Faith AKMAN
Prof. Dr. Osman Turan, Büyük Selçuklu Devleti’nin kuruluşunu İslam medeniyeti ve Müslüman kavimler için müspet manada bir dönüm noktası olarak niteler. Ve yine Anadolu coğrafyasının süratle Türkleşmesinde de Selçukluların zaruri sebeplerle uyguladığı ama oldukça etkili olan, Türkmen aşiretlerini Anadolu’yu fethetmeye yönlendirme politikalarının etkisini vurgular Turan. Bu bakımdan Selçuklu çağı, tarihin devamlılığı ilkesi kapsamında hem Osmanlı İmparatorluğu hem de Türkiye Cumhuriyeti tarihinin köklerine inebilmek adına bilhassa önemlidir.
Tarih boyunca devletlerin bekasında kılıç gücünün tartışılmaz derecede etkili bir silah olması kadar, yine aynı önemde tamamlayıcı olan diplomasi, siyaset ve teşkilatlanma da oldukça etkili olmuştur. Selçukluların en itibarlı günlerine erişmesinde de kılıç gücü kadar devlet teşkilatlanması ve siyaset oldukça etkilidir. Şüphesiz Türk tarihinin en büyük devlet adamlarından biri olarak sayılabilecek Ebû Ali Kıvamuddin Hasan b. Ali b. İshak et-Tûsî, tarihte bilinen adıyla Nizamülmülk, yukarıda bahsedilen bürokrasi ve siyaset konusundaki maharetleri ile Selçuklu tarihine en az hükümdarlar kadar damga vurmayı başarmıştır.
Böyle bir girizgâh yapmamızın asıl sebebi Doç. Dr. Erkan Göksu’nun “Bilge Vezir Nizamülmülk” adlı eseri. Göksu, Ortaçağ kürsüsünde faaliyet göstermesi hasebiyle Selçuklu tarihi hususunda oldukça geniş bir birikime sahip. Bununla beraber Selçuklu çağına vurgu yapan ve kısa sürede büyük beğeni toplayan Berzem adlı romanı ile de, akademik tarihçiliğini edebi metinlerle destekliyor. Elimizdeki eserin de Erkan Göksu’nun deyimiyle: “Şimdiye kadar yaptığımız çalışmalarla amaç bakımından aynı, üslûp ve tarz bakımından ise tamamen farklı olan bu çalışmanın, Selçuklu tarihinin unutulmaya yüz tutmuş hatıralarının canlanmasına ve okurun zihninde bir Selçuklu tasavvurunun oluşmasına katkıda” bulunması hedefleniyor.
“Adaleti, idari kabiliyeti, cömertliği, bilgeliği ve güzel ahlâkıyla tanınan Nizamülmülk, halkın hukukuna özen gösterir, insanların zulüm ve haksızlığa uğramaması için çalışırdı. Devlet kapısının şikâyetçilere daima açık olmasını isterdi. Fakirleri yemeğe davet etmek, onları kendine yaklaştırmak ve onlara yakın olmak âdetiydi.” (s.103)
Önsöz bölümünde de ipucunun verildiği üzere bu eser akademik dilin ağır bastığı bir akademik metinden öte, çok geniş bir okuyucu kitlesine hitap edebilecek, basit, sade ve paragraflar arası geçişi kolaylaştıran edebi bir üslubu barındırıyor.
Eser bizlere büyük devlet adamı Nizamülmülk’ün hayat serüvenine dair geniş bir bilgi birikimini sunarken, aynı zamanda Çağrı ve Tuğrul Bey’lerden Melikşah’ın hükümdarlığına değin uzanan Selçuklu tarihi ile alakalı da geniş bir malumat ortaya koyuyor.
“Unutmasın ki Sultan’ın saltanatı benim vezirliğim ile baki ve devleti benim ile ber-devamdır. Benim sarığımla onun tacı birbirine bağlıdır. Eğer benim vezirlik sarığım giderse bilsin ki onun da hükümdarlık tacı gider.” (s.93)
Nizamülmülk, 1018 senesinde Horasan’da başlayan ve 1092 senesinde Nihavend’de nihayete eren hayatına, nice başarılar, nice vazifeler sığdırmış bir isim. Bir Hasan Sabbah fedaisi tarafından suikasta uğradığı sırada dahi ilerleyen yaşına rağmen devlet hizmetinde vazifesini yerine getirmekle meşgul bir devlet adamı. Aldığı iyi eğitim, zekâsı, hadiseleri kavrayışı ve yorumlayışı sayesinde göze girmiş, sırasıyla Selçuklu hükümdarları Çağrı Bey, Alp Arslan ve Melikşah’a hem yoldaşlık hem de danışmanlık yapmış bir isim Nizamülmülk. Özellikle Alp Arslan’ın hükümdarlığı sırasında vezirlik görevine getirilmesi sonrası mevcut kabiliyetlerini kullanmakta daha özgür davranabilmesinin sonucunda, askeri, bürokratik, siyasi vb. birçok alanda vefatına değin Selçuklular için vazgeçilmez bir tecrübe kaynağı haline gelmeyi başarmıştır. Bütün bunların yanında, hükümdarların onayı ile zamanla sahip olduğu zenginlik ve nüfuz ile, Selçuklu İmparatorluğu içerisinde benzersiz bir konumun da sahibi haline gelmiştir.
“Nizamülmülk, Sultan Alp Arslan ve daha sonra da oğlu Sultan Melikşah’a olmak üzere 30 yıla yakın vezirlik yapmıştı. Devlet yönetme anlayışındaki yetenekleri ve yüksek bilgeliği sayesinde son derece ünlü olmuştu. Görevine bağlı, cesaretli, iyi ahlâk sahibi bir devlet adamıydı… Malazgirt savaşı hariç, bütün savaşlarda Alp Arslan ve Melikşah ile birlikte bulunmuştu.” (s.101)
Zekası, bilgeliği, sadakati ile Selçuklu İmparatorluğu için birçok önemli vazifeyi yerine getiren, ikta sisteminin tanzimi, Nizamiye Medreselerinin açılması da dahil pek çok hizmete imza atan Nizamülmülk’ü yakından tanımak, hayat hikayesinden alınan öğütler ile geleceğe tarihi hakikatlerin ışığında ve tecrübe merkezli bir şuur ile bakabilmek adına Erkan Göksu’nun mevzu bahis eseri bilhassa gençler için bir hayli fâideli olacaktır.