Dr. Halil ATILGAN
Geçtiğimiz günlerde Hürriyet Gazetesinde bir haber yayımlandı. Haber: “Ünlü halk müziği sanatçısı Neşet Ertaş’a Mühür Gözlüm şarkısının söz yazarı Âşık Ali İzzet Özkan’ın mirasçılarından 69 bin liralık tazminat cezası. Mühür Gözlüm şarkısının izinsiz icra edildiği gerekçesiyle Kalan Müzik ve Neşet Ertaş’a açılan davada Yargıtay 69 bin liralık cezayı onadı” diyordu. Haber dikkatimi çekti. Gerçekten de “Mühür gözlüm seni elden / Sakınırım kıskanırım” dizeleriyle başlayan sözler Âşık Ali İzzet’e mi aitti. Davayı varisler haklı olarak mı kazandı. Yoksa dava ehliyetsiz bilirkişilerin kurbanı mı oldu. Düşünmek gerek… Yoksa…
İletişim araçlarının yaygın olmadığı dönemde sanatçılar sesini ancak radyo ve plâklarla Anadolu’ya duyuruyordu. Neşet Ertaş’ta plâklarla, Ankara radyosu vasıtasıyla Anadolu’ya sesini duyuran, mahalli sanatçı sıfatıyla radyoda programlar yapan bir Kırşehirli. Tespitlerimize göre ilk türküsünü Şençalar plağa okumuş. Yıl 1957. Okuduğu türkü: Neden garip garip ötersin bülbül. Sonra Gitme Leyla’m gitme yolumuz uzak, Köprüden geçti gelin ve diğerleri. 1967’de ise Mühür gözlüm seni elden / Sakınırım kıskanırım. Arkası: Yine bir hal oldu garip gönlüme. Cem Plâk vasıtasıyla halka ulaşan çalışmanın: A- Yüzü – 3611- 528A. Mühür Gözlüm. Derleyen: Ali İzzet. B – Yüzü – 3611- 528B. Yine bir hal oldu garip gönlüme: Söz ve Müzik: Neşet Ertaş. Mühür Gözlüm sözlerinin Âşık Ali İzzet adına kaydı yok. Sadece derleyen Âşık Ali İzzet. Sözler ise iki dörtlük. Aşağıdaki gibi kayıtlara geçmiş.
Mühür gözlüm seni elden
Sakınırım kıskanırım
Yağan kardan esen yelden (Aslı: Uçan kuştan esen yelden )
Sakınırım kıskanırım
Havadaki turnalardan
Su içtiğin gurnalardan
Geyindiğin urbalardan / Geyindiğin sırmalardan
Sakınırım kıskanırım O yıllarda eser sahiplerine gösterilen hassasiyet yok denecek kadar az. Ali’nin külahının Veli’ye, Veli’nin külahının Aliy’e giydirildiği dönem. Telif hakları yasası yok. Sanatçılar yaptığı eserlere sahip çıkamıyor. Bir kör dövüşü anlayışı ile sanatçı kısa zamanda adını halka duyurmaya çalışıyor. İşte onlardan biri de Neşet Ertaş. O: Köprüden geçti gelin / Mühür gözlüm seni elden / Seher vakti çaldım yârin kapısını / Zahidim / Ne güzel yaratmış seni yaradan plâklarıyla sesini dalga dalga Anadolu’ya duyurdu. Ankara Radyosunda Yunus Karaca[1] vasıtasıyla Emin Aldemir ile tanışması Ankara Radyosunda mahalli sanatçı sıfatıyla bantlar yapmasını sağladı. Yaptığı bantlar ününe ün kattı. Aranan sanatçılar arasında yerini aldı. Ünlü olması okuduğu eserlerin bazılarının sözlerine de sahip çıkmasına vesile oldu. Seher vakti çaldım yârin kapısını. Söz Sivas’ın Şarkışla ilçesinin Kılıççı köyünden Âşık Agâhi’ye. Çırpınıp da şan ovaya çıkınca.Söz: Kars’ın Selim ilçesinin Sipkor (Yamaçlı) köyünde 1917 doğumlu Âşık Canani’ye. (Asıl adı Ahmet Çelik) Aynı sözler başka bir kaynakta Kahraman Maraş’ın Elbistan ilçesinin Erçene köyünden Âşık Hüseyin’e.