Ömer AĞAÇLI
Her şey” hilkat” ten ortaya çıkmaktadır. Hilkatin hakikatini kimse bilemez. O nedenle mutlak gerçek vahiy yoluyla insanlığa bildirilmiştir. Allah bunları insanlığa peygamberler vasıtasıyla öğretmiştir.
İlk Peygamber Adem(A.S) ile başlayan hakikati insanlığa bildirme süreci, Son Peygamber H.z. Muhammed ile tamamlanmıştır. Elimizdeki Kur’an hakikat bilgilerinin tümünü kapsayan tek kitapdır.
Her Peygamber’in özü itibariyle” tevhid” olarak ifade edilen ve tek olan ilahi mesajı insanlığa getirmiştir.
41/ 43 ayette: “ Resulum! Sana söylenenler, senden önceki peygamberlere söylenmiş olanlardan başka bir şey değildir.”
12/11 ayette: “ Kur’an kendinden önceki kitapların doğrulanması, her şeyin açıklanmasıdır. İnananlar için manevi rehber ve rahmettir.”
Allah’ın tek olan dininin adı “ İslam” dır. İslam’ın içeriği de “ tevhid” dir. Her Peygamber kendi yaşadığı dönemde insanları tevhid formülü ile İslam’a davet etmiştir.
Tevhid, yaratıcının “ Bir” liğidir. İhlas Suresi tevhidi açıklayan bir suredir.
Tevhid, mutlak hakikati temsil eden bir kavramdır. Tevhidi anlamak hakikati anlamaktır. Tevhid mutlak ilimdir. Aynı zamanda hayata anlam veren, ilahi birliğin adıdır.
İnsan hayatını tevhid formülüne göre kurmak durumundadır. Tevhidin karşıtı şirktir. Bu da vehim ve hayallerden ibarettir.
Kur’an hakikati anlatırken tevhid ve şirk ikili kavramları üzerinden bina etmiştir. İnsan açısında herşey tevhidi kabul edip etmeme halinden ortaya çıkmaktadır. Tevhidi kabul edenleri Kur’an “ muvahhid” olarak ifade eder. Tevhide karşı duranları da müşrik olarak nitelendirir. Bu makalede fazla kafaları karıştırmadan tevhide karşı durunların hali olan müşriklik üzerinde duralım. Şirkin zirvesini zorlayan üç insan tipinden söz edelim:
FİRAVUN, HAMAN İKİLİSİ: Firavun, eski mısır krallarının genel ünvanı olduğunu biliyoruz. Hz. Musa zamanında, kardeşi Harun zamanında Allah’ın dinini tebliğ karşısında, Firavun’un karşı davranışları, mücadelesi Kur’an’da 60 ayette anlatılmaktadır. Firavun bugünkü kavramlarla siyasi erki elinde bulunduran kimseyi temsil etmektedir.
28/4: “ Firavunun yaptığı baskılar, zulümler şöyle anlatılır. “ Firavun kendini büyüklük duygusuna kaptırmış, halkını sınıflara ayırmıştı. Onların bir kısmını hor görüyor, güçsüzleştiriyordu, erkek çocuklarını öldürüyor, kadınlarını sağ bırakıyordu. Gerçekten o, bozgunculuk yapıyordu.”
28/38: “ Firavun dedi ki: “ Ey halkım, ben sizin için benden başka bir tanrı bilmiyorum. Ey haman, benim için çamurdan tuğlalar yap, bunlardan bir kule yap, Musa’nın Rabbine çıkayım. Çünkü ben Musa’yı kabul etmiyorum.”
79/24: “ Firavun: “ Ben sizin en yüce Rabbinizim” dedi.”
