Psikolojik Baskı Etkisinde Türk Gençleri: Kıskançlık

Senem KARABULUT

Kıskançlık, psikolojik baskı, tacizci bir davranış biçimi olup özellikle alışılmış ve güç dengesi olmadığında başkalarını etkilemek için onları zorlama ya da onlar üstünde baskı kurmaktır. Kadın-erkek ilişkilerinde, aile içinde, sosyal çevrede pek çok psikolojik baskı örneklerine şahit olmaktayız. Zaman zaman bunlara maruz da kalmaktayız. İş yerindeki mobbing uygulamaları, ailedeki geçim telaşı, sınav yükleri kişide birçok baskının oluşmasında etkili olur. Özellikle samimi ilişkiler arasında yapılan psikolojik baskı, insanların bunalıma girmesine sebep olurken bazıları ise ne yazık ki intihara götürmektedir. Psikolojik baskı alt başlıklarından dikkat çekmek istediğim nokta ise “kıskançlık”.
Hz. Ali kıskançlık için; “Kıskançlık, hastalıkların en kötüsüdür’’ demiştir.
 Günümüzde pek çok aile, arkadaşlık veya dostluk ilişkisinde rastlanılan problemlerden biri “kıskançlıktır.” Kimisi bunu kişinin öz güven eksikliğinden olduğunu vurgularken kimisi bu durumun olması gerektiği kanaatindedir. Ne yazık ki toplumumuzda pek çok kişi, özellikle genç arkadaşlarımız “sahiplenmek” eylemiyle “ kıskanmak” eylemini aynı kefeye koyar. Bu ise insanların “özgür” hareket edebilme kabiliyetini kısıtlamakla beraber, kişide psikolojik baskılar yaratmaktadır. Günümüzde ise gençlerimiz bu durumu “sevgi” ile bağdaştırmaktadır.

Othello Sendromu, bir diğer ismi olan patolojik kıskançlık popüler kültürün etkisiyle yayılmacı politika izlemektedir. Özellikle “ataerkil” toplumlarda bunun etkisini yoğun bir şekilde görmekteyiz.             

Sendrom bu ismi nereden alır?

Shakespeare’in ünlü eserlerinden olan Othello’da, oyunun kahramanlarından biri olan soylu, akıllı, güçlü ve dürüst kişilikli Othello ile karısı Desdemona birbirlerini büyük bir aşkla sevmektedir. Ancak Desdemona, Othello’nun ona verdiği ilk hediye olan mendili kaybetmiştir. Bu noktada Othello, karısının mendili kaybetmesinden kuşkulanmaya başlar. Mendili ele geçiren Iago, Othello’nun Desdemona’ya güvenini sarsacak bir plan kurar ve planı başarıyla uygular. Lago’nun planı yüzünden Othello, Desdemona’nın Cassio’yla kendisini aldattığından kuşkulanır. Kıskançlığın ateşiyle yanıp tutuşan Othello, önce Cassio’yu, sonra karısını öldürür. Bu arada her şeyin Iago’nun işi olduğu ortaya çıkar. Bunun üzerine Othello kendini öldürür ve İago idama mahkûm olur.[1]

Peki, bizim burada incelememiz gereken bu psikolojik baskıyı yapan mı bu duruma maruz kalan mı? İki durumu da birlikte incelemek en sağlıklı olanıdır.

İlişki içinde olan bireylerin birinin diğerinin kıyafetine karışması, gideceği yerlere sınır koyması, arkadaşlık ilişkilerine müdahale etmesi o ilişkinin sağlıklı bir ilişki olduğunu göstermez. Kendi kanaatim olan birini diğerinin “kolonisi haline” getirmiş olmaktan öteye götürmez. Bu insanlarda özgüven eksikliği, kaybetme korkusu gibi durumlara çok sık rastlanmaktadır. Kişi bunu bittabi kabul etmez. Bu tarz insanlara çevrenizde rastlamanız çok doğaldır. Ankara Üniversitesi Tıp Fakültesi Öğretim Üyesi Prof.Dr. Oğuz Erkan Berksun bu konuda “Seven insan, sever. Kıskanmaz. Güvensiz insan kıskanır, o da aslında gerçekten sevmez” şeklinde ifade etmektedir. [2]

İçgüdüsel gelişen bu davranış toplumda “sevgi” olarak karşılanmaktadır. Sevgiyi göstermenin çok daha sağlıklı yolları vardır. Kendine güvenmek, başkasına güvenmeye teşvik eder. İlişki böyle bir şekilde ancak sağlıklı evrelere ulaşabilir. Bu baskıya maruz kalan insanların çoğu üst satırlarda belirttiğim gibi “sahiplenme” olarak tanımlıyor. İnsanlar birbirine olan bağlılığını böyle gösteriyor; fakat bu durum bağlılıktan uzaklaşmış, bir çembere hapsetmiştir. Birinin bir kafeye oturması için, özellikle hanımlarımız için söylüyorum, birinden izin alması onu hangi duruma iter? Haberdar etmekten bahsetmiyorum. Haberdar olmak, iletişim halinde olmak başka bir konu. Bir kafeye gittiğinizi ve arkadaşınızın bu durum üzerine size bağırdığını düşünün. Bu baskı normal mi? Tabi ki değil. Aksine çok yanlış ve olmaması gereken bir durum. Burada anlaşılmayan nokta ise insanların ne doğru ne yanlış kararını vermesini kabul edip etmemek.  Bazıları bu hükümlere bile karışıyor. Yani kişinin özgür hakkını elinden alıyor.

Genç ve dinamik neslin başlangıcı olan ortaokullu arkadaşlarımız bu tarz “baskıcı düşünceyi” aidiyet duygusu gibi hissetmekten kendini alıkoyamıyor. Buna karşı önemleri erken yaşta aldırmakta fayda var. Günümüzde pek çok kadın “Seven adam kıskanır” kisvesi altında farkında olmadan psikolojik baskıya maruz kalıyor.
Ne yapmak gerekiyor? Hayatları birleştirmekle hayatı değiştirmek arasındaki farkı anlamak için iyi bir eğitim, okuma ve çalışma disiplini gerekiyor. Daima ayaklarının üstünde duran kendini iyi ifade eden bilinçli nesil, asla hayal ürünü olamaz. Kıskançlık konusunda özellikle “kadınları” ele almamın en önemli sebeplerinden biri herhangi bir kafede bu tarz olaylara sıkça rastlamamdan ibaret değildir.     

Düşlediğimiz nesillere ulaşmanın yolu “kadından” geçer. Eğer kadın doğru şekilde gelişirse toplum geliştir. Çünkü kadın “nesil” kelimesinin temelidir.

Unutulmamalıdır ki, kadınlarını eğitmeyen toplumların erkekleri ebedi cehalete mahkum olurlar.

Kaynaklar

https://onedio.com/haber/damarlarindan-kan-yerine-kiskanclik-akan-bunyelerin-hastaligi-othello-sendromu-712541  [1] (S.G.T : 10.02.2018)
http://www.milliyet.com.tr/kiskanclik–kendine-guvensizligin-pembenar-detay-ask-1839796/ [2] (S.G.T : 10.02.2018)

Senem Karabulut Karadeniz Teknik Üniversitesi öğrencisidir.

Yazar
Senem KARABULUT

Bu websitesinde farkı kaynaklardan derlenen içerikler yayınlanmakta olup tüm hakları sahiplerinindir. Sitedeki içerikler atıf gösterilerek kaynak olarak kullanlabilir. Yazıların yasal sorumluluğu yazara aittir. Tüm Hakları Saklıdır. Kırmızlar® 2010 - 2024

medyagen