Ceyhan DÜZGÜN
Bu yazıda sizlere bahsedeceklerim, sabahın erken saatlerinde bir yolculuğum esnasında, hareket halindeki bir kamyonetin kasasında yaşları tahminimce ellinin çok üzerinde olan yaklaşık 10 kadar kadının, çalışmak üzere tarlaya hareketini gördüğümde oluşmaya başlamıştır. Belki de emeklilik çağı gelmiş olan veya evinde torunuyla meşgul olması gereken bu insanların, hayat şartlarının zorluğu ve sosyal haklardan mahrum olmaları neticesinde, geçim sıkıntısından dolayı bu ileri yaşlarında çalışıyor olmaları, ben de sosyal hayat düzenini sorgulama ve ‘‘neden böyle?’’ sorusunu kendime sormama yol açtı. Bu bozuk düzene karşı fikirlerim bir nebze olsun katkı sunar veya birileri tarafından üzerine bir şeyler eklenerek daha da faydalı hale gelirse, ben de kanımca ülkemin insanına bir faydam dokundu hissine kapılır ve kendimi mutlu addederim.
Tarım; insanların hayvansal, bitkisel ve diğer maddelere olan gereksinimlerini karşılamak için planlanmış değişik üretim sistemlerini kapsayan geniş bir terimdir. Tanımda da belirtildiği gibi insanların beslenmesi için gerekli gıdaların üretimi tarım-sağlık ilişkisinin en öncelikli alanı olarak öne çıkmaktadır. Beslenme ve gıda alımı sağlığın en önemli belirleyicilerinden biridir (1). Bu nedenle bir toplumun beslenme politikalarının, gıda güvencesini, gıda üretimi ve arzını, gıdaların ulaşılabilir olmasını ve gıda güvenliğini sağlaması gereklidir (2). Tüm bunların ilk koşulu ise sağlıklı tarım politikalarının oluşturulmasıdır. Verimliliği arttırmak için artan gübre, pestisit, hormon vs. kullanımı kısa sürede toprak, su kirliliklerinden, bioçeşitlilikte azalmaya kadar pek çok olumsuz etkilere neden olmuştur.
Günümüzde çalışanlar için tarım, en tehlikeli işkollarından biri olarak nitelendirilmektedir. Tarım işçileri, işle ilgili akciğer hastalıkları, deri hastalıkları, kimyasal kullanımı ve uzun süre güneşe maruz kalma ile ilişkili bazı kanserler, kas iskelet sistemi sorunları, pestisit zehirlenmeleri gibi sağlık sorunları nedeniyle yüksek risk altındadır (3). Bunların yanı sıra ülkemizde yaygın olan sürekli/mevsimlik tarım işçileri çalışma koşullarının ağırlığı, sosyal haklarının yokluğu, kötü barınma koşulları, trafik kazaları gibi nedenlerle daha fazla sağlık sorunu yaşamaktadırlar (4). Sosyoekonomik nedenler sağlığın en önemli belirleyicilerinden biridir. Tarım ise özellikle gelişmekte olan ülkelerde önemli bir ekonomik faaliyet alanıdır. Türkiye’de istihdam edilenlerin yaklaşık %25 kadarı tarım sektöründe çalışmakta ve bu oran yıllar içerisinde gerilemektedir (5). Tarımda çalışmanın genel özelliklerine bakıldığında tarım sektöründe ücretli çalışma oranının oldukça düşük, çalışanların %50’sinin ücretsiz aile işçisi durumunda olduğu görülmektedir. Tarım kesiminde çalışanların önemli bir bölümü gizli işsiz durumundadır.
