Halil ATILGAN
“Bu toprağın türküleri gönlümüze ferman, yüreğimize derman olmuş. Onlar bize, biz onlara sevdalanmışız. Geçit vermez dağları onlarla aşmış, ulaşamadığımız yerlere onlarla haber salmışız. Türkülerimiz arı misali her çiçekten bal almış, çiçekten çiçeğe konmuş, sevda bahçemizin gülleri olarak geçmişten günümüze varlığını korumuş. Onun için türküler yakılmış toprak üstüne, aşk üstüne, sevda üstüne. Her konu onlarla dile gelmiş. Keremin Aslı’sı, Karacaoğlan’ın yavuklusu onların sayesinde dal budak salmış. O kadar geniş bir alana yayılmış ki: Âşığın sevdası, Yörük kızının gaydası, Erciyes’in yaylası, bülbülün kanadının sarısı bile onlarla dile gelmiş. Acıyı, sevinci, kederi, aşkı, gurbeti bağrına basmış. Türk insanının duygu ve düşüncesinin dile gelme aracı olmuş.
Onlar kaynağından çıktığı gibi kalmamış. Halkın dilinde ve telinde nakış nakış işlenerek, özümlenerek, yorumlanarak yeni boyutlar kazanmış, çeşitli değişikliklere uğrayarak ferdiliklerini kaybetmiş. Folklorik oluşum dediğimiz süzgeçten geçerek derleyiciler vasıtasıyla da bize ulaşmış. Folklorik oluşum dil ve tel aracılığıyla gerçekleşmiş. İşte bu özellik türküleri ferdi olmaktan çıkarmış, anonim olmasını sağlamış. Anonimlik ilkesi de türkülerimizin vazgeçilmez bir özelliği olmuş. Bu özellik geçmişten günümüze kadar da varlığını korumuş, hâlâ da korumaktadır[1].”
Geçmişten günümüze varlığını koruyan ve de en ünlüler arasında yerine alan türkülerimizden biri de: Adına roman yazılan, şiir gül destesi yapılan, diziler çevrilen Hey on beşli on beşli / Tokat yolları taşlı türküsüdür. Türkünün TRT repertuvar kayıtlarındaki detay bilgiler aşağıdaki gibidir:
TRT Müzik Dairesi Yayınları THM Repertuvar sıra No: 1616
İnceleme Tarihi : 24. 05. 1977
Yöresi : Tokat
Kaynak Kişi : Hamdi Tüfekçi
Derleyen : Nida Tüfekçi
Derleme Tarihi : –
Notaya Alan : Nida Tüfekçi
Yukarıdaki detay bilgilerde görüldüğü gibi türkü 24. 05. 1977 tarahinde incelenmesine rağmen derleme tarihi belirtilmemiş. Merhum Nida Tüfekçi tarafından derlenen türkü TRT repertuvarına Tokat’tan girmiş. Türküde Tokat sözcüğünün geçmesi Tokatlıların türküye daha da çok sahip çıkmasına vesile olmuş. Dergi ve gazetelerde türkünün Tokat’a ait olduğunu kanıtlamak için çeşitli yazılar yayımlanmış. Yöre insanı türküyü Tokat’a mal etmek için elinden gelen gayreti göstermiş. Bu çaba yöre insanının malına sahip olma özelliğini de ortaya koymuş.
