Anadolu’nun sesi: KARACAOĞLAN

C:\Users\alialpercetin\Desktop\KARACAOĞLAN\karacaoglan-1.jpg

Ali Alper ÇETİN

Üçyüz yıl önce Karacaoğlan derler bir ozan, ses olmuş telden, söz olmuş dilden dökülmüş… Tüm Anadolu, Karacaoğlan olmuş, ondan seslenmiş. Al-yeşil giysili güzelleri, boz-bulanık yaylaları, umutlu-umutsuz aşkı onun türkülerinde dile gelmiş.

Halkbilimci Dr. Halil Atılgan Karacaoğlan’ı şöyle dile getiriyor:

“Yüzyıllardır Anadolu’yu dalga dalga saran bir ses, dillerden düşmeyen türkü, gözlerde şavkıyan ışık, gönüllerde kabaran bir heyecan. Dağlarda uğultu, ovaların sarı başaklarında ak çiçek açan Çukurova pamuğunda bereket, halk şiiri denilince akla ilk gelen isimdir Karacaoğlan.”

“Yaylalar onunla yüce, tarlalar onunla zengin. Karaca Kızın yavuklusu, Elif’in tutkulusu, görülmeyi görülmeyi daha da güzelleşen nice güzellere vurgun.  Ölünceye kadar gönlünün güzelini aramaktan yorgun. Genç kızların kalbinde titreşim, âşıkların tellerinde ibrişim, delikanlıların yüreğinde cesarettir Karacaoğlan. Çukurova’nın, Erzurum’un, Ardahan’ın, kısaca Anadolu’nun övünç kaynağı, Halk Edebiyatımızın en büyük ustasıdır Karacaoğlan.”

“O şiirlerinde kanatlı bir kuştur. Bir bakarsınız Niğde’de, bir bakarsınız Mardin’de, Maraş’ta, Göksun Tekir‘de yavuklusunu arar. O, şiirleriyle gönüllere taht kurmuş bir efsanedir. Halk dilini en iyi kullanan, uyaklarında hiç sıkıntı çekmeyen  bir ustadır. O bizim gönlümüzün güzelidir. Hem de Döne döne teneşirin üstünde/Yunmayınca gönül yardan ayrılmaz diyen bir güzeldir. Elbet de böyle diyenin de düşmanı çok olacak, herkes onu sevecek, ona sahip çıkacak, sevgi gösterisinde bulunacaktır. Peki, nasıl olacak bu sevgi gösterisi? Elbette herkesin Karacaoğlan’ı sahiplenmesiyle gerçekleşecektir. Ve nitekim de öyle olmuştur.”

“Hayatıyla ilgili kesin hiçbir bilgi yokken ve mezarının yeri dahi belli değilken, Mutlular, Fekeliler, Düziçililer, Erzurumlular, Kilisliler, Tarsuslular, Yozgatlılar, Azerbaycanlılar Çukurovalılar bu güzelin peşine düşmüşler. İşte bu güzel bizim topraklarımızın gülüdür diyerek duygularını dile getirmişler. Efendim elbette herkes Karacaoğlan’a sahip çıkmalı ve onun adına geceler düzenlemeli. Çünkü o bizim gülümüzdür. Bu topraklarda doğup büyüyen ve bu toprakların güzellerine, gelinlerine, kızlarına âşık olan bir ustadır Karacaoğlan. O, dertlilere deva, hastalara şifa, darda kalanlara ise Zümrüd-ü Anka kuşudur. O, aşk ve sevdaşiirlerinin ustası, güzellerin hastası, batan güneşte, doğan ayda sevdiğini arayan gönül yoldaşıdır.”

