Cahit GÜNAYDIN
Post truth (gerçeğin önemsizleştirilmesi) ve Dezormasyon (bilgi kirliliği) iletişim çağında gerek kitlesel medya organları, tv kanalları, gazete, dergiler gerekse sosyal medya kanallarını yaygınlaşması gerçek, doğru haberlere ulaşılmasını çok zorlaştırdığı gibi Düşünürlerin düşünceleri yayınladığı blog, website, sosyal medyada “yankı odalarına” dönüşmektedir.Her şeye rağmen araştıran, sorgulayan , analiz ve sentez yeteneğine sahip düşünürler düşüncelerini bir şekilde yayınlanmakta ve çeşitli sivil toplum kuruluşlarında konuşma yapmaktadır.
E-güncer (blogger) kendi takipçileri ve şu an okudunuz sanal düşünce ağları-digital think tank- nda bir kelebek etkisi yaratmaktadır. Akademisyenlerin doktora, master tezleri, akademik sempozyumlarda ki bilimsel bildirileri konu uzmanları tarafından izlenmekte ve bilimsel yayın indeksine göre değerlendirilmektedir. Dolaysıyla Akademik yayınlar sosyal medyadaki yazıların ilgi ve kapsamı dışındadır. Yazıların ilgi çekmesi, bir düşünce iklimine katkıda bulundurması iki şekilde yapılmaktadır. Sosyal medya hesaplarında çeşitli resim, grafik, videolar ile olabildiğince kısa (3-5 dakikada izlenebilecek, okunabilecek ) düşüncenin özünü yansıtmalıdır. Ana fikir çok net vurgulanmalıdır. Bu şekilde çeşitli paylaşımlar ile ilgilenen kişilere ulaşmaktadır. Diğer sosyal medyadaki yayın şekli ise daha uzun makaleler ile konu uzmanlarından alıntılar ile bir varsayım, tez sunabilecek şekilde içerik yaratımıdır ki bu da sosyal medyada “içerik kraldır” metaforuna dönüşmüştür. İş adamları (beyleri) nın ilgisini çekebilecek9 alıntıdan oluşan bu sosyal medya yazısının diğer kırmızılar yazarlarına -TÜRK DÜŞÜNÜRLERİNE- örnek olmasını umuyorum. Neden İş adamlarına yönelik kırmızı çizgiler ile 9 alıntı yaptım mı ? Çünkü bugün yaşadığımız ekonomi-politik sorunları onlar yarattı .Nasıl çözecekleri konusunda kırmızılar hareketi yıllardır düşünce üretiyor zaten. Bir zahmet okusunlar ve sanayi –ticaret odası, sanayici ve iş adamları dergi websitelerinde yayınlasınlar,çünkü bilgi paylaştıkca çoğalır.Çözülmeyecek hiçbir sorun yoktur.
1-MEVLÜT ULUĞTEKİN YILMAZ diyor ki
“Prof. Dr. Muzaffer Metintaş öncülüğünde Mustafa Tezel,Fatih Akman gibi yazarlar bu siteye yoğun emek veriyorlar. Özellikle Sayın Mustafa Tezel‘in yazdığı “Küresel Dengeler Yeniden Kurulurken, Türkiye ve Türkler Niçin Hedefe Konuldu?” başlıklı yazısını okuyucularımın özellikle okumasını dilerim. Sayın Tezel görkemli makalesinde güneyimizdeki oyunları herkesin anlayacağı üslupla ve çok açık biçimde gözler önüne seriyor.
https://www.yenicaggazetesi.com.tr/okuyucularim-kirmizilar-ve-terorist-seviciler-37032yy.htm
2-MUZAFFER METİNTAŞ diyor ki
“Bilimsel Türk Milliyetçiliği Fikri”, bugün, bütün dünyaya sunulabilecek bir “Türk Medeniyeti” tasavvurunu geliştirebilecek tek potansiyel fikri hareket olarak ortadadır. “Türk Milliyetçiliği” bir “Türk Felsefesi” yaratma zenginliğine sahiptir, böylece ortaya konulabilecek dünya görüşü, ahlak sistematiği, edebiyat ve her tür san’at alanında romantizm ve bu süreçte kurgulanacak ideoloji yeni bir medeniyet tasavvuruna imkan sağlayacaktır. Bu Kutlu yolda yürüyüşün başladığı da açıktır.”
3- MUSTAFA TEZEL diyor ki
“ABD’ nin geleceğe ilişkin stratejilerinin çözümlenmesi, Türkiye ve Türk Dünyasını yakından ilgilendirmektedir. Son zamanlarda, Bölgemizde ve yurdumuzda cereyân eden bir takım hâdiselerin, bu strateji değişikliği ile irtibatlı olması, mümkündür. Bu itibârla, önümüzdeki dönemde, kürsel dengelerin ne şekilde değişeceği; bu çerçevede bozulan/yeniden kurulan ittifakların ne/nasıl olacağı konularının ─henüz vakit varken─ irdelenmesi, hâlihazırda yaşanan ve yakın bir gelecekte yaşanması muhtemel olan millî/milletlerarası siyâsî-iktisâdî-askerî gelişmelerin anlaşılabilmesi bakımından, elzemdir ve Türkiye’nin/Türk Dünyâsının bu çözümleme doğrultusunda geleceğe ilişkin plânlarını gözden geçirmesi gerekmektedir.