[2] (Tenecioğlu) Kova kova indirdiler yazıya – Âşık Kerem’e / Ahu gözlerini sevdiğim dilber – Karacaoğlan’a / Zahide ise Kırşehir’in Çiçekdağı ilçesinin Ortahacıahmetli köyünden Arap Mustafa’ya ait olmasına rağmen Neşet Ertaş adına kayıt edilen türkü sözlerinden bazıları. İşte o haksız sahiplenmelerden biri de Neşet Ertaş’ın ünlendirdiği Mühür gözlüm türküsünün sözleri. Yukarıda da belirttiğimiz gibi sözler 1967 yılında plağa iki dörtlük olarak okunmuş. Sözler kaynaklarda Âşık Ali İzzet Özkân adına kayıtlı. Gerçekten öyle mi? Şimdi konuyla ilgili tespitlerimize göz atalım: Geçtiğimiz yıllarda benimde katıldığım I. Emlek Yöresi ve Çevresi Halk Ozanları Sempozyumunda, (16–17 Mayıs 1998 Ankara) davaya konu olan Mühür Gözlüm şiirinin Âşık Ali İzzet’e ait olmadığı gündeme geldi. Konunun tartışması yapıldı. Dörtlüklerin Emlekli Âşık Hüseyin Gürsoy’a ait olduğu üstüne basa basa söylendi. Âşık Hüseyin Gürsoy[3], yeğeni Hüseyin Gürsoy tarafından adı geçen sempozyumda tebliğ olarak sunuldu. Konuşmacı tebliğinde: Âşık Hüseyin Gürsoy’a ait bazı şiirlerin Âşık Ali İzzet tarafından kendisine mal ederek yayımlandığını: “Âşık Hüseyin öldükten sonra ailesini ziyaret eden Âşık Ali İzzet onun çok büyük bir ozan olduğunu, yazın çevrelerine tanıtılması gerektiğini, onun için de defterlerinin kendisine verilmesini ister. Âşık Hüseyin’in defterleri Ali İzzet’e verilir. Burada dikkat edilecek bir konu var. Özellikle araştırmacıların üzerinde durması gereken bir konu. Ali İzzet Âşık Hüseyin’in bazı şiirlerini kendine mal etmiştir. Bunun ortaya çıkarılması, deyim yerinde ise Sezar’ın hakkının Sezar’a verilmesi gerekir. Bu aşamadan sonra devreye araştırmacıların girmesi ve iki ozanın da eserleri incelenerek gerçeğin ortaya çıkarılması gerekir[4]” diyerek önemli bir itirafta bulundu. Adı geçen sempozyumda söz konusu şiir her ne kadar tartışıldıysa da sanırım meselenin peşine istenilen ölçüde düşülmedi. Eğer düşülmüş olsa idi tazminat davasında söz konusu şiirin Ali İzzet’in değil Hüseyin Görsoy’a ait olduğu söylenir, en azından sahip çıkılırdı. Sempozyumdaki konuşmasında Sezar’ın hakkını Sezar’a verilmesini isteyen Âşık Hüseyin Gürsoy’un yeğeni Hüseyin Gürsoy tespitlerinin gerçekleşmesi hususunda sanırım gerekli hassasiyeti göstermedi. Onun için de dava Ali İzzet Özkan’ın varisleri lehinde sonuçlandı.
