Cahit GÜNAYDIN
Türklerde Orta Asya’da kullanılan 12 hayvanlı Türk takvimi, Eski Türklerin fal, Kehanet ve yaşanan olaylardan, toplumun tespitlerinden yola çıkarak hazırladığı bir takvimdir. 12 hayvanlı Türk takviminin ortaya çıkışı ile ilgili çeşitli Türk boylarında farklı hikayeler olsa da genel olarak 12 hayvanlı Türk takviminde yer alan hayvan yılları ve özellikleri benzerlik göstermektedir.
Kaşgarlı Mahmut‘ un Divanı Lügatit Türk’ te 12hayvanlı Türk takviminin nasıl oluşturulduğuna değinmiştir. Kaşgarlı Mahmut, 12 hayvanlı Türk takviminin ortaya çıkışı ile ilgili Uygur rivayetlerini şu şekil aktarmaktadır.Önemli bir Türk Hakan’ı, kendisi başa geçmeden önceki bir savaş hakkında bilgi almak ister. Danışmanlarıyla yaptığı toplantıda bu savaşın hangi yıl yapıldığı hakkında bir sonuca varılamaz ve tarih konusunda yanılırlar. Bunun üzerine Hakan, önceki tarihte nasıl yanıldıysak gelecek zamanda yapılacak savaşlarda da yanılabileceklerini, Bu sebepten 12 burç ve 12 aya denk gelecek şekilde, her yıla bir isim konulmasını ister. Hakan’ın bu teklifi kurultayca benimsenir. Ardından Sürek avına çıkılır. Daha sonra 12 hayvan nehre doğru sürülür. İlk olarak nehirden karşıya sıçan çıkar ve ilk yıla sıçan yılı adı verilir. Daha sonra sırasıyla Sığır, Pars, tavşan, balık, yılan, at, koyun, maymun, tavuk, köpek ve en son domuz (Karageyik) nehirden karşıya çıkar ve Yıllar bu şekilde isimlendirilir. Daha sonra bu yıllara fal tutulmuş, uğur sayılmıştır.
Her yılın Türkler için farklı bir hikmeti olduğuna İnanılır.12 hayvanlı Türk takvimini araştıran ve Türklerin takvimi olduğunu ortaya koyan Profesör Doktor Osman Turan olmuştur. Kendisinin yazdığı 12 hayvanlı Türk takvimi tezi, pek çok ünlü Avrupalı tarihçi tarafından kaynak olarak kullanılmış olup, Cumhuriyet tarihinin ilk doktora tezi olmuştur.
Osman Turan’ın 12 Hayvanlı Türk Takvimi adlı çalışması sadece Türkiye’de değil yurtdışında da büyük etki uyandırmış, bir çok müsteştikin çalışmasına kaynak teşkil etmiştir. Ayrıca Amerika’nın ve dünyanın en büyük kütüphanesi sayılan “Kongre Kütüphanesine” “List Of Subject Headings” (Konu başlıkları listesi) ” Turkish Calender” adıyla listeye girerek bir ilk olmayı başarmıştır. Göktürk yazıtlarındaki Bilge Kağan’ın ağzından aktarılan üç kısa cümleden yola çıkarak Türklüğün kolektif bilinçdışında yatan zaman algısı üzerine bir deneme yapmak istedim. UZGÖRMEK için zaman nedir sorusuna tarihsel bir yanıt.
“Kendim düşünceye daldım.
ZAMANI TANRI YAŞAR,
insanoğlu, hep ölmek için türemiştir.
Bilge Kağan öylece düşünceye daldım.”
İlgi ile takip ettiği düşünce bozkurtu Metin Savaş diyor ki;”Tanrı acaba zamanın dışında mıdır yoksa zamanın ta kendisi midir? Göktürk yazıtlarının birtakım ifadeleri öylesine derinlikli ve düşündürücüdür ki bizler kendimize “Göktürklerde felsefî düşünüş hangi düzeydeydi?” diye sormadan edemiyoruz. İşte bu derinlikli ifadelerden biri de “ZAMANI TANRI YAŞAR” ifadesidir.
