Hasan ERDEM
1525 Yılında Alman İmparatoru ve İspanya Kralı Şarlken’e Pavia savaşında yenilince esir düşen Fransa kralı 1. François, Madrid’deki Araplardan kalan Alcazar (El Kasr) sarayına hapsedilmişti. Zindandan kurtulmak isteyen François Madrid’deki hapishanesinden İstanbul’a elçisinin ayakkabısının tabanında gizli bir mektup göndermiş, Türklerin Sultanı Muhteşem Süleyman’a, düşmanlarına karşı savaşa girmesi ve kendisini kurtarması için yalvarmıştı.
1. François ayrıca elçisi Frangipani Kontu’ndan Fransa’nın kara ordusu ile donanmasını Osmanlıların emrine vereceğini Kanuni’ye bildirmesini de istemişti.
İbrahim Paşa tarafından kaleme alınan Padişah’ın Fransa kralına yanıtı politik zekanın en büyük anıtlarından biri kabul edilir.
“Esirgeyen ve bağışlayan Allah’ın adıyla, Cenab-ı Hakkın inayeti; Peygamberlik güneşinin, peygamberler aleminin yıldızının, azizler alayının dinsel başkanının, Hz. Muhammed’in hayır duaları ile dolu mucizeleri;
“Ve dört Halife Hz. Ebu Bekir’in, Hz. Ömer’in, Hz. Osman’ın, Hz. Ali’nin kutsal ruhlarının koruması altında daima muzaffer Sultan Selim Han oğlu Şah Sultan Süleyman Han.
“Ben ki, sultanların sultanı, kralların kralı, ülkelerin hükümdarlarına taç giydiren, Tanrı’nın yeryüzündeki gölgesi, Karadeniz’in ve Akdeniz’in, Rumeli’nin ve Anadolu’nun, Dulkadır, Diyarbakır, Azerbaycan, İran, Şam, Halep, Mısır, Mekke, Medine, Kudüs eyaletlerinin, Arabistan ve Yemen’in bütün bölgelerinin İmparatoru ve tek egemeni, şanlı ve yüce atalarımın muzaffer güçleri sayesinde alevlenen kılıcıma emanet ettikleri bir çok eyalet ve ülke sahibi; nihayet, Sultan 2. Bayezit’in oğlu Sultan Selim Han oğlu Şah Sultan Süleyman Han’ım;
“Sen ki Fransa Krallığının Kralı François’sin!
“Kralların sığınağı olan Osmanlı İmparatorluğuna yolladığınız mektuptan ve güveninize layık olan Frangipani’nin bana sözlü olarak anlatmasını istediğiniz haberlerden öğrendiğime göre düşman ülkenizi yağma ve tahrip ederken, sizi de hapsetmiş. Kurtulmanız için benim bu taraftan size yardım etmemi istiyorsunuz. Söylediğiniz her şey, herkese açık olan tahtımın önünde ortaya kondu. Açıklama için eklenen bütün ayrıntılar anlaşıldı ve benim yüce bilgim hepsini kavradı. Yaşadığımız zamanda imparatorların yenilmesine ve hapsedilmesine şaşmamak gerekir. Yüreğiniz teselli bulsun!
“Ruhunuz hiçbir zaman umudunu yitirmesin. Bu böyle iken, şanlı büyüklerimiz ve ulu atalarımız yalnızca düşmanı yenmek ve fetihler yapmak için sefere çıkmak hatasını göstermemişlerdi. Ben de onların izinden giderek her mevsim güçlü ve erişilmez olan eyaletler ile kaleleri egemenliğim altına aldım. Ne gündüz, ne gece uyudum ve kılıcımı asla yanımdan ayırmadım. Tanrısal adalet hayırlı işi kolay yapmamızı sağlasın! Her yerde, her zaman gözetimi ve iradesi hazır olsun.
“Elçinizi olayların durumu ve gelişmeleri hakkında sorgulayınız. Size anlatacağı şeylere inanın ve bilin ki her şey öyledir.”
Karada zaferden zafere koşan kudretli Osmanlı Padişahı Kanuni Sultan Süleyman’ın bir deniz kurduna ihtiyacı vardı. Talih Kanuni’nin en fazla ihtiyacını duyduğu tek adamı, yani dünyanın en büyük denizcisini, sipahi Yakup’un dördüncü oğlu Hayreddin’i karşısına çıkardı.
