Türk Şiirinin Beyaz Kartalı Bahattin KARAKOÇ vefât etti

2018.10.17 bahattin karakoc vefat etti2

Kahramanmaraş Büyükşehir Belediyesince düzenlenen Uluslararası 5. Kitap ve Kültür Fuarı’na katılarak, dün kitaplarını imzalayan Karakoç, evde rahatsızlanınca Kahramanmaraş Sütçü İmam Üniversitesi (KSÜ) Tıp Fakültesi’ne kaldırıldı.

Hastanenin kardiyoloji bölümünde tedavi altına alınan Karakoç, yapılan tıbbî müdahaleye rağmen, kurtarılamadı.

 

Türk Ocakları Eski Genel Başkanı Nuri GÜRGÜR, Karakoç’un ardından şunları yazdı;

TÜRK ŞİİRİNDEN, DÜŞÜNCE DÜNYASINDAN BİR YILDIZ DAHA KAYDI

Bahaeddin Karakoç duygularını doğal bir şiir ikliminde yaşayan ailenin evladıydı; başta rahmetli Abdürrahim Karakoç olmak üzere, beş kardeşin hepsi bu iklimin ürünleridir.

Elbistan’nın Ekinözü/Cela köyünden mütevazı bir ailenin çocuğuydu. Türkiye’de yoksulluğun hüküm sürdüğü yıllarda bulabildiği imkânlarla okuyup sağlık memuru olmuştu. Yerleştiği memleketinde bir yandan mesleğini yaparken, diğer yandan yazdığı şiirleri, sayıları daha az olan hikâye denemeleri, başta o dönemin en önemli edebiyat dergilerinden Hisar olmak üzere, çeşitli dergilerde yayınlanmaya başladı. Kısa zamanda beğenilen, sevilen, ilgiyle izlenen bir şair olarak sanat çevrelerinde saygın bir yer edindi.

Bahaeddin Karakoç, sosyal konulardaki eleştirileri ve hicivleriyle duygularını köpüklü bir çağlayan gibi anlatan, kardeşi rahmetli Abdürrahim Karakoç’tan farklı olarak sakin ve dingin akan bir ırmak gibidir; iki kardeşi tarzları açısından Çoruh ve Kızılırmak’a benzetirim. Ama dünyaya, toplum meselelerine, sorunlara bakışlarında, inanç ve fikir yapılarında hiç bir farklılık yoktur. Şiir onlar için duygularının, düşüncelerinin dillendirildiği kalbi bir iletişim aracıdır.

Bahaeddin Karakoç bunu (poetikasını) şöyle anlatır:

“Sağlam bir etik, ilkeli bir estetik, helâl ölçekli bir yarar sarmalında, şiir de tıpkı bir ağaç gibidir; sanatı besleyen bu üç ana arterdir. Kalbin bir zikir aracı olan şiir, trajik bir iç yangını, aşkın sıcak kanatları altında doğan bir kutsanmış sözler armonisi ve dört kelimeyle özetleyecek olursak evrensel bir dua biçimidir.”

Şiirlerinde bazen hece bazen serbest vezni kullanmıştır.

İlk dönemlerde tercih ettiği âşık tarzından daha sonra uzaklaşarak sunduğu temaya derinlik ve görünürlülük kazandıran, kelimeler arasında ses uyumuna özen gösteren kendine has bir tarza yönelmiştir.

O tabiatla, dağlarla, kırlardaki ağaç ve çiçeklerle iç içe yaşayan, bunların ilahi bir nimet olduğunun bilincinde olan, günün her bir vaktinin hikmetini düşünen, tefekkür kabiliyetine sahip inançlı bir gönül insanıdır:

Rahman ve Rahim olan adına sığınarak,

Açtım iki elimi kor gibi iki yaprak;

Bir edep ölçeğinde mutlu ve utangaç

İşte dünya önünde, benim ruhumu sana aç.

Kâinatı yarattın, donattın rızık verdin

Kimine sonsuz körlük, kimine ışık verdin.

