İlk Öğretmenim: Babam

Cemal KURNAZ

Annem, babam el ele bir ev yapmışlar. Varı yoğu bir göz oda. Hem yatak odası hem mutfak. Yerde rabıtası olmayan tahtalar. Üstünde bir çul. Kış rüzgârı esti mi çulu havaya kaldırıyor. Tavanda yan yana dizilmiş tahtalar. İleride imkân oldukça, usta bulunacak, rabıtalı olarak çakılacak. Şimdilik böyle.

Ocakta kalın odunlar. Ocağın başına üşüşüyoruz. Ayaklarımızı ateşe uzatıyoruz., sırtımız üşüyor. Önümüz kavurga kavurur, ardımız harman savurur. Annem babam sırtlarına yorgan alıp oturuyorlar. Ben babamın kucağında.

Yedi kardeşin en büyüğü benim. Anne ve babamın ilk göz ağrısı. Diğerleri henüz yolda.

Babam ilkokulu üçüncü sınıfa kadar okumuş. Ama askerde Topçu Çavuşu olmuş. Benim bir türlü öğrenemediğim logaritmayı, sinüs, kosinüs ve tanjantları nasıl öğrenmiş, o problemleri nasıl çözebilmiş hâlâ anlayabilmiş değilim.

İlk çocuk olduğum için bana özel bir düşkünlüğü var.

Akşam tarladan eve dönüp çorbayı içtikten sonra yapacak bir şey yok. Uzun kış geceleri ocağın başında toplanırız. Ben babamın kucağında.

Babam bir önce bana okuma yazma öğretmek için sabırsızlanıyor. Elinde bir çöp, ocağın küllerini düzlüyor, üzerine bir harf yazıyor.

– Bu ne oğlum?

– A…

-Aferin oğlum.

– Bu ne?

– B.

-Aferin oğlum.

Her akşam böyle, her akşam böyle…

Ben okula başlayıncaya kadar evimizde ne kalem, ne kitap ne bir kâğıt parçası.

Bir gün evde kendi kendime oynarken, karşımda duran zeytinyağı tenekesinin canlandığını fark ettim. Harfler hareket ediyor gibi geldi. Tekrar dikkatle baktım:

“En nefis Ayvalık zeytinyağları.”

Okumuştum.

Artık okuyordum.

Tarifi imkânsız bir sevinç. Zafer kazanmış gibi.

*

Altı yaşında okula başladım. Mümin Öğretmen kayıtsız olarak devam etsin, duruma göre bakarız demiş. Bir ay kadar sonra, öğle arasında evlerimize gidiyorduk. Öğretmenim, Dereyakası Köprüsü’ne geldiğimizde, “Kurnaz, seni bugün kaydettim. Numaran 44. Unutma.” dedi.

Eve uçarcasına geldim. Anacığıma müjdeledim. Babama söylemek için akşamı beklemem gerekti.

Babam ileri görüşlüydü. Burada sana “gelecek” yok. Sana bırakabileceğim bağım bahçem yok. Oku kendini kurtar. Okursan ceketimi satar okuturum dedi. Kastı Aksu İlköğretmen Okuluydu. Lise okur gibi. Yatılı.

İşin doğrusu satabileceği bir ceketi de yoktu.

Aynı şeyi bütün kardeşlerime söyledi. Hepsi de sözünü tuttu.

İlkokul öğretmeni olduğumu gördü.

Üniversiteyi bitirdiğimi gördü.

Profesörlüğümü gördü.

Bütün çocuklarıyla gurur duydu.

En büyük övüncü şuydu:

“Haram lokma yedirmedim!

Namerde muhtaç eylemedim!

Çalıştım, çabaladım…”

Biz de onunla gurur duyduk.

O hepimizin ilk öğretmeniydi.

Ne iyi öğretmendi!

Yazar
Cemal KURNAZ

Bu websitesinde farkı kaynaklardan derlenen içerikler yayınlanmakta olup tüm hakları sahiplerinindir. Sitedeki içerikler atıf gösterilerek kaynak olarak kullanlabilir. Yazıların yasal sorumluluğu yazara aittir. Tüm Hakları Saklıdır. Kırmızlar® 2010 - 2024

medyagen