Sıradan Marjinallik

                                               Hakkı Suat YILMAZER

Marjinal, Türk Dil Kurumu’na göre aykırı demektir. Yani bir başka ifadeyle türdeş gruplar/kişiler arasında değil de en uçta yer alma, farklılığını en köşeye taşıma durumudur.

Marjinal kelimesi bundan yirmi sene evvel tek tük kullanılırdı. Kullanılan alanlar genelde siyaset, sinema ve bazen de edebiyat olurdu. Toplumda kullanım oranı ise çok düşüktü. Sokakta kimsenin ağzından duyulmazdı. Kullanarak kendini “entel” göstermeye çalışanlara da tebessümle bakılırdı. Bir bakıma “marjinal” kelimesini kullanmak da o kişiyi toplumda “marjinal” konuma yaklaştırırdı.

Peki, ne değişti de “marjinallik” hayatımıza bir göktaşı gibi düşüverdi yahut bu “marjinallik” salgını nasıl başladı?

Evvela şunu belirtmekte fayda görüyorum ki, marjinallik bir salgın ise sadece bizde yani necip Türk milletinde başlamadı. Nerede başlandığı kestirilemeyen bu salgının bilinen bir sonucu var ki o da dünyayı etkisi altına aldığıdır. İçinde bulunduğumuz son on hatta yirmi senede dünyanın en çok etkilendiği husus; marjinalliktir… Marjinal olmanın da olamamanın da sonuçlarına dünya toplumları katlanmaktadır.

Marjinallik salgınının “hızlı” yayılmasında en büyük araç şüphesiz ki teknolojidir. Kitle iletişim araçlarının önceki dönemlere göre daha etkili olduğu bir dönemdeyiz. Televizyon, radyo, cep telefonu artık herkesin kolaylıkla ulaşabileceği yerlerde konumlanmış vaziyettedir. Bu araçlara ulaşabilmek için yaş, ekonomik düzey, sosyal konum vs hiçbiri artık önemli değildir. Yaşları ne olursa olsun, aylık kazancı ailesinin geçimine yetmeyen ve her ay kredi kartlarından “destek” alanlar yahut sosyal hayat içerisinde nerede konumlanmış olursa olsun hiç fark etmiyor, istisnasız herkes bu iletişim araçlarına sahip olabiliyor. Hâl böyle olunca da işin rengi değişmektedir. Önceki dönemlerde televizyon ekranında karşımıza sınırlı sayıda insan çıkmaktaydı. Sabah, öğlen, akşam vakitlerinde kimleri göreceğimizi ve ne yapacaklarını bilirdik. Tıpkı radyoda olduğu gibi… Hangi saatlerde kimin programı var, kim sunuyor, sesinin tınısına kadar hafızamıza nakşedecek kadar bilirdik. Cep telefonunda ise durum biraz daha farklı görünse de esasında çok da farklı değildi.

Teknoloji gelişti işin rengi değişti!

            ***

Artık hemen herkesin kendisine ait bir televizyonu, radyosu oldu!

Cep telefonları vasıtasıyla ulaşamadığımız ve ulaştıramadığımız hiçbir şey kalmadı. Dünyanın bir ucundan diğer ucuna sadece birkaç saniyelik işlemlerle gidilebiliyor. Artık ne hasret kelimesinin bir anlamı kaldı ne de “sınır” kelimesinin… Sınır ortadan kalkınca sorunlar baş gösterdi. Kimse nerede duracağını, ne yapması ne yapmaması gerektiğini bilemedi. “Paylaşma” lütfunun sınırsızlığı demenin, değerlerin dibine dinamit koymak anlamına geldiği halen daha anlaşılamadı.

Kamera karşısında bilinçli yahut bilinçsiz bir eylem milyonlara aynı anda ulaştı. Son dönemde sosyal mecrada “fenomen” diye anılan birçok ismin başarı hikayelerinde: “Bir gün şöyle bir şey yaptım, ertesi gün kalktığımda fenomen olmuştum.” a benzer ifadeler görürsünüz. İşte bu bir günde her şeyi baştan aşağı değiştiren güç, insanlara cazip gelmeye başladı. Çünkü para ve tanınırlık kazanılıyordu. Daha rahat bir hayat yaşama imkânına erken kavuşuluyordu. Hâl böyle olunca bu mecralarda kendini göstermek daha ilgi çekici gelmeye başladı. Fakat kendini göstermek ve aynı zamanda dikkatleri üzerine çekmek kolay değildi. “Farklı” bir şeyler yapılmalıydı.

