Halil ATILGAN
Kırıkkale’de, Keskin’de, Ankara’da İç Anadolu’da bir bozlak yankılanır:
Cerit Irakka’dan sökün edince
Açılsın Urum’a yolu Cerit’in
Silsüpüroğlu Fettah Beg de ölünce
Kırıldı kanadı kolu Cerit’in
Bir zamanlar Oyma Ağaç’ta kalalım
Toplansın aşiret sonun alalım
Konuşalım bir karara varalım
Esiyor serimde yolu Cerit’in
Yüz atlınız daim ileri gitsin
Sağına soluna çok dikkat etsin
Piliçka (rüşvet) vermeden menzile yetsin
Bozulmadan gitsin ili Cerit’in
diyerek inletir koyakları.
Türk Halk Müziğinin temel öğelerinden biri olan bozlak dediğimiz uzun havalar, Gâvur Dağlarında Barak Ağzı Türkmen-i, Gazi Antep’te, İskân Havası, Hatay’da Amik Ağzı, Çukurova’da, Karacaoğlan, Elbeylioğlu, Hürşit, Deli Boran, Orta Anadolu’da Kırşehir’de, Keskin’de, Ankara’da, Kırıkkale’de bozlak olur dökülür yüreğimize. Yüreğimize dökülen bu uzun havalar ayrılığı, hasreti, iskânı, aşkı, sevdayı, aşiret kavgalarını anlatır.
Orta Asya’dan, İran’a, Suriye’ye geçen Türk oymakları, oradan da Anadolu’ya geçmişler. Şanlı Urfa, Gazi Antep, Çukurova’dan İç Anadolu’ya geçen Türk oymakları Ankara, Çorum ve Yozgat’a kadar uzanmışlar. Bozlak dediğimiz uzun havalar da bu güzergâhta renk, şekil ve biçim bulmuş. Bozlakların Eskişehir’de, Bolu’da Zonguldak’ta karşımıza çıkmayışı, Rakka–Elmadağı güzergâhının dışında kalmasından kaynaklanmıştır.
Rakka’dan Elmadağı’na kadar uzun bir yolculuğa çıkan konargöçer Türk oymakları, yerleştikleri yerlere kendi adlarını vererek türküleriyle beraber hayatlarını sürdürmüşler. Elbeyliler, Ceritler, Bozdoğanlar, Afşarlar, Yüreğirler, Dülkadirliler, Baraklar, Beğdilliler, Eymürler, Bayatlar da bu uzun yolculuğun başını çeken aşiretler arasında ilk akla gelen Türk oymakları olmuş.
Suriye’den Anadolu’ya gelen Türkmenlerin büyük çoğunluğu Çukurova, Şanlı Urfa, Gazi Antep ve Orta Anadolu’ya göç etmişler. Göç ettikleri yerlerde de gelenekleriyle, görenekleriyle türküleriyle varlıklarını korumuşlar. Bu Türkmen oymaklarının en önemlileri de Afşarlar, Ceritler, Dülkadirliler, Beğdilliler Elbeyliler, Yüreğirler vb. olmuş. Orta Anadolu’ya yerleşen oymaklar da Kırşehir, Yozgat Kırıkkale, Keskine gelmişler dayanmışlar. Rakka’dan Keskin’e kadar uzanan Türk oymakları uzun bir yolculuktan sonra çeşitli yerleşim birimlerini kendilerine yurt tutmuşlar.
Bu güzergâhtaki yerleşim birimlerini yurt edinen oymaklar türkülerini de beraberinde getirmişler. Bu konuyla ilgili çok geniş araştırmalar yapan Prof. Dr. Faruk Sümer konuyla ilgili görüşlerini Oğuzlar adlı eserinde şöyle dile getiriyor:
“Orta Asya Oğuzlarının şiire ne dedikleri, şiire ne ad verdikleri bilinmiyor. Kutadgu Bilig ve Divani Lügati Türk’te koşuk, koşug ya da kuşugu şiir anlamında kullanılmıştır. Kaşgarlı koşugun ayrıca kaside anlamına geldiğini de kaydeder. Halk edebiyatımızda koşma sözü aynı kökten gelmekle beraber mana bakımından koşuktan farklıdır. Bizim halk edebiyatımızda koşma sözcüğü özel bir nazım şeklinin adıdır.”
