Benim düşünce dünyamın mimarlarından merhum Sosyolog Mümtaz Turhan, Lale Devri’nden başlayarak bizim “Garplılaşma” serüvenimizi araştıran öncü bilim adamlarımızdan biriydi. Hocaya göre, Batı’nın üstünlüğünü sağlayan esas faktörler, bilim zihniyeti ve bunun toplumsal hayata uygulanmasıyla oluşturulan kurumlardı; ordudan üniversitelere, fabrikalara, mahkemelere kadar…
Hocanın deyişiyle, “her şeyden evvel bunları almaya çalışacak yerde, Batı’yı şekil ve kıyafetinde, yaşayış tarzında, içtimai teşkilatında sathi bir şekilde kopya etmeye çalışmışızdır.”
*****
Taha AKYOL
Dünkü Karar’ın manşetiydi, uluslararası PISA’ya benzeyen bizim ABİDE (Akademik Becerilerin İzlenmesi ve Değerlendirilmesi) araştırmasında çocuklarımız yine başarısız çıktı. Milli Eğitimce açıklanan sonuçlarına göre, 8. sınıf düzeyinde:
– Öğrencilerin yüzde 16,4’ü matematikte dört işlem sorularını çözemiyor, basit hesaplamalar yapamıyor.
– Türkçe’de ise öğrencilerin yüzde 66,1’i orta düzey ve altında. Bu öğrenciler deyimleri, atasözlerini, hiciv ve nüktelerdeki mesajları anlayamıyor.
– Fen bilimlerinde öğrencilerin yüzde 86’sı, sosyal bilimlerde yüzde 65,3’ü orta ve alt düzeyde. Yüzde 39. 8’i vücuttaki organların görevini bilmiyor, iki farklı olay arasında bağ kuramıyor…
Bütün bunların temelindeki esas zihnî sorunumuz “neden-sonuç ilişkisi kuramıyor” olmak!
Kolay da değil; insanlık binlerce yıl katı cisimlerin yere düştüğünü gördü ama bunun “neden”inin çekim kanunu olduğunu Newton 17. yüzyılda buldu, matematik formülünü de yazdı.
NEDENİ NEDİR?
14. yüzyılda kara veba salgınında Avrupa nüfusunun üçte birinin ölmesini o zamanki Avrupalılar “Tanrı’nın gazabı” sanmıştı. Bazı yerlerde Yahudilerin “neden” olduğu düşünülerek katliamlar yapılmıştı!
Papazlar ve Yahudiler de ölmeye başlayınca zihinlerdeki bu inanışlar sarsıldı, “nedeni nedir?” diye düşünmeye başladılar…
Çağımızda da karmaşık olayların “nedenleri”ni yine “zihnimizin içinde” kurguladığımız komplo teorilerine, gizli güçlere falan bağlamıyor muyuz?
Hâlbuki karmaşık olguları “anlamak” için ulaşmamız gereken bilgiler “zihnimizin dışında”dır; araştırmalarla ulaşabiliriz. Bu da sorgulayıcı bir zihniyet gerektirir.
Bu yetersiz olunca siyasette hamaset ve demagoji etkili olduğu gibi, ekonomide teknolojik aşamanın gerektirdiği yüksek vasıflı iş gücünü yetiştirmede de zorlanıyoruz…
MODERNLEŞME MODELLERİ
Benim düşünce dünyamın mimarlarından merhum Sosyolog Mümtaz Turhan, Lale Devri’nden başlayarak bizim “Garplılaşma” serüvenimizi araştıran öncü bilim adamlarımızdan biriydi. Hocaya göre, Batı’nın üstünlüğünü sağlayan esas faktörler, bilim zihniyeti ve bunun toplumsal hayata uygulanmasıyla oluşturulan kurumlardı; ordudan üniversitelere, fabrikalara, mahkemelere kadar…
Hocanın deyişiyle, “her şeyden evvel bunları almaya çalışacak yerde, Batı’yı şekil ve kıyafetinde, yaşayış tarzında, içtimai teşkilatında sathi bir şekilde kopya etmeye çalışmışızdır.”
Bilim zihniyetini kavramış öncü kadrolar olmadığı gibi acelemiz de vardı.
Göze çarpan unsurları aldık: Darülfünun kurmamız elbette çok iyi idi ama Batı’daki gibi bilim üretemeyecekti. Yargıtay, Danıştay, parlamento kuracaktık, elbette çok iyi ama bu kurumların “ruhu” olan kuvvetler ayrılığının önemini pek anlamayacaktım…
Prof. Turhan’a göre, modernleşme sorunlarında zihnin dört faaliyeti söz konusudur: Şekil, mânâ (anlamak), kullanım ve fonksiyon… Modern araçları kullanabilir, modern binalar yapabiliriz. Ama en önemlisi modern medeniyetin temelindeki “mânâ”yı, ilim zihniyetini “anlamak”tır.
2023 HEDEFLERİ MÜMKÜN MÜ?
Modernleşme modellerini araştıran tarihçiler Türk ve Ortadoğu modernleşme çabalarıyla Uzak doğu modernleşmesi arasındaki en önemli farkın bu olduğunu anlatırlar. Prof. Ahmet Güner Sayar’ın “Osmanlı İktisat Düşüncesinin Çağdaşlaşması” adlı eserini önemle tavsiye ederim. Avrupa’daki Türk öğrencilerin siyaset ve ideolojiye, Japon öğrencilerin bilgiye yöneldiklerini ve bunun temelindeki zihniyet sorunlarını anlatır. Bu, zihnimizin dışındaki olguları merak eksikliğidir. (Ötüken Yay.)
Çok mesafe aldık, küçümsemeyelim ama hiç bir dönemde Japonya performansını gösteremedik.
2011 yılında Ak Parti “2023 Hedefleri”ni açıklamıştı; çok heyecan verici hedeflerdi. 2023 yılında kişi başına gelirimiz 25.000 dolara çıkacaktı mesela.
Önümüzde dört yıl var, yarısında bile değiliz.
İktisatçı Özcan Kadıoğlu’na göre, 25.000 dolayında gelir seviyesi için mesela Araştırma+Geliştirme yatırımlarının kişi başına yılda 1200 dolar civarında olması lazım; bizde ise 100 doların biraz üstünde…
İhracatta yüksek teknolojinin payı yüzde 20’nin üstünde olmalıdır, bizde yüzde 4 veya 5…
Zihniyetle, eğitimin niteliğiyle gelişmişlik arasındaki “nedensellik bağı”nı görüyorsunuz.
Okuduğunu anlayan ve yorumlayan, fen ve matematikte Uzak Doğu’lu akranlarıyla yarışan nesiller yetiştiremeden gelişmiş toplum olmak mümkün değildir.
———————————————
Kaynak:
https://www.karar.com/yazarlar/taha-akyol/cocuklarimiz-neden-basarisiz-10656