Bilge Kağan’ın “insanoğlu hep ölmek için türemiştir” ifadesinde sanki tek bir ölümden söz edilmiyor gibidir. Hindistan’daki “ruh göçü” inancına benzetilebilecek olan bu ifade bizce çok daha farklı bir tefekkürün yansımasıdır. Fâni dünya hayatında bir kez yaşıyoruz ama ölümden sonra nelerle karşılaşacağımızı bilmiyoruz. Belki de burada sürenin kesintisiz akışına muğlâk bir gönderme bulunmaktadır.
Bilge Kağan’ın ne dediğini hatırlayalım: “Kendim düşünceye daldım. Bilge Kağan öylece düşünceye daldım.”Burada çok bariz bir tefekkür hamlesi görülmektedir. En yakın atalarımız Göktürklerin uçsuz bucaksız bozkırlardaki keçe çadırlarda ilkel bir hayat sürmediklerini kanıtlayan bu tefekkür hamlesi zaman kavramını bile sorgulamaya yeltenmiş derin bir kültür hareketidir. Bu da bize “Kutadgu-Bilig” tarzındaki bir eseri ortaya koymuş olan atalarımızın düşünce ve kültür birikiminin ansızın ortaya çıkmadığına ve zaten çıkamayacağına işaret etmektedir. Daha da ötesinde, atalarımızın yaşadığı coğrafya gerçekten de Moğolistan’dan Macaristan’a kadar uzanan engin bir coğrafyadır. Bu kadar geniş bir coğrafyanın zaman algısı da kendisine özgü olacaktır. Şehirlik yerde adres sorana mekân tarif ederken “yüz metre ileride” diyoruz. Oysaki uçsuz bucaksız bozkır coğrafyasında yüz metre ilerisi tek adımlık bir mesafe gibidir. Şimdiki zamanın geçmişin hesabına tekrar tekrar yaratılmasından ne anlamalıyız?
Bu bir zamansal döngüdür ki, ne başı bellidir ne de sonu. Şöyle ki; zaman, bizim kâinatımıza has parçalı bir süreçtir. Bütüncül değildir. Geçmiş, an ve gelecek şeklinde üç parçalıdır kâinatımızın zamanı. Biz buna “parçalanmış zaman” diyoruz. Süre, kesintisizce akıp gider. Nereden başladığı ve nerede biteceği belli değildir “Tanrı’nın yarattığı şuurlu ve şuursuz bütün varlıklar bir süreye tâbidir” demiştik. İşte buradaki süre esasen parçalanmış zamandır. Bütüncül ve kesintisiz akış halindeki süreden başka bir şeydir buradaki zaman. Peki ya Tanrı söz konusu edildiğinde geçerli olan nedir? Tanrı Zaman mıdır? Or IS TIME MONEY zaman nedir, zamanın ruhunu nasıl KAVRARIZ. Zaman yolculuğu yapalım şimdi. 780 yılında harezm de doğan MUSA ALHAREZMİ zamanına gidelim. Düşünce deneyi yapalım.
Musa Alharezm cebirin atasıdır. İkinci derece denklemlerin algoritmasını yazmıştır, bugünün programlama dilinin temeli ile. ALGORİTMA kelimesi Latince alherizm den gelir. Musa Alharizm Der ki “ Bir bilim adamı ya kendinden önce kimsenin tesbit etmediği bir konuda eser kaleme alır , ya kendinden önceki bilim adamının kapalı bıraktığı konuları açıklar, kolaylaştırır, ve anlaşılır kılar veya daha önce yazılmış eserlerde bulunan eksikleri giderir, yanlışları düzeltir”….aslında , her şeyi yansıtan aksettiren insanın hesaplama ihtiyacıdır.