Aslında belirli özellikler arz etmeyen türküleri katı kurallarla bir yere mal etmek, kayıt ve tescilini çıkarmaya çalışmak, bu türkü falan yere aittir demek mümkün değildir. “Hey on beşli” türküsü de yöresinin özelliklerini yansıtmayan türkülerimizden biridir. Fakat Reşadiye türküleri böyle değildir. Duyduğunuzda ben Reşadiye türküsüyüm diye haykırır. Erzurum’da Tatyan, Malatya’da Arguvan, Orta Anadolu ve Çukurova’da bozlak, Konya’nın Oturak, Karadeniz’in Yol, Burdur’un Teke Havaları, Ege’nin Zeybekleri, Yozgat’ın Sürmelileri de böyledir. Reşadiye türküleri gibi kendine has özellikler arz eder. Kısaca “Hey on beşli” türküsü yöresini hatırlatan, çağrıştıran, dinleyince bizi yöresine götüren, kısaca Tokat sözcüğünden başka Tokat’ı hatırlatan hiçbir özelliğe sahip değildir. Türküde başka illeri hatırlatan özellikler de yoktur. Onun için kaynağını kesin olarak bilmeden katı kurallarla bu türkü Zile’ye, Tokat’a, Adana’ya, Sivas’a mal etmek yanlış olur. O halde türkü nereye aittir. Türkü bize aittir. Bizim gönlümüzden kopan nağmelerin dile ve tele yansımasıdır. Her ne kadar da gönlümüzden kopan nağmelerin bize yansıması olsa da: Elbette bir kaynağı, yakıcısı yapımcısı vardır. Araştırmacıların görevi de bu yakımcı ve yapımcıları tespit etmektir. Biz de buradan hareketle Adana merkezde yaptığımız araştırmalarda Hey on beşli türküsüyle ilgili bir takım bilgilere ulaştık. Tespitlerimize göre türkünün kaynağı Adanalı İboş Ali Ağa. İboş Ali Adana’nın hem ilk, hem de en iyi bağlama çalanlarından.1315’liler tertibiyle Tokat’ta askerlik yapar. Arabacı Topal Selahattin’in kızı Hediye’ye âşıktır. Tokat’a askere gitme arifesinde yavuklusundan ayrılan İboş Ali Hediye’ye bu türküyü yakar. Askerlikten sonra Adana’ya dönen İboş Ali türküyü zaman içinde öğrencisi Ali Limoncu’ya[1] öğretir. Ali Limoncu ustasından öğrendiği türküyü çeşitli meclislerde çalar okur. Türkü ünlenir, dillere destan olur. Adana’nın ünlü türküleri arasında yerini alır. 1952 yılında Muzaffer Sarısözen’in Ankara Radyosunda düzenlediği Adana özel programında türkü Ali Limoncu tarafından Ankara Radyosunda çalınır okunur. Sarısözen türküyü notaya alır.
Ben türkünün İboşlar’ın Ali Ağa tarafından Topal Selahattin’in kızı Hediye’ye yakıldığının hikâyesini Ali Limoncu, Abdurrahman Yağdıran[2], Mustafa Canan[3] ve Erol Aktı’dan[4] müteakip defalar dinledim. Çukurova Türküleri kitabını hazırlarken Ali Limoncu kendisinden derlediğim türkülerle birlikte “Hey on beşli”türküsünü de çaldı okudu. Üstadın isteği üzerine türkü: Yöresi Adana, kaynak kişi İboş Ali, aktaran Ali Limoncu olarak kayıtlara geçti. Türküyle ilgili notanın altına: “Türkü; Çukurova Türküleri[1]
(1) kitabımda bu detay bilgilerle yayımlandı. Böylece “Hey on beşli” türküsüne Tokat ve Zile’den sonra Adana’da sahip çıkmış oldu” diyerek küçük bir not düştüm.
Bu kadarını söyledikten sonra Sivaslıların da “Hey on beşli” türküsüne sahip çıktığını söylememek olmaz. Evet, Sivaslı Rıfat Kaya[1] türkünün hemşehrisi Hafız Hakkı’ya ait olduğunu, 1928 yılında plağa okuduğunu, arşivinde Hafız Hakkı’nın taş plağının bulunduğunu söylüyor. Doğrudur. Hafız Hakkı türküyü plağa okumuş, yurt sathına duyulmasına da vesile olmuştur. Adı geçen plak benim arşivimde yok. Görmedim de. Dinlemedim de. Türküyü Hafız Hakkı’nın taş plağa okunması türkünün kendisine ya da Sivas’a ait olduğunu nasıl kanıtlar bilemiyorum. Zira ünlenen bir türküyü herkes okuyabilir. O zaman da öyle yapılıyordu. İboş Ali Ağanın yaptığı yakım Hafız Hakkı tarafından plağa okunmuş olamaz mı? Elbette olur. Sonuçta öyle de olsa böyle de olsa Sn. Rifat Kaya türkünün Hafız Hakkı’ya dolayısıyla da Sivas’a ait olduğunu söylüyor.