Asıl adı Hızır olan ve Şehzade Korkut’un himayesinde iken ağabeyi Oruç ile denizlerde adını duyuran Hızır Reis’e “Hayreddin” lakabını Kanuni’nin babası Yavuz Sultan Selim Han vermişti.
1533 yılının sonlarıydı. Cezayir Beylerbeyi olan Barbaros, Kanuni Sultan Süleyman’ın buyruğunu alınca 18 amirali ile birlikte 27 Aralık 1533’te İstanbul’a gelmiş ve 6 Nisan 1534 tarihinde “Kaptan-ı Derya” unvanıyla Türk deniz kuvvetlerinin başına geçirilmiş, ardından kısa sürede Akdeniz’i bir Türk gölü haline getirmişti.
Fransa devleti ne zaman başı sıkışsa Osmanlı Padişahı Kanuni’den hep yardım görmüştü. 1543 yılı baharında Fransa kralı, Kanuni’den kendisine denizden yardım yapılmasını istedi. Çağın en güçlü efendisi olan Sultan Süleyman, sürekli yalan dolana başvuran Fransa kralının ikiyüzlü halini bildiği halde onu mazur görüp kendi siyaseti icabı istediği yardımı yapmaya karar verdi.
Barbaros Hayreddin Paşa 28 Mayıs 1543’te Kanuni Sultan Süleyman’ın buyruğu ile Fransa’ya yardım etmek için Osmanlı donanmasının başında İstanbul’dan ayrıldı. Akdeniz’e açılan 110 kadırga ve 4 mavnadan oluşan donanmada forsaların dışında 29.440 asker bulunuyordu. Fransız sefiri Polen dö Lagard, Barbaros’un kadırgasında idi.
Osmanlı donanması, Napoli yakınlarındaki Reçyo önüne geldiğinde kırk bir parçadan oluşan Cezayir donanması da diğerlerine katıldı.
Messina Boğazı’na giren Barbaros, Messina kalesi ile Reçyo’yu işgal etti. Harekatını sürdüren Osmanlı donanması Roma’nın iskelesi olan Ostiya’ya geldiğinde halk hayret ve şaşkınlık içinde kalmıştı. Barbaros’un adını duyunca dehşete düşen Romalılar ise çoluk çocuklarını yanlarına alıp Sabini dağlarına kaçmaya başladılar.
O kargaşada Osmanlı denizcileri Ostiya’dan içeri doğru 15 kilometre daha yürüseler hiçbir direnişle karşılaşmadan kolaylıkla Roma’yı fethedebilirlerdi.
Roma’nın Hıristiyan aleminin bu kutsal şehrinin, Papa’nın başkentinin Fransa’nın koruyucusu Türkler tarafından fethedilmesinin, Fransa’nın Avrupa’daki manevi durumunu altüst edeceğini düşünen Fransız sefiri Polen, gemisinde bulunduğu Kaptan-ı Derya Barbaros Hayreddin Paşa’nın ayaklarına kapandı ve yalvara yakara onu bu düşüncesinden vazgeçirmeyi başardı.
Barbaros Ostiya’da yaşayan panik halindeki insanlara asla zarar görmeyeceklerini söyleyerek onları rahatlattı. Sahil şeridinde bulunan şehirlerde alış veriş yapan Türk denizcileri aldıkları her şeyin bedelini ödediler. Müslüman Türk denizcilerinin efendiliği ve ciddiyeti Hıristiyan halkı şaşkınlıktan şaşkınlığa düşürdü.
Sahili takip eden Osmanlı donanması Marsilya’ya ulaştı. Barbaros, Avrupa’da Cezayir kralı olarak bilindiği için, hükümdarlara mahsus törenle karşılandı. Denizlerin korkulu rüyası Barbaros, Marsilya’da Güney Fransa halkının kahramanı ve heyecan kaynağı oldu.
