Türkiye’nin yeni ‘sınıf’ı

 

Prof.Dr. Mustafa Çağrıcı

Bu ülkenin her yurttaşı gibi mütedeyyin insanlarımızın da -meşruiyet ve liyakat ölçüleri içinde- ülke imkânlarından yararlanma hakları, kalkınma çabalarına katkı yapma sorumlulukları var. Türkiye’nin son yıllarda kaydettiği ekonomik gelişmelerde, bu bilinçteki dindar kesimlerin de önemli paylarının bulunduğu gözlenmektedir.

Ancak şimdilerde bazı “İslâmî” kesimlerce İslâmimanMüslümandindarlık gibi kutsalla ilişkili kavramların giderek “ötekiler” karşısında “Müslümanlar”a dünyevi fırsatlar sağlamanın aracı haline getirildiğini gösteren işaretler var. İslâm’ınideolojik ve sınıfçı bir karaktere dönüştürülmesi, Yüce Allah’ın bütün kullarını kucaklayan, onların meseleleriyle ilgilenen dinimizin özündeki ahlâkî ruhu öldürür.

Gözlemlerime göre ‘İslâm’ etiketli sınıfçı tutumun din bakımından en kötü sonucu, bu sınıfın dışında görülenler üzerinde oluyor. Aslında siyasi ve ekonomik hedefler güden yapıların oluşması normaldir. Ancak bunların dinî terminoloji ile tanımlanması yanlış ve tehlikelidir. Çünkü bu oluşumların dışındaki bireyler ve zümreler, anılan tanımlama yüzünden kendilerini dinin de dışında kalmış gibi hissedeceklerdir. Bunların bir kısmı, birden bire “İslâmcı” kesilip mevcut gerçekliği kendi lehine kullanma yolunu seçer ve umumiyetle de başarılı olurlar. Bu ikiyüzlülüğü kendilerine yakıştıramayanlar ise yaşananlar yüzünden dinden soğurlar. Her iki vahim sonucun da en büyük günahı İslâm’ı bir sınıf kavramına dönüştüren kesimlere aittir.

***

Ayrıştırmayı vaktiyle “ötekiler”in başlattığı doğrudur. Ancak bunu kendi tutumlarımızın haklılığına gerekçe göstermemiz yanlıştır. Çünkü –fıkıhtaki tabiriyle- bâtıl makîsün aleyh olmaz. Dinî bakımdan da ahlâkî yönden de her iyi insanın görevi sadece doğru ve adaletli olanı yapmaktır. 

Bin yıl önce yaşamış olan Endülüslü âlim İbn Hazm’in söylediğine göre şeytanın, birine kötülük yaptırırken kullandığı taktiklerden biri de şuymuş: “Ötekiler de böyle yapmışlardı.” Türkiye’de “İslâmî” çevrelerin siyasal, bürokratik ve ekonomik pozisyonlarını tahkim ettikçe şeytanın bu tür tuzaklarına düşmelerinden kaygı duyuyorum.

Ülkemizde mütedeyyin kesimlerin “dışarıdakiler” olarak görüldüğü dönemlerde dinin, bu mağdurların sorunlarıyla ilişkilendirilmesinin anlaşılır bir tarafı vardı. Ancak bugün on yıl öncesine göre bile çok şey değişti. Artık dindarlar büyük ölçüde “ötekileştirilen” konumundan kurtuldu. Ama bence onlar için asıl sınavyeni başladı ve görüldüğü kadarıyla şimdilerde bu sınav iyi gitmiyor. Çünkü doğru anlamıyla din, her şartta herkesin iyiliğini istemeyi buyurur. Ne var ki, dünün dışlananı olan dindar çevrelerin etkili bir bölümünün bugün “dışlayan” olmaya başladığı yönünde ciddiye alınması gereken eleştiriler var. Samimi bir dindar, bu tür eleştiriler karşısında savunmacı bir tavır sergilemek yerine, yapıp ettikleri üzerine bir nefis muhasebesi yapmak zorundadır. İslâmî ahlâk bunu gerektirir.

***

Kanaatimce bugün Türkiye tehlikeli bir sorunla karşı karşıya: Toplum mânevi ve kültürel alanda derin bir çatlamayla ikiye bölünüyor. Bu durum elbette kütüdür. Bundan daha kötüsü ise, Allah’ın gerginlikleri ortadan kaldırmak için gönderdiği dinimizin, adeta bir sınıf kavramı gibi kamplaşma ve çıkar aracı olarak kullanılmasıdır.

Toplumsal ayrışma ve çatlamaların İslâmî terminolojideki adı “fitne”dir. Doğru anlamıyla din, fitnenin ortadan kaldırılmasını, toplumun temel değerlerde buluşmasını ister. Dinî kaynaklarımızda buna dair yüzlerce uyarı var. Buna rağmen, başta okumuşları olmak üzere, günümüz dindarları bu çatlamayı tamir etmek için açık bir irade sergilemiyorlar. Toplum kesimleri arasında –Kur’an tabirleriyle- ülfetvelâ (dostluk) ve uhuvvet duygularını güçlendirmek için gözle görülür bir çaba harcamıyorlar. Tersine, çatlamayı daha da derinleştirecek konuşma ve eylemlere şahit oluyoruz.

—————————————————————–

22.06.2016 

http://www.karar.com/yazarlar/mustafa-cagrici/turkiyenin-yeni-sinifi-1408

 

Yazar
Kırmızılar

Bu websitesinde farkı kaynaklardan derlenen içerikler yayınlanmakta olup tüm hakları sahiplerinindir. Sitedeki içerikler atıf gösterilerek kaynak olarak kullanlabilir. Yazıların yasal sorumluluğu yazara aittir. Tüm Hakları Saklıdır. Kırmızlar® 2010 - 2024

medyagen