Hem Öyle Hem Böyle

Turgut GÜLER

Leblebi şekeri, nasıl “Hudâyî nâbit”değilse, sonradan görme bir kısım âdemoğlu da hakikî tadını rafa kaldırmış. Sahtelikler, riyâkârlıklar, cemiyet hayâtında öyle şiddetli anaforlar meydâna getiriyor ki, bâzen tasnîf ve sıralama işi bile hakkıyla yapılamıyor.

Hem öyle, hem böyle görünebilmek uğruna, girmediği kılık, sürmediği boya, atmadığı takla kalmayan, sonra da, kendini numûne ilân edip mürîd kaydına başlayan sahte şeyhlerden gınâ geldi.

İlâhî mesajın tok ve kat’î sesi, mecrâsında rakîbsiz yol alırken, hemen her devirde görülen “detone gırtlaklar”,koro dışında kaldıklarını fark dahî edememişlerdir. Lâkin buna rağmen, o temrin sâhiplerindeki “küçük dağları yaratma”sendromu önlenememiştir.

Sâdelik, tevâzû, kendini bilme gibi müsbet insânî hasletler, ne kadar mâzî sîgasıyla telâffuz edilse de, hâl-i hâzır ve gelecek damgalı olanlarına rastlamak, yine mümkün. Bu, biraz da şahsın duruşuna, niyetine, mayasına bağlı.“Bedmâye”olanların mihekk taşına mürâcaatı, abesle iştigâl makâmında beste çıkarıyor.

Bir vâkıâ; varken yok, yokken var sayılıyorsa, muhayyel cumhûriyetler kurmuşuz demektir. Azmimizi, gayretimizi ve de ümîdimizi keskin oraklara hedef yapanlar, ağız dâirelerini kulakları hizâsına uzatmış durumdalar…

Okudukça cehâleti artan kişinin, okuduklarına bir bakmak lâzım. Dünyâ’nın hemen her tarafında umûmî kanaat, “okuma”nın fazîleti üzerinde teşekkül etmiştir. Lâkin bu ortak beşer hükmüne riâyet edersek, kâğıda veyâ ekrana aktarılan ne varsa, hepsini mukaddes bilmemiz îcâb edecek. Elbette, olmaz öyle şey… Bugün, teknolojik sür’at ve refâhı arkasına alan matbuât; menfî, şeytânî, muzır, hattâ cinâî, hayvânî harf torbalarına müşteri çekmenin cazgırlığını yapıyor. En bedihî ve “bahnâme”leri mâsûma çıkaracak süflî yazı müsveddelerini, rekorlar kırarak okuyan cemm-i gafîr, hangi sâkin denize yelken açabilir?

“Efendim, okumanın zararlısı olmaz. İnsan, okuduğu her şeyden istîfâde eder.” tarzında seyr ü sefere çıkan görüş, bütün insanlığı bir hayvanat bahçesine tıkmaya azmetmiştir.

Altyapısı sağlam kişinin, göz zâviyesini genişletmek bâbında, menfî yazı numûnelerini okuması, sâdece çeşni vazîfesi görür. Ama hiçbir tedâriği olmayan ham-ervâh ehlinin, daha ilk sahifeden başlayarak salya ifrâzâtlı manzaralara işmâr etmesi, eşyânın tabiatındandır.

Geminin yan yatması, batmaya gönderilen tanıdık selâmıdır. İlk basamağı kazârâ atlayanlar, tökezleme ânını kaçırmış sayılmazlar…

Yazar
Turgut GÜLER

1951 yılında Afyonkarahisâr’ın Sultandağı ilçe­sine bağlı Dort (bugünkü Doğancık) köyünde doğdu. Âilesi, 1959 Ocağında Aydın’ın Horsunlu kasabasına yerleşti. İlkokulu orada, Ortaokulu Kuyucak’da okudu. İki hafta kadar ... devamı

Bu websitesinde farkı kaynaklardan derlenen içerikler yayınlanmakta olup tüm hakları sahiplerinindir. Sitedeki içerikler atıf gösterilerek kaynak olarak kullanlabilir. Yazıların yasal sorumluluğu yazara aittir. Tüm Hakları Saklıdır. Kırmızlar® 2010 - 2024

medyagen