Nilgün DAĞ
“Solunum yolları hastalıkları ile hava kirliliği arasında ilişki kuramayan yeni kentlere benziyoruz” der Alev Alatlı, eğitim sorununu tarif ederken. Ona göre eğitimde ciddi bir eblehleşme sorunu vardır ve bu sorun kalite düşüklüğüyle açıklanamayacak kadar büyük ve derin bir meseledir. Kalite düşüklüğü, düzelme şansı olan bir sorun iken paçozlaşmada [philistinism] öğretmenden öğrencisine el birliğiyle standardı düşürme söz konusudur; ki, düzelme şansı topyekûn bir iradeyi gerektirir.
Paçoz/Philister,düşünmek için enerjisi ve zihinsel ihtiyacı olmayan; küt, ham, kuru ve dar kafalı; kültürsüz, kayıtsız, duyarsız, ilgisiz, yoz, bayağı insan demektir. Ne yazık ki insan mozaiğinin büyük bir parçası böyledir. Bu kimseler, entelektüel ve kültürel hayatı takatsiz bırakırlar. Ahlâkî dokuyu tahrip eder ve kişisel menfaatleri için her türlü ritüeli yok edebilirler. Ufuksuzdurlar. Dışarda kalma korkusuyla liyakat karşıtı bir duygu geliştirirler. Bu karşıt duyguları kolonileşmelerini, kolektif hareket etmelerini ve bulundukları her ortamı ilişki odaklı kılmalarını kolaylaştırır. Grupla hareket etmenin oluşturduğu kaynaklar onlar için bir ek kuvvettir. Aklın değer kaybına uğradığı, sıradanlığın kurumsallaştığı, en çok talep edilen meziyetin “uyum” ve “biat” hâline geldiği yerler paçozlar için harika yaşam alanlarıdır. Cahildirler, değer yargıları çarpık ve zararlıdır. Onlar için her şey ve herkes tek kullanımlıktır. Sadakat, vefa, sebat ve itibar bilmezler. Kurallarla değerler arasındaki bağları kopuktur. Bu nedenle mideleri hep başkasının ekmeğine, cepleri de hep başkasının parasına alışıktır. Yalanla ve parayla uyumludurlar. Dürüstlük gibi bir fazlalıkları yoktur. Vasat düşünüp vasat yaşarlar. Her şeyin vasatına taliptirler. Huzur gibi bir cumhuriyet, kul hakkı gibi bir medeniyet de kurabilmiş değildirler. Ve ayıptır söylemesi, fena hâlde afiyettedirler…
Paçoz ve paçozun yarattığı ahlâkî erozyon, Türkiye’nin karşı karşıya kaldığı en büyük sorundur. Ve bu sorun kalite belirteçleriyle düzeltilebilecek bir sorun değildir. Ferdi gayretle beraber toplumsal bilinç, duyarlılık ve mücadele gerektiren ciddi bir sorundur. Çalışma hayatına heves katan, istikbâlini kütüphanelerde ve laboratuvarlarda arayan, yapma gücü ve eyleme arzusuyla gürleyen insanların sayıca arttığı; yönü tarif eden, yordamı bildiren, hakkaniyetin anlamını yaşatan, emaneti ehline veren, istikamet ve ahlâk üzerinde tempo tutan-tutturanyöneticilerin baş olduğu bir sosyal atmosferi inşa etmek ve yaşatmak durumundayız.Çünkü hâl de maraz da sârîdir, bulaşır…