Burak ATICI*
Yorganımı Sıkı Sar
Abbas SAYAR
Ötüken Neşriyat, İstanbul, 2002, 89 Sayfa, ISBN:978-975-437-40-58
***
Köy yaşantısını, köylünün ekonomik ve sosyal sıkıntılarını ele alan roman ve öyküler köy edebiyatını oluşturur. Edebiyatımızda bu türün pek çok örneği vardır. Bu yazarlardan biri de Can Şenliği, Çelo, Dik Bayır, Yılkı Atı, Yorganımı Sıkı Sar (öykü) eserlerinin yazarı Abbas Sayar’dır.
Abbas Sayar 21 Mart 1923’te Yozgat’ta doğdu. Liseyi (1941) Yozgat’ta bitirdi. Yokluk yüzünden üniversiteye gidemedi. Kısa süreli memurluktan sonra yedek subay oldu. 1945’te İstanbul’da evlendi. Dört sömestr Türkoloji eğitimi gördü. Sonra Yozgat’a döndü. 1947’de İstanbul’da, onbeş günde bir çıkardağı gazeteyi, matbaa kurarak Yozgat’ta yayınlamaya devam etti. Politikaya girdi, bir süre sonra politikanın çıkar kavgalarına ayak uyduramadı. 1957’de politikadan el etek çekti. Şiir yazmayı sürdürürken, romana döndü. 1970’te Yılkı Atı romanı ile ismini duyurdu. Yılkı Atı: TRT Roman Başarı Ödülünü (1971), Çelo: TDK Ödülünü (1971), Can Şenliği: 1975 Madaralı Roman Ödülünü kazandı. Gazetecilikle birlik yayın yaşamını yürüttü. Sekizi roman, altısı şiir kitabı olmak üzere ondört yapıtı vardır. Yazarımız 12 Ağustos 1999 tarihinde aramızdan ayrılmıştır. Kabri Yozgat’tadır.
Köy kökenli bir romancı olarak, Sayar’ın romanları, konularıyla Orta Anadolu’daki yaşantıya uzanır, dil özellikleriyle de yöresel deyimleri, atasözlerini ve şiveleri kullanırr. Bununla birlikte, yazar, ele aldığı konuların özgün yönlerine dikkat çekmekte ve romanlarını ustalıkla kurgulamaktadır. Bu yazımızda “Yorganımı Sıkı Sar” adlı eserinin değerlendirmesi yapılacaktır.
Köylünün ekonomik ve sosyal sorunlarından bahsedildiği köy edebiyatına nadide eserler kazandıran Abbas Sayar’ın Yorganımı Sıkı Sar isimli kitabı 4 öyküden oluşmaktadır.
İlk öyküde kuraklık ve gelişmemiş sulama tekniklerinin köylüyü ekonomik olarak nasıl çökerttiğinden ve köylünün belini nasıl büktüğünden bahsedilmiştir. Bu öyküde yer alan ve kitabada ismini veren yorganımı sıkı sar cümlesi köy işlerinden umudu kesmiş köylülerin şehre çalışmaya giderken sırtlarına yorganlarını koyan eşlerine söylediği bir cümledir. Evinden, eşinden, çocuklarından ayrılırken tek desteği olan yorganı için köylünün söylediği en anlamlı cümle olarak aklımıza kazınmıştır.
İkinci öyküde ise köylünün muhtaçlığından, ekonomik sıkıntısından, zorunluluklarından yararlanmayı iş bilmiş insanlardan ve bu durumdan yılmış köylünün halinden bahsedilmiştir.
Üçüncü öyküde ise 14 Mayıs 1950 seçimleri ile tek partili döneme son vererek iktidar olan, 27 Mayıs 1960 askeri müdahalesine kadar iktidarda kalan Demokrat Parti dönemindeki durumdan yararlanan insanları, köylerde bile yaşanan içki düşkünlüğünü, dinin nasıl kullanıldığını, bir köy muhtarı ve muhtarın oyunları aracılığıyla anlatmıştır.
Dördüncü öyküde ise köylerdeki aile yapısını, gençlerin düştüğü kontrolsüz kumar alışkanlığını ve tütün düşkünlüğünü anlatmıştır.
Her öykünün ana karakterinde hoşuma giden bazı özellikler oldu. İlk öyküdeki karakterin eşine düşkünlüğü, eline az bir para geçse ona harcayacak olması hoşuma gitti. İkinci öyküdeki karakterin fırsatçı insanlardan bezmişliği köylünün üstüne ne kadar gidildiğinin kanıtıdır. Yazar kitabında bu hissi güzel bir şekilde vermiştir. Üçüncü öyküdeki muhtarın başta köyü iyileştirmek için olan çabalarının inada dönüşmesi, çıkarcı, şahsi ikballeri için çeşitli yollara başvurur bir hale gelmesi insanoğlunun nasılda süreç içinde kötüleştiğini bir kez daha anlamamı sağladı. Dördüncü öyküdeki Ali’nin kumar konusunda nefsini bir türlü dizginleyememesi, kumar uğruna ailesinin rızkını bile hiç etmesi kumarın ne kadar kötü bir alışkanlık olduğunu ve arkadaş ortamının önemini birkez daha gözler önüne serdi.
İlk iki öyküdeki betimlemeler çok hoşuma gitti fakat diğer iki öyküde betimlemelerin hiç denecek kadar azalması kitabın sürükleyiciliğini azaltıyor. Yazarın şiveli bir dil kullanması kitabı daha da inandırıcı hale getirmiş. Hayatın içinden çıkan bir kitap olan Yorganımı Sıkı Sar Anadolu köylüsünün ahvalini anlatması sebebiyle bana göre edebiyatımızda mühim bir yere sahiptir. Nitekim Ulu önder Mustafa Kemal Atatürk’ün “Köylü milletin efendisidir” diye bahsettiği köylünün sorunları hepimizin sorunlarıdır. Bu sorunlarla ilgilenmek hepimizin görevidir. Baş tacı olması gereken köylümüzün yaşadığı sıkıntıları birkez daha görmemizi sağlayacak nadide bir eser vermesi dolayısıyla yazarımıza Allah’tan rahmet diliyorum.
————————-
*İstanbul Üniversitesi, Siyasal Bilgiler Fakültesi, Siyaset Bilimi ve Kamu Yönetimi Bölümü Lisans Öğrencisi, [email protected]