Kimse Karacaoğlan’ın nerede doğup nerede öldüğünü sormamış ama onda yaşamış, onda aramış kendini… Karacaoğlan olmuş bir Anadolu, Anadolu olmuş bir Karacaoğlan… Yunus Emre gibi onu da birçok şehir ve kasabalarımız hemşehri saymış ve ona birçok mezarlar gösterilmiş. Ne var ki Karacaoğlan’ın kullandığı deyim ve sözlere bakarak; Onun Güney Anadolu’da doğup yaşadığını ve ömrünün çoğunu bu bölgedeki Türkmenler arasında geçirdiğini anlıyoruz. Bir deyişinde:

Kozan Dağı’ndan neslimiz

Arı Türkmendir aslımız

diye soyuyla övünür Karacaoğlan… Bazı araştırmacılar bir takım Karacaoğlan türkülerine dayanarak onun onbeşinci yüzyılda yaşadığını söylemişlerse de; Karacaoğlan’ın kullandığı arı-duru Türkçesi, üslûbu ve tavrı onyedinci yüzyıl içinde yaşadığını gösteriyor.

C:\Users\alialpercetin\Desktop\KARACAOĞLAN\karacaoglan-2.jpg

(Akşehirli Hoca Hamdi Efendinin anılarında Karacaoğlan’dan şöyle bahsedilir. Asıl adının Hasan olduğu ve küçük yaşta annesini kaybedip öksüz kaldığı, henüz beş yaşında iken babasının askere alınıp bir daha dönmediği söylenir. Köyde yaşayan Osman Ağa adlı kişinin Karacaoğlanı evlat edindiğinden bahseder.

Osman Ağa köyde yaşayan sağır ve dilsiz bir kızla Karacaoğlanı evlendirmek ister ama Karacaoğlan bu evliliği istemez ayrıca o sırada Çukurova’da bulunan Kozanoğulları ile arasının açılması sonucu kız kardeşlerini de alarak Bursa’ya göçtüğü anlatılır. Bu göçün nedenleri arasında babası gibi askere alınıp geri dönememe korkusu olduğu da söylenir. Bursa’da kendisine bir düzen kurduğu ve evlat acısı yaşadığı şiirlerinden anlaşılmaktadır.)

Asıl adı konusunda da farklı görüşler vardır: Mehmet, Hasan, Halil ve Îsmail gibi. Elbette birini asıl ad olarak seçmekte zorlanacağız. 1606 yılında Kozan’ın Farsak Köyü’nde doğduğunu ve 1679 yılında öldüğü sanılmakta olup; Yaşamının büyük bölümünü Çukurova, Maraş ve Antep çevresinde geçirdiği, Çukurova da yaşadığı hakkında bir takım bilgiler vardır. Bu bölgede sözü geçen Kozanoğulları ile arasının açıldığını, bu yüzden baba ocağını terkederek Toros yaylalarında dolaştığını, Anadolu’yu karış karış gezdiğini, Rumeli’ye geçtiğini sonunda Mut’a geldiğini, burada Karacakız’a âşık olduğunu, kalan ömrünü onun uğruna harcadığını ve öldükten sonra Mut’ta bir tepeye gömüldüğünü söyleyenler var. Gerçekten bugün Mut ilçemizin yakınında bir tepe var. Karacaoğlan’ın mezarı… Mut’lular her yıl haziran ayında Karacaoğlan festivali yapar ve bu iki tepeyi ziyaret ederler.

Daha çok kabul gören görüşe göre O; Adana’nın Feke ilçesinin Göğçeli köyündendir. Yaşadığı yer ile ilgili değişik rivayetler olmasına rağmen, Osmaniye ili Düziçi ilçesi Farsak köyünde doğduğu rivayeti de ağırlık kazanmaktadır.

Ancak başka il, ilçe ve köylerimiz de onu sahiplenmektedir: Osmaniye-Bahçe-Farsak, Mersin-Mut-Çukur (yeni adı Karacaoğlan), Karaman-Ermenek, Osmaniye-Kadirli-Yusuf İzzettin (Binboğa), Aksaray-Kargın, Gaziantep-Nizip, Kilis-Musabeyli. Ayrıca, bu konuda Türkmenistan, Azerbaycan ve Balkanlar’ın da Karacaoğlan’a sahip çıktıkları unutulmamalıdır. Diğer taraftan Evliya Çelebi, Seyahatnâmesinde “Karaca Oğlan Sultan” dan söz etmektedir.