Ülkemizde ilkbahar mevsiminden yaz mevsimine geçişte yoğun bir tarımsal üretim süreci başlamaktadır. Bu süreçte çalışan iş gücü bakımından çok büyük paya sahip kesim, kendilerinden yalnızca ölümlü trafik kazaları veya sorumsuzca ve denetimsizce yapılan işlerden kaynaklı can kayıplarıyla haberdar olduğumuz mevsimlik tarım işçileridir. Mevsimlik tarım işçisi kavramı; kendisinin ya da başkasının tarım alanında ekim, yetiştirme, ilaçlama, hasat gibi tarımsal üretimin herhangi bir aşamasında çalışan, ücretli/yevmiyeli veya ayni ödeme karşılığı, sözleşmeyle veya sözleşme olmaksızın, o ülkenin vatandaşı ya da göçmen olup sürekli ya da gezici mevsimlik çalışan kişidir (6,7). Sürdürülebilir tarımsal üretimin kalbi olarak tanımlanan mevsimlik tarım işçileri, dünyada 1,1 milyar tarım işgücünün yaklaşık 450 milyonunu oluşturmaktadır (8). Ülkemizde tarım sektöründe çalışanlar açısından durum değerlendirildiğinde; gezici tarım işçilerinin çoğunlukla aileleri ile birlikte çalıştığı; işlerin çapalama, toplama gibi yoğun işgücü gerektiren işler olduğu; elma, zeytin, üzüm, fındık, çay, tütün, kayısı, turunçgiller toplama/satış için hazırlama ve şekerpancarı, patates, soğan, pamuk işçiliği ile örtü altı ürün yetiştiriciliği dikkate alındığında, özellikle İç Anadolu, Akdeniz, Ege ve Karadeniz illerinde yaygın gezici çalışan nüfusun yer aldığı görülmektedir. İl merkezinden aynı ilin tarım alanlarına günübirlik ya da tarla başında yaşam şeklinde yapılan veya iller arasında göç ederek tarımsal faaliyete katılımın olduğu gezici mevsimlik tarım işçiliği yaygındır. Ülkemizde mevsimlik tarım işçiliği, Güneydoğu Anadolu Bölgesi başta olmak üzere, kentlerin eğitim düzeyi düşük, mesleği olmayan nüfusunun aileleriyle birlikte tarımsal üretimin yoğun olduğu illerin tarım alanlarına yoğun işgücü göçü şeklinde ortaya çıkmaktadır. Mevsimlik tarım işçiliğinde yoğun işgücü göçü veren iller: Şanlıurfa, Adıyaman, Batman, Mardin Şırnak, Siirt, Hakkâri, Van, Bitlis, Muş, Bingöl, Tunceli, Yozgat, Malatya, Kilis, yoğun işgücü göçü alan iller ise Ankara, Konya, Antalya, Eskişehir, Yozgat, İzmir, Manisa, Kütahya, Sakarya, Bolu, Düzce, Çorum, Ordu, Giresun, Trabzon, Erzurum ve Malatya’dır. İşgücü göçü alan diğer iller ise Edirne, Tekirdağ, Çanakkale, Balıkesir, Bursa, Kocaeli, Aydın, Uşak, Denizli, Afyon, Isparta, Zonguldak, Aksaray, Karaman, Niğde, Nevşehir, Kırşehir, Samsun, Amasya, Tokat, Sivas, Elazığ, Bayburt, Kars’tır (9,10). 2013 yılında yapılan “Güneydoğu Anadolu Bölgesi’nde Tarımda Çalışanların Sağlığı Araştırması” sonuçlarına göre, Güneydoğu Anadolu Bölgesinde tarımda çalışan nüfusun yaklaşık %20’si tarımsal üretimin yoğun olduğu İç Anadolu, Akdeniz, Ege ve Karadeniz bölgelerindeki illere ortalama 4-7 ay tarım alanlarında çalışmak için göç ederken, yaklaşık %20’si de ikamet ettikleri ya da komşu ilin tarım alanlarında çalışmaktadırlar (11). Sektörel dağılım açısından ikinci üretim biçiminin tarım olmasına rağmen, henüz tarım sektörünün mevsimlik işgücüne yönelik veri sistemi bulunmamaktadır. Türkiye İstatistik Kurumunun 2014 Hane Halkı İşgücü İstatistikleri ’ne göre Türkiye’de 15 yaş üzerinde 485 bin kişinin gezici mevsimlik tarım işgücüne katıldığı bildirilmektedir (12). Bu veri, gezici işgücünün çoğunluğunun aile üyeleriyle birlikte tarım alanlarında çalıştığı ya da yaşadığı dikkate alındığında, bir milyonu aşkın nüfus olduğu söylenebilir.