Bu açıklamalardan sonra Mühür gözlüm seni elden dizesiyle başlayan sözlerle ilgili başka bir tespite daha bakalım. Bu tespit Ali İhsan Tuncalı’ya ait. Ali İhsan Tuncalı’nın Emlek Alevi Âşıkları[5] adlı kitabında. Prof. Dr. İlhan Başgöz Yazıyor başlıklı yazının bir bölümünü aynen aktarıyorum: (…) “Âşık Ali İzzet’in defterlerinin incelenmesi gösteriyor ki o başka âşıkların şiirlerini de kendisine mal ederek bir zamanlar defterine yazmış. Onun s. 18, mühür gözlüm s 33, türkün sazında s.6, Davutoğlu Sultan Süleyman da öldü. Başlayan şiirini Âşık Hüseyin Gürsoy adına derledik. Ali izzetin teller, s. 89, mühür gözlüm s. 103, Türkmen kızı bir ormanın içinde gene Âşık Hüseyin Gürsoy adına derlenmiştir. Onun şiiri Aşiret kızı diye başlıyor. Bu derlemeyi de Alakilise köyünden Yusuf Aslan’dan yaptık. Sn. Mehmet Ali Erdin’e Ali İzzet başka şiirlerin de kendisine ait olmadığını söylemiş. Bu şiir Teller. No: 97, Mühür Gözlüm s.11. Kırk Ambar s. 49, Türk’ün Sazından No: 19 ve Ali İzzet Ağlıyor s. 3 de yayınlanan, Teller de muradın alsın şiiridir.”
Ali İhsan Tuncalı adı geçen kitabında bazı şiirlerle Mühür Gözlüm şiirinin Âşık Hüseyin Gürsoy’a ait olduğunu, Emlek[6] yöresinden yaptığı araştırmaya, Prof Dr. İhsan Başgöz’ün tespitlerini, Türk Folklor Araştırmaları ve Tarla Dergisinde yayımlanan yazıları kaynak göstererek savunuyor.
Araştırmacı Yazar Nail Tan Hoca da Türk Halk Edebiyatı Dediğin Bir SarpKale[7] adlı kitabında Mühür gözlüm seni elden / Sakınırım kıskanırım adlı şiirin aslının Âşık Ömer’e ait olduğunu, Gevheri’nin ve Âşık Ali İzzet’in, Âşık Ömer şiirine birer “benzek – nazire” olarak yazıldığını ifade ediyor. Âşık Ömer, Gevheri ve Ali İzzet Özkan adına yayımladığı dörtlüklerin mukayesesini yaparak şiirin çıkış noktasının Âşık Ömer olduğunu söylüyor (S. 31).
Şimdi: Âşık Ömer, Gevheri ve Ali İzzet adına kayıtlı dörtlüklere bakalım.
1- Âşık Ömer’e ait dörtlükler[8]:
Gel dilberim kan eyleme
Seni kandan sakınıram
Doğan aydan esen yelden
Seni günden sakınıram
Habib’im hışmınen bakma
Ben kulun odlara yakma
Yanağına güller takma
Seni gülden sakınıram
Hâlden bilür haldaşım var
Yola gider yoldaşım var
Üç yaşında kardaşım var
Seni andan sakınıram
Ömer’im der ben de geldim
Tazelendi esi derdim
Sen bir kuzu ben bir kurdum
Seni benden sakınıram
2- Gevheri’ye ait dörtlükler[9]:
Ela gözlü nazlı dilber
Seni kandan sakınurum
Kan değil hey efendim
Seni candan sakınurum
O yana bu yana bakma
Beni ateşlere yakma
Elini koynuna sokma
Seni senden sakınurum
Gevheri der ben bir merdim
Yüreğimden çıkmaz derdim
Sen bir kuzu ben bir kurdum
Seni benden sakınurum
3- Gevheri adına kayıtlara geçen diğer dörtlükler[10]:
Ey benim verd-i handanım
Seni hârdan sakınurum
Açıl gül gonca dehanım
Ah ü zardan sakınurum
Fedadır canım yoluna
Mailem tuti diline
Dokunmasun kâkülüne
Ruzigârdan sakınurum
Gamzene geçmez dilekler
Çeşmine doymaz yürekler
Genc-i ruhsârını bekler
Zülf-i mârdan sakınurum
Kalmışam bir virân içre
Hemdemim yok cihan içre
Saklarım aşkı can içre
Belki yârdan sakınurum
Gevheri dildârın her an
Ahdi hilaf kavli yalan