Faruk Sümer Oğuzlar’da: “Karahanlı Türklerindeki koşug gibi belki şiir anlamında kullanılmış olabilir” ifadesini kullanmaktadır. Faruk Sümer yine Oğuzlar kitabında “Şarkı ve daha ziyade gazel manasında olmak üzere yır (ır) sözü geçiyor. Yıragu ise aynı eserde şarkıcı, anlamında kullanılıyor” demektedir.
Faruk Sümer şair sözü:
“Orta Asya Türklerinde rastlanmadığı gibi diğer Türk lehçelerinde de rastlanmamaktadır. Hazar ötesi Türkmenlerinde de bu sözcük bilinmiyor. Bu durumda ozan sözcüğünün yakın doğuda ortaya çıkmış yeni bir sözcük olacağını düşünmek yerinde olur demektedir. Bize göre uzan Moğol devri eserlerinde geçen ve sanatkârlar anlamına gelen uzan sözcüğünden gelmektedir. Bu sözcük ise Türkçe sanatkâr (zanaatkâr) anlamına gelen uzan kelimesinden gelmektedir. Bu sözcük ise Türkçe Sanatkâr anlamına gelen uz ile Farsça çokluk eki olan an ekinden teşekkül etmiş gibi görünmektedir. Biz sanatkârlar (zanaatkârlar) demek olan uzanları Moğol hanları, Moğol şehzadeleri, noyanlarının karargâhlarında görüyoruz. Kopuzları ile daha çok kahramanlık şiirleri okuyan şairler de hanların şehzadelerin ve büyük noyanların karargâhlarında bulunmuşlar, onlar da uzanlardan sayılmışlardır. Böylece uzan zamanla kopuzları eşliğinde ezgili şiir söyleyen şairlerin adı olmuştur. Bu ozanlar resmi-geçitlerde askerlerin önünde saz çalarak giderler ve savaş günlerinde de askerlerin cesaretlerini artıran kahramanlık şiirleri ile bilhassa Dede Korkut destanlarından parçalar söylerlerdi.”
Faruk Sümer Oğuzlar adlı eserinde
“Dülkadirli, Halep Türkmenleri yurt tutmuş oldukları Maraş Gazi Antep, Hatay, Çukurova bölgelerinde hâlâ söylenen bozlaklar adı geçen Türkmenlere ait uzun havalardır. Türkmenler ve bu arada Pınarbaşı ve civardaki Afşarlar Bozlak okumaya çok düşkündürler. Afşarlar vuruşmalarda gösterdikleri yiğitlikleri, yiğitlerin adları birer birer sayılarak gösterdikleri kahramanlıklar düşmanları nasıl yendikleri hep bozlaklarla anlatılmıştır.”
Rakka’dan Elmadağı’na uzanan Türk oymaklarının bozlakları musiki kültürlerinin de temelini oluşturmuş. Onun için de bozlaklarla dertlerine deva, umutlarına çare aramışlar. Bozlaklar kısaca bu güzergâhtaki Türkmenlerin ekmeği aşı, tuzu biberi olmuş. Biz de bu Türkmen oymaklarının bozlaklarını tanıttığımızda musiki kültürleriyle ilgili de geniş bilgi vereceğimizi düşündük. Onun için bu güzergâhtaki Türkmen oymaklarının okuduğu bozlakları hem de bozlak
sözcüğünü inceledik.
Halk müziğimizde bir uzun hava türü olan bozlak Türkçe bir sözcüktür. Bu uzun havaların en yaygın olduğu yörelerimiz de Rakka Elmadağı arasında kalan yerleşim birimleridir. Antakya, Gazi Antep, Osmaniye, Çukurova, Kırşehir, Ankara, Keskin, Kırıkkale, Yozgat bozlakların harman olduğu illerimiz arasında ilk
sırayı alır. Şimdi bozlak sözcüğünün anlamına bakalım:
Divan-ü Lügat-it Türk de bozlak:
Bozla : Ses vermek, bağırmak, bozlamak.
Bozlat: Böğürtmek.
Bozladı :Titir bozladı, bağırdı. Dişi deve bozladı, bağırdı şeklinde ifade edilmektedir.
TDK’nun Tarama Sözlüğünde bozlak: Çığırmak, bağırmak. Çığırmak: Çağırmak, ses vermek, davet etmek, türkü söylemek, bir kimse hakkında iyi konuşmak, çığlık koparmak.