Bu yazıda asıl dikkat çekmek istediğim husus her ne kadar sürekli/mevsimlik tarım işçilerinin sosyal güvenceleri üzerine olsa da yaptığım araştırmalar ve gözlemlerim neticesinde işçilerin sosyal güvencelerinden ziyade genel olarak, en insani sosyal haklarının mevcut kullanılabilirliğinin de ne derece olduğudur. Bu hususta bazı kuruluşların mevsimlik tarım işçileri ile ilgili ortaya koydukları raporlar ve de en önemlisi TBMM’nin Mart 2015’de mevsimlik tarım işçilerinin sorunlarının araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla kurduğu meclis araştırma komisyonunun detaylı raporu, olayın vahametini tam olarak ortaya koymaktadır. Bu hususta Kalkınma Atölyesi Kooperatifi Yönetim Kurulu Başkanı Ertan Karabıyık’ın meclis araştırma komisyonuna sunduğu bildiride; mevsimlik tarım işçiliği alanındaki sorunların ücret sistemi ile ilişkili olduğunu, ücret sistemlerinin dikkatle değerlendirilmesi gerektiğini, mevsimlik tarım işçiliğine ilişkin sorunlara yönelik çözümlerin mevsimlik tarım işçilerinin göç ağının belirlenmesi yoluyla geliştirilebileceğini belirtmiştir. Ayrıca raporda, çocukların eğitimlerinin önemli ölçüde aksadığını ve çocukların bir yoksulluk döngüsüne girdiklerini, aile hekimliği sisteminin mevsimlik tarım işçiliğinde iyi işlemediğini, barınma şartlarının elverişsiz ve sağlık gereklerine aykırı olduğunu, iş sağlığı ve güvenliği konusunda bilgi ve teçhizat eksikliği olduğunu ifade etmiştir. Yine aynı raporda Türkiye İstatistik Kurumu Başkanı Birol Aydemir’in aktardığı istatistiklere göre özetle, mevsimlik tarım işçilerinin %95’inin kayıt dışı olduğunu, bu kayıt dışılığın işçilerin büyük çoğunluğunun yeterli eğitimi almamış olmasından kaynaklandığını, söz konusu işçilerin %75’inin aldığı ücretin asgari ücretten düşük olduğunu belirtmiştir. Mevsimlik tarım işçilerinin mevcut nüfus yapısı ile ilgili bilgilere baktığımızda; ülkemizde mevsimlik tarım işçisi nüfusunun yaklaşık %10’u 5 yaş altında, %40’ı 14 yaş ve altında, %2,2’si ise 65 yaş ve üzerindedir. Türkiye geneli ile kıyaslandığında 14 yaş ve altı nüfus yaklaşık 1,5 kat daha fazla iken, yaşlı nüfus 4,1 kat daha azdır. Ortanca yaş kadınlarda 18, erkeklerde 17 iken, Türkiye genelinde kadınlarda 30, erkeklerde 29’dur. Nüfusun yarısı 18 yaş ve altındadır (13). Ayrıca mevsimlik tarım işçilerinin eğitim durumu üzerine Ankara Üniversitesi Çocuk Kültürü Araştırma ve Uygulama Merkezi (ÇOKAUM) ile Ankara Üniversitesi Kalkınma Çalışmaları Uygulama ve Araştırma Merkezinin (AKÇAM) Adıyaman, Diyarbakır, Hatay, Kahramanmaraş, Mersin ve Şanlıurfa illerinde yaptığı araştırmaya göre işçilerin; %35,3’ü okuryazar değil, %9,7’si okuryazar, %26,1’i ilkokul mezunu, %19,8’i ilköğretim mezunu, %8,2’si lise mezunu, %0,9’u üniversite mezunudur. Büyük bir kısmının ilkokul çağında olması bakımından çocukların % 64’lük bir kısmı okuma yazma bilmekte fakat az sayıda bir kısmı ilkokuldan sonra eğitimlerine devam edebilmektedir.
