Serhat SINMAZ
Göç, insanlık tarihinin en başından beri var olan ve sosyal, ekonomik, kültürel ve siyasi boyutlarıyla toplumun yapısını değiştiren nüfus hareketleridir. Göçler kırdan kente kentten kıra, kırdan kıra, kentten kente doğru gerçekleştirilebilmektedir. Kişilerin göç etme sebepleri sayısız denecek kadar çok ve karmaşık yapıdadır. Ancak günümüzde göçün sebeplerin en başında ve en önemlisi olarak ekonomik sebeplerin ve geçim kaygısının olduğunu bilmekteyiz.
Türkiye’de kırdan kente göç olayının genel olarak 1950’li yıllardan itibaren başladığını görmekteyiz. Ülkemizde kırdan kente göçün etkisiyle oluşan kentleşme Batı Avrupa’nın aksine sanayileşme ile paralel bir şekilde gerçekleşmemiştir. Türkiye’de hızlı kentleşme daha çok tarımda makineleşme, kır işsizliği gibi sebeplerden dolayı gerçekleşmiştir. Bu yüzden şehirlerimiz “sanayileşmesiz şehirleşme’’ veya “çarpık şehirleşme’’şeklinde diyebileceğimiz bir akıbete uğramıştır. unun sonucunda düzenli altyapıya sahip olmayan, sağlıksız ve hukuki olmayan gecekondulaşma yaşanmış ve şehirler işsiz ve eğitimsiz yığınlarla dolmuştur. Bunun yanı sıra şehirlerimizde, ki bunun etkisini İstanbul, Ankara, İzmir, Bursa gibi yoğun göç alan şehirlerde açıkça görmekteyiz, bir “gettolaşma’’ yaşanmıştır.
Getto kavramı ilk defa, Venedik’te surlarla örülmüş, giriş çıkışı denetimle yapılan 10. Yüzyıl Yahudi yerleşmesi için kullanılmıştır. Yahudilerin kendilerine ayrılmış mahallelerde zorunlu olarak tutuldukları bu türden gettolar Fransız Devrimi sonrasına kadar devam etmiştir. Genel olarak aynı görüşten, kökenden gelen kişilerin oluşturduğu mahalle kümesi olarak adlandırılabilir. Ülkemizde gettolaşma daha çok ‘’hemşehricilik’’bağıyla oluşmaktadır. Örneğin Ankara’da Yozgat, Tokat, Kayseri gibi İç Anadolu bölgelerinden göç eden kişilerin daha çok Sincan, Etimesgut gibi yerlerde yoğunlaşmaları, İstanbul’da Zeytinburnu’nda Erzurum’dan veya Tunceli’den göç eden kişilerin oluşturdukları mahalleler örnek olarak gösterilebilir. Peki “gettolaşma’’ ne gibi etkiler yaratıyor şehirlerimizde?
Her şehrin kendine has yapısı ve kültürü vardır. Müziği, mimarisi, gelenek, örf ve adetleriyle bu şehirler kendi kimliğini oluşturur.Dışarıdan göç alan şehirlerin bu kimliğini koruması için göç eden kişilerin içinde bulundukları şehirle bütünleşmeleri ve entegre olması gereklidir.Bunun içinde bir süreç oluşması gereklidir.Ancak gettolaşma sebebiyle göç eden bireylerin göç ettikleri şehirle bütünleşmeleri ve entegrasyonu mümkün olmamaktadır.Şehrin kültürüne uyum sağlamaya direnmekte ve deyim yerindeyse kaosa yol açmaktadırlar.Mesela bugün İstanbul’un şehir kimliğinden bahsetmek mümkün müdür? İstanbul’da kendi hemşehrilerinin oluşturduğu mahallede yaşayan bir kişi İstanbul’lu kimliğini reddetmekte ve salt ‘’Erzurum’lu, Tokat’lı, Ağrı’lı’’kimliğiyle yaşamayı seçmektedir. Salt diyorum çünkü başka bir yere göç etmenin etkisiyle bu kişiler kendi şehirlerinin kültüründen de uzaklaşmakta ve yaşatmayı seçmemektedir. Bunun sonucunda İstanbul’da ‘’İstanbul’lu’’yaşamamakta bunun yerine kendi kültüründen kopmuş ve yeni bir değer oluşturamamış salt göç ettikleri şehrin kimliğiyle yaşayan bireyler yaşamaktadır. Bu sadece İstanbul için geçerli değildir.Ankara,İzmir,Bursa,Antalya gibi şehirler içinde geçerlidir.Ancak bu şehirlerin İstanbul’a göre çok büyük bir avantajı vardır.Bu şehirlerde kentin kimliğini yansıtan ve yaşatan kırsal nüfus mevcuttur.Ancak bu şehirler de maalesef hızla kimliksizleşmektedir.
Gettolaşma şehirleri kimliksizleştirmenin yanı sıra bu konuyu ayrı bir yazıda ele alınabilecek kadar geniş ve ciddi bir konu olan ekonomik savaşa ve güvenlik sorunlarına da yol açmaktadır. Ülkemizde halkın dilinde polisin giremediği mahalleler olarak adlandırılan yerler büyük oranda gettolaşmanın olduğu yerlerdir.Büyükşehirlerde mafyalaşma ve çeteleşmenin ana üsleri getto bölgeleridir.
Gettolaşmanın önüne geçmek için göç eden kişilerin şehire uyum sağlamaları ve entegrasyonu için sosyolojik ve psikolojik olarak bu kişilere profesyonel destek sağlanması gerekmektedir. Bunun için ciddi bir kaynak ve program oluşturulmalıdır.Sağlıklı ve ‘’kimliğe’’sahip şehirler oluşturabilmemiz için çözülmesi gereken en önemli problemlerden birisi budur.