Ben her şeyin rakam içerdiğini keşfettim ve ben rakamın birimleri birleştirmekten başka bir şey olmadığın keşfettim. Bu nedenle birlikte bütün sayılar ifade edilir.” Yani bilimin ve evrenin dili matematiktir. Türklerin soyutlama gücü doğal olarak matematik modeli geliştirmeye yatkındır. OĞUZ TÖRÜG bir dünya görüşünün matematik modelidir.Ulug beg rasathanesi bugünün nasasıdır. Önemli olan Buruni, Alharezm gibi dehalara, matematikçilere, mühendislere, sanatçılara çalışma imkanı vermektir. Bugünün zamanın ruhu dijitalleşmektir. Algoritmik düşünmektir. Algoritmayı yaratan bu çağın adı aslında dijital çağ değil ALHAREZM çağıdır.
İnsan zihini organik algoritmadır .En iyi algoritma kodunu yazan zamanın akışını belirler.Türkün kanatı attır. Tarihi hızlandıran da ata hakimiyetdir. Zaman dört nala Atlı gibi koşmaktadır.Tek boynuzlu atların-unıcorn,1 milyar dolarlık startup şirketleri-zamanıdır. Bugün uçak ve gemiye yatırım yapan aile şirketleri değil fiberoptik ve 5G alt yapısını kuracak beyinlere yatırım yapan aile şirketleri patronları zamanın adını koyacak. 973 yılında Harezm doğan Buruniantropoloji, gökbilim, kimya, sosyoloji, jeodozi, tarih, coğrafya, doğa bilimleri , matematik, tıp, felsefe, farmakoloji, fizik, psikoloji alanındaki çalışmaları ile evrensel deha olarak adlandırılmış ve Buruni devri olarak bilimsel düşünce sistemini kurmuştur. BURUNİ BİLİMSEL SİSTEMİ-devri- 10.yy dan 17. yy kadar Türk devletlerinin bilimsel varlığının sürdürmesini sağlamıştır. Buruni , Alharezm …Aziz Sancar lar kimin şirketinde çalışıyor ise o şirket dünya şirketi olur. O şirketleri yaratan ülke de Dünya ile oynar.(apple ve huawei savaşıyor aslında)
BURUNİ DİYOR Kİ ;“ İnsanların düşünce ve yaklaşımları türlü türlüdür ve dünyanın gelişmesi bu yaklaşımların çeşitliliğiyle gerçekleşir” …eserlerimi , önce kendi nefsim için ki -insanın kendisine en yakın olan odur- ikinci derecede ;erdem seven ve erdem yoluna gitmekte olan bizim gibiler için kaleme aldım….Bilim paspas üzerine kuşlar için bırakılan et parçası gibiydi….Ben her kişinin kendi çalışmasında yapması gerekeni yaptım. Öncekilerin başarılarını minnetarlıkla karşılamak, onların yanlışlarını ürkmeden doğrultmak, kendisine gerçek olarak görüneni gelecek kuşağa ve sonrakilere emanet etmek…”
BURUNİ bilimsel düşünce ilkelerine sahip ve Musa Alharezm gibi algoritmik düşünen bir UZGÖRÜ sahip bilim adamı olan Attila Öner ile 20 yıl önce ulusal uzgörü çalıştaylarına katılmıştım. OĞUZ TÖRÜG UZGÖRÜçalıştayları, bugün sanal olarak yüzlerce, şu an okuduğunuz digital think tanklarda, sanal düşünce ağlarında yapılıyor zaten.20 yıl sonra Dünya da nerede düşünen bir Türk var sa hepsi bir sanal ağda birleşecek ve bu sanal ağın –network- adı OĞUZ TÖRÜGolacak. AHİ EVRAN bu teşkilatı yüzlerce yıl önce kurdu, Alharezm çağında bu sanal ağı kurmak için özüne düşüp düşünmen gerek. Bu kadar basit. Er veya geç Gönüller birleşecek. Açık yenileşim ağında, aile şirketleri genç beyleri birleşecek. Türkçe bilim, sanat, edebiyat, ticaret, marka dili olacak daha önce olduğu gibi. Fetret devri geçecek, daha önce kiler gibi. Aile şirketleri beyleri tarih okusa bu fetret devirleri yaşanmaz. Tonyukuk, Nizam-ül mük, Sokolluları vezir- CEO- yapsa bu işler şirketlerinin başına gelmez. İlle Amerikan danışmanlarına danışırsanız o da sizin şirketinizi arsa fiyatına satın alır.Tarih bilinci diyor ki Ok ve yay birleşecek, daha önce olduğu gibi.Tarih bilincine sahip olmadan geleceği şekillendiremezsiniz, Türk aile şirket beyleri… Dünyanın her yerinde bugün binlerce Buruni, Alharezm , Aziz Sancar lar var. Bekliyorlar Aile şirket genç beylerini, melek yatırımcılarını yatırım yapsınlar diye. Onların içinde yüzlerce tek boynuzlu at çıkacak-unicorn-.