Burada konuyla ilgili en ciddi problemlerden birisi de ‘‘çocuk işçi’’ meselesidir. Uluslar Arası Çalışma Örgütü (ILO) verilerine göre dünyada çalışan çocukların %70’i tarım sektöründe çalışmakta olup bu da 18 yaş altında yaklaşık 132 milyonun üzerinde erkek ve kız çocuğuna tekabül etmektedir. ILO 18 yaş altı çocukların sağlık, güvenlik ve ahlaki gelişimleri bakımından zarar verebilecek işlerde çalıştırılmasını yasaklamaktadır. Tarım da maden ve inşaat sektörü ile birlikte en tehlikeli 3 sektörden biri sayılmaktadır. Ülkemizde ve Dünya’da ILO’ya bağlı temsilcilikler tarım arazilerinde bu hususta küçük çaplı denetimler yapmakta ve çocuk işçi çalıştırıldığının tespit edilmesi durumunda devlet düzeyinde ceza ve yaptırım hakkı bulunmaktadır.
Ne yazık ki çocuk işçi konusunda karnemizin pekiyi olduğunu söyleyemeyiz. Her ne kadar bu hususta bilinç oluşturmak için saha çalışmaları yapılsa da işin maddi ve duyarlılık boyutu ele alındığında yetersiz kalınmaktadır. Mevsimlik tarım işçilerinin yazının başında da bahsettiğim üzere yaşadığı sorunlar insanlığın en temel ihtiyaçları olan beslenme, barınma ve giyinmeden başlayarak; eğitim, sağlık, ulaşım gibi toplumsal eşitliğin ölçüsü olan ve her vatandaşın sahip olması gereken haklardır. Meclis araştırma komisyonunun hazırladığı raporda, diyebilirim ki konunun a’dan z’ye tüm yönleri ele alınmış ve problemler tek tek ortaya konulmuştur. Burada isim vermeden, bazı gezici araştırma kuruluşlarının konu ile ilgili hazırladığı raporlara da tekrar değinecek olursak; yazılanlara baktığımızda, konunun ve sorunların etnisite bazında ele alınarak, bölücü bir üslupla değerlendirme yapılması, hazırlanan raporların güvenilirliğine gölge düşürmekte ve sorun çözmekten ziyade, insani bir konu üzerinden yeni ayrıştırma metotları kovalamaktadır. Bu, soruna sorunla yaklaşmaktır.
Sonuç olarak, incelediğimiz raporlarda meseleler her yönüyle ele alınmış, çözüm yolları aranmış ve her bir sorunun birbiriyle bağıntılı olmasından dolayı getirilecek çözümlerin de birbiri ardınca olması gerektiği düşünülmüştür. Konuyla ilgili yapılan çalışmalarda da görüldüğü üzere, sorunun kökünde yatan asıl sebep öncelikle, sürekli/mevsimlik tarım işçilerinin kayıt altına alınamamasıdır. Bu kayıt dışılık, tarım işçilerinin sosyal hak ve güvencelerden mahrum kalmasında etkili rol oynamaktadır. Konuyla ilgili bakanlıkların bu hususta herhangi bir veri tabanı mevcut değildir. Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı bünyesinde çalışan ilgili personellerle bu husustaki bireysel görüşmelerimizde, tarım işçilerinin kayıt altına alınması ile ilgili detaylı bir çalışmaları olmadığı, yalnızca bakanlıktan teşkilatlara e posta ile gönderilen; ‘‘bölgenizde yaklaşık ne kadar tarım işçisi var?’’ gibi sorulara, yalnızca rakamsal olarak, sağlıksız dönüşler yapıldığını bildirmektedirler.
Burada bir sistemin veya düzenlemenin gerekliliği aşikârdır.