Yine Divan-ü–Lügat-it Türk de: Çağırmak. (Çığırmak)
Çakrıştı: Çakrıştı-Çıkruşur – Çıkrışma. Boy birbirge çakrıştı = Boy halkı birbirine çağırdı. (Oğuzca – Çakrışur – Çakrışmak )
Çağıla: Bağırmak, çağırmak anlamında. Dede Korkut’ta bozlatmak, böğürtmek anlamında kullanılmakta. Kırgızca’da ise; “Botasın olgan tüyüdey bozlayı bozlayı kaldım men”. Yavrusu kaybolmuş çalınmış bir deve gibi bozlaya bozlaya feryat figân içerisinde kaldım ben denmektedir. Şimdiki anlamıyla Orta Asya Türklerinde çok kullanılan bu kelime, çeşitli Türk boylarıyla Anadolu’ya gelmiş
ve hâlen dilimizdedir.
Rakka’dan Elmadağı’na kadar uzanan Türkmen grupları içerisinde bozlaklarla ününü yurt sathına en çok duyuran Afşar Türkmenleri olmuş. Her aşiretin kendine göre bir uzun havası, bozlağı olmasına rağmen, Afşarlar en önde gelen Türkmen grupları arasında yerini almış. Afşar Bozlakları; Kırşehir, Yozgat, Keskin, Kırıkkale, Çukurova’da yaygın olarak söylenmiş, günümüze kadar da ulaşmıştır. Burdur’da okunan Afşar Beyleri türküsü teke diyarında, ta ki Muğla’da varlığını sürdürmüş. Afşar Zeybeği ise; Muğla, Burdur, Denizli, Antalya, Aydın’da, kısaca Teke Yöresinde güncelliğini korumuştur. Ege’de zeybek olarak güncelliğini koruyan Afşar oyunları, Çukurova’da, Kırşehir’de, Orta Anadolu’da Afşar Halayı olarak karşımıza çıkmıştır.
Her Türkmen aşireti söylediği bozlakları, kendi yetiştirdiği ozanının, aşiretinin, ya da yöresinin adını vermiş. Bu duruma göre Rakka-Elmadağı arasında kalan Türk
oymakları bozlaklarını üç grupta toplamış:
1) Aşiretlerin adına göre adlandırılan bozlaklar
2) Aşiretlerin yetiştirdiği ozanların adına göre adlandırılan bozlaklar
3) Aşiretlerin yaşadığı yörenin adına göre adlandırılan bozlaklar
Aşiretlerin Adına Göre Adlandırılan Bozlaklar:
1- Elbeyli Bozlağı
2- Afşar Bozlağı
3- Tecirli Bozlağı
4- Cerit Bozlağı
5- Karahacılı Bozlağı
6- Menemenci Bozlağı
7- Türkmeni Bozlağı
Bu gruplamanın dışında kalan Havayi Bozlağı, Sarı Mehmetli Havası, Barak Dağı Bozlağı, Senir Havası, Şafak Ağzı gibi türlerin ise Adana’nın Karaisalı ilçesinin dağ köylerinde hâlâ varlığını koruduğu tespit edilmiştir.
Çukurova’da ve Orta Anadolu’da çok yaygın olan Afşar Bozlağını, sonra da Kovgun Afşar Bozlağını[1] örnekleyelim sizlere (Bu türkü Kırşehir’den Muharrem Ertaş’tan derlenerek TRT repertuvarına girmişse de Çukurova’da da yaygın olarak bilinir ve söylenir. Afşar Bozlağı çeşitlemelerindendir.)
Aşiretlerin yetiştirdiği ozanların adına göre isimlendirilen bozlaklar ise:
1- Karacaoğlan Bozlağı
2- Dadaloğlu Bozlağı
3- Öksüz Ali Bozlağı
4- Deli Boran Bozlağı
olmak üzere dört çeşit olarak tespit edilmiştir.
Hatay ve Amik Ovası’nda söylenen uzun havalar ise Çukurova ve Orta Anadolu da okunan bozlaklara göre daha farklı bir özellik arz etmektedir. Bu yörede okunan uzun havalar Gazi Antep yöresinde okunan havalara daha yakındır. Yörede kişi adıyla anılan havalar:
1- Miskin Ali,
2- Şah Mayıl
3- Hurşit
4- İsaballı
5- Firuz Bey
6- Beyoğlu
Kişi adıyla söylenen bozlaklar:
1- Karacaoğlan
2- Dadaloğlu
3- Öksüz Oğlan
Gruba dâhil edemediğimiz havalar ise:
1- Urum Garibi
2- Ağ Gelin
olarak tespit edilmiştir.