Karacaoğlan’ın mezarı ise, tıpkı Yunus Emre’ninki gibi ülkemizin değişik bölgelerine bağlanmaktadır.

Bu yüzyılın Karacaoğlan’ı ayrıca Güneyli Karacaoğlan ve Çukurovalı Karacaoğlan diye de bilinir. Âşığımızla ilgili bazı belgeler vardır. Bu belgelerin başında 1610 Polonya doğumlu Albert Bobowski’nin 1650 yılında yazdığı Mecmûâ-i Sâz ü Söz adlı eseri gelmektedir. Daha sonra Ali Ufkî adını alacak olan Bobobwski Karacaoğlan’ın iki şiirine ve onların notalarına yer verir.

Öyle de olsa, böyle de olsa Karacaoğlan o kadar Anadolu’dur ki onu bir bölgeye bağlamak gerçekten çok güç…

O, bir dağ silsilesinin doruğuna çıktı mı tüm Anadolu’yu görür, Anadolu’ya seslenir:

Çıktım yükseğine baktım,

Konup göçen ilin gördüm,

Pazarın seyrana durdum

Antakya’nın şarın gördüm.

 

Yandı Çukurova yandı,

Eli bazlı beyler indi.

İndi alkugular kondu

Akçadeniz gölün gördüm.

 

Sevdiğimin adı Ayşe

Zülfüne sokar menevşe.

Uğradım koca Maraş’a

Bedestende şalın gördüm.

 

Erciyes’e yağan karlar,

Seher ile göçer eller,

Zamanında Elif derler

Bir küçücük gelin gördüm.

 

Çağır Karacaoğlan çağır

Taş düştüğü yerde ağır.

Güzel sevmek günah değil,

Ben kitapta yerin gördüm.

Karacaoğlan’ın şiirleri aşk ve doğa üzerinde kuruludur. Ayrılık, gurbet, sıla özlemi ve ölüm en çok değindiği konulardır. Duygularını, yaşadıklarını, düşüncelerini; içten, gerçekçi ve özgün bir şiir yapısı içinde anlatır. Karacaoğlan, Türk âşık edebiyatına yepyeni bir söyleyiş biçimi getirdi. Doğa benzetmelerini sık sık kullanır. Arı-duru, çok yalın ve temiz bir Türkçe kullanır. Kendisinden sonra gelen birçok ozanı derinden etkiledi. Bu olumlu etkiler günümüz Türk şiirine kadar uzanır.

Şiirlerinde sıkça adları geçen Elif, Zeynep ve İsmikan adlı kadınların sevgilileri olduğu sanılıyor. Duygularını, yaşadıklarını, düşüncelerini içten, gerçekçi ve özgün bir şiir yapısı içinde anlatır.

Anadolu’da her gezdiği yerde bir güzel bulur Karacaoğlan… Bunlar onun hayalindeki minyatür güzeller değil Anadolu’nun Elif’i, Ayşe’si, Fatma’sıdır. Bir ayırım yapmadan sever, her birinde bir ayrı güzellik bulur, över onları… Ve şöyle der:

 

Evvel bahar yaz ayları gelince

Bahçenin açılmış gülleri güzel.

Yaktı beni Fadime’nin bakışı.

Zülüften ayrılmış telleri güzel.

 

Elif’i sorarsan nazlıdır nazlı,

Esme’yi sorarsan bir ala gözlü,

Söylet Şerife’yi bülbül avazlı

Zeliha’nın dudu dilleri güzel.

 

Emine’yi dersen incedir ince

Ayşe’yi sorarsan gülleri gonca

Eşe’nin kaşı da kalemden ince

Sarmaya Hörü’nün belleri güzel.

 

Döne güzelliğin halka bildirir,

Kamer de pınarda testi doldurur,

Meryem’le Ürüşen beni öldürür,

Sevmeye Cennet’in hâlleri güzel.

 

Kara’dan da Karacaoğlan karadan

Sürün çirkinleri çıksın aradan

Herkesi sevdiğine versin Yaradan

Benim sevdiğimin benleri güzel.

