ABUM RABUM
Bir (Hz.) İbrahim Romanı
İskender Pala
Kapı Yayınları, 2018
1958 Uşak doğumlu, İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi mezunu olan İskender Pala “Divan şiirini sevdiren Adam” olarakta bilinmektedir. Yazarın “Babil’de ölüm Istanbul’da Aşk, Katre-i Matem, Şah & Sultan, Od, Mihmandar” adlı kitapları uzun süre çok satanlar listesinde bulunmuştur.. Kitabı elinize aldığınızda ön kapağında. “Bir (hz)İbrahim Romanı” yazısını görünce,içeriğinde Hz. İbrahim’in Hayatının anlatıldığını düşünsenizde, daha ilk sayfasından polisiye bir roman olduğunu anlıyorsunuz.. Japonya’da bir Üniversitede işlenen cinayet sonrasında başlayan, yaklaşık 4000 yıl önce Babil Ülkesinde yaşayan Akatların “Abum Rabum” diye bahsettikleri Hz. İbrahim’in ayak izlerinde gelişen olaylarlar zincirini polisiye tadında anlatan İskender Pala, bu süreçte pek çok kaynaktan yararlanmış. Üç büyük semavi dinin Atası Hz. İbrahim’in mirasının peşine düşen CIA, Mossad, Grup Kardeşlik ve Zelotlar’ın çıkarları için çıktığı yolda, olaylar Japonya’da başlayıp İstanbul,Kudüs,Mısır,Urfa’da devam ederek Adıyaman’da son buluyor. Orta Doğu üzerinde oynanan oyunların sadece petrol ve su savaşları olmadığını, medeniyetin beşiği olan Mezopotamya topraklarının, Tarihi ve Kültürel zenginliklerinin tahrip edilerek, hala bu topraklarda yaşayanların bağlarını koparmaya çalıştıklarını, Orta Doğu’da karışıklık yaratmak için özel yetiştirilen ajanların, örgütlerin varlığını ve örgütleri beslediklerini, gelecek nesillerin Atalarından ve Kültürel zenginliklerinden haberdar olmaması adına Orta Doğu’da yapılan tarihi eser kaçakçılığını, CIA Karargahında Bilgi Operasyonları Merkez Direktörü (Susan Stone) “Süslü” karakterinin ve Kudüste Haham,Zelotların efendisi olan Elazer Mikael’in ağzından duyuyoruz.. CIA Ajanı Süslü, yeni yetiştirilen ajanlara seslenirken; “Değerli Arkadaşlar! Hepinizin bildiği gibi ülkemizin Orta Doğu’da desteklediği ve silahlandırdığı radikal gruplar var.” “Eğer biz o coğrafyalarda yeni soy kütükleri oluşmaz, yeni terör zeminleri hazırlamazsak bölgedeki üstünlügümüzü kaybedeceğimizden endişe duymaya başlayabilirsiniz. Dünya değisiyor, bu değişim bizim elimizle olmak zorunda, kurulacak yeni dünya düzeninde Müslüman Doğu’ya asla yer olmadığını aklınızdan çıkarmayın” “Ne yazık ki Sümer ve Babil derin uykusundan uyanıyor. Yine de torunlarının eski medeniyet birikimine ve kültürel zenginligine sahip olmalarına asla müsade edemeyiz” “Unutmayın ki Amerika hakimiyet fikrini ekonomiden,askeri güçten ve siyasi gelişmelerden ziyade, insanların algısını yöneterek sürdürmeyi tercih eder. Bu algı Batı’nın Doğu’ya üstün olduğuna herkesi inandırmakla başlar. Böyle inandırmalıyız ki Doğu’nun zenginliklerinden yeterince yararlanabilelim ama Doğu’nun yeniden filizlenmesine fırsat vermeyelim.” Bunların yanı sıra, Roma Vatikan’daki Kardinallerin İslamiyet hakkındaki konuşmalarını, Zelot (yahudi örgüt grubu) ların Kudüs ve Mescid-i Aksa hakkındaki düşüncelerini okuyunca, Manevi duygularınızın verdiği sorumluluk bilinci ile bir şeyler yapamamak adına endişe duyup,ürperdiginizi hissediyorsunuz. Zelotların Efendisi Elazer Mikael’in Kudüs’te yaptıgı konuşmasından; “Ona göre hayatta kullukta burada kurulmuş ve adına Tapınak Dağı denmişti. O halde,eski tapınağı yeniden inşa etmek gerekirdi. Bunun için Müslümanların Mescid-i Aksa dedikleri Caminin bir an evvel ortadan kaldırılması gerekiyordu. Burada İbranilerden başkasına yer yoktu, ne Hristiyan ne Müslümanlar burayı kutsal saymamalıydılar.” “Tapınak Dağı’nın bütün kutsallığını İbrahim’in İshak’ı burada kurban etmesine ve Süleyman Mabedi’ne bağlamak gerekirdi. Bu amaç aynı zamanda Siyonizm”inde amacı olmalıydı”
Dünyanın en eski medeniyetlerine ev sahipliği yapan Orta Doğu. İnsanlığın beşiği ve Hz. Ibrahim’in ayak izlerini taşıyan yurtlar. Ve Müslümanlar üzerinden süregiden savaşlar. Orta Doğu’da yalnızca fikirler,inanışlar,canlar değil,tarih de bir katliamın pençesinde. Artık hakikati görenler,Irak ve Suriye’de birinin kanın toprağa akarken, uzaklarda kanı bitlenen birilerini. Burada bir kurşun namludan fırladığında,meçhul ülkelerde kabaran cüzdanları, burada Annelerin ağıtları göz yaşlarına karışırken, bir yerde gizlice kaçırılan tarihi mirası fark edebiliyorlar. Oynanan oyuna insanlığın geçmişi ile hesaplaşması deniyor ama hakikatte geleceği belirleme potansiyeline sahip..