Ali Rıza Yalgın da Cenupta Türkmen Oymakları adlı eserinde bozlakları yaptığı tespitler sonunda sınıflandırmış. Ali Rıza Yalgın’ın tespitlerine göre:
Urum Bozlağı
Düdem Bozlağı
Yerli Bozlağı
Topal Aptal adındaki bir başka kaynak kişi de:
Urum Bozlağı
Düdem bozlağı
Benderi Bozlağı
İskân Havaları ( Ağıt-Darp-Harp)
Elbeylioğlu
Urum Divanı
olarak sıralamış.
Ali Rıza Yalgın, Cenupta Türkmen Oymakları adlı eserinde konargöçerlerin halk müziği ezgi kalıbını üç, türkü türlerini de: Öğüt ( Ders verici türküler) – Övüt (Övgü türküler) – Ağıt ( Ağıt olarak yakılan türküler) –Yiğit (Yiğit üstüne, kahramanlık üstüne yakılan türküler) Y – Yavuk (Güzel üstüne yakılan türküler) –Yağıt (Düşman üstüne yakılan türküler- Buna Karaçor da denilir) üstüne yakılan türküler olmak üzere 6 grupta toplamış. Bu ezgi kalıplarının notasını da vererek bugüne ulaşmasını sağlamış. Tespit ettiği üç tür ezgi kalıplarını da:
Urfa Ağzı – Övüt Üstüne[2]
Övüt Üstüne[3]
Ağıt Üstüne[4]
olmak üzere üç grupta toplamış. Tespit ettiği kırık hava türkü sözlerinin 4+4 hece kalıbına göre yazılmış olanlarının hepsinin aynı ezgilerle söylendiğini ifade etmiş. Bu kalıpların da sadece kırık havalar için geçerli olduğunu belirtmemiş olsa da düştüğü dip nottan anlaşılmıştır.
Bizim yörede yaptığımız çalışmalarda: Ali Rıza Yalgın’ın tespit etmiş olduğu, Düdem Bozlağı, Yelri Bozlağı, Urum Bozlağı türleri tespit edilemedi. Adı geçen bozlaklar ya ad değiştirerek başka bir isim aldı, ya da söylenmeye söylenmeye unutuldu. Onun için de günümüze kadar ulaşamadı. Ancak yöreden tespit ettiğimiz Urum Garibi, Urum Divanı denilen havalar isim değiştirerek Urum Garibi adını aldığı tespit edildi.
Orta Anadolu, bozlakların yoğun olarak çalınıp söylendiği bir yöre olmasına, geleneğin hâlâ canlı olarak devam etmesine rağmen değişik bozlak türlerine rastlanmadı. Yörede yaptığımız tespitler sonucunda Türkmen-i, Afşar ve Âşık Sait Ağzı bozlakların çokça çalınıp söylendiği tespit edildi. Bizim tespitlerimizin Sabahattin Yaşar’ın Kırşehir ve Geycekli Niyazi Sapmaz adlı eserindeki
tespitleriyle de aynı olduğu görüldü.
Bizce: Kırşehir, Kırıkkale, Keskin ve Ankara’da fazla bozlak türlerinin olmayışı, bozlağın Çukurova’da doğup Orta Anadolu’da olgunlaştığı konusunda bir fikrin oluşmasına neden oldu. Çünkü bozlak söyleme geleneğinin canlı olarak yaşadığı bir yöre de daha çok çeşidin olması gerekirdi. Ama yörede üç tür bozlağın okunması, bölgeye yerleşen konargöçer Türk oymaklarının Çukurova’daki kadar çeşitlilik göstermediğini aklımıza getirdi. Ayrıca; Orta Anadolu’da bozlak söyleme geleneğinin günümüze kadar ulaşmasında yöredeki Aptal Aşiretlerinin de önemli katkıları olduğu tespit edildi.
Söz yöredeki Aptal Aşiretlerinden açılmışken Keskinli Hacı Taşan’a kulak verelim. Onun sesinden Keskin civarında çokça söylenen bir Cerit Bozlağı dinletelim. Hacı Taşan’ın sesinden dinleteceğimiz Cerit Bozlağı şahsına münhasır bir tür olmayıp yörede okunan diğer bozlakların tavır üslubuna yakın bir seyir sergilemekte. Bozlağın bir dörtlüğünü merhumu rahmetle anarak kendi sesinden örnekleyelim.
Hacı Taşan ve Cerit Bozlağı: Cerit çıktı Rakka’dan
Yöresi: Kırıkkale / Keskin Derleyen: Kasetten Yazıldı
Kaynak Kişi: Hacı Taşan Notaya Alan: Gökhan Temur
Cerit Irakka’dan Sökün Edince – 2 –
Aman Cerit Irakka’dan da sökün edince
Açılsın Urum’a yolu Ceridin
Silsüpür oğlu Fettah Beyim ölünce
Kırıldı kanadı kolu Ceridin.