Diğer sektörlerde (sanayi, hizmet vs.) iş ve işçi bulabilmek için devletin kurumu olan İŞKUR özellikle son yıllarda iş ve işçi bulma konusunda yapılan yeni düzenlemelerle birlikte istihdama önemli katkılar sundu. Devletin belirli koşullarda İŞKUR vasıtasıyla, işverenlere destek amaçlı, çalışanların asgari ücretlerinin yarısının karşılanması veya sigorta primi desteği, hem işverenlere hem de iş arayanlara büyük faydalar sağlamıştır. Şimdi burada mevcut uygulamanın bir benzerini tarımsal üretimde, adına TAR-İŞKUR (Tarımsal İş Bulma Kurumu) diyerek veya adı her ne olursa, yürürlüğe koyabilir miyiz?
Yukarıda yoğun işçi göçü alan ve yoğun işçi göçü veren illere baktığımızda, buralarda pilot alanlar seçilerek gerek İŞKUR gerekse Tarım Bakanlığı bünyesinde, ziraat mühendislerinin de konunun içerisinde olduğu bir yapılanmanın en başta tarım işçilerinin kayıt altına alınmasında etkili olacağını düşünmekteyiz. Bu sistemde, sürekli veya mevsimlik tarım işçisi arayan, tarımsal üretim yapan şirketler/büyük çiftlikler/sezonluk üreticiler, mevcut üretim sezonu başlamadan üç ay kadar önce kuruma giderek, sezonun hangi aylarında ne kadar işçiye ihtiyaçları olduğunu belirterek başvuru yapmaları sağlanacaktır. Aynı şekilde tarım işçisi olarak çalışmak isteyen kişiler/aileler yine kuruma giderek yılın hangi dönemlerinde çalışmak istiyorlarsa bunu bildirip başvuruda bulunabileceklerdir. Veyahut kurum, işverenlerin başvurularını dikkate alarak, tarım işçisi yoğunluğu olan bölgelere/köylere muhtarlıklar vasıtasıyla bildiriler gönderip, işçilerin kuruma kayıt olmalarını ve işe yönlendirilmelerini sağlayabilecektir. Böylelikle tarım işçilerinin kayıt altına alınması bir noktada sağlanmış olacaktır. Ayrıca kayıt altına alınan tarım işçilerine kurum bünyesinde çalıştırılacak ziraat mühendisleri vasıtasıyla tarımsal üretim eğitimleri de verilebilecektir. Bunun neticesinde eğitimleri tamamlayıp sertifikalarını alan tarım işçileri, vasıflı olarak istihdama katılacak ve bu sayede ülkedeki işsizlik rakamlarının da istatistiki olarak azalmasına vesile olacaktır. Daha önce bahsetmediğim bir ayrıntı olarak, böyle bir kurumun yani özünde devletin bu işi kontrol altına almasıyla, tarım işçilerinin sırtından para kazanan ve adlarına dayıbaşı, aracı, çavuş, elçi denilen kişilerin de sistemden çıkması sağlanacaktır. Çünkü bu kişiler tarım işçisi ve işverenine aracılık etmekte, sadece iş bulma karşılığında tarım işçisinin günlük yevmiyesinin %15-20’sini komisyon olarak almaktadır. Ayrıca kurulacak böyle bir kurumun, tarım işçisine sağlayacağı diğer faydaları düşündüğümüzde; işçi ve işveren arasında çalışma ücretleri ve saatlerinin uzlaşılmasında, kayıt altına alınan tarım işçilerinin ve onların çocuklarının sağlık, eğitim, barınma ve sosyal yardımlar yönünden, göçtükleri yerlerde gerekli hizmetlerin daha iyi ve kontrollü alınmasında etkili olacaktır. Belki de bu hususta en önemli fayda olarak gördüğümüz, sosyal güvenlik hakkının elde edilmesinin de önü açılmış olacaktır. İşçi ve işverenin ortak paydada buluşmasını sağlayacak olan sistem, işverenlerin belirttiği süre zarfında çalıştıracağı işçilerin, günlük zorunlu sigorta primlerinin de ödenmesini sağlayacaktır. Burada devlet, bu sistemle tarım işçisi bulma yoluna giden özverili, lider üreticilere gerek tarımsal kredi kullanım kolaylığı gerekse mevcut İŞKUR sistemindeki gibi ücret veya sigorta prim desteği sağlayarak, sosyal devlet anlayışının herkes için geçerli olduğunu da kanıtlamış olacaktır.