4- METİN SAVAŞ diyor ki
Somut bir örnek verirsek; AVM’ler kapalı mekânlardır. Buradaki kapalılıktan kastımız alışveriş merkezinin açık alandaki bir çarşı-pazar olmaması değildir. AVM’ler müşterilerin yönlendirildiği ve ayartıldığı mekânlardır. Markalaşma olgusu ticarî tapınakları doğurmuştur. “Tüketim tapınakları ile tüketim çılgınlığı özdeş hale gelmiştir. Mekân olarak alışveriş yerleri ile eylem olarak alışveriş tutkusu aynileşmiştir. Artık idrak yoktur. Yalnızca haz vardır. Tüketiciler kendi dünyalarında (kendi mekânlarında) mutludurlar. Mutlu oldukları yer alışveriş adalarıdır.”Dolayısıyla modern insan da kısmen kapalı toplum hayatı yaşıyor.
5- İSKENDER ÖKSÜZ diyor ki
Bir işin nasıl yapılacağına dair “know-how”ı ithal etmek nispeten kolaydır. Mesela yüksek öğrenimde kalite hareketi için Batı’da “misyon” ve “vizyon” yazıldığı gözlenmekte ve bizde de yazılmaktadır. Mesela araştırma kapasitesi gelişmiş kurumlarda yayın sayısının yüksek olduğu gözlenmekte ve bizde de yayın sayısının artırılması teşvik edilmektedir. Fakat bunların orada neye yaradığı, ne için yapıldığı hakkındaki algılamamız yetersiz kalmaktadır. “Know-how” (nasıl yapıldığını bilmek) başarılmakta, fakat “know-why” (niçin yapıldığını bilmek) hususunda başarısız olmaktayız.
6- ALİ ALPER ÇETİN diyor ki
Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı’nın verimlilik endekslerine göre sanayide verimlilik son yedi yıldır yerinde sayıyor. Sanayide çalışan kişi başına üretim miktarı, 2010 yılından bu yana yatay bir seyir izliyor. Verimlilikteki bu patinaj, son yıllara damga vuran sanayii de yatırımsızlık ve düşük hızla büyüme döneminin verimlilik alanındaki faturasıdır.
Sanayi politikaları yeniden gözden geçirilmelidir. Bilim, Sanayi ve Teknoloji eski Bakanı öz eleştirisini vermelidir.
https://www.kirmizilar.com/tr/index.php/guncel-yazilar3/3599-sanayi-yatirimlari-yerinde-sayiyor
7- KENAN EROĞLU diyor ki
Sözün özü:En akıllı insan, çok zekî insan değil, başkalarının aklından ve tecrübesinden istifâde ederken, lüzumsuz yönlendirmelerden de istifa etmesini bilen kişidir.
https://www.kirmizilar.com/tr/index.php/guncel-yazilar3/4287-herkesi-akilsiz-kendini-akilli-sanmak
8- A.YAĞMUR TUNALI diyor ki
Bu durum sürdürülebilir değildir. Mutlaka bir dönüş olacaktır. İş ki o dönüşe yol açacak dirençli sanat erbâbını ayakta tutabilelim. Çekirdek kalsın. Nüve, her türlü tohumu atar ve tohum düştüğü toprağında yeşerir. Yeter ki, zincir kopmasın. O kadar kötü durumda da değiliz. Dergiler, hâlâ sanatın yeşerdiği fidanlıklar olma özelliğini koruyor. Biz varız. Bunu yazabiliyor ve söyleyebiliyoruz. Soru soranlar ve cevabını merak edenler var. Yayınlayanlar var. Biraz daha, biraz daha meselemize eğilelim. Sanatı üzerinde düşünenlerimiz olsun. Yollar mutlaka açılacaktır.
https://www.kirmizilar.com/tr/index.php/kultur-sanat-yazilari/1730-medya-sanatin-dusmani
9- AYŞE SAMİHA diyor ki
Vurdum dertli kopuzuma bugün, hem çaldım, hem söyledim. Bugün anavatanımda Türk tamgalarından kan damladığını gördüm. Bugün Korkut Atam düşünceli…
Bugün etrâfı duman duman saran yalan, bühtân ve kin Türk’e öz vatanında diş biliyor…
Dedem Korkut Atam, eli ak sakalında, pür-düşünce bugün, varalım görelim Korkut Atam söyledi, acaba ne söyledi:
“Oğul, ey oğul!
Salkım salkım tan yelleri estiğinden
Nice asırlar geçti,
Göğsü kaba dağlara gün değmez,
Yiğitler, beyler meydanlarda görülmez oldu.
Selvi selvi ağaçların,
Koca koca çınarların boynu vurulup,
Diyâr-ı İstanbul’un silüetine
Dizi dizi betonlar dizildi!
Bre ne istersiniz Koca Sinan’dan, Selîm’den?
Düşman eder ancak bunu,
Ancak küffâr eli yerle yeksân eder târihi!
İnsanların ve dahi beylerin arasında,
Yalan, bühtan dolanmış,
Murâda, maksûda eremesinler!
Türk’ün töresine incir ağacı dikilmiş!
Türk tamgaları sökülmüş!
Oğuz töresinin bel kemiği adâlet,
Yerle yeksân edilmiş,
Adâlet, doğruluk ara da bul!
Türk’ün Ata’sına sövülmüş!
Boy boylansın, soy soylansın
Türk yurdu evvelâ yüce Tanrı’ya, sonra Türk’e emânet olsun Oğul!
https://www.kirmizilar.com/tr/index.php/kultur-sanat-yazilari/4028-korkut-ata-i-le-hasbihal