Aman Sineği çoktur Nizip Ovasına varmayın
Pusu vardır Şar Dağına girmeyin
Mürsel oğlu kız istiyor vermeyin
Kokulatman gülün ele Ceridin.
Aman Ali Beyin pek tatlıdır sözleri
Fettah Beyin fincan gibi gözleri
Burnu hızmalı Cerit kızları
Gel (Del) etti Kul Yusuf’u dili Ceridin.
Rakka’dan Elmadağ’ına uzun bir yolculuk sonucunda gelen Türk oymakları söyledikleri uzun havalara kendi adlarını verdikleri gibi, kırık havalara da vererek günümüze ulaşmasını sağlamışlar: Anadolu’ya baktığımızda Türk oymaklarının kendi adıyla söyledikleri havalar günümüze kadar gelmiş ve aynı adla da repertuvara girmiştir. İşte Türkmen oymaklarının kendi adıyla günümüze kadar ulaştırdığı ezgilerinden birkaçı:
Aydın’da : Bozdoğan Zeybeği
Burdur’da : Afşar Zeybeği
Adana’da : Afşar Halayı
Denizli-Acıpayam : Afşarlı Oyun Havası
Sivas Şarkışla’da : Kızık Halayı
Çukurova’da : Afşar Halayı
Çukurova : Kovgun Afşar Bozlağı
Orta Anadolu : Afşar Bozlağı
Burdur – Denizli : Adını Sevdiğim Afşar beyleri
Burdur-Bucak’ta : Afşar Beyi Derler de Yörük Azgını
Aydın’da : Bozdoğan Zeybeği
Keskin’de : Cerit Çıktı Rakka’dan
Çorum’da : Dodurgalı Pehlivan Havası
Denizli : Afşarlı Oyun Havası
Mersin : Sarı Keçili Zeybeği
Sivas-Gürün : Kargın Halay Havası
Bursa-Orhaneli : Avlu Dibi Yanlama / Kınık Köyü Halayı
Rakka’dan Keskin’e uzanan Türkmenler duygularını ağıtlarla, bozlaklarla, söyledikleri kırık havalarla dile getirmişler. Ancak; halk müziği edebiyatında bir uzun hava türü olarak kabul edilen bozlaklar, Osmaniye, Düziçi ve Çukurova’da hikâyeli türkü olarak da günümüze ulaşmış.
Bu bölgede hikâyeli türkü söyleme geleneği Orta Asya’daki Manasçıların Anadolu’daki uzantısıdır. Onun için bir uzun hava formu olan bozlak anlayışı ile, adı geçen illerdeki bozlak anlayışını karıştırmamak gerekir. İç Anadolu bozlaklarını okuyucu, bozlak seyrinde bir açıştan sonra okumaya başlar. Osmaniye, Düziçi ve Çukurova’da ise bu uygulama farklıdır. Bozlak denilen hikâyelerin içinde okunan uzun havaların böyle bir açış yaptıktan sonra okunması söz konusu değildir. Okuyacağı uzun havaya belirli bir ritmik ezgi adapte ederek okumaktadır. Yöre âşıklarının uyguladığı sistem budur. Béla Bartók’un 1936 yılında Düziçi’nin Tabaklar köyünden Âşık Kır İsmail’den derlediği “Ahıska, Dumanlıyım duman indi serime” (vb.) adlı ezgiler dediğimiz uygulamayla icra edilmişlerdir.
Örnek: Âşık Kır İsmail. Dumanlıyım duman indi serime
Düziçi ve Osmaniye yöresinde âşık sözcüğü, doğaçlama şiir söyleyip, atışma yapan, toplumun derdini deyişleriyle dile getiren bir anlam ifade etmez. (İstisnalar hariç) Âşık, hikâye anlatıp, türküler söyleyen, kına gecelerinde de bu geleneği uygulayan kişilerdir. Yörede bu tür hikâyeli türkülere bozlak denildiğini söylemiştik. Kısaca bu yörede bozlak: Hikâye ile hikâyenin içindeki türkülerin bütününü ifade eder. Ali Rıza Yalgın Çukurova’da Memleket adlı dergide Hurşit’in Bozlağı, Ahmet Beyin Bozlağı, Oğuz’un Gamlı Oğlu Ayhan’ın Bozlağını (Beyböyrek) seri hâlde yayımlamıştır.