Daha önce ‘‘Genç Çiftçi’’ kavramını ele alarak kaleme aldığım bir yazıda sosyal güvence eksikliğinden dolayı insanların köylerini terk ettiğine değinmiştim. Aslında bu durum basit bir olaymış gibi görünse de azalan işgücü sonucunda bölgelerin geniş çapta tarımsal ürün deseni değişmekte ve bu zamanla daha büyük problemlere yol açabilmektedir. Böyle bir sistemin kurulması ve saha çalışmalarına başlaması belki üç beş yıl kadar bir süre alabilir fakat sistemin rayına oturması, tarım işçilerine yukarıda bahsettiğimiz sosyal hak ve güvencelerin temini, emeklilik yolunun açılması, öncelikle her yıl azalan tarım işçisi ve işgücü sayısının artmasına vesile olacağı kanaatindeyiz. Bunun neticesinde refah yönünden toplumun en düşük seviyelerinde bulunan tarım işçilerinin, refah seviyelerinde bir artış ve uzun vadede de ülkeler arası İnsani Gelişme Endeksi değerlendirmelerinde, ülkemizin daha üst sıralara yükselmesi sağlanabilecektir.
KAYNAKLAR
- Robertson, A., Brunner, E., Sheiham, A., “Gıda Politik Bir Meseledir”. İçinde Eds, Marmot M., Wilkinson R. Sağlığın Sosyal Belirleyicileri. Sf: 200-225, İnsev Yayınları 2009.
- DPT, “Ulusal Gıda ve Beslenme Stratejisi Çalışma Grubu Raporu”, 2001. http://ekutup.dpt.gov.tr/gida/strateji.pdf
- CDC,Workplace safety and health NIOSH, Agriculture. http://www.cdc.gov/niosh/topics/ agriculture/
- Aysu, A. “Mevsimlik Tarım İşçileri Raporu ve Çözüm Önerilerimiz’’ http://www.sendika.org/yazi.php? yazi_no=12985
- TÜİK, Hane Halkı İşgücü Araştırması 2011 Mart Dönemi Sonuçları.
- SARPER S.; İş Hukuku, Beta Yayınları, İstanbul, 2009, s. 231.
- Hiring Seasonal Agricultural Workers, Description, http://www.esdc.gc.ca/eng/jobs/foreign_workers/agriculture/seasonal//index.shtml
- ILO; Global Employment Trends 2011, International Labor Organization, 2011,
http://www.ilo.org/wcmsp5/groups/public/@dgreports/@dcomm/@publ/documents/publication/wcms_150440.pdf; (Erişim Tarihi: 08.06.2013). - Mevsimlik Tarım İşçilerinin ve Ailelerinin İhtiyaçlarının Belirlenmesi Araştırması 2011; Nüfus/Tarım İşgücü Göçü/Yaşam Koşulları/Üreme Sağlığı. (Hazırlayan: Zeynep Şimşek). Harran Üniversitesi Tıp Fakültesi Halk Sağlığı Anabilim Dalı ve Birleşmiş Milletler Nüfus Fonu, Ankara, 2012.
- Çelik K.; Gezici Mevsimlik Tarım İşinde Çalışan Kadınların Çalışma ve Yaşam Koşullarının İrdelenmesi Araştırması, Ordu Çalıştayı Sunumu, 2015.
- Harran Üniversitesi Tarımda İş Sağlığı ve Güvenliği Uygulama ve Araştırma Merkezi.
- TÜİK, Hane Halkı İşgücü Araştırması 2014 Mart Dönemi Sonuçları.
- Mevsimlik Tarım İşçilerinin ve Ailelerinin İhtiyaçlarının Belirlenmesi Araştırması 2011; Nüfus/Tarım İşgücü Göçü/Yaşam Koşulları/Üreme Sağlığı. (Hazırlayan: Zeynep Şimşek). Harran Üniversitesi Tıp Fakültesi Halk Sağlığı Anabilim Dalı ve Birleşmiş Milletler Nüfus Fonu, Ankara, 2012.