Dü cihanda böyle olan
Yârı gardan sakınurum
4- Âşık Ali İzzet Özkan adına kayıtlı dörtlükler[11]:
Mühür gözlüm seni elden
Sakınırım kıskanırım
Uçan kuştan esen yelden
Sakınırım kıskanırım
Kavumundan akrabandan
Kardeşinden öz babandan
Seni doğuran anandan
Sakınırım kıskanırım
Beşikte yatan kuzundan
Hem oğlundan hem kızından
Ben seni senin gözünden
Sakınırım kıskanırım
Havadaki turnalardan
Su içtiğin kurnalardan
Geyindiğin sırmalardan
Sakınırım kıskanırım
Ali İzzet’i ancalardan
Bağındaki goncalardan
Yerdeki karıncalardan
Sakınırım kıskanırım
Şeklindedir. Eser ünlü sanatçılar tarafından okunmuş. İnternetten tespitlerimizde: Neşet Ertaş, Ali İzzet Özkan, Zeki Müren, Müslüm Gürses, Suat Sayın, İbrahim Tatlıses, Yıldız Tilbe, Funda Arar, Zara, Orhan Ölmez, Yavuz Bingöl, Bedia Akartürk, Erkut Taşkın, Ayla Dikmen, Burhan Çaçan ve Cansever ilk bakışta karşımıza çıkanlar. Sözleri bazı sanatçılar iki, bazıları da üç dörtlük okumuş. Sözlerin doğru okunup okunmadığını tespit etmek için seslendirenleri tek tek dinledik. Üç dörtlük okuyanlar Ali İzzet tapşırmalı dörtlükte çok ciddi yanlışlar yapmışlar. Birkaç kişinin dışında herkes yanlış okumuş. Ali İzzet tapşırmalı dörtlüğü okumayanlar ise yanlışa düşmeden vaziyeti kurtarmış.
Ali İzzet kendi sesinden okuduğu son dörtlüğün birinci dizesini: Şiir olarak Ali İzzet’i ”ancalan”dan diye okuyor. Aynı dize müzikle icra edildiğinde Ali İzzet’i “ancalar”dan oluyor. Yazılı kaynaklarda sözcük ‘ancalar’dan olarak geçiyor. Sözlüğün aslı da: Ancalar. Türk Dil Kurumunun Derleme Tarama Sözlüğünde: “Niceler, niceleri, birçokları, o gibiler” anlamında kullanılıyor. Ancak: “Ancalar”ın anlamını bilmeyen güruh, Çökertmeden çıktım Halil’im türküsündeki / Burası da Aspat değil Halil’im aman Bitez Yalısı dizesindeki Aspat’a, asvalt dediği gibi “ancalar” sözcüğünün anlamını bilmediği için kendine göre bir sözcük uydurarak dizeyi seslendiriyor. İnternetten tespit ettiğimiz uyduruk dizeler: “Ali İzzet’i oncalardan. Ali İzzet’iyoncalardan. Ali İzzet’i kancalardan. Ali İzzet’i omcalardan şeklinde karşımıza çıktı. Dizenin doğrusu: Ali İzzeti ancalardan[12].
Ne acı ki TRT programlarında okuyan solistler de uyduruk dize yanlışlığına düşmüşler. Müzik danışmanları, yöneticileri, program yapımcıları: Ali İzzet’i yoncalardan olmaz. Bu ancak: Ali İzzet’i ancalardan olur dememiş. Diyememiş. Yoncaya ancak gonca yakışır düşüncesiyle program yayımlanmış. Denetimden geçmiş. Aynı dize müzik yapımcılarının da gözünden kaçmış. Saz Şefi / Müzik Yönetmeni yoncanın ne ilgisi var. Bu ancalar olacak diyememiş. Cansever adlı bir bayan arabeskleştirerek yorumladığı Mühür Gözlüm türküsündeki Ali İzzet’i ancalardan dizesini çok zor anlaşılan bir diksiyonla Ali’deki yoncalardan diye okumuş. Erkut Taşkın adında bir başkasının okuduğu dize sanki bir bilmece. Çözebilene aşk olsun. Aynı dizeyi kendisi de dinlese burada ne diyorum diye muhakkak kendi kendine soracaktır. Zira dediği anlaşılmıyor. ( Merak eden olursa Erkut Taşkın – Mühür gözlüm yazsın ve internete girsin. Dediğini anlayabilen bize de söylesin, öğrenelim.)