Bu durumda Zileliler, Tokatlılar, Adanalılar, Sivaslılar “Hey on beşli” türküsü bizimdir diyerek seslerini duyurmaya çalışıyorlar. Türkü bizimdir diyenlerin içinde Tokatlıların sesi daha çok duyuluyor. Tokatlıların sesinin daha geniş kitlelere ulaşmasının nedeni de Tokatlı Şairler ve Yazarlar Derneği Başkanı Sn. M. Emin Ulu.
Sn. Yar. Doç Mehmet Yardımcı M. Emin Ulu’nun yazdığı “Hey On Beşli “ romanı için internet aracılığıyla gönderdiği mailde: “Emin Beyciğim, başarılarınız için sizi tebrik ederim. Fakat keşke “Hey on beşli on beşli” türküsünü Tokat’a yamama çabasına alet olmadan romanınızı yazsa idiniz daha yerinde olurdu[2]” diyor. Bu maile Sn. M. Emin Ulu: “Bu eserin 1977 yılında hazırlığını yaptığım bitirme tezine kadar uzandığını, o yıllardan yaptığım pek çok araştırmanın bir sonucu olduğunu bilmem anlatmaya lüzum var mı? Eserin kapağını görüp de Zile’nin Türküsü nasıl Niksar’a mal edilir diyenleri düşünüyorum. Bu güne kadar bu görüşü savunanlar, bu alanda neden bir eser yazıp koymamışlar. Kaldı ki ben bu eseri, Hey on beşli on beşli türküsü Tokat’ın mı, Zile’nin mi? Niksar’ın mı tezini savunmak için yapmadım. Adanalıların sahip çıktığı türkümüzü bu eserle ve belgelerle tam anlamıyla Tokat’a mal ettiğimi söyleyebilirim. Bu eserden sonra kimse türkümüze sahip çıkamayacaktır” diyerek cevap veriyor: Kısaca: Hey On Beşli romanı: Adanalıların ve diğer illerin türküye sahip çıkmasını engellemek, belgelerle Tokat’a ait olduğunu kanıtlamak için yazılıyor. Bundan sonra türküye hiç kimsenin sahip çıkamayacağı ifade ediliyor.
Türkü gerçekten Tokat’a ait ise, belgelerle de kanıtlanıyorsa bu kadar celallenmenin hiç gereği yok. Kabul edilen gerçeklerin aksi ispat edilinceye kadar o gerçek varlığını koruyacaktır. Bunda hiç kimsenin şüphesi yoktur. Alternatif gerçek ortaya çıktığında inandırıcılığı kabul edilirse sorun kendiliğinden çözülür. Benim türküyü Adana’ya, Sivas’a ya da başka bir ile mal etme çabam asla yoktur. Amacım araştırmalarım esnasında tespit ettiğim delilleri ortaya koymaktır. Ben araştırmacı olarak tespitlerimi ortaya koyarım. Takdir konuyla ilgilenenlerindir. İsteyen kabul eder. İsteyen etmez. Keyfe keder.
