Tuğba ÖZCAN
Konya Şems-i Tebrizi Türbesi önü ve “Suya bak!” Hayatımın değiştigi yer ve söz diyor. _ O günden itibaren o kişinin dediği gibi hep suya baktıgını anlatıyor ve diyor ki; ALLAH suyu boşuna yaratmadı diyerek tefekkür ibadeti yapıyorum zannettigim bakışlarım, bir süre sonra üniversite eğitimi ile birlikte bilimsel olarak tam manası ile suyu incelemeye dönüştü. İncelemelerimde tıkandıgım noktalara gelince, lise yıllarda Şems türbesinin önünde sözleri ile tüm hayatımı değiştiren o adam, bir çok kez karşıma çıktı. Hem en olmaz dediğim anlarda hem de değişik ülkelerde. Ben yıllar içerisinde yaşlanırken o hep aynıydı. “Calışmaların insanlık için belli bir noktayı geçtikten sonra, su hakkında öğrendiklerini anlat ve öğret. Sana söylediğim sırlardan da ekle” demişti. “Ve ben o’na söz verdim” diye başlayıp, insan da merak uyandıran, bir sonraki sayfada acaba hangi sırra şahit olacagım diye bir çırpıda bitirdigim,okuyanlara katkısı bulunacagına inandıgım su kanunu,herkesin okunması gerektigini düşündügüm bir kitap.
Elbette hepimiz suyun hayatımızda ne denli önemli oldugunu biliriz, fakat bu kitapla beraber çogu kişinin suya bakış açısının tamamen degişecegini düşünüyorum.
Bilmedigimiz sırlar ve kanunlarla dolu hayat kaynagı. Yedigimiz besinlerin öz suyunun önemi ve yeme şeklimiz ile ilgili bilgiler veren.
Acı biber, bal, hurma, incir, zeytin, tahin ve dahi kemik suyu gibi besinlerin hem bilimsel veriler ile hemde ayetlerle insan hayatındaki yararlarını anlatıyor.
Aslında Kuran-ı Kerim’in ve hadislerin (sahih olanların) bize anlatmak istedigi, sözlerin hepsinden bir ders, bir anlam çıkarmamız gerektiğini bir kez daha idrak ediyoruz.
Her ne kadar taktir edilse de, Kuran-ı Kerimi sadece baş üstünde yüksek yerlerde bulundurmak yerine, anlayarak okuyup,rehber edinmemizin altını çizmiş oluyor. Kelimelerin önemine deginen, ağzımızdan çıkan kelimelerin muhatabımizda iz bıraktıgı gibi aynı şekilde suda da izler bıraktıgını, yine bilimsel verilere dayanarak yaptıgı arastırmalar neticesinde, kelimelerin suyun moleküllerinin desenlerini değiştirdigini, özellikle olumsuz ve kötü kelimelerin suyun canlılıgını kaybetmesine sebep oldugunu gözlemlediginden bahsediyor.
Canlı suyun önemine defalarca vurgu yaparak, suyu nasıl canlandırabilecegimiz hakkında öneriler veriyor.
Suyu canlandırmak icin yaptıgı deneylerde, kendisine verilen sır doğrultusunda özel topraktan özel bir yöntemle yapılan su testisinin suyu canlandırdıgını anlatarak, aslında topraktan yapılan su testisinden mahrum edilen insanların ne kadar muazzam kayıplar yaşadıgına vurgu yapıyor. Doğal bir kaynak suyu buldugumuzda, evimize taşımak için, suyun canlılıgını korumak adına, ilk tercih olarak topraktan yapılan testi kullanmamızı öneriyor. Dünyada değişik kaynaklardan fışkıran suların her biri farklı.
Titreşimi farklı, frekansı farklı ve özellikle barındırdıgı güç farklı. Zaten dünyanın değişik yerlerindeki kaynaklardan fışkırmakta olan suların her birinin çok farklı özellikler barındırdıgı da bilinen bir gerçek. Artık bir çok insan kendilerini genç ve zinde tutacak ömürlerini uzatacak suyun peşindeler. Yani abı hayatın peşindeler. Büyük İskender gibi, Cengiz Han gibi… Bazı okurların, yazarın sürekli labaratuvar araştırmalarından bahsetmesi,tekrar yapması ve yazarken kullandıgı uslup tan dolayı, kitabı yarım bıraktıklarını gördüm. Yazar, kitaba başlarken Ledün ilminden,ledün ilminin ögreticisinin Hz.Hızır (a.s) oldundan bahsetmiş. Hz Musa (a.s) ile Hızır (a.s) ın yolculugu sırasında, Musa (a.s) ın sabırsızlıgından dolayı yollarının ayrıldıgından ve belki de ögrenecegi bir çok sır varken, sabırsızlıgı neticesinde öğrenemedigine deginmiş. İlim ve bilginin herkese nasip olmayacagına vurgu yapmış. Yazar bu konudan bahsederken, hem Ledün dininin açıklamasını yapmak istemiş hem de “Sabredin ve kitabı sonuna kadar okuyun” mesajı vermiş olabilir mi? Kimbilir? *Yazarın kim olduğu,araştırmalarını nerede, ne şekilde ve kimlerle yaptıgı hakkında net bir bilgi olmaması da ayrıca merak konusu.
