen şehirlerarası bir yolda PKK tarafından kaçırılıp, şehit edildi. Bu önemli ve üzerinde kafa yorulması gereken hadise. Şehitler arasında “öncelikli” olur mu? Cevabı gönüllerde ve vicdanlarda bulunmalı…
Hülasa bundan sonra neler yapılmalı sorusu üretmek kolay ve manzara da bir o kadar madde üretmeye müsait. Ancak acele etmeli. Hamasetle, sela ile sorunlar bitmez. Gelecek yirmi yılı şekillendirecek planlar, projeler ortaya koymak, devlet aklını yeniden devletin yegâne yapı taşı olarak kullanmak gerek. Bunlar “bir daha” ile başlayan cümleler dahi kurmamamız için elzem meseleler. Artık romantizmden gerçekler boyutuna geçmeliyiz.