İşte bu “farklı bir şeyler” fikri, toplumların düşünce yapısını değiştirecek çıkış cümlesidir!

            ***

Sınırların ortadan kalkması durumu, farklılıkların aranması neticesinde gerçekleşti. Farklı olayım fikri, sınırları zorladı. Olmayacak şeyler yapıldı, söylenmemesi gereken sözler rahatlıkla kullanılabilir oldu. Mesela siyasette herkes birbirine ağır ithamlarda bulunur oldu. Fanatiklik kavramı derinleştirilip eksen kaydırılarak futbol “kin, nefret kusma arenasına” döndürüldü. Rakip takımların taraftarları birbirlerine fiziki olarak zarar verme yoluna girdi. Sinemada kültürel değerlerin zarar göreceği filmler yer buldu. Televizyonlardaki dizilerde “sıradan” karakterler bir bir öldürüldü. Yerini ise marjinal tipler aldı. Şiddet, entrika vb. yönler öyle bir sivrileştirildi ki, koskoca senaryoda bu rolleri oynayanlar daha ilgi görür oldu. Eskinin mahalle kültürünü yaşatan, aile yapımları gitti yerini kapalı kapılar ardında her türlü dolabın çevrildiği, her sözün her yerde söylenebileceği “zararlı özgürlüğün” vurgulandığı yapımlar aldı. Edebiyat da bu farklılaşmadan nasibini aldı. Uç hikâyeler daha ilgi görür oldu. Kalıcılık anlamında hiçbir değer taşımayan fakat popüler kültürde dikkat çekmiş onlarca eser çok satanlar listesinden düşmediği gibi bu işe saf duygularla meraklı kimseleri de olumsuz yönde etkiledi. Onlar da rağbet görmüşleri benimseyip “daha marjinali” arama yolunu seçtiler.

Giyim kuşam da bu dönüşümden nasibini aldı. “Aynı” giyinmek artık bir kusur olarak görüldü ve aynı olmamak adına türlü değişikliklerin yapıldığı kıyafetler tercih edildi. “Abartının” ön plana çıktığı ve kim daha çok abartırsa o kadar farklı olabileceği ve dikkatleri üzerinde toplayabileceği algısı, sade giyimi tercih edenleri ötekileştirdi ve onların da birçoğunu “farklılaştırma” yoluna yani marjinalliğe itti.

            ***

Spor (bilhassa futbol), siyaset, giyim, sinema, televizyon, edebiyat gibi alanlarda boy gösteren isimlerin marjinal olma hususunda daha özenli ve dikkatli olması gerektiğini düşünmekteyim. Farklı olmak birçok noktada iyidir, başarıya ve kalıcılığa ulaştırır fakat her farklılık değil. Farklı olma adına değerlerin yozlaştırılması hoş sonuçlar doğurmayacaktır. Öyle ki marjinallik yolunda yozlaştırılan değerlerin içerisinde “güven” duygusu da vardır. Bir toplumda güven duygusu zedelenirse, bu duygudan nemalanmaya çalışan insanlar çoğaldıkça akıl almayan sonuçlar ile karşılaşılır ve bu durumdan şikâyet etme hakkı da kalmaz.

Marjinallik anlam ve konum kaybına uğramaktadır. Sosyal hayat içerisinde bu durumun en çıplak örneklerine şahit olmaktayız.

            Çünkü artık herkes marjinal!

            Ve aslında artık herkes sıradan!

Yazar
Hakkı Suat YILMAZER

Bu websitesinde farkı kaynaklardan derlenen içerikler yayınlanmakta olup tüm hakları sahiplerinindir. Sitedeki içerikler atıf gösterilerek kaynak olarak kullanlabilir. Yazıların yasal sorumluluğu yazara aittir. Tüm Hakları Saklıdır. Kırmızlar® 2010 - 2024

medyagen