 

Bütün bu güzeller arasında Karacaoğlan için Elif’in yeri başka… Karacaoğlan’ın gönül tarlasında Elif bir deste gül dür. Tüm güzellerde Elif’i arar, onun buruk sevdasıyla yanar. Bir türkü tutturur inceden ince:

 

İncecikten bir kar yağar

Tozar Elif Elif diye.

Deli gönül hayran olmuş

Gezer Elif Elif diye…

 

Böyle der ama bazı kez delice ırmaklar gibi çağlayıverir güzelleri görünce. O zaman da:

 

Gönül ne gezersin sarp kayalarda

İniver aşağı yola gidelim.

Bir güzel sevmeyle gönül eğlenmez,

Güzeli çok olan ile gidelim.

 

Kucağında sazı, dilinde sözü Karacaoğlan şu oba senin, bu oba benim Anadolu’yu öyle bir doldurur ve öylesine bir tutuşturur ki yüzyıllar onu asla unutamaz. Türk dilini, Türk zevkini, Türk duygusunu onun kadar ustaca terennüm eden az bulunur. Onun kadar şen-şakır, onun kadar kıvrak, onun kadar yumuşak ve derin ozan az yetişir… Karacaoğlan cıvıl cıvıl hayat dolu, dünya dolu… Karacaoğlan Anadolu’nun yazına-kışına, düzüne-yokuşuna, kuşuna-çiçeğine, tüm güzellerine hayran… Gurbet elde yurdunun özlemini şu türküsüyle sesler:

 

Kalktı deli gönül sürdü yürüdü,

Gel oldu, gidelim bizim illere

Gözüm yaşı yeryüzünü bürüdü

Sel oldu, gidelim bizim illere.

 

Yârim sensin dilberlerin iyisi

Gözüme görünmez dünya perisi

Şimdi bizim ilin kara çalısı

Gül oldu gidelim bizim illere.

 

Karacaoğlan der ki gelir yazları,

Kuzum kime eden sen bu nazları

Anamın atamın kötü sözleri

Bal oldu, gidelim bizim illere.

 

Halk Edebiyatımızın en büyük ustasıdır Karacaoğlan. Âşık Edebiyatında, etkileyici bir dil ve duygu evreni kurduğu şiirleriyle Türk halk şiiri geleneğinde çığır açmıştır.

Karacaoğlan’a birkaç sayfa değil, bir kitap gerek… Karacaoğlan Anadolu’yu aydınlatanlar arasında en sağlam direk…

Ölümsüz Karacaoğlan’a yürek yürek selâm olsun.

C:\Users\alialpercetin\Desktop\KARACAOĞLAN\karacaoglan3.jpg

Ali Alper ÇETİN

Araştırmacı

[email protected]

Kaynakça:

www.turkedebiyati.org

http://aregem.kulturturizm.gov.tr – Kültür ve Turizm Bakanlığı Araştırma ve Eğitim Genel Müdürlüğü

Dr. Halil Atılgan: Bahçemizin Gülü / Gönlümüzün Bülbülü KARACAOĞLAN www.cukurovader.org.tr

Ahmet Şükrü Esen: Karacaoğlan – Anadolu Âşkları-1, İş Bankası Kültür Yayınları, 2016

Mehmet Önder: Anadolu’yu Aydınlatanlar, Başbakanlık Vakıflar Genel Müdürlüğü Yayınları, 1998 Ankara

Yazar
Ali Alper ÇETİN

1955 yılında Ceyhan’da doğdu. İlk ve orta öğrenimini Ceyhan’da tamamladı. 1980 yılında Çukurova Mühendislik-Mimarlık Fakültesi Makina bölümünü başarı ile bitirerek Makina Mühendisi unvanını aldı. Devlet Lisan Okulu İngiliz... devamı

Bu websitesinde farkı kaynaklardan derlenen içerikler yayınlanmakta olup tüm hakları sahiplerinindir. Sitedeki içerikler atıf gösterilerek kaynak olarak kullanlabilir. Yazıların yasal sorumluluğu yazara aittir. Tüm Hakları Saklıdır. Kırmızlar® 2010 - 2024

medyagen