Yöredeki hikâyeli türküleri; (Bozlakları) Aşk Hikâyeleri ve Kahramanlık Hikâyeleri olmak üzere iki grupta toplamak gerekir: Helvacı Güzeli, Güzel Ahmet, Han Mahmut, Hurşit, Ali Paşa, Esman ile Zeycan, Bayböyrek, (Beyböyrek) Öksüz Ali-Öksüz Oğlan, Kılıç Ali, Âşık Halil, Telli Senem, Güherî, Şah Mayıl, Ceren, Kamberoğlu, Gündeşlioğlu, Ali ile Fatma, Deli Boran, Garip, Karacaoğlan, Kerem, Şavo Gelin, Arzu ile Kamber vb. aşk hikâyeleri grubu içinde, Köroğlu ve kolları, Dadaloğlu, Elbeylioğlu, Genç Osman vb de Kahramanlık Hikâyeleri (Bozlakları) içinde yer alır.
Yörede hikâyeli türkülerin (Bozlakların ) icrasında, üç telli cura, bulgarı, ırızva kullanılmaktadır. Fakat Zindağı’ndan kaynak kişi Âşık Güllü Mehmet, hikâyeli türkülerini üç telli cura ve bağlama ile çalıp söylemiştir. Geleneği dedesi Güllü Kâhya’dan, öğrendiğini, dedesinin üç tellisiyle işe başladığını, sonradan da bağlama kullandığını ifade etmektedir. Yörede bağlama çalarak bu geleneği sürdürenlerden biri de Gökçayırlı Âşık Mehmet Ova idi. Bahçeli Âşık Kıro, Gökçayırlı Âşık Köroğlu, Âşık Kır İsmail ise üç telli cura ve ırızva çalıyorlardı.
Yörede söylenen hikâyeli türkülerin, (bozlakların) her birinin ayrı bir havası, yöre ağzıyla “gaydası” (kaidesi) vardır. “Gayda;” hikâyelerin içinde söylenen uzun havaların ezgi yapısı olarak değerlendirilmektedir. Hikâyeli türkü, sözüyle, müziğiyle bir bütündür. Bu bütün içinde atışmalı dörtlükler var ise, kız oğlan karşılıklı söylüyorsa, kızın söylediği dörtlükle, oğlanın söylediği dörtlüğün ezgi yapısı farklıdır.
Bu gelenek, yöre âşıklarınca daha çok kına gecelerinde uygulanmakta ve de parayla yapılmaktadır. Kız evi, berklik ( Söz Kesme ) kesilirken kına gecesinde bir âşık isterim demişse, oğlan evi bu isteği yerine getirmek durumundadır. Onun için de bu işi yapan âşıklarla görüşülerek iş karara bağlanır. Kararlaştırılan günün akşamı âşık, oğlan evine gider. Âşığı kınacı başı, ya da büyük kınacı olarak adlandırılan görevli karşılar. Birlikte akşam yemeği yendikten sonra kınacılar, kınacı başının nezaretinde kız evine giderler.
Âşığı dinlemek isteyenler ise, kız evinde, büyük bir oda da toplanmışlardır. Âşık davetlilerin beklediği odaya alınır. Selâm vererek herkesle elleşir. Hoş beşten sonra âşık herkesin duyabileceği bir yere oturtulur. Artık iş âşığa düşmektedir. Davetliler içerisinden hatırı sayılan biri, “Haydi bakalım âşık söz sırası sende” diyerek âşığa ayak açarak türkü söylemeye davet eder. Âşık alır sazını eline, vurur teline. Önce hikâyeli türküye ayak açar. Üç tane serbest türkü okur. Bu türküden sonra, âşıktan hikâyeli türkü istenir. Bu Köroğlu, Hurşit, Esma ile Zeycan, Öksüz Ali gibi yörede çok bilinen hikâyeli türkülerden biridir. Eğer bu hikâyeli türküler âşığın repertuvarında yoksa hatırlı kişi, “Âşığı yormayalım neyi biliyorsa onu söylesin” der. Âşık başlar hikâyesini anlatıp türküsünü söylemeye. Bu muhabbet kınacıların yeter demesine kadar devam eder.