Karakoç toplumda yaşanan sosyal, kültürel ve ahlâki yozlaşmalardan, kendi değerlerinden uzaklaşarak dünyevileşmekten muzdariptir. Yüreğinde bir zamanlar vatanlaştırıp yaşadığımız diyarları kaybetmiş olmamızın hüznünü duymaktadır:

Tuna Sakarya kadar Türklerindi, Fırat kadar Türk

Kılıç tutan iki kolumdu Kırım ve Kerkük

Kestiler, acıdan sarhoşum körkütük

Kendi derdime bile ilaç değilim!

Karakoç’un şiirlerinde sevgiler, hasretler, hüzünlerle beraber, umutlar, doğadaki güzellikler ve bunlara ulaşma özlemi yoğunluktadır. Mesela “İki çift beyaz Kartal” şiiri güzellikleri paylaşmak maksadıyla yapılan metafizik anlamlar yüklü bir davet sayılabilir:

“Hangi yayla yeşil,

nerede keklik çok,

Gel seninle orda olalım çocuk.

Kayalar, kayalar sırt sırta vermiş

Kimi yeni mürit, kimisi ermiş

Otlar dalgalansın biz yürüdükçe

Sular düze insin kar eridikçe

Gün burnunda bana mavi mavi gül;

Doruklardan doruklara sekelim

Bir elim göklerde sende bir elim;

İkimizin yüreciği bir atsın

Bizi gören bin katarak anlatsın.

Giderek çoraklaşan sanat ve edebiyat dünyamızda Bahaeddin Karakoç’un eksikliği büyük kayıptır. Onların kalitesinde ustalar kolay yetişmiyor. Kendisini rahmet ve hürmetle anıyorum Ailesine sabr- ı cemil diliyorum

BAHAETTİN KARAKOÇ KİMDİR?

Bahaettin Karakoç 5 Mart 1930’da Kahramanmaraş’ın Elbistan ilçesine bağlı Ekinözü kasabasında doğmuştur. Beş erkek, dört kız çocuğu vardır. İlköğrenimini köyünde tamamlamıştır. Adana-Düziçi Köy Enstitüsü’nde okudu. Hasanoğlan Köy Enstitüsü’nden mezun oldu. Kahramanmaraş’taki sağlık kuruluşlarında sağlık memuru olarak çalıştı. Son görev yeri Kahramanmaraş Verem Savaş Dispanseri idi. Buradan 1982 yılında emekli oldu.

Bahaettin KARAKOÇ;

Çeşitli gazete ve dergilerde yazdı.

Kahramanmaraş’ta 1986-1987 yıllarında Dolunay dergisini çıkardı. Her yıl düzenlenen Dolunay Şiir Şölenlerini başlattı.

Çok sayıda ödül almaya hak kazandı. 1986’da Türkiye Yazarlar Birliği tarafından yılın şairi seçildi.

1989 yılında Kültür Bakanlığı tarafından Türkiye’yi temsilen “Strugua Uluslararası Şiir Akşamları Festivali”ne katıldı ve burada bir tebliğ sundu.

1991 yılında Diyanet Vakfı’nca düzenlenen “Münacaat Yarışması”nda “Beyaz Dilekçe” isimli şiiriyle birincilik kazandı.

“Türkçe’nin Uluslararası 2. Şiir Şöleni” için gittiği Almatı’da 1993’te “Büyük Abay” ödülüne layık görülen Karakoç’a, Kahramanmaraş Sütçü İmam Üniversitesi tarafından 2014’te “fahri doktora unvanı” verildi.

Bahattin Karakoç’un birçok şiiri bestelenmiştir.

“Acelem Var” ve “Ihlamurlar Çiçek Açtığı Zaman” Bahattin Karakoç’un en çok bilinen şiirlerindendir…

Acelem Var

Yarına hükmüm geçmez, heybemde azığım yok

Ecel pusuda bekler ve benim acelem var.

Karanlığın çiğ sesi kalkansız karşılanmaz

Çırpınır tutunacak dalı olmayan kuşlar

Benim de acelem var! …

Yırtık bir paraşütle gökten atlamak olmaz

Toprak kucak açsa da düşmeden donar kanın.

Mum eriyip bitiyor, zaman deli bir rüzgâr

Son nefes ki takvimde hasatı ölü bir yaz

Ve benim acelem var! …

Bir bineğim olsun ki rüzgârdan hızlı uçsun

Yeri göğe bağlasın som tevhid urganıyla.