Yukarıdaki üç ayet bağlamında Firavun bir aciz beşer ve insandır. Ama halleri ise tam bir ibretliktir. Kulluk çizgisinden çıkmış, şirk pisliğine batmış bir beşer. Firavuna bu mülkü gücü veren Allah’tır. Öte yandan Musa Peygamberi onun ayağına gönderen de Allah’tır. Allah, firavunu içinde bulunduğu halden kurtarmak istemektedir. Bu ilahi rahmetin bir gereğidir. Fakat firavunun içinde bulunduğu hal, Allah’ın kendisine verdiği nimetlerle Allah’a baş kaldırmaktadır ve hatta O’nun yerine talip olmuştur. Firavunu bu hale getiren nedir? Bu sorunun cevabını herkes farklı verecektir. Bize göre Allah’a ait olan iki sıfatı kullanmasıdır. Bu iki sıfatlar” azamet” ve “ kibriya” sıfatlarıdır. Bu iki sıfat sadece Allah’ın zatına aittir. Allah bu iki zat sıfatını insanın kullanımına vermemiştir. Kim bu sıfatları kullanırsa helak olması mukadderdir. Tarih bu sıfatları kullananların helaki ile doludur. Bu insanı kulluk çizgisinden çıkarttığı gibi nefsin Allah’ın yerine talip olmasına kadar götürür insanı. Firavunun yaşadığı hallerin hikmetinin bu olduğunu düşünüyorum.
Firavun şirkte zirveyi zorlamış siyasi nitelikli bir tipdir. Kendi nefsinin heva ve hevesini ilah edinmişve nefsine esir düşmüş biridir. Böylece kibir, istiğna, tekebbür, istikbar sıfatlarına gark olmuş, aklı kör olmuş, zalim bir insan tipidir.
HAMAN ise firavunun yanındaki, zulme yardımcı olan bir tipdir. İkinci Tip ise “ KARUN” dur. Karun, Musa Peygamber zamanında yaşamış, O’nun kavminden olan zengin, iktisadi bir tipdir.
28/76:” Karun, Musa’nın kavmindendi. Onlara karşı azgınlık etti. Biz kendisine çok nimetler vermiştik ki, onları taşımak ağır geldi. Kavmi ona dedi ki:” Şımarma, Allah şımaranları sevmez.”
28/78:” Karun:” Bu servet bana bilgim sayesinde verildi, dedi.”
Yukarıdaki ayetlerde karun, Allah’ın verdiği nimmetlerle şımaran, nimetleri kendi nefsinden bilen, nimetlere şükretmeyi bırakmış, dünya nimetleriyle masiva sarhoşu olmuş, kibre girmiş, böbürlenen, çevresine zenginlikle hegemonya kurmuş, azgın, müşrik bir tipdir.
Üçüncü müşrik tip ise “ BEL’AM BAURA” dır. Kur’an’da ismi doğrudan geçmeyen ancak, alimlerin üzerinde ittifak ettikleri yahudi bir alimdir.
7/175: “ Onlara şu adamın kendine ilimler verdiğimiz halde bunlardan sıyrılıp şeytanın peşine taktığı ve böylece azgınlardan oldu.”
Belam, Allah’ın ilim verdiği bir tipdir. İlim sahibi iken, bunu nefsinin etkisiyle gizleyen, tamamen gerçek dışı konuşan bir karakterdir. Nitekim 2/42 ayette bu kötü huya vugu yapılmıştır.” Bile bile gerçeği, batılla bulayıp hakkı gizlemeyin.” Sonuçta “ Bel’am”, ruhani çehredir. Allah’ın öznel olarak ilim verdiği din adamıdır. Bu karakterdeki kimse, nefsi için hakikati çarpıtan, dinin eseaslarını nefsin esaslarına göre çeviren, insanları aptallaştıran, eşekleştiren, onları sömüren bir tipdir.
Şu kadar var ki, şirkin zirvesine çıkmış üç tipden söz ettik. Kutsal kaynaklarda kıssalarla anlatılanlar, zannediliyor ki geçmiş çağlarda yaşanmış haller bunlar.Oysa insan doğası değişmezdir. İnsan nefsinin kötü sıfatları değişmezdir.Bunlar ne nitelik ne de nicelik olarak değişmezdir. İnsan her an bir hal üzere bulunur. Bu hallerin kaynakları ruh ve nefs arasındaki mücadeleden ibarettir. Ruhun ve nefsin özellikleri değişmezdir. Her zaman bu sıfatların devreye girmesiyle haller değişir ve bu haller dışa vurur. Dünya var oldukça bu haller de var olacaktır. Bütün mesele ruhun kutsal hakimiyetine çekilip nefsten yakayı kurtrmaktır. Bu da din yolundan giderek elde edilecektir.