23 yaşında bir genç olan Fransız donanması kumandanı Dük Dankiyen 44 parçalık donanması ile Türk amiralinin buyruğuna girdi. Barbaros, Dük Dankiyen’e savaş planını sordu ama Türkleri yardıma çağıran Fransızların henüz bir savaş planı yoktu. Barbaros buna kızdıysa da netice de Şarlken’in müttefiki Savua dukasının elinde bulunan Niş’in fethi için Fransızlara yardım edeceğini bildirdi.
Türklerin ve Fransızların şiddetli saldırılarına dayanamayan Niş’in dış kalesi teslim oldu. Teslim olmayıp savaşmaya devam etmek isteyenler iç kaleye sığındılar. İç kale kuşatıldığında Fransızlar Barbaros’a başvurup barutlarının bittiğini, kendilerine barut yardımı yapılmasını istediler.
Buna çok şaşıran Kaptan-ı Derya, müttefik amirali Dük Dankiyen’e “Ne güzel savaşçılar! Gemilerini şarap fıçılarıyla doldurup baruttan başka bir şey unutmuyorlar” dedi ve yanındaki Fransız sefiri Polen’e döndü. “İstanbul’da iken devletin büyük çapta hazırlandığını söylediğin zaman benimle eğleniyor muydun?” diyerek onu azarladıktan sonra Fransızların karar vermekte güçlük çeken, sözünde durmayan ve işe yaramayan insanlar olduklarını söyledi.
Barbaros Hayreddin Paşa ve savaşçıları 20 Ağustos’ta o zamanlar Fransa’ya ait olmayan Niş kentinin içi kalesini de fethederek Fransızlara verdi.
Niş kalesinin kalın surlarında Osmanlı ve Fransız bayrakları yan yana dalgalanırken Osmanlı donanması kışı geçirmek için Tulon limanına girip demir attı.
Barbaros Tulon’a geldiğinde Turgut Reis’in, Türklerin Oğlan Kaptan dedikleri Andrea Dorya’nın yeğeni Janetino Dorya’ya tutsak düştüğünü ve Cenova’ya getirilip hapsedildiğini biliyordu. Buralara kadar gelmişken Turgut Reis’in 3 yıllık esaretine bir son vermek isteyen Hayrettin Paşa bizzat Cenova önüne geldi ve “Turgut’u verin, yoksa bütün köylerinizi yakarım” diyerek Cenevizlileri tehdit etti. Cenevizliler, Barbaros’un kendilerine saldırmaması şartıyla Turgut Reis’i zindandan çıkarıp Türklere teslim ettiler.
Salıverilen Turgut Reis’i kucaklayan Barbaros kendine ait yedek gemisini ona hediye etti.
Tulon ve çevresi 8 ay müddetle Fransa kralı tarafından Türklere verilmişti. Şehir bu müddet içinde Türkler tarafından idare edildi. O yılki vergiyi Türk tahsildarlar topladılar ve şehirde beş vakit ezan okundu.
Batı Akdeniz’de bulunan Osmanlı donanmasındaki bazı filolar kış seferine çıktılar, İspanya sahillerini ve ona ait olan İtalya kıyılarını vurdular, büyük ganimet ve esirler aldılar.
Not 1: Messina kentine çıkarma yapan Barbaros, İspanyol valinin şatosunu basarak, valinin güzelliği dillere destan olmuş kızını kaçırmış ve sonra bu kızla evlenmiştir.
Not 2: Fransa seferi kudretli denizci Barbaros’un son seferi oldu. Şan ve şeref içinde 80 yıl yaşayan Hayreddin Paşa 4 Temmuz 1546 tarihinde vefat etti ve Beşiktaş’taki türbesine defnedildi.
.Not 3: Fransa kralı 1. François batıda o güne kadar sürdürülen dini birlik ilkesini hiçe sayarak Müslüman bir devletle işbirliği yaptığı için Hıristiyan dünyasının ve Papa’nın oklarını üzerine çekmiştir.
KAYNAKLAR
BÜYÜK OSMANLI TARİHİ: Ord. Prof. İsmail Hakkı UZUNÇARŞILI
TÜRKİYE TARİHİ: Yılmaz ÖZTUNA
OSMANLI TARİHİ: Alphonse de Lamartıne
OSMANLI İMPARATORLUĞUNUN YÜKSELİŞİ VE ÇÖKÜŞÜ: Lord Kinross