Üstüme kar yağarken içimden tepsin bahar

Dost gönlümü ısıtsın yıldızlı yorganıyla

Benim ki acelem var! …

Aynayı ayna yapan ışık ile gören göz

Tara kâküllerini çökmeden karanlıklar.

Kuş kafesten uçanda dövünmek neye yarar

Bir kez orman yanmasın neye yarar kül ve köz

Bundan ki acelem var! …

Şeytanı karıştırma, hep sağlam pusat kuşan

“Biraz daha! ” diyenin avını uyku taşlar.

Yörük atlar aksamaz besmele göynüğünde

Son dergâhta yavaşlar

Ve benim acelem var! …

Yarın için tapum yok, Hakk’tan gayri kapım yok!

Hamurum mayalandı ve benim acelem var! …

Her şiirde ruhumu ateşlere veririm

Bir yandan balım akar, bir yandan torçum akar

Yüzü ak gitmek için bu günden acelem var! …

Bahaeddin KARAKOÇ

(Ay Şafağı Çok Çiçek –Beyan Yay. İstanbul / 1998)

***

Ihlamurlar Çiçek Açtığı Zaman

Dilimde sabah keyfiyle yeni bir umut türküsü

Kar yağmış dağlara, bozulmamış ütüsü

Rahvan atlar gibi ırgalanan gökyüzü

Gözlerimi kamaştırsa da geleceğim sana

Şimdilik bağlayıcı bir takvim sorma bana

-Ihlamurlar çiçek açtığı zaman.

Ay, şafağa yakın bir mum gibi erimeden

Dağlar çivilendikleri yerde çürümeden

Bebekler hayta hayta yürümeden

Geleceğim diyorum, geleceğim sana

Ne olur kesin bir takvim sorma bana

-Ihlamurlar çiçek açtığı zaman.

Beklesen de olur, beklemesen de

Ben bir gök kuruşum sırmalı kesende

Gecesi uzun süren karlar-buzlar ülkesinde

Hangi ses yürekten çağırır beni sana

Geleceğim diyorum, takvim sorma bana

-Ihlamur çiçek açtığı zaman.

Bu şiir böyle doğarken dost elin elimdeydi

Sen bir zümrüd-ü ankaydın, elim tüylerine deydi

Sevda duvarını aştım, sendeki bu tılsım neydi?

Başka bir gezegende de olsan dönüşüm hep sana

Kesin bir gün belirtemem, n`olur takvim sorma bana

-Ihlamurlar çiçek açtığı zaman.

Eski dikişler sökülür de kanama başlarsa yeniden

Yaralarıma en acı tütünleri basacağım ben

Yeter ki bir çağır beni çiçeklendiğin yerden

Gemileri yaksalar da geleceğim sana

On iki ayın birisinde, kesin takvim sorma bana

-Ihlamur çiçek açtığı zaman.

Bak işte, notalar karıştı, ezgiler muhalif

Hava kurşun gibi ağır, yağmursa arsız

Ey benim alfabemdeki kadîm Elif

Ne güzellik, ne de tat var baharsız

Güzellikleri yaşamak için geleceğim sana

Geleceğim diyorum, biraz mühlet tanı bana

-Ihlamurlar çiçek açtığı zaman.

Ihlamurlar çiçek açtığı zaman

Ben güneş gibi gireceğim her dar kapıdan

Kimseye uğramam ben sana uğramadan

Kavlime sâdıkım, sâdıkım sana

Takvim sorup hudut çizdirme bana

Ben sana çiçeklerle geleceğim

-Ihlamurlar çiçek açtığı zaman.

Bahattin KARAKOÇ

(Uzaklara Türkü)

Yazar
Kırmızılar

Bu websitesinde farkı kaynaklardan derlenen içerikler yayınlanmakta olup tüm hakları sahiplerinindir. Sitedeki içerikler atıf gösterilerek kaynak olarak kullanlabilir. Yazıların yasal sorumluluğu yazara aittir. Tüm Hakları Saklıdır. Kırmızlar® 2010 - 2024

medyagen