Bilmece birkaç dostun yardımıyla çözüldü. Denileni anlamak için çırpınışlar sonuca ulaştı. Ağlar kutu omcalardan denildiğine karar verildi. Bir arkadaşımız Ağlar Erkut omcalardanyorumunu getirdi. Olur ya… Okuyucunun adı Erkut olunca dizeye kendi adını koyarak tapşırabilir diye düşündük. Hâsılı yanlışlar katmerlendi. Yanlışlar katmerlendikçe Cansever’e Ali’deki yoncalardan, Erkut Taşkın’a Ağlar kutu omcalardan dizesinin ifade ettiği anlamı sormak geçti içimizden. Fakat… Maalesef sorular düşünceden öteye gitmedi.
Aslında konu dağıldı. Mühür gözlüm türküsünün kime ait olduğunu işlerken sözlerdeki yanlışlıklara gönlümüz rıza göstermedi. Dayanamadı. Varsın olsun, yanlış okunsun diyemedi. Dokuz köyden kovulacağımız aklımıza gelse de doğrusunu bulmaya çalıştık. Sonuçta: Mühür Gözlüm seni elden dizesiyle başlayan dörtlüklerin müziğinin Ali İzzet’e ait olup olmadığı hususunda bir tespitimiz yok. Âşık Hüseyin Gürsoy’un şiiri Âşık Ömer’e naziremidir onu da bilemiyoruz. Bildiğimiz Mühür Gözlüm seni elden dizesiyle başlayan dörtlüklerin Âşık Ömer şiirini esas alarak yazıldığıdır.
Tespitlerimizin takdiri sizindir. İnanıyorum ki… Değerlendirme iyi yapılırsa “Adalet mülkün temelidir” öz deyişindeki amaç yerine getirilmiş olacaktır.
Dipnotlar
[1] Yunus Karaca o yıllarda Ankara Radyosunda bağlama sanatçısı olarak görev yapıyor. [2] İrfan Can, Çukurova’dan Dünyaya Kadirli. Mart 2006, S. 19. s. 64. [3] Âşık Hüseyin Gürsoy, Sivas’ın Şarkışla ilçesinin Sarıkaya köyündendir. 1907 yılında doğmuş, 22. 07. 1942 tarihinde verem hastalığından çok genç yaşta vefat etmiştir. [4]I. Emlek Yöresi ve Çevresi Halk Ozanları Sempozyumu Bildirileri. EMOD Yayınları, Bilim ve Kültür Dizisi 2. s. 216, 16 – 17 Mayıs 1998 Ankara. [5] Tuncalı Ali İhsan, Emlek Alevi Âşıkları. Kızılırmak Sosyal Dayanışma Yayınları. Pim Ajans, Ankara Mayıs 2000. [6] Emlek zamanında Bozok sancağına bağlı bir nahiye. Gemerek, Şarkışla, Yıldızeli, Akdağmadeni ilçelerini kapsayan yerleşim birimine verilen ad. [7] Tan Nail, Türk Halk Edebiyatı Dediğin Sarp Bir Kale. Kültür Ajans Yayınları No: 175, Ankara 2011 s. 31. [8] Elçin Şükrü, Âşık Ömer, Kültür Bakanlığı Yayınları Kültür Eserleri Dizisi / 240, Ankara 1999, s. 45. [9]Köprülü, M. Fuad, 17. Asrın Saz Şairlerinden Gevheri, İstanbul 1929, s. 69. [10] Elçin Şükrü, Gevheri Divanı, AKM Yayını. Ankara 1998, s. 497 – 498. [11] Başgöz İlhan, Âşık Ali İzzet Özkân. Yaşamı, Sanatı, Şiirleri. Türkiye İş Bankası Yayınları, Ankara 1979, s. 3. [12] Ali İzzet’i ancalardan dizesindeki ancalar sözcüğünün yerine Derleme Tarama Sözlüğündeki (s. 126) “Niceler, niceleri, birçokları, o gibiler” anlamı yüklenince dizenin demek istediği açık seçik ortaya çıkıyor.