Sergey Brin’in’ şirketinin değeri bir trilyon dolar…..
Sergey in şirketi google bir algoritmadır. Algoritma, herhangi bir sorunun çözümü için izlenecek yol anlamına gelmektedir.Çözüm için yapılması gereken işlemler hiçbir alternatif yoruma izin vermeksizin sözel olarak ifade edilir.
Diğer bir deyişle algoritma verilerin bilgisayara hangi çevre biriminden girileceğinin, problemin nasıl çözüleceğinin, hangi basamaklardan geçirilerek sonuç alınacağının,sonucun nasıl ve nereye yazılacağının sözel olarak ifade edilmesi biçiminde tanımlanabilir. Attila Önerin PAN yayınlarından çıkan Ulusal Uzgörü Çalışmaları kitabında UZGÖRÜ yü anlatıyor. “UZGÖRÜ ;karşılıklı etkileşim içinde ulusların rekabet güçlerinin ve refah seviyelerinin yükseltilebilmesi için, devlet-sanayi-toplum-sivil toplum kuruluşları- digital think tank- platform- sanal ağlar, düşünürler, bilim insanları, sanatçılar işbirliğiyle, geleceğe yönelik sosyal, ekonomik, politik, ekolojik ve teknolojik gelişmeleri göz önüne alarak, hangi teknolojilere hangi zaman aralıklarında yatırım yapılması gerektiğinin belirlendiği çalışmalardır. Bu çalışmada değişik ülkelerde yapılan uzgörü çalışmaları ile Türkiye’de bu başlık altında toplanabilecek çalışmaların özetleri ve değerlendirmeleri yapıldıktan sonra Türkiye için bir uzgörü yöntemi seçilmiştir. “OĞUZ TÖRÜG UZGÖRÜ sü için tek referans bir kitapdır.
Zamanın ruhunu okumak için FUZULİ BAYAT ın Kaşgarlı Mahmut Büyük Türk Bilgin ve ansiklopedisti adlı kitabından ZAMAN ANLAYIŞI BAĞLAMINDA TAKVİM MİTLERİ bölümünden bir alıntı ile yazımızı bitirelim.
“ Takvim mitleri, kozmogonik mitlerin yaratılış kodunun zaman kodu üzerine geçirilmiş varyantı olduğu için çoğu kez ona kozmogonik dilin takvim varyantı da denir. Dünya modelinde takvim mitleri başlangıcın hareket noktası olmasından dolayı önemlidir ve kültleşerek toplumsal bir içerik kazanmıştır. Takvim mitlerinin başlıca işlevi toplumun güncel yaşamını belli bir düzene sokmaktır. Zaman kavramı atalarımızın yazıtları ve destanlarında çok önemli bir yer tutar. ORHUN-YENİSEY ABİDELERİNDE Öd Tengri ifadesi zamanın iyesi anlamına gelir. Kaşgarlı Mahmut divanında zaman ÖD olarak geçer. Felek anlamında ÖDLEK kavramı da 14 defa geçer. Ödlek edebi olması ile beraber ÖÇ alan, fanileri öldüren antropomorf varlığın işaret şeklinde de olsa özelliğini içerir. Nitekim Kaşgar’lının Alp Er Tunga’ nın ölümünü anlatan şu dizelerinde de ÖDLEK in öç alıcı işlevi öne çıkar.
ALP ER TUNGA ÖLDİ MÜ
ÖDLEK ÖÇİN ALDI MU
ISIZ AJUN KALDI MI
EMDİ YÜREK YIRTILUR.