Genç Osman türküsü yurdumuzun çeşitli yörelerinde değişik rivayetlerle karşımıza çıkar. Tespitlerimize göre de geniş bir alana yayılarak varlığını sürdürmüştür. Denizli, Balıkesir, Çorum, Çukurova, Konya, Düziçi varyantlarıyla da günümüze kadar ulaşmıştır. Benim 1986 yılında Düziçi’nin Gökçayır köyünden derlediğim Genç Osman türküsü buna çok güzel bir örnektir. Bu örneği, yöresinde Köroğlu hikâyeli türkülerini çok iyi çalıp söyleyen, anlatan Köroğlu’nun sesinden, türküsünü de Mehmet Demirci’den örnekleyelim. Hikâye Âşık Köroğlu- Müzik Mehmet Demirci – Banttan hikâye ve MÜZİK
Rakka Elmadağı çizgisi üstünde yer alan Osmaniye ve Düziçi yöresindeki halk ezgilerini de:
Barak Ağzı Türkmeniler
Bozlaklar
Benderi Makamıyla Okunan Uzun Havalar
Ağıt Havaları
olmak üzere dört grupta incelemek gerekir.
Barak Ağzı Türkmeniler: Bu uzun havalar bozlaklar dışında bir tavır ve üslûp sergiler. Genelde Do-Sol kararlı ezgilerdir. Bir sekizli içinde ses genliğine sahiptir. Ceren, İsaballı, Şavo Gelin ve Şah Mayıl bu grup içerisinde değerlendirilmektedir. Ezgiler çargâh ve rast karakteri gösterir. 1936 yılında Osmaniye’nin Çardak köyünde, Tüysüz de derleme çalışması yapan Macar Müzikolog Béla Bartók bu havaları “Aşiret Gaydası” olarak adlandırmaktadır. Hurşit, Garip, Elbeylioğlu, Ali Paşa, Elâ Gözlü Benli Dilber adlı uzun havalar da Barak Havalarının özellikleri görülmesine rağmen, hissedilir ölçüde tavır ve üslûp farklılıkları gösterir. Bu uzun havalarda da ses genliği bir sekizli içindedir.
Benderî Makamında Okunan Uzun Havalar: Benderî makamı belki de Düziçi yöresiyle halk musikisi edebiyatına geçen bir terimdir. Ben sadece bu terime, Ali Rıza Yalgın’ın Cenupta Türkmen Oymakları adlı eserinde ve Düziçi’nde kendi yaptığım araştırmalarda rastladım. Enteresan bir kalıba sahip olan Benderî makamı adı geçen makamlar içinde değerlendirilemeyen ayrı bir özellik arz etmektedir. Bu makamla sadece Genç Osman türküsü okunmaktadır. Bizim yaptığımız tespitlerde aynı makamla okunan başka bir uzun havaya rastlanmamıştır. Ali Rıza Yalgın’ın Kilis’in Yaslıbecer köyündeki kaynak kişisi, Topal Aptal ise “Benderî makamından bir uzun hava okuyayım” şeklinde bir ifade kullanmaktadır. Topal Aptal böyle bir ifade kullandığına göre, zamanında bu makamla okunan başka uzun havaların olduğu da muhakkaktır.
Ağıt Havaları: Rakka Elmadağı çizgisinde ağıt havalarının da kendine has bir özelliği ezgi kalıbı vardır. Bu kalıplar yörelere göre değişir. Ağıt havaları serbest olduğu gibi olmayanları da vardır. (Belirli bir ritme ve ölçüye bağlı ağıtlar.) Ağıtlarda sözler değişse de ezgi sabittir. Ezgiye göre yeni sözler düzülmekte, koşma kalıbındaki sözler pek kullanılmamaktadır. Derlediğimiz ağıtlarda 11’li hece kalıbına (Koşma tarzı) göre söz tespit edilememiştir. Sözler ya mâni karakterinde, (7’li) ya da 8’li hece kalıbına göre yazılmıştır. Sade ve yalındır. Ancak, yerel sözcüklerin sıkça kullanıldığı görülür.
Ağıtlar: Rakka Elmadağı çizgisinde ayrı bir güzellik arz eden, musiki kültürü içinde zengin bir repertuvara sahip olan halk ezgileridir. Türk oymaklarının irticalen söylediği müzikli dörtlüklerdir. Orta Anadolu, Çukurova, Hatay, Amik Ovası, Düziçi – Osmaniye yoğun olarak ağıt yakan bölgelerimiz içinde ilk sırayı alır. Konargöçer Türk oymaklarının içinde Afşarların daha çok ağıt yaktığı tespit edilmiştir.