Şimdi Hey on beşli türküsünün sözlerine bakalım:
Hey on beşli on beşli / Tokat yolları taşlı On beşliler gidiyor / Kızların gözü yaşlı
Bağlantı Aslan yârim kız senin adın hediye Ben dolandım sen de dolan gel beriye Fistan aldım endazesi on yediye
Giderim ilinizden / Kurtulam dilinizden Yeşilbaş ördek olsam / Su içmem gölünüzden
Bağlantı Gidiyom gidemiyom / Sevdim terk’edemiyom Sevdiğim pek gönüllü / Gönlünü edemiyom Bağlantı
Tokatlılar genelde adı geçen türkünün Çanakkale Savaşına katılanların arkasından yakılan bir ağıt olduğunu söylüyor. Konuyla ilgili yazılan yazıların hepsinde bu görüş hâkim. Gerçekten de öyle midir? Türkü ağıt mıdır? Birlikte inceleyelim. Söz analizine geçmeden önce ağıt nedir ona bakalım. Ağıt: Türklerin en eski sözlü kültür ürünlerindendir. Çeşitli olayların, ölenlerin ardından duyguların dile dökülmesidir. Çukurova’da yakım-yakmak, söylemek, demek, yakıştırmak, diyeceğini dörtlüklerle ifade etmek anlamındadır. Onun için “Ağıt söylemek”yerine “Ağıt yakmak” tabiri kullanılır. Ağıtlar zamanla ferdiliklerini kaybederek halkın ortak malı olurlar. Kısaca anonimleşirler. Kendine özgü bir kalıbı yoktur. Uyaklı olanlar 7, 8 ve 10’lu hece ölçüsüne göre yazılırlar. Yaygın olanı ise 8 heceli olanıdır. Ağıtlar uyaklı ayaklı olduğu gibi uyaksız, ayaksız da olabilir. Uyaksız ağıtlar kişinin içinden geçenlerin dışa yansıması olarak değerlendirilir. Kişi duygularını konuşur gibi dile getirir. Aslında ağıt söylemenin kuralı olmamakla birlikte kafiyeli ağıt söylemek marifettir. Rağbet gören de budur. Ağıtların: Erkek tarafından yakılanları olsa da genelde kadınlar tarafından yakılır. Kerkük’te bu işi para karşılığı yapan ağıtçıların olduğu da bilinmektedir.
Bu açıklamalardan sonra ağıt olarak kabul edilen Hey on beşli türküsünün sözlerine bakalım: İlk dörtlük: Hey on beşli on beşli / Tokat yolları taşlı / On beşliler gidiyor / Kızların gözü yaşlı. Bu dörtlükte: On beşliler gidiyor / Kızların gözü yaşlı dizelerinden başka ağıtı çağrıştıran söz unsuru yok. O da türkünün ağıt olduğunu istenilen ölçüde ifade etmiyor. Ağıt: Savaşa ayağı çarıklı gidip de çarıksız dönemeyenlerin söylediği bir ölüm türküsü, dönüşü olmayan bir yolun ayak sesidir. Anaların “guzum” diyerek çırpınışının, dizlerini döverek uğunuşunun sesidir. Edirne’den Ardahan’a, Adana’dan Artvin’e, İzmir’den, Sivas’tan Çanakkale’ye gidip de dönemeyenlerin gözyaşlarının dile yansımasıdır. Çanakkale, gözünü budaktan esirgemeyen Mehmetçiğin bilerek ölüme gidişinin hazin bir hikâyesidir. Şiirdir, koçaklamadır, cengi harbidir, kahramanlık destanıdır. Yaşanılan acıların en acısıdır. Gerdeğe girmedik kızların yavuklusunu yitirdiği, körpe fidanların, ana “guzuları”nın alın yazılarının yazıldığı yerdir Çanakkale. Vatanı için bıyığı terlememiş delikanlıların yitip gittiği yerdir Çanakkale. Ağıtların birbirine ulandığı, uykusuz geçen gecenin sabahında yüreğe dolan acılar yumağıdır Çanakkale. Meseleye böyle bir pencereden batığımızda adı geçen dizeler yukarıdaki saydığımız özellikleri istenilen ölçüde yansıtmıyor. Yansıtmadığı gibi: Aslan yârim kız senin adın hediye / Ben dolandım sen de dolan gel beriye / Fistan aldım endazesi on yediye dizeleri: On beşliler gidiyor / Kızların gözü yaşlı dizeleriyle bütünleşmiyor. Zira: Aslan yârim kız senin adın Hediye söyleyişi erkek ağzıdır. Erkeğin yavuklusuna söylediği bir sesleniştir. Bu söyleniş lirik değildir. Hediye’nin dolanarak istenilen yere gelmesi amaçlanmaktadır. Kısaca sözlerdeki bu deyiş, türküdeki müzikal yapı ve metronom ağıt özelliğini yansıtmamaktadır.
Bu açıklamalardan sonra şimdi de adı geçen türkünün geçmişine bir göz atalım. Türküyü: Muzaffer Sarısözen 28. 06. 1943 tarihinde Tokat’ın Niksar ilçesinden “On beşli[1]” adıyla Mustafa Yolcu’dan derler. Aynı türkü 1952 yılında M. Sarısözen’in Ankara Radyosunda düzenlediği Adanalılar gecesinde Adanalı Mahalli Sanatçı Ali Limoncu tarafından çalınır okunur. Sarısözen tarafından da notaya alınır. 1943 yılında Niksar’dan derlediği “On beşli” türküsünün Adanalılar tarafından çalınıp okunması, Ali Limoncu’dan türkünün geçmişini öğrenmesi Sarısözen’i yeni bilgilere ulaştırır. Kanaatimize göre bu bilgiler türkünün Niksar’dan kayıtlara geçmesine mâni olur. Ali Limoncu’nun[2] ifadesine göre Türkü Sarısözen döneminde Ankara Radyosunun Yurttan Sesler programının canlı yayınlarında çeşitli zamanlarda çalınır okunur.
Nida Tüfekçi merhumun Ankara Radyosu ile tanışması 1947 yılında gerçekleşir.
Ankara Maliye Lisesinde okurken radyonun emisyonlarına katılır. 1952 yılında Muzaffer Sarısözen’in Adanalılar gecesinde dinleyip de notaya aldığı “Hey On Beşli” türküsüyle zaman içinde Nida Bey de tanışır. 1953 yılında Ankara Radyosunun kadrolu elamanı olduktan sonra türküyü solo programlarında çalar okur. 1972 yılında TRT repertuvar kurulu ve THM nota arşivi oluşturulduktan sonra türkünün kaynak kişisi Hamdi Tüfekçi gösterilerek Tokat’tan repertuvar kayıtlarına geçer[1]. Hamdi Bey Yozgatlı olmasına rağmen türkü her nedense Tokat repertuvarına dâhil edilir. (Yöresi Tokat – Repertuvar No: 1616 Kaynak kişi: Hamdi Tüfekçi. Derleyen Nida Tüfekçi.) Tokat repertuvarına dâhil edilmesinde Tokat sözcüğünün önemli bir rol oynadığı ihtimali yüksektir[2]. Türküde Tokat sözcüğü geçmemiş olsaydı belki de Akdağmadeni’nden kayıtlara geçecekti. Kim bilir.
Hey on beşli türküsünden başka Hamdi Tüfekçi’den iki türkü daha derlenir[3]. O da Yozgat’tan repertuvar kayıtlarına geçer. Hamdi Tüfekçi Nida Beyin babasıdır. Musikişinastır. Bağlama sevdası Nida Beye babasından intikal etmiştir. Merhum Tüfekçi Ankara Radyosunda bağlama sanatçısı olarak çalışmaya başladığında 24 yaşındadır. (1953). İki sene sonra ( 1955) babası Hamdi Tüfekçi vefat eder. Babası vefat ettiğinde Nida Bey 26 yaşındadır. Bu yaşta derleme konusundaki bilgisi, becerisi nedir. Derlediği türküleri notaya alacak kadar bilgi birikimine sahip midir bilemiyoruz. Sonra Hey on beşli türküsünün derleme tarihinin olmayışı bazı tereddütleri de beraberinde getirmektedir. Hamdi Tüfekçi’den ne zaman derlendiği, hangi tarihte notaya alındığı belli olmayan Hey on beşli türküsünün inceleme tarihi 24. 05. 1977’dir. Ancak adı geçen kaynak kişinin ölümünden 22 yıl sonra derlenilen türkü incelenmiştir.
Başta da söylemiştim. Türküler hepimizindir. Bizi söyler, bizi yaşatır. Onlar gönül telimizin aynasıdır. İşte onlardan biri de “Hey on beşli” türküsüdür. Siz nereye mal etmeye çalışırsanız çalışın zaman onu kendi potası içinde halledecektir. Bir söz vardır. “Su aka aka durulur” derler. Su muhakkak aka aka durulacak gerçeklerin ve bilimin önüne kimse geçemeyecektir. Bu tür savunmalar hissiyatla olmamalı, aman başkası sahiplenmeden ben sahipleneyim demek bizi ilimi ve bilimi yanlışa götürür.