Şimdi Kayseri Sarız’dan Afşar anası Sindelli Kara Zala’nın 93 harbinde ölen çocuklarına yaktığı Sarıkamış Ağıtını örnekleyelim…
Sonuç
Makalemizde, Rakka’dan Elmadağ’ına kadar uzanan Türk oymaklarının musiki kültürünü, bu kültürde önemli bir yeri olan bozlakları ve uzun havaları anlatmaya, yeri gelince de örneklemeye çalıştık. Hatay, Amik Ovası, Çukurova, Orta Anadolu’da bozlakların, ağıtların yaygın olarak karışımıza çıktığını, Barak Ağzı Türkmenlerin, Osmaniye Düziçi ve civarında, hoyrat, divan ve gazellerin de Şanlı Urfa’da, Gazi Antep’te ise Barak Havalarının ve İskân Havalarının yaygın olarak söylendiğini tespit ettik. Bu çizgide yaşayan konargöçer Türkmen oymaklarının hayatında, Bozlakların-Uzun Havaların – Ağıtların önemli bir etken olduğunu, musiki kültürünün de temelini oluşturduğunu tespit ettik. Yöreden derlediğimiz bazı uzun havaların notalarını yazarak kalıcılığını sağladık. Kısaca tespitlerimizle geçmişle gelecek arasında bir köprü kurmaya çalıştık. Başarabildikse ne mutlu. [© Halil Atılgan – KanalKultur]
Kaynakça
Ali Rıza Yalgın -Çeviri Sabahat Emir: Cenupta Türkmen Oymakları C. 1-2, Kültür Bakanlığı Yayınları, Yayımlar Dairesi Başkanlığı Ankara 1997;
Bahaeddin Ögel: Türk kültür Tarihine Giriş, ( Tüm Ciltler), Kültür Bakanlığı Yayınları Başbakanlık Basımevi Ankara 1991;
Béla Bartók– Çeviren Bülent Aksoy: Küçük Asya’dan Türk Halk Musikisi, Pan Yayıncılık İstanbul 1991;
A.Gülay Mirzaoğlu: Çukurova Bozlağı, Binboğa Yayınları, Ankara 2003;
Faruk Sümer: Oğuzlar (Türkmenler Tarihleri-Boy Teşkilatı Destanları) Ana Yayınları, 3. Baskı, İstanbul 1980;
Ferruh Arsunar: Gazi Antep Folkloru, Milli Eğitim Bakanlığı Eski Eserler ve Müzeler Umum Müdürlüğü, Yayımları, Seri II, s.7, Milli Eğitim Basımevi İstanbul 1962;
Gazi Antep Halk Bilgisi Derlemeleri Cilt1: Gaziyurt Matbaası, Gazi Antep 1959;
Halil Atılgan: Çukurova Türküleri, Adana Valiliği Yayınları, Burcu Ofset Ankara 1998;
Hikmet Turan Dağlıoğlu: Gazi Antep Meşahiri, Cumhuriyet Halk Partisi Basımevi Gazi Antep 1939;
İsmail Görkem: Halk Hikâyeleri Araştırmaları – Çukurovalı Mustafa Köse ve Hikâye Repertuvarı, Ankara 2000;
1.Ragıp Gazimihal: Türk Halk Müziklerinin Kökeni Meselesi, Seri III, No: 8;
Sabahattin Yaşar: Kırşehir ve Geycekli Niyazi Sapmaz, Kırşehir Konsepti Yayınları, Ankara 2003;
III. Uluslararası Çukurova Halk Kültürü Bilgi Şöleni Sempozyumu: Adana Ofset, Adana 1999; TRT Türk Halk Müziği Repertuvarı.
Notlar
[1] Çukurova’da Afşar Bozlakları iki grupta değerlendirilmekte: 1-Afşar Bozlağı 2-Kovgun Afşar Bozlağıdır. Kovgun Afşar Bozlağı diğerine göre daha hareketli, mertlik ifade eden, savaş hâli sergileyen bir tavır ve üslupta söylenmektedir. Afşar Bozlağı ise: Kalktı göç eyledi Afşar elleri dizesiyle başlayan bozlaktır. Halil Atılgan Çukurova Türküleri -1, Burcu Ofset Ankara 1998.
[2] Ali Rıza Yalgın: Cenupta Türkmen Oymakları- Çeviri Sabahat Emir, C.2, s. 256
[3] Ali Rıza Yalgın: Cenupta Türkmen Oymakları- Çeviri Sabahat Emir, C.2, s. 271
[4] Ali Rıza Yalgın: Cenupta Türkmen Oymakları- Çeviri Sabahat Emir, C.2, s. 291