Katı olmadan türküleri gönül bahçemiz gülleri olarak kabul edersek sanırım daha yapıcı oluruz.
Kaynaklar
[1] Halil Atılgan’ın Türkülerde Ahraz dile, Bülbül Güle, Arı Bala gelir adlı makalesinden alınmıştır.
[2] Ali Limoncu 1929 Adana doğumlu olup İboş Ali ile birlikte meşk eden, 1963 yılında Adana İl Radyosu bünyesinde kurulan Çukurova’dan Sesler Topluluğunda bağlama çalan, türkü söyleyen, 1973 yılında Çukurova Radyosunun açmış olduğu saz sanatçısı ve mahalle sanatçı sınavlarını kazan Adana’da ilk saz evini açan bir halk müziği sevdalısı. Hayatta olup Adana’da ikamet etmekte.
[3] Abdurrahman Yağdıran 1934 yılında doğan, beste yapan, bağlama çalan, 1963 yılında Adana İl Radyosu bünyesinde Çukurova’dan Sesler Topluluğunda türküler söyleyen, Postacı ve Adana Yollarında adlı türküleriyle ünlenen, şu an Adana’da ikamet eden bir halk müziği sevdalısı.
[4] Mustafa Canan önce Adana İl Radyosunda, sonra İstanbul Radyosunda çalışmalarını sürdüren, Diyarbakır türkülerini güzel okuyan, plaklar yapan bir sanatçı. Şu an hayatta olup Yalova’da ikamet etmekte.
[5] Erol Aktı Adanalı olup, İstanbul’da ikamet etmekte. İTÜ Türk Musikisi Devlet Konservatuarında öğretim görevlisi olarak çalışmakta.
[6] Halil Atılgan: Çukurova Türküleri( 1): Adana Valiliği Yayınları, Burcu Ofset, Ankara 1998.
[7]Rıfat Kaya Sivas’ta TCDD’de Eğitim Müdürü olarak çalışmakta.
[8] On 11 Aralık, 16: 45, Mehmet Yardımcı, mehmet.yardi…@deu.edu.tr
[9] Sarısözen’in 1943 yılında Niksar’dan derlediği türkünün ses kaydına ulaşılamadı. On beşli türküsü ile Hey on beşli türküsünün aynı türküler olduğu tahmin edilmektedir.
[10] Ali Limoncu’dan konuyla ilgili yaptığım derleme çalışmasının ses kayıtları arşivimdedir.
[11] Nida Bey merhum 1977 yılında Şerif Baykurt’la birlikte sunduğu Türkülerimiz ve Oyunlarımız adlı programda benim okuduğum Gide gide bir söğüde dayandım adlı türküyü benden derlenmiş gibi notasını yazarak repertuvar kurulundan geçirdi. Türkünün yöresi Orta Anadolu, kaynak Halil Atılgan derleyen Nida Tüfekçi detay bilgileriyle kayıtlara geçti. Zaman içinde benim Adana ili Karaisalı ilçesinden olduğum anlaşılınca adı geçen türkünün yöresi Adana Karaisalı olarak düzeltildi.
[12]Tokat Yaylasında yaylayamadım türküsünde de Tokat sözcüğü geçtiği halde türkü Ürgüplü Refik Başaran adına kayıtlıdır. Repertuvar No: 1981, yöresi Orta Anadolu. Bahçe duvarını açtım dizeleriyle başlayan türkünün bağlantı bölümünde: Amman Adanalı yandım Adanalı / Topukta dallı şalvarı dizelerinde Adana sözcüğü olmasına rağmen türkü Kayseri’den TRT kayıtlarına geçmiş, Repertuvar No: 1343’tür. Kısaca türkü sözlerinde bir yerleşim biriminin adının olması türkünün o yöreye ait olduğunun kanıtı olamaz.
[13] Dar köprüden geçerken. 1. Türkü: Yöresi Tokat- Akdağmadeni, Repertuvar No: 993. Kaynak